Okudukça güzelleşen bir kitap. İçeriğini pek bilmeden almıştım kitabı, beklediğimden farklı ve güzel çıktı.
Sait uzun süredir çocuk istiyor, hayaller kuruyordu. Eşi Ömür ise her zamanki gibi hazır olmadığını dile getiriyor, araları açılıyor. Bir zaman sonra Ömür hamile kalıyor ve ikisi de mutlu oluyor. Yusuf doğduğunda herkes onda bir farklılık seziyor, özellikle de Sait. Herkes kendi evladında özel bir yan olduğunu düşünür ama Sait ve Ömür çifti buna fazlasıyla inanıyor. Bir gün ilginç bir deneyim yaşıyorlar ve bunu başkalarından gizliyorlar. Ömür önemli bir hastalık atlatıyor, aile birbirine daha kenetleniyor. Zaman geçince her şey yeniden sıradanlaşıyor, çocuk büyüyor. Sait, oğluna hatta bazen eşine dair anlamlandıramadığı bir şeyler hissediyor. Kafası karışık, bazen çok öfkeli, bazen durgun. Sürekli kafasında bir şeyler kuruyor. Yıllar geçiyor kayıplar yaşanıyor ve Yusuf farklı hallere bürünüyor. Sait ne yapacağını bilmez halde.
Kitap her ne kadar sıradan, günlük hayatları anlatıyor gibi görünse de arka planda insanın iç dünyasını iyi yansıtıyor. Sait'in kafasında kurduğu onca şey, içine attıkları, bazen tutamayıp dile getirdikleri öyle gerçekçi geliyor ki kendinizle karşılaştırıyorsunuz. Çoğumuz içimizdekileri tam olarak yansıtmayız karşı tarafa. Bir an çok sinir olduğumuz şey iki gün sonra anlamsız gelir. İnsanın karışık ve düzensiz ruh hali Sait üzerinden iyi yansıtılmış. Ömür hep korumacı, oğluna çok bağlı ve bazı şeylere fazla anlam yüklüyor. Yusuf büyüdükçe içinde de bir boşluk büyüyor, kendini farklı bir dünyaya ait hissediyor. Sonunda kendine bir yol çiziyor, içinden taşan hislerin karşısında duramıyor. Üç karakteri de tanıdığım için mutluyum. Onlar sanki içimizden birileri gibiydi, bazen çok iyi anlayabildiğimiz bazen hiç çözemediğimiz. Final ilginçti ama sevdim ben. Yusuf'un mektubu insanı oradan oraya sürüklüyor, farklı bir hayatın mümkün olabileceğinin hayalini kurduruyor. Tavsiye ederim. :)
Mutsuz bu çocuk, diye düşünüyor Sait, hamurunda mutsuzluk var belki, neden olmasın?
Fakat esas olan ne hissettiğindir, insanın önce içinde bir ışık görmesi gerekir, kendi ateşini içindeki kordan yakması gerekir ve bu kolay değil.
Bazı hakikatler insanın içini kaplar, bütün damarlarına, sinir uçlarına kadar her yerini doldurur ama bir damlasını bile dışarı atamazsın, kimseye bir şey anlatamazsın, büyük hakikatler böyledir işte, kimse bir şey anlamaz, kimse bir şey demez, sen kendi muhteşem hayatında tek başına kalırsın.