Yazardan okuduğum ilk kitap. İzlediğim yazarlardan ilham alınan animede (bungou stray dogs) hırçın Akutagawa karakterini çok sevince kitabını da okumak istedim. Raşōmon adlı öyküsü onu edebiyat dünyasına tanıtan ilk öyküymüş. Yazar 1892'de doğmuş, 1927'de intihar etmiş. Eski Japon yazarlarda bu durumu çok görüyoruz maalesef. Genellikle hayata karşı karamsar bakış açıları buna sebep oluyor. Kısa zamanda çok öykü yazmış hatta zamanında Natsume Soseki'nin övgü ve desteğini almış. Akutagawa yazılarında tekrara düşmek istemediği için sürekli farklılık arayışına girmiştir.
Bu kitabında uzun ve kısa pek çok öykü yer alıyor. En sevdiğim öyküleri Cehennem Tablosu, Toşişun, Mendil, Örümcek İpi ve Raşōmon oldu. Gerçekten de her birinde yazarın tarzı farklı. Bazen hırçın, bazen sakin, bazen ders verici şekilde yazmış. Cehennem Tablosu'nda kendini üstün gören bir ressamın daha gerçekçi resim yapmak için sınırları nasıl aştığını ve hırslarının sonucunda yaşadığı acıyı görüyoruz. Çarpıcı ve ilginçti, karakterin deliliğini hissedebiliyoruz okurken. Örümcek İpi bencillik üzerine yazılmış dikkat çekici bir öykü. Raşōmon sefalet içinde yaşayan birinin ruh hali ve gördükleri karşısında sağlam duruşunu bozmasını konu alıyor. Çarklar adlı öyküde ise kendi yaşamından kesitleri bir karakterin ağzından anlatıyor. Dolayısıyla onu intihara sürükleyen süreci de burada biraz anlamış oluyoruz.
Kitap, geleneksel Japon kültürünü konu alıyor genel olarak. Bu dönemi sevenlere ve birbirinden farklı hikayeler okumak isteyenlere tavsiye ederim. Fırsat olursa başka öykülerini de okumak isterim.
Alacakaranlıkta gökyüzü sanki yere inmişti. Kapının damından çıkıntı yapan kiremit uçlarının, ağır kara bulutları omuzlamış gibi bir hali vardı.
Çünkü kötülüğe karşı yüreğinde duyduğu nefret, tıpkı yaşlı kadının tahta döşemeye sıkıştırdığı çıra gibi, adamın içinde alev alev yanıyordu.
Artık burada "çok şükür" mü demek lazım "maalesef" mi demek lazım orasını bilemiyorum, ama bir müddet sonra köşedeki çömleğin gölgesinden ince, uzun kıvrımlar çizerek simsiyah katran gibi bir şey aktı.
O akşam baykuşu çömezin üstüne kasten salmıştı. Çömez, canını kurtarmak için sağa sola kaçtıkça usta da oturmuş bir güzel bu sahnelerin resmini çizmişti.
"O halde 'Cehennem Tablosu'nu çizebilmen için gerçek bir cehennem görmen gerekiyor. Öyle mi?"
Yazarken çektiğim çetin eziyet gitgide zihnimi bulandırmaya başlamıştı.