Yazardan okuduğum ilk kitap. Beklediğimden iyi ve etkileyiciydi. Özellikle kitabın sonlarında karakterin yaptığı açıklamaları sevdim.
Karakterimiz zor bir çocukluk geçirmiş, kimsesiz biridir. Bir süre akrabaları bakıyor sonra şehre göçüyorlar. Orada okula giden karakterimiz bir kıza aşık oluyor. Her şey yolunda gidiyor gibi görünürken bazı şeylerden işkillenmeye başlıyor. Zaten çocukluktan beri belli sorunları olduğu için olanlardan sonra iyice kafası bozuluyor. Kendini önce hapiste sonra akıl hastanesinde buluyor. Berbat yaşam koşullarına dayanmaya çalışıyor.
Yazarın üslubunu sevdim. Gerçekçi bir anlatımı var. Ülkenin o dönemki durumunu, karışıklığı iyi yansıtmış. Olan hep arkası olmayanlara oluyor zaten. Akıl hastanesinde uygulanan insanlık dışı yöntemleri okurken etkilenmemek elde değil. İnsanları iyileştirmek yerine daha da delirtiyorlar. Öyle bir ortamda kim ruh sağlığını koruyabilir ki. Tedavi adı altında düşüncesiz yöntemlerle insanlar insanlıktan çıkarılıyor adeta.
Kitapta da çok eleştirilen durum, psikoloji diye diye herkesin hasta olarak yaftalanması ve işe yaramayan tedavi yöntemlerinin dayatılması. Her ne kadar kitap daha eski dönemi anlatsa da günümüzde de pek değişen bir şey yok bence. Başta antidepresanlar olmak üzere çok kişiye bu tarz ilaçların dayatılmasını hiç normal bulmuyorum. Bir zamanlar psikolog İzzet Güllü'yü çok dinlerdim, yine onun dedikleri geldi aklıma. Söylediklerinde çok da haklı, her şey kendimizde bitiyor, algı bozuculardan uzak durmalıyız.
Kitabı ilgiyle okudum. Düşündürücü ve dikkat çekiciydi. Psikoloji konusuna ilgi duyanlara tavsiye ederim.
Sınıfsız bir cemiyet yaratmanın anahtarı, terler ve emekler arasındaki sınıf farkını gidermekti.
Dillendirsek katılaşırdı; dillendirmedik, buhar kaldı. Buhar kaldı korkularımız, buhar kaldı şüphelerimiz.
Ruhumda bir tükeniş var. Kanımda bir donuş, kalbimde bir üşüyüş var.
Bizleri delirten, çıldırtan şeyler, başımıza gelenlerin kendisi mi yoksa onlara verdiğimiz anlamlar mı?
Ne zaman sona ereceğini bildiğimiz acılar, acıtıcılığını yitirir, çünkü teselli kazanır.
Duygusal çöküntü, kişinin kendisini yenilemesi ve ıslahı için lüzumlu ve faydalıdır. Siz bireyi ilaçla depresyondan kurtarırsanız, bu sefer intihar etmek zorunda kalır ve de eder.
Bugün dünyada iki büyük ekonomik güç, silah ve ilaç sanayi ise şapkamızı önümüze alalım. Bunlar basit sorular mı? Yani yıkım ve sahte yapıma çok paralar döküyoruz çok...
Sondaki alıntıyı her yere asmalı.
YanıtlaSilPost yapısalcı filozof-sosyolog Foucault bir kurgusal kitap yazsa böyle bir şey çıkardı ortaya sanıyorum. Bazı kitapların ismini versem yeter: Deliliğin Tarihi, Büyük Kapatılma, Hapishanenin Doğuşu, Kliniğin Doğuşu.
Evet, dayanamayıp okumak isteyen varsa bu noktadakini düşüncelerini özetlediğim kısmı paylaşıyorum :)
(Özne dediği şey iktidar tarafından inşa edilmiş birey)
Bilim söylemler oluşturup normal ve patolojik olanı belirler ardından iktidar normlar oluşturur ve birey, bunu alıp herhangi bir şeye yüklediği anlam ve değeri yeni şekilde kavramsallaştırır ve kendini bu yeni kategoride görmese bile artık o kavramsallaştırma çerçevesinde davranır. Burada insan özgürlüğü iki şekilde kısıtlanır: Ya kişi o kimliğe özgü davranışlardan kendi rızasıyla uzaklaşır yahut uzaklaşamaz ve bu durumda iktidar kapatma, tedavi veya ıslah gibi yöntemlere başvurur. Böylelikle toplumdan patolojik olan ile normal olan ayrışır. (Keskin, 2017)
Şimdi, ayrıntılı olarak anlatmaya başladığımızda öncelikle karşımıza bir ihtiyacın çıkması gerekiyor. Çünkü özne, bir ihtiyaca binaen kuruluyor. Örneğin tarihin ekonomik krizler görülen bir zamanına denk gelmiş olalım. İktidar, bu süreçte çalışmayan, nüfus fazlası kısmı bir yük olarak görüyor ve ondan kurtulması gerekiyor. Bu nüfus fazlası ve yaratmayı düşündüğü normale uymayan kişiler örneğin şunlardır; yaşlılar, deliler, çocuklar, suçlular, eşcinseller…
Ancak burada bir sorun vardır. Bu kesimin toplumdan uzaklaştırılmasına tepkiler olacaktır. Yüzyıllardır iç içe yaşayan insanlar kolaylıkla uzaklaştırılamayacaklardır. Bu nedenle öncelikle yapılması gereken iş, insanların zihinlerine bu fikirleri yerleştirmek ve buna göre davranmalarını sağlamak. Ancak bu sağlandıktan sonra, iktidar açıkça müdahalede bulunabilir çünkü. Bilginin, bu açık müdahale için yol açması gerekiyor. Bu amaçla yapılan ilk iş “sorunsallaştırma” Burada Foucault’un tanımı şu: “Sorunsallaştırma, herhangi bir şeyi doğru veya yanlış (hakikat) oyununa sokan ve onu bir düşünce nesnesi (ister ahlaki düşünce, ister bilimsel bilgi, isterse siyasi analiz vb. biçiminde olsun) olarak kuran söylemsel ve söylemsel olmayan pratikler bütünü” (Foucault, Özne ve İktidar, 2019)
Burada dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta, sorunsallaşma ile kurulan şeyin icat edilmediğidir. Bu süreçte sorun olarak görülmeye başlayan şey, eskiden beridir var olan bir şeydir. Ancak süreç sonunda artık bir sorun olarak görülmeye başlarlar. Örnek olarak deliliğin tarihi üzerinden gidersek, eskiden deliler ve diğer insanlar bir arada yaşarlardı ve aralarında bugünkü gibi güçlü karşıtlıklar bulunmazdı. En fazla, köy çocukları taşlayabilirlerdi, o kadar. İktidar, deli denilen kesimi uzaklaştırmak istediğinde, onu bir sorun olarak sunan söylemler üretilmeye başlanır.
Foucault severim, okuduğunuz için teşekkürler :))
Bahsettiğin kişiyi okumamıştım. Katkıların için teşekkürler. :))
SilGerçekten çok fazla şey dönüyor, nüfus arttıkça da birilerini eleme, uzaklaştırma çabası artıyor. Günümüzde her şey çözülemez sorunlar haline getirildi. Yazdığın kitaplar aklımda bulunsun. :)
Sosyoloji 3. sınıfta tanıdım kendisini. Dili zorlayabilir post yapısalcı olduğu için, kurgusal metinler değil zaten.
SilTee Orta Çağ'da nüfus fazla diye Haçlı Seferleri başlatıp, doğurganlık azalsın diye cadı avı altında kadın kesen insanlar dünya yönetiminde maalesef. Allah yardımcımız olsun :')
Anladım,senin ilgi alanınla alakalıdır biraz da. Haklısın ne diyeyim. Ysmyamlarla dolu dünya. :/
SilMerhabalar.
YanıtlaSilAkıl hastanelerindeki durumu özetleyen şu cümleyi , "Tedavi adı altında düşüncesiz yöntemlerle insanlar insanlıktan çıkarılıyor adeta." okuduğum da ne kadar üzüldüğümü anlatamam. Allah kimseyi ne akıl hastanelerine, ne de bakım evlerine düşürmesin.
Kitapların tanıtımını çok iyi yapıyorsunuz, ben sizin kitap tanıtım tarzınızı beğeniyorum. Kaleminize, emeğinize ve gönlünüze sağlıklar dilerim.
Selam ve saygılarımla.
Merhabalar, yorumunuz ve katkınız için teşekkürler. Tanıtımları beğenmenize sevindim.
SilAmin, Allah kimseyi düşürmesin. Kimin başına ne grleceği belli olmuyor, çeken için zor.
Selam ve saygılarımla.
Alıntılar da etkileyici okunası bir kitap paylaşım için teşekkürler 💐
SilYorum için ben teşekkür ederim. :)
SilBu konu kitaplarda filmlerde kendine yer edinmiş bir konu. Geçmişteki durum çok faciaymış o ayrı. İlaçlar konusunda önceden seninle aynı fikirdeydim ama bazen kişi kendine yetemeyebilir. İlaçlar daha fizyolojik etkide bulunuyor. Kişinin durumunun ağırlığına ve en başta kişinin kendisine göre değişir doğru tedavi yöntemi diye düşünüyorum.
YanıtlaSilBen hala psikoloji ilaçlarına güvenmiyorum, sadece bir şeyleri bastırıp öteliyorlar, insanlar da alışınca bırakamıyor. Zaten dünya çapında insanlara hasta oldukları inandırılıyor bit şekilde. İlaç sektörü çok bozuk.
Sil"Dillendirsek katılaşırdı; dillendirmedik, buhar kaldı. Buhar kaldı korkularımız, buhar kaldı şüphelerimiz."
YanıtlaSilortak dert, temel sorun..maalesf...alıntılar güzel.
Teşekkür ederim, haklısın.
SilGüzel bir kitaba benziyor canım, tanıtım için çok teşekkürler :)
YanıtlaSilAlıntılar dikkat çekici, listeme ekledim bile :)
Dikkat çekici bir kitap, umarım seversin. :)
SilCan-ı gönülden yorumlarınıza katılıyorum Duygu Hanım. Kimsenin akıl sağlığı hiç bozulmasın.
YanıtlaSilKitap ilgi çekici görünüyor, bakacağım.
Beyninize, yüreğinize, okuyan gözlerinize sağlık olsun.
Yorumunuz için teşekkür ederim Nazlı Hanım. Umarım seversiniz kitabı. :)
SilGenel anlamda hekimler, hastalara ilaç yazmaya fazlaca meyilliler.
YanıtlaSilO ortamlardaki günümüz koşullarının ise iyileştirilme gayesi içinde olmaması ne acı.
Kitabın adını not alıyorum. Güzel anlatımın için teşekkür ediyorum.
Evet, kesinlikle öyle. Hastaneye giden biri ilaç yazılmadan bırakılmıyor kolay kolay. Eskiden hastalıklar çok daha azdı. Yorum için teşekkürler.
SilMaalesef bazı bildiğim hastanelerde bu tür hastalara tavırlar çok kötü. Vefat eden bir arkadaşım anlatmıştı orda yaşadıklarını, içim katılmıştı acıdan. Belki hastayı tanıyana kadar hangisinin daha saldırgan, hangisinin sakin ve aklı başında olduğunu bilemiyorlar ama gözlem yeteneği gelişmiş olanlara görev verilip en azından bu ayrım yapılmalı diye düşünüyorum. Yoksa orda ölmek istiyor insan. :(
YanıtlaSilKitap ilgimi çekti ama inan bana gerçeğini arkadaşımdan duyduktan sonra satırlarda tekrar okumak ister miyim bilemedim.
Yaşayan için çok zor olmalı. Dediğin gibi gözlemlemek önemli, herkesin bir yere kapatılması kötü. İnsanı daha kötü hale getiriyor, sağlam insan bile bozulur öyle bir ortamda. :/ Arkadaşın adına üzüldüm.
Silbu tür kitapları okumayı severim olabiler pekuu :)
YanıtlaSilBu tür seviyorsan ilgini çeker. :)
SilYazarı ben de instagramda gördüm, bu aralar okuyan çok. Anlatım tarzı güzel yazarın. Çok haklısın, Allah herkese sağlık sıhhat versin. Başkalarının eline kalmak zor. Teşekkürler yorumun için. 😊
YanıtlaSilŞizofren olduğu için intihar eden bir arkadaşım vardı maalesef ilaç pompalamak hastalığı engellemiyor.
YanıtlaSilNe acı bir durum. Geride kalana da çok zor. Tedavide ilaçla kolaya kaçılıyor malesef, yan etkileri daha fazla zaten ilaçların.
Sil