26 Haziran 2022 Pazar

BCP Haziran - Drizzt Efsanesi 4. Kitap-Kristal Parçası

 Blogları Canlandırma Projesinde bu ayın teması Harry Potter, Yüzüklerin Efendisi ya da fantastik. Fantastiği çok seven biri olarak bu ay çok şey izlemek istesem de fırsat bulamadım, o yüzden sadece Drizzt serisinden bir kitap okuyabildim. Önümüzdeki ay pek aktif olamayabilirim, son ayı iyi değerlendirmeliyim, az kaldı sınava. 

 


"Başka birinin ölümüne, drowların çoğunluğu gibi sadece bir eğlence gözüyle bakmıyordu. Buna bir ad veremiyordu çünkü drow lisanında böyle bir şeyi tanımlayan hiçbir söze rastlamamıştı. Ama Drizzt'in sonradan tanıştığı yüzey sakinleri buna "vicdan" diyordu."


 Drizzt Efsanesi'nin dördüncü kitabı Kristal Parçası ilk üç kitaptan biraz daha farklı. İlk üç kitapta daha çok Drizzt'e ve onun iç dünyasına odaklanılmıştı. Drizzt yaşadığı karanlık yeraltını terk etmiş, yüzeye çıkmış ve çeşitli sorunlarla mücadele etmişti. Bu kitapta On Kasaba halkının yaşadığı buzlarla kaplı diyarı kendine yurt edinen Drizzt ve dostlarının maceralarına yer verilmiş.

 Asırlar öncesinde yapılmış büyülü bir antika olan kristal parçası, varoluş düzlemlerine fırlatılır ve dünyaya düşen parça karlı vadide sessizce beklemeye koyulur. O, avını uzun yıllar bekleyecek kadar sabırlıdır. Günün birinde bir çırak, Akar Kessell, kendisine güç teklif edildiği için ustasına suikast düzenler. Ancak işler beklediği gibi gitmez, kendisini ölüme terk edilmiş bir halde bulur ve hayattan umudunu kestiği sırada karlar altında yatan kristal parçasının çekimine kapılır. Akar Kessell bu sayede büyük bir güç elde eder. Artık tek istediği kendini küçük görenlere inat pek çok ırkı kontrolü altına alıp savaş başlatmaktır. Tabi kristal de büyük ölçüde onun düşüncelerini idare etmektedir.

 Bu süreçte yaklaşan büyük tehlike karşısında On Kasaba halkının birbirine kenetlenmesine ve düşmana karşı koymasına şahit oluyoruz. Ekonomik koşullar nedeniyle arada sırada rekabet yaşayan halklar sonunda tüm anlaşmazlıkları geride bırakıp bir olmak zorunda kalırlar. 

 Savaş stratejilerini, çaresizlik anında karakterlerin en küçük umut kıvılcımına tutunmasını, her seferinde dört ayak üstüne düşmeyi başaranları ilgiyle okudum. Zayıf karakterli birinin eline sınırsız denebilecek bir güç geçtiğinde nasıl da ruhsuz bir caniye dönüşebileceğini gördük. Doyumsuz bir galibiyet hırsı Kessell'in gözünü kör ediyor adeta. Fazla özgüvenli oluşu beraberinde küçük açıklar meydana getiriyor ve o, bu açıkların birleşip kendisine karşı çığa dönüşmesine engel olamıyor.

 Macera kitap boyunca devam ediyor. Bu kez çok fazla karakter olduğu için Drizzt, önceki kitaplara göre biraz daha geri planda kalmış gibi. O yüzden ilk üç kitabı daha çok sevmiştim. Yine de kitapta Drizzt'in dostlarına olan bağlılığı, gerektiğinde karşısındaki insana sert dersler vermesi ve doğru olduğuna inandığı şeyden vazgeçmemesi gibi özellikleri üzerinde durulmasını sevdim. Drizzt dışında da pek çok sağlam karakter vardı ve üstlerine düşeni fazlasıyla yerine getirmişlerdi. Onları tanımak da güzeldi. Kitabın sonunda Drizzt ve dostları yeni bir maceraya çıkıyor. Sonraki kitabı okuduğumda bu maceranın detaylarını anlatırım artık. :) 

 

14 Haziran 2022 Salı

Mushishi Zoku Shou (Anime Tanıtım)




"Bu dünyanın tamamı senin ait olduğun yer."

"Demek dağlara bile dönemedin."


 Mushishi'nin ikinci sezonunu izledim. Daha önce ilk sezon için tanıtım yazısı yazmıştım. Mushiler ilkel yaşam formlarıdır ve dünyada serbestçe dolaşmaktadır. Mushishiler de bir bakıma mushi uzmanları, onları araştırıp, onların sebep olduğu sorunları gidermeye çalışıyorlar.

 Bu sezon ilk sezon kadar ürpertici ve merak uyandırıcı değildi. Yine de Ginko karakterini daha yakından tanıdığımız ve harika doğa manzaralarını bol bol gördüğümüz için sevdim. İlk sezonda genelde garip olaylar yaşanıyor ve Ginko sonradan dahil oluyordu, bu sezonda ise daha çok Ginko'nun etrafında olup bitenleri görüyoruz. Ginko'yu daha bir sevdim çünkü insani yanını ve endişelerini daha iyi görebildik. "Burada kötü şeyler olacak, dikkat edin," tarzında hep felaket tellallığı yapsa da soğukkanlılığını kaybetmeden, insanların kendisine inanmamasına aldırmadan yine de yardım için elinden geleni yapan biri. Aslında o kadar değişik biri ki bazen mushileri insanlardan fazla sevdiğini düşündüğüm anlar oldu. :) Her şeyi bir bakışta anlama yeteneği ona bilgelik katmış, yaşına göre çok olgun, düşündüğünü söylemekten de çekinmez. Yukarıda yazdığım sözü de beni çok etkilemişti. "Demek dağlara bile dönemedin." İnsanları yargılamaya çalışmaz ama doğru bildiğini de hep söyler. Soğukkanlı oluşunu, düşünce yapısını, değişmeyen kararlılığını çok seviyorum. Sadece kendi olmaya çalışan, çok doğal biri. Zor bir çocukluk geçirmiş belli, buna rağmen gayet sade ve sakin bir hayat yaşıyor. Malesef bir yere bağlı kalmadan yaşamak zorunda. Onun ait olduğu yer dünyanın tamamı. Ne harika söylemiş ona bunu diyen karakter. :)

 Bölümler yine farklı karakterler ve hikayeler üzerinden ilerliyor. Sevdiğim bölümler: tutulmadan sonra gölgede kalan güneş, avcının ava dönüşmesi, ıslık çalmanın getirdiği yıkım, suya derinden bağlı çocuk, yıldırımı üzerine çeken sevgisiz büyümüş çocuk, üzerine ölümün kokusu bulaşan adam. Ve bir bölümde kendine göz diken kızdan Ginko'nun apar topar kaçışı ise gülmeme sebep olmuştu. 😆

 Anime neredeyse her bölümde ders verici nitelikte. İnsanların yalnızlığı, hırsları, öfkesi, bencilliği gibi konular başarıyla ele alınmış. (Gifler: tumgir.com)









 Animenin insanı dinginleştiren yapısını seviyorum. Konular yavaş ama vurucu şekilde işleniyor. Müzikleri zaten çok güzel, en sevdiğim müziğini de koyayım. :)




 Böyle güzel bir anime niye az tanınıyor onu bile bilmiyorum. Fragman da yok. İkinci sezon görüntülerinden oluşan video paylaşım bari. Müzik pek uymamış ama görsel olarak iyi. :)
  


10 Haziran 2022 Cuma

Kitap Alışverişim 3



 Birkaç gün önce Kitapyurdu'nda indirim günleri vardı ve kargo bedavaydı. Almayı düşündüğüm ve beklettiğim kitaplar olduğundan sipariş verdim. Aslında diğer sitelere göre pek de indirimli sayılmaz ama kargo ücretinin olmaması iyiydi. 

 İlkay sayesinde haberim olan yazar Natsume Sōseki'den bir kitap okumak istiyordum ama Amazon'da kitapları daha pahalı olunca geçenki siparişimde sepete eklememiştim. Yazarın esas almak istediğim kitabı Cam Kapının Ardı'nı Kitapyurdu'nda bulamayınca ben de Gönül'ü aldım. Yazar, Japon edebiyatının sevilen bir ismi olduğu için merak ediyorum kitabı, umarım severim. :)

 Geçenlerde Eren, İthaki'nin karanlık kitaplık serisinden bahsetmişti. Kitaplar zaten ince, uygun fiyatlı da olunca iki kitap aldım. Sarı Duvar Kağıdı'nı Merve özellikle önerdi, diğerini de yazarın dilini çok merak ettiğim için aldım. Korku öykülerini severim, bu yüzden kitapları Blogları Canlandırma Projesi'nin birkaç ay sonraki gotik teması için seçtim. :) 

3 Haziran 2022 Cuma

Zorkan'ın İlkeleri (Kelime Oyunu 79)

 Bir süredir kelime oyununa katılamamıştım. Kısa da olsa bir şeyler yazmak istedim. Zorkan'ın romanda yazdığımdan önceki bir dönemine yer verdim bu kez. Bu haftanın kelimeleri: gemi, toprak, nefes, kral, hücre



 Sabaha karşı şiddetlenen tipiyle birlikte buz kaplı toprakların üzerine kalın bir kar tabakası daha serildi. Şehir her zamanki gibi sessizliğe bürünmüştü. Dışarıdan bakınca evlerde herhangi birinin yaşadığına dair belirti yoktu. Ancak gün doğumundan sonra hayat başlardı burada. Kar yılın her ayında adeta krallığını ilan ediyor, hakimiyetini sürüyordu. Sert doğa koşullarına insanlar uyum sağlamayı öğrenmişti. 

 Taş sarayda gözcüler hariç kimse ayakta değildi. Kolay kolay Dazzap’a bir düşman sızamazdı, dışarıdan gelip de kimse böyle bir ülkede yaşamak istemezdi zaten. Soğuk hava nefes kesiciydi.

  Sert yatağında düşlere dalmış olan Lider Zorkan bir zaman sonra kan ter içinde uyandı. Pencereyi aralayıp buz gibi ayazın kendisine saldırmasına izin verdi. Uzaklara dalmıştı, pek bir şey hissetmiyordu. Rüyasında kanlı, karanlık bir savaşın içinde kalmıştı. Öfke doluydu ve geri adım atmaya niyeti yoktu. Aldığı darbeler öyle acı doluydu ki bu önceki hiçbir dövüşüne benzemiyordu. Rüya olmasına rağmen bedeni acı karşısında kasılmıştı.

 Lider, bir süre rüyanın etkisinden çıkamadı. Gerçek gibiydi, belki de haberci bir rüyaydı. Günün birinde o anın geleceğini düşündü. “Ne olursa olsun o an geldiğinde hazır olacağım. Çıktığım yolda tereddüt etmem, sonuna kadar giderim, ölümle sonuçlanacak dahi olsa.” Yüzüne vuran kar taneleri ona halkını anımsatıyordu. Dazzap’ta yaşam hiç kolay değildi ve çocuklar bile mücadele içinde büyürdü. Zorkan'ın halkı ve kurtları için yapmayacağı şey yoktu. Ailesinin gözünde her ne kadar acımasız, kinci biri olarak kalsa da onu Zorkan yapan bu özellikleriydi. 

 Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte kara haber saraya ulaştı. Yakınlarda bir köy tamamen çığ altında kalmıştı. Zorkan hiç düşünmeden savaşçılarıyla yola koyuldu. Kurdun üzerinde olabildiğince hızlı ilerlerken endişeliydi. Çığ felaketi başlarına gelebilecek en kötü şeydi ve tüm önlemlere rağmen her yıl kayıplar veriyorlardı. 

 Tipi durmuşsa da bir metrenin üstünde yağan karda ilerlemek güçtü. Kurtlar sessizce mücadeleyi sürdürüyordu. Çığ düşme riskinin olduğu anlarda asla ulumazlardı, iyi eğitimlilerdi. Zorkan daha bir ay önce ziyaret ettiği köyün yerinde bembeyaz örtüyü görünce içi sızladı. Verdiği emirle savaşçılar ve kurtlar dört bir yana dağıldı ve kurtarma çalışmalarına başladı. Kendisi de koşarak can pazarının yaşandığı yere daldı. Kazma ve küreklerle karı temizliyor, yıkılan evlere ulaşmaya çalışıyordu. Yıkılan taş duvara ulaştığında hızla taşları kenara çekmeye başladı. Buradan herhangi birinin sağ çıkması mümkün görünmüyordu. Yine de can havliyle çalışmaya devam etti. Bir süre sonra hareketsiz halde yan yana duran bir kadın ve çocuğa rastladı. Üzüntü içinde ikisini sıkıştığı yerden çıkardı ve kucağındaki çocuğu karlar içine yatırırken lider masmavi gözlerinden akan yaşlara hakim olamadı. Çocuğun minik bedeni üzerine ölümün soğuk beyazlığı çökmüştü. Çok ölüm görse de bu ayrı etkilemişti Zorkan’ı, hele de o sabah gördüğü rüyanın ardından.

 O gün saatler geçmek bilmedi, pek çok cenaze çıktı. Kurtulanlar ızdırabını bile sessiz yaşıyor, haykırarak dışarı vuramıyordu. Yeni bir çığın inmesinden korkuyorlardı. Yaralılardan biri kendine geldiğinde liderle görüşmek istedi. Haberi alan Zorkan henüz tedavisi süren adamın yanına gitti. Adam güçlükle konuştu. “Liderim, bu sıradan bir felaket değildi. Olaydan hemen önce ıslık sesi duydum, o kadar kuvvetliydi ki anında çığ başladı. O sırada herkes uyurken ben dışarıdaydım. Olanları görünce insanları uyarmaya çalıştım fakat yapabileceğim pek bir şey yoktu.”

 “Anlıyorum, zorlama kendini. Sen elinden geleni yaptın, verdiğin bu bilgi çok önemliydi. Ne olursa olsun bulacağım o kişiyi.”

 Savaşçılarını topladığında liderin gök mavisi gözleri öfkeyle yanıp tutuşuyordu. Masum insanlara bunu kim yaptıysa affetmeyecekti. “Onu bulun çabuk, cezasını kendi ellerimle vereceğim!” 

 En iyi iz sürücüler sayesinde günler süren bir takip başladı. İyice sabırsızlanan lider sonunda arayışa katıldı. Chitan, liderin sağ kolu, yanına gelip son durumu aktardı. “Efendim, aradığımız kaçağın hep bir adım gerisinde kalıyoruz. Bunu nasıl başarıyor bilmiyorum ama sürekli izini kaybettirmeyi başarıyor ve kaçıyor. Sanki doğaüstü bir güce sahip.”

 “Onu bulmadan bize rahat yok Chitan. Neye sahip olursa olsun yaşattıklarının bedelini ödeyecek. Gerekirse tüm ülkeyi karış karış arayacağız.” 

 “Haklısınız Efendim, muhakkak elimize geçecek. Kaçış güzergahı karışık olsa da deniz üzerinden gemiyle karşı kıtalara geçmeyi deneyebilir. Bu yüzden tüm çıkış noktalarına adamlarımızı yerleştirdim.”

 O sırada savaşçılardan birinin getirdiği haberle Zorkan kurduna atladı. Yön değiştiren avı yakalamak için önden gidecekti. Kurt ileri atılınca lider onun parlak, gür tüylerini kavradı. “Daha hızlı dostum! Yetişmeliyiz ona.” Kurt itaat ederek olanca hırçınlığı ile koşmaya başladı. Nefes kesici ayaza rağmen ikisi de avına odaklanmıştı. Dakikalar birbirini kovalarken Zorkan'ın içindeki ateş giderek büyüyordu. Günlerdir unutamadığı o manzaraların bedelini ödetecekti. Vadiyi kısa yoldan aşıp düzlüğe çıktıklarında atlı bir yabancıyla karşılaştılar. Ağaçların arasındaki kapüşonlu adam atını bağlamış, bir taşın üstünde oturuyordu.

 Zorkan kılıcını çıkarıp kurdun üstünden atladı. Kaçan biri yerine burada rahatça oturan bu adama rastlamak onu şaşırtmıştı. Aradığı adam gerçekten bu muydu? Ani kararla ona doğru koşup kılıcını doğrulttu. “Çığa sebep olan sen miydin söyle?”

 Yabancı, kafasını kaldırınca kapüşonu geriye düştü, gri saçları açığa çıktı. “Lider Zorkan, ben de seni bekliyordum, canını almak için.” Adamın sinir bozucu gülümsemesine saldırarak karşılık verdi lider. Oturan yabancı da anında kılıcını çekti ve dövüş başladı. Kurt hiddetli şekilde hırladı, tam saldırıya geçiş pozisyonu almıştı ki Zorkan sol eliyle durmasını işaret etti. Diğer eliyle olanca kuvvetiyle kılıcı indiriyordu. Hamlelerinin bir kısmı boşa çıkınca sabrı taştı. “Neden yaptın bunu?” diye gürledi.

 İki eliyle tuttuğu kılıcını savurdu adam. Zorkan’ın gücü karşısında tek elle dövüşmekte zorlanıyordu. “Sen on yıl önce babamı öldürdün! Kanyullu define avcısını hatırladın mı? Sana esas acıyı yaşatmaya geldim.”

 Liderin sert bakışlarında en küçük bir yumuşama olmadı. Saldırıyı sürdürürken konuştu. “Senin baban define avcılığı dışında bir de para için organ çalıyordu.”

 “Kes! Yalanlarına ihtiyacım yok.”

 “Baban buydu işte! Dazzap'ta bile kaç kişiyi öldürdü haberin var mı? Merhametsize merhamet edilmez. Teslim ol!”

 “Beni de öldürmen için mi teslim olayım, hiç sanmıyorum. Baba babadır, ölümünü asla kabullenemem. Yıllarca ben de çok acı çektim. Sen her şeyi mahvettin!”

 “Acı çektiğini söylediğin durumu sen başkalarına reva görmüşsen sadece nefretinin esiri olmuşsun demektir. Bir dön bak yaptıklarına, orada tam doksan beş kişinin ölümüne sebep oldun!”

 Yabancının elleri titriyordu, gözleri kızarmıştı. Delicesine bağırdı. “Yeter, sus! Seni öldürebilmem ve canını yakmam için birilerini yem etmem gerekiyordu.” 

 “Yem ha? Senin için söylemesi bu kadar kolay demek?” Zorkan yaşadığı ani öfke ile kılıcını indirdi. Ancak kulaklarına giren keskin bir ağrı yüzünden hedefini ıskaladı ve taşa çarpan kılıç ikiye bölündü. Bir çırpıda geriye sıçrayan rakibi tereddüt içinde ona doğru yürüdü.

 Liderin beyninde bir uğultu vardı sanki, görüşü bile bulanıklaşmaya başlamıştı. Kulaklarından kan sızınca dengesini kaybedip düştü. Sancısı dayanılmaz boyuttaydı. Yabancı, tamamen haklı olduğuna kendi inandırdı ve son vuruşu indirmeye hazırlanırken kurt üzerine atladı. 

  Kurt pençelerini ve dişlerini geçirmeye başladığında adam çığlıklar atıp kurdun elinden kurtulmaya çalıştı. Sancı birden kesilince Zorkan telaşla kalkıp kurdu durdurdu. “Sakin ol, geri çekil!” Liderin baskın ses tonu karşısında kurt kanlı pençelerini kara sürdü ve gergin şekilde uzaklaştı. Sırtındaki tüyler iyice kabarmıştı, ağzından kan damlıyordu. 

 Yabancı boynundan ve göğsünden derin yaralar almıştı. Zorkan sıkıntı içinde başını iki yana salladı, daha önce kurt izni dışında böyle bir şeye kalkışmamıştı. Adamın yarasına bastırdı ama durumu iyi görünmüyordu. Öteden atların ayak seslerini işitince hemen bağırdı. “Buradayız! Çabuk olun! Hemen saraya dönmeliyiz.”

  Savaşçılar, yaralıyı dikkatle taşıdılar ve hep birlikte saraya doğru yola çıktılar. Lider, adamın tedavisinin yapılmasını ve iyileştiğinde hücreye atılmasını emretti. Bu süreçte düşünmesi için çok vakti oldu. Gergin halde volta atıp duruyor, burnundan soluyordu. O adam affedilmeyecek bir suç işlemişti. Onun sözleri yüzünden zayıflık gösterirse hayatını kaybetmiş insanlara ihanet etmiş olurdu. Sert kuralları sayesinde ülkede güvenliği sağlayabiliyordu yoksa kuş uçmaz kervan geçmez bu yerlerde suçun, zulmün önünü alamazdı. 

 Bir süre sonra adamın aldığı yaralar yüzünden öldüğü haberi geldi. Zorkan seçim yapmaktan kurtulmuşsa da içi içini yemeye devam ediyordu. Adamın tedavi edildiği revire gitti. Lider yanlız kalmak istediğini belirtince sağlık ekibi oradan ayrıldı. Masadaki adamın boynundaki derin diş izleri göze çarpıyordu. Dökülen kanlar masanın ayaklarından aşağıya süzülüyordu. 

 Pencereye dönüp dışarıdaki karlı dağlara baktı lider. Yerli ya da yabancı bazı çevrelerce zalim lider olarak anıldığını biliyordu, asla abisi ve babası yumuşak başlı olamamıştı. Hayat siyah ya da beyazlardan oluşurdu onun için. Öfkeyle yumruklarını sıktı. “Ben ezilmişler için ezmeyi, vicdansızlara karşılık acımasızlığı, masumları korumak için kalbimi taşlaştırmayı seçtim. Zafiyet göstermek suça kapı aralamak olur. Ölümün bir kurdun elinden oldu. Gerçekten bir anlığına sana acıyacak gibi oldum ta ki sen o insanların yem olduğunu söyleyip hiçbir pişmanlık belirtisi göstermeyene dek. Kararlılığımın kırılmasına bir daha asla izin vermeyeceğim.” Zorkan beyaz örtüyü adamın üstüne çekip kuvvetli adımlarla odadan ayrıldı. 


Drizzt Efsanesi 13. Kitap (Kılıçlar Denizi)

   Drizzt Serisi'nin elimdeki son kitabını okudum. Bu bölümde yine bir yolculuğu okuyoruz. Drizzt ve diğerleri yakın dostları için bir k...