23 Aralık 2022 Cuma

Yüzüklerin Efendisi (2.Kitap)

 


İki Kule


 Yüzüklerin Efendisi'nin ikinci cildini okudum. Araya başka şeyler girdiği için süreç biraz uzadı. Geç olsun güç olmasın, hemen konuya geçeyim. :)

 Elf diyarı olan Ayrıkvadi'de alınan karar sonucu Frodo ve beraberindekiler yola çıkmıştı. Dokuz kişi ile başlayan zorlu yolculuk bir süre sonra grubun dağılması ile sonuçlanmıştı. Ayrı düşenler birbirinin ne halde olduğundan habersiz yollarına devam etti. Karşılarına çok engeller çıktı ve hiç hayal edemeyecekleri tehlikelerin içinde buldular kendilerini.

 Frodo üzerinde ağır bir yük hissettiği ve dostlarını tehlikeden uzak tutmak istediği için tek başına ilerlemeyi seçmişti. Yine de en yakın dostu Sam onu hiç yanlız bırakmaz. İkilinin işi çok zordu. Bilmedikleri coğrafyalarda, çeşitli tuzaklara rağmen pes etmezler. Umutlarının tam tükendiği anda yeni bir kapı açılır önlerinde ve zor seçimler yapmak zorunda kalırlar. Bu seçimler kaderleri olur adeta. Bu kadar derdin içinde bile bu küçük hobbitlerin nezaketi elden bırakmamaları hoştu. :)

 Eski ariflerden Saruman yoldan çıktığından beri pek çok kötülüğe sebep olmuştur. İsengard'da karanlık bir ordu toplar ve kendisine karşı gelenlerle savaşır. Niyeti yüzüğün peşindeki Karanlıklar Efendisi Sauron'un yanında yer almış gibi görünüp güya sonradan onu alt etmektir. Ancak Gandalf zamanında herkesi yüzüğün hiç kullanılmaması gerektiği konusunda uyarmıştı. Bu kadar büyük bir güç iyi kimselerin elinde bile olsa ancak felakete yol açardı. Yüzük taşıyıcısı Frodo neyse ki bu öğüdü tutup kimseye güvenmedi. Sezgileri onun rehberi oldu, insanların içini okuyabilir hale geldi. O, aksini iddia edenlere inat yüzüğün yok edilmesi gerektiğine inanıyordu. Yanında Sam olmasaydı Frodo ruhen daha çok yıpranır ve fazla ilerleyemezdi. Sam'in bağlılığı ve dostluğu paha biçilemez boyuttaydı. Aynı zamanda iyi insanlarla da karşılaştıkları için şansları yaver gitti. Sona doğru gerilim artıyor. Filmini izlediğim için ne olacağını bilsem de merakla okudum. Frodo'nun da Sam'in de kararlılığına ve azmine hayran kaldım. 

 

 Tolkien'in üslubunu çok seviyorum, dile çok hakim ve kuvvetli bir anlatımı var. Kafasındaki coğrafyayı, ırkları bu kadar iyi şekillendirebilmesi çok iyi. Her ırkın kendine has kültürü, konuşma tarzı ve yaşam standartları var. Ent denen ağaç ırkını çok sevdim mesela, bayağı farklı ve sempatik geldiler bana. :) Karakterlerin gelgitleri, eski günlere olan özlemleri, umutsuz da olsalar başka çare göremedikleri için ilerlemeleri çok güzel yansıtılmış. Bu bölümde upuzun yolculuk devam ediyor, karakterlerle birlikte diyardan diyara yolculuk ediyor insan. Fark ettim ki filmlerinde pek çok şey hızlı gelişmiş. Kitabı okurken çoğu şeyi daha iyi kavradım. Karakterlerin amaçları, neyi neden yaptıkları, hırsları daha iyi anlaşılıyor. 

 Diyaloglar da ayrıca hoşuma gitti. Bazı cümleler basit görünmesine rağmen derin anlamlar içeriyordu, bazıları da gülümsetecek kadar doğal geldi bana. :) Diyaloglar konusunda da en sevdiğim kitap Yüzüklerin Efendisi oldu diyebilirim. O kadar nahif, içten, isabetli, bilgece...

 Kitapta çok kadın karakter yok ama yer verilen kadın karakterler de güçlü ve saygıdeğerdi. Yazarı bir diğer takdir etme nedenim de bu oldu. Yazarların bir kadın karakter ekleyip de konuyu abartılı dış görünüş ve müstehcenliğe bağlamalarından bıktık artık.

 

Alıntılar


 "Ben de geleceğim," dedi Gimli. "Galadriel Hanım meselesi hâlâ aramızda halledilmedi. Daha size kibar konuşmasını öğreteceğim." "Göreceğiz," dedi Éomer. "Öyle garip şeylerle karşılaştım ki, bir cüce baltasının sevgi dolu darbeleri altında zarif bir hanıma hoş söz söylemeyi öğrenmek beni pek şaşırtmayacak. Hoşça kalın!"

(Bu hoş sohbet beni güldürdü. Éomer yeterince tanımadığı Galadriel Hanım hakkında yanlış bilgilere sahip olduğu için önyargılıydı. Ve yakın zamanda tanıştığı asil Galadriel'e laf edilmesi cüce Gimli'ye dokunmuştu.)

"Sanki gözlerin gerisinde asırların hatırası; uzun, yavaş ve sabit bir düşünce ile dolu muazzam bir kuyu varmış gibi görünüyordu; ama yüzeyi şimdiki zaman ile pırıldıyordu."

 "Lisanımız çok latif bir lisandır ama bu lisanda herhangi bir şey söylemek çok uzun vakit alır çünkü eğer o kadar uzun vakitte söylemeye ve dinlemeye değmezse biz hiçbir şey söylemeyiz."

 "Çünkü gövde ve dal yanıyor, ocak harlanıyor; biz de gidiyoruz savaşa! Kasvet diyarına, kıyametin ayak sesleriyle, davullar çalarak geliyoruz; İsengard'a kıyıma geliyoruz!" (Entler sonunda ayaklanıp düşmanın inine doğru baskına giderken...) 

 "Ben ateşten ve derin sulardan geçtim ayrıldığımızdan beri. Bildiğimi zannettiğim şeylerin çoğunu unuttum ve unuttuğum şeylerin çoğunu yeniden öğrendim. Uzakta olan birçok şeyi görebiliyorum ama yakında olan birçok şeyi göremiyorum."

 "Aynı anda hem zorba, hem de öğütler veren biri olamazsınız."

  "Kaçan adam düşmanı çift görürmüş."


8 Aralık 2022 Perşembe

Güzel Bir Paket 😊

 



 Sevgili dövüşürken hanımefendi değilim bana çok güzel bir kargo gönderdi. Bu kitapları merak ediyordum ve bana gönderebileceğini söyledi, fantastiği çok sevdiğimi de biliyor. 😊 O kadar işinin gücünün arasında gönderdiği için kendisine çok teşekkür ediyorum. Hediyeleri de çok sevdim, çikolataya asla hayır diyemem. 🥰🍫

6 Aralık 2022 Salı

Yüzüklerin Efendisi (1.Kitap)

 



 Hepsine hükmedecek Bir Yüzük,  hepsini o bulacak

 Hepsini bir araya getirip karanlıkta birbirine bağlayacak


 Film serisini çok sevdiğim ve defalarca izlediğim Yüzüklerin Efendisi'ni okumaya başladım. Unutmamak için okudukça notlarımı yazacağım buraya. Konuya geçmeden önce kitabın başında yer alan bazı detaylardan bahsetmek istiyorum. O yüzden uzun bir yazı olabilir. :)

 Tolkien 1892'de doğmuş ve 1945'te İngilizce Profesörü olmuş. 1954-55 yıllarında Yüzüklerin Efendisi'ni üç cilt olarak yayımlamış. 

 Hayranlarına "Bu öykü gerçek olmalıydı" dedirten de, bu Arayış'ın (yani sembolik anlamda ruhani olgunlaşma sürecinin) içtenliği belki de. Yüzüklerin Efendisi belki bu yüzden bir kült. syf:14

 Kitap o dönemde çok sayıda akademik tartışmalara sebep olmuş. Bazı kimseler yazılardan derin alegorik anlamlar çıkarmaya çalışmış. Oysa Tolkien alegoriden nefret ettiğini söyleyip bunu reddetmiş.

 Gelgelelim içinde yaşadığımız dünyayla doğrudan paralellik kurmaya yanaşmayan bu hikaye, dış dünya için bir anlam taşımayarak günahların en büyüğünü işliyor. Yani koskoca Profesör Tolkien, bin küsur sayfa boyunca resmen "Kaçış Edebiyatı" yapıyor. syf:15

 Bazen insanlar bir eserde görünenden farklı bir şeyler olduğuna inanıp ona bir anlam yüklemeye çalışır. Bunu şimdi de görüyoruz aslında. Yazar şunu kastetti, falanca metaforu kullandı gibi yorumlarda bulunurlar. Bu hep doğru değildir. Bazıları sadece içinden geleni yazar, tıpkı Tolkien gibi, bunu kabullenmek zor olmamalı. :) Onun geniş bir hayal dünyası var ve bu dünyanın zenginliği ve gerçekçiliği başkalarını (fantastiği kabullenmek istemeyen) şaşırtmış ve Tolkien'i tartışmaların odağı haline getirmiş görünüyor. :)

 Filmini izleyenler her ne kadar konuyu biliyor olsa da ben yine de detaylı şekilde anlatmak istiyorum. Kitap 3 ciltten oluştuğu için yazımı üç bölüm halinde yayınlayacağım. İlk kitap 215 sayfadan oluşuyor.


 1.Kitap Yüzük Kardeşliği

 Shire'daki Hobbitköy'de sıradan günlerin aksine bir telaş vardır. Çıkın Çıkmazı'ndan Bay Bilbo Baggings yüz on birinci yaş günü için büyük bir davet hazırlığına girişmiştir. Hobbitler kendi halinde yaşayan ve yiyip içmekten hoşlanan tipler olduğu için bu davet herkesin ilgisini çeker, davetsizlerin bile. Çünkü Bilbo'nun gizemli yolculuğunda çok zengin olup döndüğü söylentileri uzun zamandır dillerde dolanmaktadır. Dahası büyücü Gandalf da çeşitli sürprizlerle (havai fişekler, roketler, maytaplar) gelerek genç hobbitlerin ilgisini çeker.

 Bilbo yine yapacağını yapar ve doğum günü gelip çattığında konuşmasını tamamlar tamamlamaz parmağına gizlice geçirdiği yüzük sayesinde ortadan kaybolur. Bu da büyük dedikoduları beraberinde getirir. Bu Hobbitköylüler dedikodu yönünden bana çok tanıdık geldi, sanki içimizden birileri gibiler. 😅

 Gösterisinin ardından ansızın yeni bir yolculuğa çıkan Bilbo her şeyi, yüzüğü bile varisi olarak duyurduğu Frodo'ya bırakmıştır. Tabi büyücü Gandalf'ın baskıları sonucunda.

 Aradan yıllar geçer. Dış dünyaya kendini kapatmış olan Hobbitler bile bir süre sonra kötü bir şeylerin yaklaştığını anlamaya başlarlar. Farklı ırklar Shire yakınlarında görünmeye ve karanlık söylentiler yayılmaya başlamıştır. Büyücü Gandalf bir gün aniden çıkıp gelir ve Frodo'yu yüzük hakkında uyarır. Sauron güç toplamaya başlamıştır ve dünya için büyük bir tehdit haline gelmiştir. Diğer yüzüklere hükmedecek olan Tek Yüzüğün peşindedir, Frodo'nun taşımakta olduğu yüzüğün. Yüzüğün yok edilmesi hiç kolay değildir, hem taşıyıcıların iradesini eline aldığı için hem de sadece çok güçlü bir ateş onu yakabileceği için. Ve Frodo için yol görünür. Ateş Dağı'nın derinliklerindeki Kıyamet Çatlakları'nı bulup yüzüğü oraya atması gerekmektedir.

 Frodo en güvendiği arkadaşları ile Shire'dan ayrılır ve kendilerini kısa sürede tehlikenin kollarında bulurlar. Bela beklediklerinden çok önce etraflarını sarar. Kara Süvariler yüzüğün peşindedir. 

 Kitap düşündüğümden çok daha güzeldi. Tolkien'in anlatımındaki zarafet ve inceliğe tek kelimeyle bayıldım. Cümleler su gibi akıp giderken kendimi o dünyanın bir parçası gibi hissettim. Yazar her şeyi nakış nakış işlemiş adeta. Yeni bir dünya tasarlayıp kültürlerine, karakteristik özelliklerine, coğrafya ve tarihlerine kadar ırkları ve yaşam alanlarını detaylandırmış. Esprili ve samimi bir dil ile karakterleri aktardığı için ilgiyle okudum. Tolkien'in anlatımındaki güce şapka çıkarıyorum. :)) Tabi çevirmeni de ayrıca tebrik etmek gerek. 

  Kitap sevimli bir atmosferle başlayıp tekinsizliğe, karamsarlığa doğru yol alıyor. Bu tehlikeli yolculukta Frodo'ya eşlik eden cesur arkadaşları var. Birbirlerine olan bağlılıkları ve dostlukları iyi yansıtılmış. Özellikle Sam gibi bir arkadaşa sahip olduğu için Frodo çok şanslı. Filmde yer almayan olaylar ve karakterler de vardı kitapta. Aragorn'a kitapta çokça yer verildiği için filmdekinden daha çok sevdim. Frodo ve Gandalf zaten en sevdiğim karakterlerdi. Betimlemelere bayıldığımı ayrıca belirteyim, yazar ustalıkla her bir detaya değinmiş, okurken her şey o kadar gerçekçi geliyor ki sanki belirtilen mekanları karakterlerle birlikte siz de görüyorsunuz. :) Heyecanla okuduğum için elimden bırakamadım bir türlü. Tolkien'le tanışıp sohbet etme imkanım olsa ne güzel olurdu diye bile geçirdim içimden. 🤗 Kitabı tamamen bitirince filmleri tekrar izleyeceğim, canım çekti. :))

 

Alıntılar

"O körolmayasıca büyücü bari genç Frodo'yu rahat bıraksa, belki çocuk kıçını kırar oturur da biraz hobbit basireti edinir."

 "Ondan hem nefret ediyor, hem de seviyordu, aynı kendinden nefret edip, kendini sevdiği gibi. Ondan kurtulamazdı. Artık bu konuda hiç iradesi kalmamıştı."

 "Bilbo'nun elini Gollum'un üzerine inmekten alıkoyan Acıma duygusuydu. Acıma ve Merhamet: Nedensiz yere vurmamak. Ve Bilbo bunun ödülünü de âlâsıyla gördü, Frodo. Emin ol ki, kötülükten bunca az yara aldı ve sonunda kurtulduysa Yüzük'ü sahiplenişi bu duyguyla başladığı içindir. Acımayla."

 "Elfler iyice düşünmeden nasihat vermez pek; çünkü nasihat, bir bilgeden bir bilgeye verilecek olsa dahi tehlikeli bir armağandır ve her yol kötüye çıkabilir." 

 "Kestirme yollar zaman kaybettirir."

 "Bu topraklarda ağaçlar, otlar, yaşayan ve büyüyen her şey, kendi kendisine aittir."

  Gri bir yağmur perdesinin ardından gelen soluk bir ışık gibiydi şarkı önce, derken gitgide kuvvetlenip perdeyi baştan başa cama ve gümüşe dönüştürdü, sonunda da perde dürülüp çekildi ve hızla güneşin altında uzak yeşil bir diyarı Frodo'nun önüne serdi. 

 "Mahiyetini anlamak için bir şeyi kıran kişi de ariflik yolundan sapmış demektir."

"Yol karardığında yolunu ayırana dost denmez," dedi Gimli. "Belki," dedi Elrond, "lakin gecenin çöktüğünü görmemiş olan, karanlıkta yürümeye aht etmemeli."

 "Saldırısını savuşturamadıktan sonra, düşmanın kim olduğu pek fark etmez."

2 Aralık 2022 Cuma

Kaşık Bükenler (Kitap)

 



 "Her şey yoluna girecek," diye düşünüyor Dünyanın En Güçlü Psişiği. İşini yapmaya devam etmek zorunda sadece; iş ondan çıkana kadar.


 Muhteşem Telemachus ailesi televizyondaki başarısız gösterinin ardından yalancılıkla suçlanır, gözden düşer. Konu kapanır ve aradan yıllar geçer. 

 Ailedeki Maureen(anneanne), en görkemli kişi bu olaydan kısa bir süre sonra ölür ve ailenin geri kalanı kafasına göre takılmaya başlar. Ta ki torun Matty de benzer bir gücü deneyimleyene kadar. Buddy dayı kahindir, kendisine deli gözüyle bakılıyor. Çocukluktan beri gelecekle ilgili çok şey gördüğü için kendini diğer insanlardan soyutlamıştır. Diğer dayı Frankie düşünce gücüyle eşyaları hareket ettirebiliyor. Anne Irene yalan dedektörü ve dede Teddy ise diğerlerinin aksine özel bir güce sahip değil, tam bir dolandırıcı.

 İlk 150 sayfada daha çok aile bireylerini tanıyoruz ve geçmişlerine dair bilgiler ediniyoruz. Sonra konu biraz daha gizemli hale bürünüyor. Ailenin devletle olan ilişkisi var, Rusya psikolojik araştırmalara yatırım yapıyor diye ABD de geride kalmak istemiyor ve psişik gücü olanları tespit etmeye çalışıyor. Yani gözleri bu ailenin üzerinde olmuş hep.

 Sahip olduğu güçler yüzünden karakterler sıkıntı çekmiş. Buddy'nin yaşamı üzücü geldi bana. Sürekli gelecekle ilgili görüntüler gördüğü için geçmiş, şimdi ve gelecek kavramı çok karışmış. Bazen iki anı birden yaşadığını hissediyor, kafası bu yüzden çok karışık, az konuşuyor.


 Tarihin farkına sadece birkaç ay önce varmıştı. Bir sabah uyanmış ve geleceğin kaybolduğunu fark etmişti. Sonunda freni patlamış bir kamyon ya da damarlarını tıkayacak bir pıhtının onu bu dünyadan yollayacağı düşüncesiyle yıllardır ellerini gözlerine siper ederek gelecek günleri tarıyordu.


 Anneanne Maureen için ölmeden önceki son ayları çok zordu. Geleceği gören oğlu sayesinde pek çok şeyi düşünmek, planlamak zorunda kalmış ve hiç yılmamış. Anneler daima güçlüdür. 


"Uyuz Archibald. Pringles kutusundaki adama benzemişsin, daha kelsin ama."   

 Dedenin hayal gücüne hayran kaldım, bazen gamsız tavırları sinir etse de komik biri. Her gün aşık olmak gibi bir planı olduğu için zengin mahallelerinde market market dolaşan biri o. 😅 

  Kitapta bazı hoşuma gitmeyen kısımlar da vardı, müstehcenlik falan. Bu yüzden benim açımdan mükemmel diyeceğim bir kitap olmadı ama farklı bir konusu var ve merak uyandırıyor. Dramatik, komik, düşündürücü kısımları iyiydi. Finali beklediğim kadar çarpıcı değildi.


Drizzt Efsanesi 13. Kitap (Kılıçlar Denizi)

   Drizzt Serisi'nin elimdeki son kitabını okudum. Bu bölümde yine bir yolculuğu okuyoruz. Drizzt ve diğerleri yakın dostları için bir k...