İlk kez katılıyorum bu etkinliğe. Haftanın kelimeleri: ilginç, kukla, noter, zaman aşımı, puan
Sora, bulutların üzerine uzanmış yeryüzünü izliyordu.
Bulutların arasında kaybolan kar beyazı saçları rüzgârda dalgalanıyordu. Keskin, mavi gözleri oldukça iriydi. Aşağıdaki
insanları izlemek en büyük tutkusuydu.
Bir süre sonra bağdaş kurup oturdu. Sanki görünmez bir
piyano çalıyor gibi parmaklarını hareket ettirdi. Parmaklarının ucundan çıkan gümüş
renkli ipler dans edercesine uzadı, uzadı. Ardından her bir ipin ucunda mavi
kelebekler uçuşmaya başladı. Sora kelebekleri çok severdi, ona göre kelebekler masumiyetin
simgesiydi. O anda bir çocuğun hıçkırıklarını işitti. Kafasını uzatıp aşağı
baktı, kızı gördü. Kelebekleri ortadan kaldırıp ipleri parmaklarına geri çekti.
Sesin geldiği yöne doğru bulutların üstünde süzülürcesine koşmaya başladı.
Hıçkırıklar yükseldikçe ruhunu kara bulutlar kaplıyordu.
Pembe yanaklı Ela, bir ağacın dibinde çömelmiş ağlıyordu.
Minik ellerini birbirine kenetlemişti. Bir kukla yanı başında belirince irkildi.
“Korkma küçük kız, ben sana zarar vermem.”
Ela ağlamayı kesip gözlerini sildi. Yavaşça doğruldu ve
yukarı baktı. Kuklanın ipleri çok uzundu. Kuklanın ilginç sahibinin ağaca
çıkmış olduğunu düşündü ama kalın dallardan bir şey göremiyordu. Sora konuştu: “Seni
böyle üzen nedir?”
“Yüzünü göstersene,” dedi Ela merak içinde.
“Ben gizli kalmayı severim. Gözyaşların beni huzursuz etti.
Onları durdurmak için geldim.”
Kız sessizliğe büründü. Annesinin onu terk etmiş olmasını
hazmedemiyordu. Babasından başka kimsesi kalmamıştı. “Hiç, yok bir şey,” dedi
çaresizce.
“Peki, söyler misin? Büyüdüğünde ne olmak istiyorsun?”
“B-ben noterci olmak istiyorum.”
Sora’nın içi burkuldu. Kızın içinden geçenleri biliyordu:
“Anneni görebilmek için mi?” diye fısıldadı.
Kız başını salladı. “Evet, annem noterde çalışırdı ve bazen
elimden tutup beni oraya götürürdü. Düşündüm ki belki bir gün bir noterde denk
geliriz.” Ela'nın gözyaşları akmaya devam ediyordu. Yanakları iyice al al
olmuştu.
“Anneler evlatlarını yüreklerinden atamaz Ela. Büyük
ihtimalle aklı karışmıştır, doğru düşünemiyordur. Hatasını anlayıp seni görmeye
geleceğini umuyorum.”
“Gelir mi gerçekten? Onu çok seviyorum ama neden bizi
bırakıp gitti anlamıyorum. Beni ne kadar üzdüğünün farkında değil mi?”
“Onun seni sevdiğine eminim. Zor durumda kalmış olmalı. Kalbindeki
acıyı belki sökemem ama bunu al olur mu? Bunlar asla solmaz.”
Kız kuklanın elinde aniden beliren çiçek demeti karşısında
şaşırdı. Kukla, çiçeği Ela’ya uzattı. Annesi de tıpkı çiçek gibi kokardı. Hemen
çiçeği alan Ela onu koynuna bastırdı, kokladı.
Sora ipleri yukarı doğru çekmeye başladı. Oluşturduğu ip
aslında kalbinden gelen sevgi bağıydı. Kuklanın yukarı çekildiğini gören Ela
gülümseyerek el salladı: “Her kimsen teşekkür ederim.”
Çocukların iç seslerini işitir, onlara yardım ederdi Sora. Zaman
aşımına karşı çocuklarla sohbeti kısa tutardı. Yoksa gümüş bağ zayıflayıp
kopuyor, kukla yok oluyordu. Bu da onun için puan kaybetmek, yani çocukları
hayal kırıklığına uğratmak demekti. Bir işe başlamışsa mutlaka sonunu
getirmeliydi.
Göklerin çocuğu Sora bir başka hüzünlü yüreği iyileştirmek
için koşmaya başladı.