29 Aralık 2023 Cuma

Jujutsu Kaisen 2. Sezon (Anime)

 


 İlgiyle takip ettiğim animenin 2. sezonu yeni bitti. Çok gecikmeden 3.sezonun çıkmasını istiyorum da iki yılı bulur galiba. 🙄

 Paylaştığım Bir Karakter Meselesi serisinde karakterlere değindiğim için genel olarak konuyu anlatayım. Sezonun ilk birkaç bölümünde, Jujutsu Koleji'nin hocası ve en güçlü Jujutsu büyücüsü olan Gojo'nun ergenlik dönemlerine yer veriliyor. Nasıl daha güçlü hale geldiğini, yenilmez oluşunun hayatında ne gibi değişikliklere yol açtığını görüyoruz. Gojo o zamanlar fazla neşeli ve hayat dolu, tabii ilk darbeleri yedikten sonra biraz değişiyor. Şimdiki korumacı hali ve çabası da o dönemlere uzanıyor bence. En yakın arkadaşı olan Geto ile yollarının ayrılması aslında olumsuzlukların başlangıcı olmuş bir bakıma. Önceleri daha sorgulayıcı, eleştirel olan Gojo iken yaşananlar neticesinde ve onun Geto'ya sorduğu sorularla esas değişimi yaşayan Geto oluyor. Tabii bu değişimi tetikleyen başka şeyler de var. 

  Sezonun sonraki bölümleri genel olarak karanlık ve karamsar geçiyor. Dünyaya farklı pencereden bakanlar, bazı şeyleri kabullenemeyenler kendi emellerini hayata geçirmek için büyük bir plan yapıyor. Tabi bunun için öncelikle Gojo'nun etkisiz hale getirilmesi gereklidir. Bu yüzden pek çok insanın hayatını tehlikeye atmaktan çekinmezler. Shibuya İstasyonunda insanlar rehin alınır, durumu öğrenen Gojo ve diğer jujutsu büyücüleri olay yerine intikal eder. Planın geniş çaplı düşünülmesi ve beklenmedik aşamaları bizimkileri hazırlıksız yakalar. İlerleyen bölümlerde pek çok karakter savaşmak zorunda kalır, kayıplar verilir.

 Ana karakterimiz İtadori ilk sezondan beri lanetler kralı Sukuna'nın taşıyıcısıydı. Burada bir şekilde serbest kalan Sukuna'nın semtte estirdiği dehşeti görüyoruz. Sukuna için o an bir kişi hariç kimsenin canının kıymeti olmadığından verebileceği en fazla hasarı verip aradan çekilir. İtadori suçluluk hissettiği için yaşadığı ruhsal çöküşün ardından toparlanmaya çalışır. Aksi gibi kötü olaylara da hep o şahit oluyor.

 Anime filminden sonra kaç bölümdür görmeyi beklediğim Yuta da tam sezon sonunda karşımıza çıkıyor, hem de aldığı beklenmedik kararla. Yine her zamanki gibi nazik ve düşünceliydi. ☺️

 Pek çok şey yarıda kaldı, bazı karakterleri yaşanan olaylardan sonra bir daha göremedik, kimilerine ne olduğu belirsiz, bir an önce üçüncü sezonun gelmesini istiyorum. 😊 Fırsat bulduğum anda mangasından devam edeceğim. Zaten çoğu önemli şeyi öğrendim önceden. Yine de okuyup detayları bilmek güzel olacak.

 Çizimleriyle, akıcılığı, müzikleri, olay örgüsü, ters köşeleriyle bu sezonu çok beğendim ben. 🤗 Bu sezonda Choso'yu çok sevdim, ilginç ve renkli bir karakter. Nanami'ye daha fazla yer verilmesi de, onu tanımamız adına çok iyi olmuş. Zaten ilk sezonda da severdim onu. Seride gereksiz olduğunu düşündüğüm bir iki karakter de vardı ya neyse. Her şey istediğimiz gibi olmuyor işte. :) (gifler: tenor.com) spoiler içeriyor gifler




Ergen Gojo vs Toji (Megumi'nin babası)


 Shibuya İstasyonundan bir kare (Gojo'yu böylesine yoran hayat bize ne yapmaz. 😅 )




 Megumi vs Toji (Süper hızlı ve güçlü babaya tavşanlarla saldırmak 😅😆)



 Bu nasıl güç, nasıl cesaret? Megumi'nin bile isteye kendi ayağına sıktığı an...





 Sukuna ve gücü... (ona yürüyen doğal afet diyorum) 


 2. sezonun giriş parçası da çok iyi. Ne kadar spoiler içeriyormuş meğer, tabi bölümleri izledikten sonra anlıyoruz neyin kastedildiğini.



19 Aralık 2023 Salı

Zankyou no Terror/ Terror in Resonance (Anime)

 


 Animenin ilginç bir konusu var. Anime stüdyosu da Jujutsu Kaisen'inki olunca daha da ilgimi çekti ve izlemeye başladım. Zaten 11 bölümden oluştuğu için çabuk bitiyor.

 Yetimhanede büyümüş iki genç şehrin çeşitli yerlerinde bombalı saldırılar gerçekleştiriyor. Yüzlerini sakladıkları videoları internette yayınlayıp polise meydan okuyor ve yapacakları saldırılar hakkında ipuçları veriyorlar. Eski bir dedektif de bu yüzden göreve tekrar alınıyor. Dedektif bir yandan videolardaki bulmacaları çözerken bir yandan bu gizemli gençlerin kim olduğunu, amaçlarını öğrenmeye çalışıyor. Sonra işler amerikan kuvvetlerinin de dahil olması ile daha karmaşık hale geliyor (bir şeye de burunlarını sokmazlarsa olmaz zaten) ve dedektif kendini zor bir durumun içinde buluyor.

 Anime bazen yavaş bazen hızlı ilerliyordu. Karakterlerden Dokuz'u sevdim. Daha soğukkanlı ve zeki. Ona yardım eden On İki ise biraz daha duygularıyla hareket eden biri. Bu ikilinin başına kalan kız biraz garipti. Fazla durgun olması ve genelde elinden bir şey gelmemesi izlerken yordu beni, olmasa da olurmuş diye düşünüyordum ki sonlara doğru sevmeye başladım. 

 Animenin ortalarında giren Beş ise çok sinir bozucu ve tavırlarıyla da itici biriydi. Her şey ciddi ilerlerken olayların ortasında giren böyle absürt, uç karakterleri sevemiyorum. Zaten ne yapmaya çalıştığını, hikayeye ne katkısı olduğunu hiç anlamadım. Sadece sinirimi bozdu.

  İnsanları öldürmeden bombalama eylemlerini yapan iki gencin hep amacını merak ederek izledim. Yavaş yavaş durum anlaşılıyor. Dedektif de oldukça başarılıydı ve her azimli ve sağlam duruşlu insanın arkasında onun işine çomak sokan birileri vardır. Bu karaktere de o bakımdan üzüldüm. O Dokuz ve On İki'yi anlamaya çalışan ve gerçekleri açığa çıkarmaya çalışan biri oldu hep.

 Şu Beş ve amerikalılar girmeseydi anime daha gerçekçi ve güzel ilerliyordu. Bölüm sayısı daha uzun olsaydı ve karakterlerin geçmişini daha fazla görsek harika olurmuş. Bazı şeyler fazla pamuk ipliğine bağlıydı, o yüzden kafada biraz soru işareti bıraktı. Yine de ilgiyle izledim, finali de etkileyici ve düşündürücüydü.

 Hükümetlerin gizli planlarının olması, bilerek insanlara zarar vermeleri, bir de bunu tüm insanların iyiliğine yaptıklarına dair bahane öne sürmeleri üzücü gerçekten. Kişinin isteği ve bilgisi dışında yapılan her şey zalimliktir. Bu gençler karşılık olarak yine insaflı davranmışlar. (Gifler:tenor.com)






 Anime müziğini de çok sevdim. Her ne kadar terör konusu işlense de sakin ve nahif bir müzik karşılıyor bizi. Bence karakterlerin asıl iç dünyasını burada görüyoruz.



17 Aralık 2023 Pazar

Şizofren (Kitap)

 


 Yazardan okuduğum ilk kitap. Beklediğimden iyi ve etkileyiciydi. Özellikle kitabın sonlarında karakterin yaptığı açıklamaları sevdim.

 Karakterimiz zor bir çocukluk geçirmiş, kimsesiz biridir. Bir süre akrabaları bakıyor sonra şehre göçüyorlar. Orada okula giden karakterimiz bir kıza aşık oluyor. Her şey yolunda gidiyor gibi görünürken bazı şeylerden işkillenmeye başlıyor. Zaten çocukluktan beri belli sorunları olduğu için olanlardan sonra iyice kafası bozuluyor. Kendini önce hapiste sonra akıl hastanesinde buluyor. Berbat yaşam koşullarına dayanmaya çalışıyor.

 Yazarın üslubunu sevdim. Gerçekçi bir anlatımı var. Ülkenin o dönemki durumunu, karışıklığı iyi yansıtmış. Olan hep arkası olmayanlara oluyor zaten. Akıl hastanesinde uygulanan insanlık dışı yöntemleri okurken etkilenmemek elde değil. İnsanları iyileştirmek yerine daha da delirtiyorlar. Öyle bir ortamda kim ruh sağlığını koruyabilir ki. Tedavi adı altında düşüncesiz yöntemlerle insanlar insanlıktan çıkarılıyor adeta. 

 Kitapta da çok eleştirilen durum, psikoloji diye diye herkesin hasta olarak yaftalanması ve işe yaramayan tedavi yöntemlerinin dayatılması. Her ne kadar kitap daha eski dönemi anlatsa da günümüzde de pek değişen bir şey yok bence. Başta antidepresanlar olmak üzere çok kişiye bu tarz ilaçların dayatılmasını hiç normal bulmuyorum. Bir zamanlar psikolog İzzet Güllü'yü çok dinlerdim, yine onun dedikleri geldi aklıma. Söylediklerinde çok da haklı, her şey kendimizde bitiyor, algı bozuculardan uzak durmalıyız. 

 Kitabı ilgiyle okudum. Düşündürücü ve dikkat çekiciydi. Psikoloji konusuna ilgi duyanlara tavsiye ederim. 


 Sınıfsız bir cemiyet yaratmanın anahtarı, terler ve emekler arasındaki sınıf farkını gidermekti.


 Dillendirsek katılaşırdı; dillendirmedik, buhar kaldı. Buhar kaldı korkularımız, buhar kaldı şüphelerimiz.

  

 Ruhumda bir tükeniş var. Kanımda bir donuş, kalbimde bir üşüyüş var.


 Bizleri delirten, çıldırtan şeyler, başımıza gelenlerin kendisi mi yoksa onlara verdiğimiz anlamlar mı?


 Ne zaman sona ereceğini bildiğimiz acılar, acıtıcılığını yitirir, çünkü teselli kazanır.


 Duygusal çöküntü, kişinin kendisini yenilemesi ve ıslahı için lüzumlu ve faydalıdır. Siz bireyi ilaçla depresyondan kurtarırsanız, bu sefer intihar etmek zorunda kalır ve de eder.


Bugün dünyada iki büyük ekonomik güç, silah ve ilaç sanayi ise şapkamızı önümüze alalım. Bunlar basit sorular mı? Yani yıkım ve sahte yapıma çok paralar döküyoruz çok...


10 Aralık 2023 Pazar

Bungou Stray Dogs (Anime)

 


 Anime karakterleri gerçek yazar ve şairlerden oluşuyor. Tabii böyle diyince normal bir konu beklemeyin. Özel güce sahip insanları anlatan fantastik bir anime. Çeşitli gruplar var, bir bakıyorsun düşmanken bir bakıyorsun işbirliği yapmak zorunda kalıyorlar. Her sezon farklı olaylar yaşanıyor ve farklı düşmanlarla uğraşıyorlar. Anlamsız bulduğum bazı sahneleri saymazsam keyifle izlediğim, kafa dağıtmalık bir animeydi. Ben henüz 4.sezondayım, az sayıda bölümden oluşuyor.

 Konuyu detaylı anlatmak zor, ben daha çok karakterler üzerinden anlatayım. Atsushi karakteri yetimhanede büyümüş çok eziyet çekmiş. Sefil haldeyken, intihar girişiminde bulunan Dazai ile karşılaşıyor, Dazai de onu alıp kendi çalıştığı dedektif ajansına götürüyor. Anime böyle başlıyor. İlk sezon komik ve basitti ama sonraki sezonlar daha ilgi çekiciydi. Mesela Dazai intihara meyilli olsa da beklediğimin aksine çok enerjik, neşeliydi. Ve zekasıyla da dikkat çektiği için animede en sevdiğim 3. karakter oldu.

 2. sezonda Dazai'nin geçmişini ve eski arkadaşı Odasaku'yu görüyoruz. Bu karakter en sevdiğim oldu, kafa yapısı ve sağlam duruşu ile. Şu anki Dazai'yi Dazai yapan o olmuş adeta.

 Bir de Akutagawa var, en sevdiğim 2., onu hep öfkeli ve saldırgan görüyoruz. Tüm bunların altında yatan sebebin yine Dazai ile alakalı olduğunu öğrenince şaşırmıştım.

 Sadece Japon yazarlar değil yabancı yazarlar da var. Fyodor, Lovecraft, Poe vs. Şapşik Poe beni bir hayli şaşırttı. Ve ürkütücü görünümüne rağmen Lovecraft'ı da sevdim. Fyodor da Dazai'ye denk bir düşman pozisyonunda.

 O değilde hangi yazarı görsem artık aklıma bu anime geliyor. Mori ve Tanizaki'yi sevmedim mesela, o yüzden bu yazarların kitabını görünce okuyasım gelmiyor. 😅 Edogawa Ranpo'nun kitabını gördüm geçen, ve o da Edgar Allan Poe'den ilham almış meğer (ismi benzerliğine dikkat çekerim.) Animede ikisinin rekabeti ve işbirliği çok hoştu. Yani bazı yönlerden gerçeğe sadık kalınmış animede.

 Dedektif Ajansı iyiler için çalışıyor ve başkan Fukuzawa ekibe özel yetenekli kişileri topluyor. Bu karakteri de sakin ve güçlü oluşu, herkese kol kanat germesi nedeniyle sevdim. Gerçekte de Fukuzawa yazar, eğitimci ve samuraymış.

 Herkesten bahsedip Chuuya'yı anlatmazsam olmaz. Tam deli fişek. 😅 Bu da Akutagawa ve Odasaku gibi Liman Mafyası'nın üyesi. Yani Dedektif Ajansı ile rakipler. Chuuya'nın ileri seviyede gücü var ve dövüşürken bir şekilde Dazai'nin özel gücüne muhtaç olduğu için ikili çok iyi işler çıkarıyor. Ayakları yere basmasa da sevdiğim bir karakter. :) 


 Anime genel olarak güzel. Komedi, gizem, aksiyon, polisiye her şey var içinde. Kafamı dağıtmak için güzel bir seçim oldu. :) Daha fazla uzatmadan giflere geçeyim. (gifler: tenor.com)


Bu meşhur Dazai, her taşın altından çıkıyor.

Akutagawa, öfkesine yenik düşen ve Dazai'nin takdirini kazanmış olan herkesten nefret eden biri.


Çılgın Chuuya, Dazai'ye kafayı takanlardan biri. 😅

Ürkütücü Lovecraft 🤗☠️

Ranpo ve Poe ikilisi 🧐 Ranpo özel yetenekli değil doğal dedektiflik zekası var sadece.

Fyodor, amansız düşmanımız. 😎 Zeki olduğu kadar acımasız da.

Vee Odasaku, hayali ve hayatı arasında hapsolmuş biri, kendisini daha çok görmek isterdim. 😊💔





Açık renk saçlı olan da başta anlattığım yetimhanede büyüyen Atsushi. Nazik ve düşünceli bir genç.


2 Aralık 2023 Cumartesi

Bir Karakter Meselesi 15 (Kento Nanami)

   


 Sevilen karakterlerden Nanami ile karşınızdayım. Kendisi üst sınıf jujutsu büyücülerinden. Genç öğrencileri eğitiyor. 

 Nanami'yi diğer karakterlerden farklı kılan her zaman ciddiyetini koruması ve karizmatik ses tonu. (Eee seslendirmeni Kenjiro Tsuda sonuçta 😎) Nanami kendisiyle tamamen zıt kişilikte olan Gojo'dan pek haz etmese de onun üstün gücünü de kabullenmiş durumda. Bu yüzden herkes gibi onun gözünde de Gojo yenilmez olan tek kişi. 

 Nanami'yi animede her zaman gençleri korurken görüyoruz. Kendisi de gençken en yakın arkadaşını kaybettiği için bir daha ölüm görmek istemiyor ancak jujutsu dünyasında bu ne mümkün. Lanetlerle savaşmak zorunda oldukları için kayıp vermek de kaçınılmaz oluyor. Zamanında kendisi bu işi bırakıp normal insanlar gibi iş insanı olmuştu, sonra geri dönüyor jujutsu büyücülüğüne. Geri dönmesinin nedeni bence içinin rahat etmemesi ve yapabilecekken insanları korumaya devam etme isteğiydi. Yani onları yüz üstü bırakmak istememişti.

 İlk sezonda öğrenci İtadori'ye bir süre yardımcı oluyor. Aralarında mesafe olsa da güzel bir uyum vardı bence. Tam kuralcı bir öğretmen gibi Nanami. İkinci sezonda Nanami'yi daha fazla görüyor ve tanıyoruz. Shibuya İstasyonu'nda (o kadar olaydan sonra Japonya'ya gidip orayı görme isteği oluştu bende 😅 ) felaket dolu günler başladığında öğrencileri bundan uzak tutmaya çalışmış, elinden geldiğince kendini onlar ve dostları için siper etmiştir. Dövüşleri genel olarak sert ve dikkat çekiciydi. Fiziksel dayanıklılık konusunda İtadori kadar iyiydi.

 Yine gözümden kaçmayan bir detay vardı. Shibuya İstasyonunda beklenmedik bir gelişme oldu ve İtadori'nin bunu herkese haber vermesi istendiğinde bina tepesine çıkan İtadori doğrudan Nanami'nin adını haykırıp ona hitap etmişti. Bu da gösteriyor ki İtadori Gojo'dan sonra hocası olarak onu görüyor, ona saygı duyuyordu.

 Anime boyunca Nanami'yi sanırım hiç gülümserken görmedik ta ki o dövüşte hayal görmeye başlayana kadar. Dövüş ve hayalin eşzamanlı verilmesi harika bir detaydı. Nanami bu noktada çoğu karakterden fazla etkiledi beni. Çünkü birilerini korumak temel hedefiydi, kendi hayatını bir kenara bırakmıştı. "Yoruldum," derken bile hisleri bize fazlasıyla geçti. Seslendirmenin ses tonu da gerçekçiliği artırdı tabi. Sanki Nanami ile birlikte o an ben de yorulmuş gibi hissettim. 

 Hayali, Malezya'da sahile yerleşmek ve dilediği kadar kitap okumak, geçmiş günlerin acısını çıkarmaktı. (Hatta bu sahneden sonra hayranları google haritalara Nanami için bir ev bile eklediler. ) Nanami unutulmaz karakterlerden biri oldu adeta. (gifler: tenor.com) Eskiden bana biraz soğuk gelirdi ama kalbi çok temiz, azimli, sabırlı, düşünceli biri olduğunu gördük.







 Son olarak Nanami'nin hayalini içeren videoyu da koyayım. İnsan istiyor ya, öyle bir yerde yaşamayı. :/



1 Aralık 2023 Cuma

Bir Karakter Meselesi 14 (Nobara Kugisaki)

 


 Bugün Jujutsu Kaisen'den Nobara'ya yer veriyorum. Bu türdeki diğer animelerde genelde kadın karakterler ikiye ayrılır: Ya güçsüz ve sürekli yardım edilmek zorunda kalan karakterler ya da güçlü ama kendini beğendiği için soğuk, mesafeli olanlar. Nobara bu açıdan çok sevdiğim bir karakter. Hem güçlü ve cesur hem de doğal davranışları ile çok tatlı biri. 

 İtadori ve Megumi ile birlikte okula başladığında onu önce biraz çılgın ve enerjik biri olarak görüyoruz. İtadori yapısı gereği ona ayak uydurmakta hiç zorlanmazken Megumi geride ve sessiz kalmayı tercih etmektedir. Gojo'nun en iyi öğrenci grubu buydu bence. 🥰

 Lanet kullanıcılarının okula gelip eğitim almaktaki amaçları genelde farklıdır. Daha güçlenmek, insanları korumak, en iyi yapabildiği işi yapmak vs. Nobaramız ise köyden uzaklaşıp şehirde yaşamak istediği için bu işe başlamıştır. Ona göre köyde yaşam çok sıkıcıydı. İnsanlar birbirini gereğinden fazla tanıdığı için her şeyden haberdar olmaları boğucuydu. Şehre yerleşmek Nobara için bir bakıma kaçış bileti oldu. Her şeye rağmen sorumluluklarını ve dostlarını ihmal etmedi. Hiç düşünmeden, cesurca savaştığı kısımlarda onu hayranlıkla izledim. Elinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştı hep.

 Deli dolu ve hayata bağlı yanı onu hep azimli biri yapmıştı. Dostlarıyla şehirde güzel günler geçirdi. Karanlık günler başladığındaysa aklında yine diğerleri vardı. Mücadelesi hep sürdü, geri çekilemezdi, belirsizliğe adım attı. 😶 (gifler: tenor.com)








28 Kasım 2023 Salı

Raşōmon ve Diğer Öyküler (Kitap)

 


 Yazardan okuduğum ilk kitap. İzlediğim yazarlardan ilham alınan animede (bungou stray dogs) hırçın Akutagawa karakterini çok sevince kitabını da okumak istedim. Raşōmon adlı öyküsü onu edebiyat dünyasına tanıtan ilk öyküymüş. Yazar 1892'de doğmuş, 1927'de intihar etmiş. Eski Japon yazarlarda bu durumu çok görüyoruz maalesef. Genellikle hayata karşı karamsar bakış açıları buna sebep oluyor. Kısa zamanda çok öykü yazmış hatta zamanında Natsume Soseki'nin övgü ve desteğini almış. Akutagawa yazılarında tekrara düşmek istemediği için sürekli farklılık arayışına girmiştir.

 Bu kitabında uzun ve kısa pek çok öykü yer alıyor. En sevdiğim öyküleri Cehennem Tablosu, Toşişun, Mendil, Örümcek İpi ve Raşōmon oldu. Gerçekten de her birinde yazarın tarzı farklı. Bazen hırçın, bazen sakin, bazen ders verici şekilde yazmış. Cehennem Tablosu'nda kendini üstün gören bir ressamın daha gerçekçi resim yapmak için sınırları nasıl aştığını ve hırslarının sonucunda yaşadığı acıyı görüyoruz. Çarpıcı ve ilginçti, karakterin deliliğini hissedebiliyoruz okurken. Örümcek İpi bencillik üzerine yazılmış dikkat çekici bir öykü. Raşōmon sefalet içinde yaşayan birinin ruh hali ve gördükleri karşısında sağlam duruşunu bozmasını konu alıyor. Çarklar adlı öyküde ise kendi yaşamından kesitleri bir karakterin ağzından anlatıyor. Dolayısıyla onu intihara sürükleyen süreci de burada biraz anlamış oluyoruz.

 Kitap, geleneksel Japon kültürünü konu alıyor genel olarak. Bu dönemi sevenlere ve birbirinden farklı hikayeler okumak isteyenlere tavsiye ederim. Fırsat olursa başka öykülerini de okumak isterim. 


Alacakaranlıkta gökyüzü sanki yere inmişti. Kapının damından çıkıntı yapan kiremit uçlarının, ağır kara bulutları omuzlamış gibi bir hali vardı.

Çünkü kötülüğe karşı yüreğinde duyduğu nefret, tıpkı yaşlı kadının tahta döşemeye sıkıştırdığı çıra gibi, adamın içinde alev alev yanıyordu.

Artık burada "çok şükür" mü demek lazım "maalesef" mi demek lazım orasını bilemiyorum, ama bir müddet sonra köşedeki çömleğin gölgesinden ince, uzun kıvrımlar çizerek simsiyah katran gibi bir şey aktı.

O akşam baykuşu çömezin üstüne kasten salmıştı. Çömez, canını kurtarmak için sağa sola kaçtıkça usta da oturmuş bir güzel bu sahnelerin resmini çizmişti.

"O halde 'Cehennem Tablosu'nu çizebilmen için gerçek bir cehennem görmen gerekiyor. Öyle mi?"

 Yazarken çektiğim çetin eziyet gitgide zihnimi bulandırmaya başlamıştı.


22 Kasım 2023 Çarşamba

Fırtınada Yanacaksın (Kitap)

 


  Bu aralar polisiye okumak istediğim için bu kitaba başladım. İlk yarıdan sonrası daha akıcı ve heyecanlıydı. 

 Dedektif Gurney bir gün bir vaka hakkında bölge savcısından teklif alır. Bir cinayet işlenmiştir. Kline olaylara dışarıdan bakabilecek birine ihtiyaç olduğunu söyleyerek ondan görevde yer almasını ister. Gurney işine çok bağlı olsa da kararsızlık içinde kalır ama sonra kabul eder. Siyahiler ve beyazlar arasında bir çatışma patlak verecek gibidir. Irkçılığın giderek arttığı dönemde polisler ve ardından başka insanlar da öldürülür. Televizyondaki programlarda da olaylar çarpıtılıp belli çevrenin suçlu olduğu algısı oluşturulmakta bu da toplum düzenini tehdit etmektedir.

 Gurney'in çalıştığı soruşturma ekibinde ipleri eline alıp her şeyi istediği gibi yönlendiren şef Beckert vardır. Gurney bu adamdan hoşlanmaz ve kafasına takılan sorulara yanıt araması Beckert'i rahatsız etmeye başlar. Kendi çıkarını düşünen Kline de sonunda artan gerilim yüzünden Gurney'i görevden alır.

 Gurney ise işini yarım bırakmaz. Vurulan polis eşlerine de üzüldüğü için cinayetleri çözmek ister. Kafasını kurcalayan şey delillerin abartı boyutunda çokluğudur, sanki birileri sahte deliller bırakmak istemiştir. Teşkilattan birinin bile işin içinde olabileceğini düşünür. Bunun üzerine birkaç kişinin yardımı ile olayı kendi araştırmaya başlar. Bir şeyleri çözmeye başladıkça işin göründüğünden daha karışık olduğunu anlar. Şüpheli listesi kabarıktır, yeni cinayetler de işlenmeye devam eder.

  Kitabı severek okudum. Yazarın detaylara önem vermesi, karakter analizleri hikayeye gerçekçilik katmış. Okurken sanki yazar bunları kendi yaşamış da anlatıyor gibi hissettim. Basının veya yetkililerin bir şeyleri nasıl çarpıttığını, insanları nasıl yönlendirdiğini görmek de düşündürücüydü. Gurney'in cinayet olaylarına çok dahil olmasına rağmen hâlâ hassas olması ve insanların acısını hissetmesi de güzel detaydı.

 Polisiyede sanırım en beğendiğim yazar, sadece kitabın biraz daha gerilim ağırlıklı olmasını isterdim. Sonlara doğru gerilim hissediliyor yine ama daha çok bulmacanın parçalarının yavaş yavaş birleştiğini görüyoruz. Sonu gerçekten beklenmedik ve detaylıydı. Kurgu çok iyi düşünülmüşse de tek bir noktaya takıldım. Katil hedefindeki kişilerden bu kadar nefret ediyorsa niye sadece o kişileri doğrudan öldürüp meseleyi bitirmemiş, çok fazla risk almış. Spoiler olmasın diye detaya giremiyorum. Bir de Gurney'in eşi ile olan iletişimi bana garip geldi, nedense aralarında gerçek bir samimiyet hissedemedim. Daha önce okuduğum kitaplarının üzerinden çok zaman geçtiği için hatırlamıyorum ama hep böyle miydi araları bilemedim. 


Adına haber denilen şeyin sıklıkla suni olarak yaratılan tartışmaları, kısmi gerçeklerin abartılmasını ve hakkında hiçbir şey yapamayacakları olayları niteleyen bir terim olduğu kanaatindeydiler. 

Bir başkasının acısı karşısında irkilmek empati duygusunun varlığını ortaya koyar. Bu da en değerli insani niteliklerden biridir.

Gurney bir hayli kederlenmiş, bir taraftan bu şekilde hissediyor olmayı hayretle karşılanmıştı. Boğazında bir şeylerin düğümlendiğini hissederken gözleri yaşardı.

İşlerin yoluna girmesini istediklerinden bahseden insanlar Gurney'i hep huzursuz ederdi. Çünkü bu, gerçeklerden çok düzenin devamının arzulandığı manasını taşırdı. 

Siyaset denen şey artık bağırıp çağırmadan, yalanlardan ve tehditlerden ibaret.


19 Kasım 2023 Pazar

Jujutsu Kaisen 0 (Manga)

 


 Jujutsu Kaisen serisinin 0. cildi olarak çıkan sayısı. Önceden anime filmini izlediğim için konuyu biliyordum. Beni şaşırtan ise sonda yer alan manga yazarının açıklamasıydı. Jujutsu Kaisen'in ön hikayesi olarak bu cildi yazmış. Sonra çok beğenilince Jujutsu Kaisen serisini yazmaya başlamış. Animesi ise buradan başlamamıştı. İlk sezon ve ikinci sezonun arasında bu bölüm piyasaya anime filmi olarak sürülmüştü. Bence güzel de olmuş bu şekilde planlanması.

  Konusunu tekrar hatırlayalım. Jujutsu Koleji lanetlerle mücadele edecek öğrenciler yetiştirmektedir.  Tabii bunlar lanet enerjisi kullanabilen yetenekli büyücülerdir. (Lanetler aslında insanların negatif enerjilerinden biçimlenen varlıklardır ve tehlike saçmaktadırlar.) Yuta Okkotsu ise yıllardır bir lanetle yaşamak zorunda olan bir genç. Onu hiç bırakmayan lanet Yuta'ya zorbalık yapan herkese saldırır. Sonunda birkaç öğrenci ağır yaralanınca kolej hocası Gojo duruma el atar. İnfaz edilmesi istenen genci kollar ve onu eğitmeye başlar.

 Yuta ruhsal olarak çöküşün eşiğine gelmişken Gojo'nun sözleri ile umutlanır ve gücünü olumlu anlamda kullanabileceğine inanır. Sınıf arkadaşlarıyla göreve çıkar. Dövüş sırasında ilk kez lanet Rika'nın gücünü ödünç alır, insanları kurtarır. Rika'nın gücü, Gojo'nun eskiden en yakın arkadaşı olan Geto'nun dikkatini çeker. Geto sıradan insanlardan nefret etmekte ve lanetler için çabalamaktadır. Çünkü zayıf insanlar için kendisi gibi özel insanlar hep savaşmış ve kayıplar vermiştir. Bu durumu tersine çevirmek ister. Bunun için de çok güçlü olan Rika'yı ele geçirmeye çalışır. Topladığı lanetler ve lanet kullanıcıları ile şehir meydanında büyük bir saldırıya başlar. Tabii kolejdeki herkes bu olaya müdahale ederken Geto savunmasız halde kalan okulu basar ve Yuta'ya saldırır.

 Şimdi biraz geçmişe gidelim. Rika ve Yuta çocukken tanışıp yakın arkadaş olmuştu. Hatta büyüyünce evleneceklerine dair birbirlerine söz verirler. Ancak kısa süre sonra Rika bir kaza geçirir, Yuta şoka girince onun ölümüne karşı çıkar, kabullenmek istemez. O gün Rika lanete dönüşür ve bir daha Yuta'nın peşini bırakmaz. Okuldaki dövüşte ikisi birlikte Geto'ya karşı savaşır. 

 Animesi harika görsellerinin müziklerle de desteklenmesi ile çok daha etkileyiciydi. Ama bu şekilde okumak da güzel bir deneyim oldu. :))


Lanete yalnızca lanet karşı koyabilir.


Okullar, hastaneler. İnsanlar geçmişi hatırladıkça bu mekanlar negatif enerji toplar ve bu birikme bu sefer de olduğu gibi lanet yaratır.


İnsanların arasına karışmak istiyorum! Birileri bana ihtiyaç duysun istiyorum! Yaşamamın sorun yaratmayacağına inanmak istiyorum.


Acı çekip çekmemen gelişim hızınızı doğrudan etkiler.


Bu, benim kendi teorim ama aşktan daha karışık bir lanet olmadığını düşünüyorum.



17 Kasım 2023 Cuma

Bir Karakter Meselesi 13 (Yuji İtadori)

 


 Bugün Jujutsu Kaisen'in son çıkan bölümünü izleyince İtadori'ye üzüldüm. Sevdiğim bir karakter olduğu için ona da yer vermek istedim, geç bile kalmışım. :)

 İtadori'yi ilk sezonda ana karakter olarak gördük. Yaptığı bir hata sonucunda bilmediği bir dünyaya adım atmış lanetlerle uğraşmak zorunda kalmıştı. Onun tek hedefi, dedesinin de vasiyeti olan, gücünü insanları korumak için kullanmaktı. Fiziksel olarak normal insanlardan güçlü ve hızlıydı zaten. Üstüne bir de içine bulaştığı durum başını belaya sokmuştu. O artık içinde lanetlerin kralı denen Sukuna ile yaşayan olağanüstü biridir. Buna adapte olmakta biraz zorlanır, kafası karışıktır, pişman olmaktan korkmaktadır.

 Zamanla insanlara gerçekten yardım eder, lanetlerle savaşabilir düzeye gelir. Ancak o güçlenirken Sukuna içinde pusuya yatıp bekler. İtadori'nin kendini en kaybettiği anlar dostlarının canının yandığı anlardır ki o insanlara çok değer veren biridir. Ne kadar hırpalansa da pes etmez. İtadori normalde deli dolu, sevimli, yüzünden gülümseme eksik olmayan biridir. Megumi ve Gojo'yu çok sever, onlara saygı duyar. Çünkü ikisi de onu korumak istemiş, yardım elini uzatmıştır.

 İkinci sezonda daha çok sevdim İtadori'yi. Mesela eski sınıf arkadaşı fiziksel olarak çok değişmesine rağmen onu tanımıştır. Eskiden kilolu diye herkesin alay ettiği kız hakkında olumlu şeyler söylemiş kalbe ve iyi niteliklere önem verdiğini göstermiştir. Kızla da yakıştırmıştım ama bir daha göremedik ikisini. 🙄

 İtadori'nin şapşik hallerini çok seviyorum. Megumi'yi bazen deli ediyor. Ama Jujutsu karakterleri için mutluluk çok kısa sürüyor. İkinci sezonda düşman saldırısı yetmezmiş gibi bedeni Sukuna'nın kontrolüne geçiyor. Koca bir semt yıkımın eşiğine gelmiş, çok fazla can yanmıştır. İşte bu noktada İtadori'ye üzüldüm. Tüm kalbiyle insanların iyiliği için mücadele eden İtadori dolaylı olarak tüm bu yıkımın odak noktası haline gelmiştir. Bu yüzden animedeki en talihsiz kişi olabilir. Kahrolur ve duygusal olarak çöker. Devamını merakla bekliyorum, toparlanıp kendine gelecektir. Bir de abi çıktı piyasaya. Güçlerini birleştirseler iyi olacak. (gifler: tenor.com)











Drizzt Efsanesi 13. Kitap (Kılıçlar Denizi)

   Drizzt Serisi'nin elimdeki son kitabını okudum. Bu bölümde yine bir yolculuğu okuyoruz. Drizzt ve diğerleri yakın dostları için bir k...