29 Eylül 2023 Cuma

Drizzt Efsanesi 11.Kitap Sessiz Kılıç

  


 Kitabı okumam biraz vakit aldı ama sonunda bitirdim. :) Bu bölümde Drizzt yine önemli bir görev edinir ve bunun için yollara düşer. 

 Büyülü ve tehlikeli bir nesnenin yok edilmesi gerekmektedir. Bu nesne kişilerin iradesini eline alıp onları istediği gibi kullanmaktadır. Drizzt ve dostları onu yok edecek kişiye ulaştırmaya çalıştıkça nesne yüzünden etraflarını çeşitli düşmanlar sarar. Bu sırada eskiden yaşadığı şehre geri dönen kiralık katil Entreri hayattaki amacını yitirmiş gibidir. Açık açık herkese meydan okurken içten içe ölümü de beklemektedir. Ölümle burun buruna geldiğindeyse kara elfler onu kurtarır ve şehirdeki konumunu yükseltirler. Kurnaz kara elfin derdi ise Entreri ve Drizzt'i tekrar karşılaştırıp aralarında amansız bir dövüşün başlamasını sağlamaktır. Tabi kendisinin de bundan çıkarı vardır. 

 İkilinin karşılaşması kitabın sonunda oldu ve büyük buluşma oldu benim için. Sanırım  kitabın en çok finalini sevdim bu yüzden. Entreri'yi biraz daha tanıyabildik. Drizzt yine prensiplerinden taviz vermedi. İkisinin dövüşünü okumak keyifliydi, yazarın güzel anlatımıyla da gözümde canlanabildi hamleler. Yavaş yavaş Entreri'nin değiştiğini de görebiliyoruz. 

 Diğer karakterlere gelecek olursam zaten onları pek sevmiyorum. Bu bölümde bazı şeylere gıcık oldum, aldatma, şehvet vb. konulardan hiç haz etmem. Drizzt ve Entreri karşılaşması için okuduğuma değdi diyebilirim. Sonraki kitabı ne zaman okurum bilmiyorum, evde kaldı, yanıma da fazla kitap almadım. 


 Errtu'nun pençelerinde çektiği ıstırap, diğerlerinin acılarından anlama becerisini kaybetmesine sebep olacak kadar zorlu ve çetin miydi? Onların haykırışlarını duyamayacak kadar fazla dehşet ve acı mı yaşamıştı?

 Hepimizin kendimize ait bir yolu vardır. Çok basit ve bariz bir düşünce gibi görünüyor ama birçok kişinin gerçek hislerini ve arzularını diğerlerini düşünerek bastırmaya dayalı ilişkilerle dolu bir dünya içinde doğru yoldan sapıp birçok adım atıyoruz. 

"Kalbindeki delik bu. Onunla yeniden, kendi seçtiğin şartlarda dövüşmelisin. Çünkü kibrin, sen o  meseleyi halletmeden önce hayatında başka bir sayfa açmana asla izin vermeyecek." 


23 Eylül 2023 Cumartesi

My Happy Marriage (Anime)

 


 Merhabalar. Memleketime döndüm, kafamı dinleyeceğim biraz. Yeni bir hayata başlamayı planlıyorum. Hakkımda hayırlısı İnşallah. 


 Kısa, romantik ve fantastik bir anime izledim. İlk sezonu yeni bitti, 12 bölümden oluşuyor. Çerezlik niyetine izlenebilir, daha fazla beklentim vardı.

   Miyo, küçük yaşta annesini kaybeder ve babası başka kadınla evlenir. Yıllarca eziyet ve baskı altında yaşayan Miyo içine kapanık, sessiz birine dönüşür. Özel gücü olmadığı için babası onu hor görür. Bir gün nişanlanması için genç bir adamın yanına gönderilir. Söylentilere göre Kiyoka soğuk ve sert biridir ama Miyo söylentilerin doğru olmadığını görür. Kiyoka asil, anlayışlı biridir, kıza hep destek olmaya çalışır. 

 Kiyoka karakteri mükemmeldi bence. Animenin en önemli detayıydı. Miyo'nun başta fazla çekingen olması sıktı ama zamanla kendini buldu. Kurgu olarak daha etkileyici ve derin bir çalışma beklerdim. Düşündüğümden biraz daha sönük bir animeydi. Tam sırlar çözülüyor derken sezon bitti. 2. sezon çıkarsa sırf Kiyoka karakteri için izlerim ama.



15 Eylül 2023 Cuma

Şifacının Kalbi (Kitabım Çıktı)

 


 Merhaba arkadaşlar. Bir süredir heyecanla kitabımın çıkmasını bekliyordum. Şimdilik kitap ön siparişte, buradan bakabilirsiniz. 😊


 Arka Kapak Yazısı 


 Birkaç yüzyılda bir tekrar eden felaket bir kez daha kapıya dayanır. Ölüm Terzisi bu defa kaybetmemekte kararlı. İnsanlar için kâbus dolu günler başlar. Ruh Budayanların aniden ortadan kaybolması, karanlığın giderek güçlenmesi ve uğradığı saldırılar Şifacı Ubin’i tedirgin eder. Prensle başlayan dostluğu onun bir yolculuğa çıkmasına vesile olur. İnsanları kurtarmakta kararlı olan Ubin için esas sınav gizemli Rubaro ile karşılaşmasıyla başlar. Bir seçim yapmak zorundadır.

Karanlık ve aydınlığın savaşında silahlardan daha güçlü bir şey varsa o da sarsılmaz bağlardır. Asırlar öncesine dair bilgiler tahrip edilmişken acımasız Ölüm Terzisi’ni yenmek mümkün olacak mı?


“Ben bile isteye bıraktım seni çünkü seçtiğin tüm yollar ölümden geçiyordu.”


Konusu

 

 Beş yıl önce Ruh Budayanlar aniden kaybolduğunda kimse ne olduğunu anlamamıştı. Ancak tehlike yeniden baş gösterince insanların çok eski bir düşmanı olan Ölüm Terzisi'nin tekrar harekete geçtiği anlaşılır. Bir Şifacı olan Ubin uğradığı saldırıdan sonra insanlara yardım etmek için bir ekibe katılır. Ruh Budayanların fedakarlığını boşa çıkarmak istemeyen ekibin karşısına türlü engeller çıkar.

 Ubin kaderine doğru yol alırken seçim yapmak zorunda kalacağı bir an gelir. Dahası sadece o değil başka kişiler de önemli seçimler yaparak Ubin'in ilerleyeceği yolu şekillendirmiştir. 


 Umarım okuyacak olan herkes beğenir. Şu ana kadar blogda beni destekleyen herkese teşekkür ederim. ☺️🌺 




6 Eylül 2023 Çarşamba

Zehir Damlıyor Kaleminden (Öykü)

 


 Uzun aradan sonra öykü paylaşıyorum. Yarışma için yazmıştım, yine olmadı tabii. Burada paylaşmak istedim. :) 

 

 Rutubet kokulu, karanlık odayı tek bir mum aydınlatıyor; cılız ışık rüzgârın uğultusuna ayak uydururcasına titreşiyordu. Penceresiz, küçük oda her şeyden soyutlanmıştı. Eski püskü, ahşap masada oturan adam tam da bunun üzerine düşünüyordu. Sadece bu mekân değil kendisi de dış dünyadan kopuktu. Zaman algısı olmadığından ne kadardır burada bulunduğundan emin değildi. Oda onun için durup dinlenebildiği bir durak gibiydi. Dışarıdaki insanlara her temas ettiğinde onların içindeki zehri kendi bedenine çekiyor, bazen dayanılmaz acılara katlanmak zorunda kalıyordu. Hâl böyleyken buradan çıkmayı vicdanının elverdiğince erteliyordu. 

 Daha kısa süre önce kalbinin sızısı dinmişti, alnında biriken teri mendiliyle sildi. Tükenmiş hissediyordu ama az sonra hepsi geçecek, gücünü toplayacaktı. Tekrar eden bu döngü kaçınılmazdı.

Nefes alışverişi düzene girince soğukkanlılıkla ayağa kalktı, bakışlarında hiçbir ifade yoktu. Önündeki duvarı incelemeye koyuldu. Kalemi o kadar sıkı tutuyordu ki parmaklarının acımaya başladığını fark etmemişti. Sıvası yer yer dökülmüş duvara yaklaştı, nemden lekelenmemiş en uygun noktayı seçti. Kalemin ucundan düşerek yerde küçük bir birikinti oluşturan damlaları ise görmezden geldi. Katran karası damlalar kalbinden kalemine akan birer zehirdi. Yazdıkça içindeki zehri söküp atıyor, kurtuluyordu. Yavaşça elini uzattı, yazmaya başladı. Kusursuz denebilecek güzellikte bir el yazısı vardı.

 Uykuda insan, kendi sonunu hazırlıyor.

Ömür ölümün kıyısında hep,

Gönüllerin ışığı sönmüş, eller kan lekesi...

Kıyılan canlar hesap vaktini bekler,

Bu kadar zulüm âleme fazla,

Arınma yakında başlayacak...

  Tehditkâr görünen son cümleyi bastırarak yazdı. Gevşeyen parmaklarının arasından kalem düştü. Boş gözlerle yazıya baktı. Eli satırların üzerinde kaydı, katran karası bulaştı parmaklarına. Çok isterdi insanlığı yeniden yeşertebilmeyi. Çöldeki bir kum tanesi gibi etkisizdi oysa. Görüyordu sonun yaklaştığını, ruhların göçüşünü. “En azından tüm acılar sonlanmış olacak,” diye mırıldandı. Gülümsedi. Boğazına bir yumru oturunca gülümsemesi soldu. Ruha işleyen bunca keder unutulur muydu? Ölüm temizler miydi yaşanmışlıkları?

 Her şey çoktan geride kalmıştı. Sevgi, merhamet, empati, samimiyet, dostluk... Gülümseyen bir insanı en son ne zaman gördüğünü anımsamıyordu. Artık her yerde çatışma, karmaşa hâkimdi. Çocukların bile küçük zalimlere dönüştürüldükleri bir dünya...

 Yakın geleceğe gözlerini kapatanların aksine o nereye dönse aynı manzarayı görüyordu. Son mazlum da öldüğünde kalanların kıyımı başlayacaktı. Ağır bedel ödeyecekti zalimler, insan ettiğini bulacaktı. Onların yenilgiye böylesine canavarca koşuşuna şaşıyordu. Bitiş çizgisini geçince gerçek, tokat gibi yüzlerine çarpacaktı. “Ah insanlar...” diye mırıldandı.

 Mum söndü, ayağa kalktı. Dışarıdaki fırtına dinmiş gibiydi. Cebinden mendil çıkarıp az önce lekelenmiş parmaklarını sildi. Her ne kadar bu odadan dışarı çıkmak istemese de henüz solmamış insanlar için bir kez daha araladı kapıyı, dışarı çıktı. Gecenin puslu karanlığına adım attı, buz gibi hava insanın ciğerine işleyecek cinstendi. Kaldırım kenarına sızmış iki adamı, acımasızca kavga eden grubu görmezden gelerek caddeye doğru yürüdü. Siyah, uzun ceketinin içinde karanlığa karışmış gibiydi, onu fark eden yoktu. Kalabalığa henüz girmişti ki ötede bir patlama oldu. Kaos saniyeler içinde caddeyi sardı, yeni kan lekeleri eklendi öncekilere.

 Umutsuzca izledi adam. İnsanlık çöktükçe omuzlarına yük bindiği hissine kapılıyordu. Dokunup da kaldırabileceği insan pek kalmamıştı artık. Sıkıntı içinde yürümeyi sürdürdü. Hiç birinin kalbinde iyilik zerresi hissetmiyordu. Öfke, nefretle atıyordu kararmış kalpler. Sonunda pusun içinden çıkıp daha sakin bir alana geçti. Gözleriyle etrafı tararken derinlerde, bir iyilik kıpırtısı hissetti ve onun nereden geldiğini anlamak için koştu. Yaklaşık bir kilometre gittikten sonra bir gencin baygın bir adamı taşımaya çalıştığını gördü. “Yardım edin, çok kan kaybetmiş. Kimsenin umursadığı yok.” Gencin sitem dolu sözlerinin onun için bir anlamı yoktu. Yaralı olan tehlikeli bir çete lideriydi, bunca zaman yaktığı canlara karşılık biri de çıkıp onu vurmuştu. Yine de bir şey demeden yardım etti. Şu an tek düşündüğü bu her şeyden habersiz, duyarlı gencin karanlığa teslim olmasını önlemekti. İkisi birlikte yaralıyı hastaneye yetiştirdikten sonra genç teşekkür etti. Adam gülümseyerek ona baktı, elini delikanlının kalbine koydu. “Sen iyi birisin. İçinde büyümeye çalışan bir filiz var. Bu çukurdan uzaklaş ki karanlık seni yutmasın.”

 Şaşıran delikanlı ne diyeceğini bilemedi. Garip hislerle dolmuştu, içinde gerçekten bir kıpırtı hissediyordu. Umut fısıltısı kulaklarına çalınıyor, gözlerine sonsuz güzelliğin manzarası düşüyordu. Adımları onu şehrin dışına taşıdı, kendine yabancılaştığı diyarı terk etti. 

 Kapıyı kapatıp tekrar karanlık odaya döndü adam. İçeri girdiği anda kalbi sıkıştı, düşmemek için duvara tutundu. Kalbi, gençten kendi bedenine akan zehre tepki veriyordu. Biraz sabretse her zamanki gibi geçecekti ağrı, sonra yeniden yazarak zehri dışarı akıtacaktı. Derin bir nefes alıp dişlerini sıktı, şakaklarında boncuk boncuk terler birikmişti. Ölüm gibi bir andı ama hiç ölmüyordu. Gözleri yerdeki kalemini aradı.


Drizzt Efsanesi 13. Kitap (Kılıçlar Denizi)

   Drizzt Serisi'nin elimdeki son kitabını okudum. Bu bölümde yine bir yolculuğu okuyoruz. Drizzt ve diğerleri yakın dostları için bir k...