25 Şubat 2023 Cumartesi

Yağmur ve Ay Öyküleri

 



 Kitap, 1768'de tamamlanmış dokuz adet öyküden oluşuyor. Öyküler genel olarak halk hikayelerinden beslenen doğaüstü konuları ele alıyor.

 Bir imparatorun hayaleti ile onun yaşamında yaptıkları konusunda tartışan keşiş, kendisini kurtardıktan sonra kardeşi olarak gördüğü kişiye söz verdiği için sadakatin sınırlarını zorlayan samuray, güzel ve iyi eşini aldattığı için başı belalardan kurtulmayan koca, korkunç bir tuzağa düşen ve kendisine musallat olan şeyden kaçmaya çalışan balıkçının oğlu... Özellikle samurayın hikayesini sevdim. Öyküler genel olarak ders verici ve düşündürücüydü. Çok şaşırtıcı olduğunu söyleyemem, ben ilk başladığımda gerilim olacağını sanmıştım ama daha çok dram ve çaresizlik üzerine kuruluydu kitap. Genel olarak kitabı sevdim, akıcıydı, eski Japon kültüründen, düşünce yapısından izler görüyoruz. Mutlaka okunmalı diyemem ama farklı bir kitaptı. 

 

"Dünya kutsal bir gemidir ve hakikat şudur ki açgözlülükle onu ele geçirmeye çalışan kişi kim olursa olsun başarısız olmaya mahkûmdur."

"Akana sözüne sadık, onurlu bir samuraydır. Sözünü mutlaka tutacaktır. O geldikten sonra hazırlığa başlarsam bu, ona güvenmediğim anlamına gelir ve ben böyle bir şeyden utanç duyarım."

"Sevgili anne, yaşam su üzerindeki köpük gibidir... Ne zaman kaybolacaklarını bilemeyiz ama emin ol ki yakında geri geleceğim."

"Kıskançlık öyle bir şeydir ki ölümlerinden sonra bile intikam peşine düşerek korkunç bir yılana ve şiddetli gök gürültüsüne dönüşürler. Bu insanların öfkesi o denli büyüktür ki nefretin muhatabı olan kişinin etini parçalayıp tuza yatırsalar bile sakinleşmezler."


22 Şubat 2023 Çarşamba

Kitap Alışverişim 3 (2023)

 

 


 Aklımda olan birkaç kitabı geçenlerde sipariş ettim. Gönül adlı kitabını çok sevince Natsume'nin bir kitabını daha almak istedim. Küçük Bey de beğenilen kitaplarından biri. Otori Efsaneleri serisinin ilk kitabını sevgili Nazlı Hanım önermişti. Konu ve kitap kapağı hoşuma gidince aldım, fiyatı da uygundu. Ya Başka Bir Hayat Mümkünse sevgili DüşTasarımcısı nın kitabı. Ne zamandır aklımdaydı, almak şimdiye kısmetmiş. Aşağı Nehir kitabı sitede dolaşırken denk geldiğim bir kitap. Konusu ilgimi çekmişti. Karısı tarafından terk edilen bir adamın Afrika'ya gidişini ve oradaki insanların nasıl da değiştiğini görmesini konu alıyor. Tolstoy'u hiç okumamıştım, İlkgençlik kitabı ile giriş yapayım dedim. 

21 Şubat 2023 Salı

Yesterday wo Utatte (Anime)

 


 Yesterday wo Utatte, 12 bölümden oluşan, günlük hayattan kesitler içeren romantik bir anime. Güya kafam dağılsın diye izledim ama karakterler sinir ettiği için amacıma ulaşamadım.

 Üniversite mezunu Rikuo bir markette çalışmaktadır. Eskiden beri hoşlandığı kız öğretmen olmuştur. Kendisi ise kariyer yapamadığı için etrafa karşı mahcuptur, sonunda cesaretini toplayıp öğretmene açılır ama kız arkadaş kalalım der. Bu süreçte iki karakterin de peşinde kendilerinden daha küçük gençler vardır. Yani herkes kendini seveni değil de başkasını seviyor. Gençlerin inatçılığı ve baskısı yüzünden öğretmenle Rikuo gelgitler yaşar.

 Her ne kadar günlük hayatta bu tarz durumlar olsa da karakterlerin kararsızlığı, yapışkanlığı, inatçılığı, seviyor gibi davranıp sonra "ya kusura bakma aslında sevmiyormuşum" tarzı hareketleri uyuz etti. Bir kişinin birini reddettikten sonra daha iyi bir seçeneği olmadığı için o kişiye tekrar yeşil ışık yakması ve aslında onu sadece dert ortağı bir arkadaş olarak kullanması gibi durumlar bencillikten başka bir şey değil. Ana karakteri başta sevmiştim ama sonlara doğru garipleşti ve çekingen, pasif biri olduğu için ağırlığını da pek koyamadı. Finali sevemedim, oldu bittiye gelmiş. Aslında güzel başlamıştı ama düşündüğüm gibi ilerlemedi. İzlemesiniz de olur, ortalama bir animeydi. :) Mangasına göre animenin devamı da gelmeli ama daha izleyeceğimi sanmıyorum. 

 İnsanların hislerinden emin olamaması ve birilerine boş yere umut vermesi ne kötü. Sevgi bu kadar değişken olmamalı, en azından insan kendinden emin olunca adım atmalı. Aynı şekilde birini son çare olarak görüp kabullenmek de (diğerleri olmadı bari beni sevene yöneleyim diye düşünmek, hatta kendini buna inandırmak)  çok incitici. O kişi başta mutlu olsa da gerçekten sevilip sevilmediğini hep sorgulayacaktır. Sevgi emek ve çaba ister ama insanın kendini istemeyen birine zorla kendini kabul ettirme çabası da garip geliyor bana, zorla güzellik olmaz. Gerçi animede zorla güzellik oluyor ama bana hiç geçmedi bu kısım, çok havada kalmış. Her şey ayarında güzel. Karakterlere kızsam da anime belli noktalara dikkat çekerek iyi yapmış.  


18 Şubat 2023 Cumartesi

Drizzt Efsanesi 7.Kitap Miras

 


 Bir süredir seriye devam edememiştim, yedinci kitabı da bitirdim. Drizzt'i okumayı özlemişim. :)

 Gün geçmiyor ki Drizzt'in başı derde girmesin, kötüler yakasını bırakmıyor bir türlü. Bu kez ailesinden sağ kalmış olan ablası Vierna ve beraberindeki kara elfler Drizzt'in peşindeler. Yıllar önce Drizzt yer altından kaçtığı için ailesi Örümcek Kraliçe'nin gözünden düşmüş ve hezimete uğramıştı. Vierna tekrar yüksek mevkiye ulaşmak için Drizzt'i kurban etmekte kararlıdır ve bunun için kiralık katil Entreri ile anlaşma yapar. Entreri önceki bölümlerde Drizzt'in başına dertler açmış, onu tek rakip olarak gördüğü için onla uğraşmaktan asla vazgeçmemişti. Bu kez de fırsatı kaçırmaz, Drizzt'i zor durumda bırakmak için elinden geleni yapar. Tek derdi Drizzt ile teke tek dövüşmek ve kazanarak kendini tatmin etmektir. Tabi bir noktada Vierna ile Entreri'nin çıkarları çatışır. Cücelerin mekanında patlak veren kavgayı Drizzt ve dostları en az hasar ile atlatmaya çalışır.

 Kitabın sonunda kara elfler ve cüceler arasındaki mücadelenin daha çok süreceğine dair işaretler vardı. Geçmişi iki bin yıl öncesine dayanan planını uygulamaya koymak isteyen yaşlı bir kara elf harekete geçmek için adım atar.

 Bu bölümde daha çok Drizzt ve Entreri hesaplaşması ön plana çıkmış. Takıntılı ve inatçı kiralık katil her ne olursa olsun kara elfle yüzleşmek istemektedir. Daha önce yarım kalan dövüşü tamamlamak niyetindedir. Ancak Drizzt'in kendisi gibi boş hırsa kapılmadığını ve bir şeyleri kanıtlama çabasında olmadığını anlayınca işi iyice inada bindirir. Drizzt'i sıkıştırıp hem onun hem de dostlarının canını tehlikeye sokar ki istediği sert dövüş gerçekleşebilsin. İşler ciddileşince kara elf de artık öfke ile saldırıya geçer.

 Kitap detaylı dövüş tekniklerine rağmen akıcıydı. Kurgunun derinliğinden çok yazar yine karakterlere ve hislerine yoğunlaşıyor. O yüzden bu yazarın üslubunu seviyorum. Drizzt'in yıllar geçtikçe kendini bulmasını ve hemen galeyana gelmeyip her durumda düzgünce karar verme çabasını, yanlışı doğruyu iyice tartmasını, karşılaştığı sorunlara kafa yorup en iyi yolu izlemesini seviyorum. Değerli gördüğü kişiler için her şeyi yapabilecek biri, pes etmek nedir bilmiyor. Drizzt'in ağzından yazılmış kısımlar genelde en sevdiğim kısımlar oluyor. Çünkü duyguları samimi bir şekilde yansıtılıyor. 

 

 "Her bir ırka mensup bir sürü kimse, sevgi denilen şeyi pek anlamıyor gibi görünüyor. Zira onun basit güzelliğini, önyargılı düşünceler ve gerçekçi olmayan beklentilerle karalıyorlar. Ne gariptir ki ben, içinde sevgi yeşermeyen Menzoberranzan'ın karanlığından kaçtığımda, bütün hayatları boyunca sevgiyle beraber ya da en azından sevgi olasılığıyla yaşamış bir sürü kimseden daha fazla tutunuyorum bu kavrama."


 Drow, Artemis Entreri ile savaşmak için, daha doğrusu herhangi bir sebepten dolayı Calimport'a geri dönmeyecekti. Eğer dönerse kiralık katilin ahlaki seviyesine inmiş olurdu. Bu da ahlaksız halkına sırtını dönmüş olan drowun, dünyadaki her şeyden daha fazla çekindiği bir şeydi.


 "Prensiplerime dayanan en ciddi yeminimi, halkımdan birinin canına kastetmeyeceğime dair ettiğim yemini bozduğumda nasıl da sarsılmıştım. Palalarımın yaptığı o acımasız şeyi anladığımda duyduğum acı, başarısızlık ve kaybetme hissi çok keskindi.

 Fakat bu suçluluk duygusu çabucak dindi. Kendimi herhangi bir başarısızlık konusunda affetmemden dolayı değil, gerçek başarısızlığımın o yemini etmemde yattığını anlamamdan dolayı."

 

 "Ben öldüğümde... benim için matem tutacak, paylaştığımız neşeleri ve acıları, yani benim hatıramı yaşatacak dostlarım olsun isterim. 

 İşte ruhun ölümsüzlüğü, her zaman baki kalan mirası budur. Kader ateşinin yakıtıdır. Ama aynı şekilde, inanç ateşinin de yakıtıdır."


7 Şubat 2023 Salı

Deprem

 

 Herkese geçmiş olsun, kayıplar için Allah'tan rahmet diliyorum. Soğuk kış günlerinde ağır bir sınavdan geçiyoruz. Birlik olma vakti. Pek çok insan elinden geleni yapıyor. Markete gittiğimde de bebek bezi vb. alan insanlar gördüm, herkes elinden geleni yapmaya çalışıyor. Mahallemizdeki Kızılay'a gittim, yoğun şekilde çalışıyorlardı, görevli çok sayıda insanın da kan vermek için sırada olduğunu söylemişti birine, kan belli noktalarda alınıyor sanırım. Milletçe çabuk toparlanırız İnşallah.

 İstanbul'da yaşayan biri olarak artık deprem için daha hazırlıklı olmamız gerektiğini düşünüyorum. Eksikleri tamamlayıp çantaları hazırlayacağım. Acil durumda insanın aklına bir şey gelmiyor çünkü. 

1 Şubat 2023 Çarşamba

Ouroboros Yılanı (Kitap)

 


 Kitap ilk epik fantastik roman olarak kabul ediliyor, 1922 yılında yazılmış. İsmi kendi kuyruğunu yiyen yılandan geliyor ve sonsuz bir döngüyü simgeliyormuş. Arka kapakta da iyi ve kötü arasındaki sürekli ve muazzam mücadeleyi temsil ettiği yazıyor ve kitap Tolkien ve Le Guin'i bile etkilemiş. 

 Merkür'de çeşitli diyarlar vardır. Cadılar Diyarı'ndan İblisler Diyarı'na bir elçi gelir ve iblislere krala itaat etmeleri gerektiğini iletir. Bunun sonucunda iblisler kralı güreşe davet eder, hangi taraf kazanırsa onun dediği olacaktır. Tarafsız bir bölgede yapılan güreşi kral kaybeder. Çeşitli hinlikler sonucu henüz ülkelerine varamadan iblislere komplo kurulur ve onlara bir Musallat yollanır. Lord Juss ve birkaç kişi kurtulmayı başarır ancak öfkeyle ve başkalarının gaza getirmesi ile hazırlıksız bir savaş taarruzuna girişirler. Planlar hiçbir tarafın istediği gibi gitmez. Cadılar ve İblisler Diyarı arasındaki sürtüşme hep devam eder. Lord Juss bir rüyanın ardına düşüp kaybettiğini bulmaya çalışır. O, İblisler Diyarı'ndan uzakta iken yurdu talan edilir ancak iblislerin geri dönüşü muhteşem olur.


 Kitap hakkında neredeyse hiç bir bilgim yoktu, sırf epik fantastik türünde olması nedeniyle aldım, iyi de yapmışım severek okudum. 😃 Yazarın değişik bir hayal dünyası ve anlatımı var. Nasıl diye soracak olursanız Tolkien'in içine Shakespeare kaçmış gibi. 😅 Fantastiğe romantik bir yaklaşım getirmiş yazar. Aslında kitapta romantizm üzerine fazla bir şey yok, asıl yazarın kendisi romantikti bence. :)) Betimlemeleri detaylı, cümleleri şiirseldi, diyaloglar bile hoştu. Çok çabuk okunacak bir kitap değil, tasvirler dolu ve dövüş kısımları ise çok sürmüyor. Yine de o dünya bana büyüleyici geldi. :)


 Her ne kadar farklı diyarlar olsa da karakterler normal insanlar gibiydi. Yani periler uçmuyor, cadıların süpürgesi falan yok. 😀 Biraz spoiler vereceğim şimdi. Sanırım en çok İblisler Diyarı'ndan Lord Juss'u sevdim. Güçlü olması yanında sağduyulu ve ilkeli biri. Kolay galeyana gelmiyor. Periler Diyarı'ndan atarlı prensi de sevdim. 😆 Cesur ve dostu olarak gördüğü kişileri hiç yanlız bırakmıyor, başına büyük dert açılacağını bilse de. Cadılar Diyarı karakterlerini sevmedim genel olarak, şan şöhret peşindeler, zevk sefa içinde yaşamayı seviyorlar. Kazanmak için her yol mübah onlara göre ancak bu hırsları ve kibirleri başlarına çok dert açıyor. Lord Gro ise en tuhaf karakterdi, güvenilmez biri olsa da zekası ve bilgisi nedeniyle kimin tarafına geçmişse o taraf kazanıyordu. Aslen Gulyabani olan Gro kendi diyarını bırakıp Cadılara hizmet etmeye başlamış, sonra İblislerin tarafına geçiyor. Son ana kadar ne yapacağını kestiremedim.

 Genel olarak kitabı sevmekle birlikte konunun uzadığını düşünüyorum. Bilindik akıcı kitaplardan değildi ama yazarın amacının da kitabın çabuk okunup bitirilmesinden yana olduğunu düşünmüyorum zaten. Bir savaş başlayacaksa öncesinde pek çok tartışmalar ve planlar yapılıyor, karakterler birbirini ikna edip zafer yolunu bulmaya çalışıyor. Tasvirlerle de mekanları ve karakterleri daha iyi anlayabilmemizi sağlıyor yazar. Entrika, ihanet, merhamet, çaresizlik gibi pek çok konu iyi işlenmiş. Kitabın sonunun nereye varacağını merak etmiştim, tam da ismine uygun bir şekilde sonlandı. 


 "Pelerini giyene dikkat et, hafif karanlık çehresine, gözlerindeki mor aleve, gülümsemesinin geç günbatımında sonbahar ormanlarına benzer ağırbaşlı sıcaklığına dikkat et. O, Lord Juss, bu asırlık kalenin lordu..." (Bir romana böyle havalı giriş yapan bir karakter görmedim ben. Paragrafın çoğunu almadım bile, anlatıla anlatıla bitmedi adam.  😅🤭)

 "Seyreyle, şaşır ve tut matemini," dedi kırlangıç, "çünkü gündüzün masum gözleri, ebedi gecenin çocuklarına bakmaya mecbur bırakıldı..."

 "Benimkileri mi diyorsun, ey Gaslark? Bu kurulu dünyada benim olan nedir, öyle ki çarçabuk alınıyor elimden kalbim, kardeşim, kolumun gücü, hükümdarlığımın en önemli sığınağı?"

 "Goldry, Musallat tarafından yakalanmış. Nefretimle tutunduğum bir arzum var ona karşı. Efsunları sayesinde yıkımdan kurtulmuş bunlar, intikamımın açık ağzına koşturacak kadar delirmişler."

 "Ruhların ince tabiatı, silahların kudretinin ötesindedir."

 "Biz," dedi Juss, "gökkuşağının ötesine uçtuk. Ve orada yüreğimizin arzuladığı masalsı diyarı değil ancak ıslak yağmurla rüzgârı ve soğuk bir dağ yamacını bulduk. Ve yüreğimiz donuklaştı bu yüzden."


Drizzt Efsanesi 13. Kitap (Kılıçlar Denizi)

   Drizzt Serisi'nin elimdeki son kitabını okudum. Bu bölümde yine bir yolculuğu okuyoruz. Drizzt ve diğerleri yakın dostları için bir k...