10 Mayıs 2024 Cuma

Sohbet Vakti

 


  Son zamanlarda plan yapmayı, çabalamayı azalttım. Bu bir bakıma iyi oldu, eskisi kadar stresli hissetmiyorum artık. Her şeyi oluruna bıraktım. Eve dönüş de rahatlamamda büyük etken oldu. Çünkü ait olduğum yer burasıydı. :)

 Kitapları dilediğim zaman okuyorum, sadece içimden gelince. Bir şeylerle meşgul oluyorum. Akşam üstü tek başıma yürüyüşe çıktığımda ferahlıyorum. Bizim mahalle yürümek için çok uygun bir yer. :) Bazen Avm'ye kadar gidip kitap bakıyorum. Eskiden yürümek vakit kaybı gibi gelirdi. Şimdi esas yarış atı gibi bir şeylerin peşinden koşmak anlamsız geliyor. Kısaca yavaşlamaya karar verdim, hatta durmaya. :)

 Eve dönüşüm kardeşimle aramda önce biraz gerilim oluştursa da (ikimiz de öfkeli tipleriz) kısa sürede çözdük. Yani o konuda hiç konuşmuyoruz, yok gibi yapınca sorun da kalmıyor. Kardeşimle pek ortak noktamız yok, öyle doya doya sohbet ettiğimiz hiç olmuyor ama birbirimizi destekleriz. O yüzden kardeşim olduğu için şanslı hissediyorum. İşte, ortak noktalarımızdan biri animelere bayılmak.

 Arada sırada birlikte izleriz. Kendisi birkaç yıldır başka şehirde çalışıyordu. O da yeni istifa edip döndü. Güzel anime var mı diyince Jujutsu Kaisen izleyelim mi dedim. Gerçi hiçbiri Naruto kadar olamaz ama izleyelim dedi. Tvye kablo bağlamıştı, animeyi tvden izlemeye başladık. Büyük ekranda (ve tekrar) izleyince daha önce fark etmediğim bazı detayları fark ettim. Artık kafamda bir bütün oluşturdu anime diyebilirim.

 Tabii ben çenemi kapalı tutabilir miyim, elime fırsat geçmiş, izledikçe kardeşime hemen karakterleri ve özelliklerini anlattım. Gelecek bölümlerle ilgili spoiler verdim. Kardeşim daha da meraklanmış oldu. Geceleri oturup 8 10 bölüm birden izliyoruz. Sanırım iki üç güne tüm seriyi bitirmiş olacağız. :) Ben yeri gelince ara ara mangadan okuduklarımı da aktaracağım. Şimdilik kardeşimin de en dikkatini çeken Gojo ve Lanetler Kralı Sukuna oldu. İkisinin dövüşü ne zaman olacak diye soruyor. 3. sezon gelse bile yetişmez sanırım, o dövüş 4.sezona sarkacak gibi. Biraz hayal kırıklığına uğradı tabi.

 Bu seri bitmeden Gojo hayranlığım sönmeyecek galiba. Zaten manga yazarı Gege'nin Gojo'ya yaptığı haksızlıktan sonra onun kalbimizdeki yeri (Gege'ye rağmen 😅) daha sağlamlaştı. Gojo içindeki çelişkilerden sıyrılıp, ardından gelebilecek gençleri yetiştirmeye odaklandığından beri önemli bir amaç vardı elinde. Bu yüzden dışarıdan egolu görünse de onun için yenilginin pek önemi yoktu. Düşman onu yenmek için her türlü olanağı kullanırken onun sadece durup beklemesi de bence bunu gösteriyor. Kendi gücünün dışında bir arayışa girmeye ihtiyaç duymadı, o neyse oydu. Kendi olarak savaştı hep. Burada övgülerimi sonlandırayım, yoksa uzayıp gidecek. 😄

 Yukarıdan Gojo'nun sesinden Aşkın Olayım şarkısını dinleyebilirsiniz. 😅

 


 

5 Mayıs 2024 Pazar

Rüya Günlükleri 4 (Hikaye)



 Merhabalar, seriye biraz ara vermiştim, devam edeyim dedim. İyi okumalar dilerim. 😊


(Selin, öğrenci, 14 yaşında)


 Ormanda yürüyorum, hava nemli, yakın zamanda yağmur yağmış. Önümde uzanıp giden ayak izleri dikkatimi çekiyor, sadece sol ayağa ait olan izler. Ansızın sağanak başladı ve yağmur izleri süpürüp gitti.

 Uyandığımda gökyüzü kara bulutlarla kaplanmıştı, uzakta şimşekler çakıyordu. Bir süre camın önünde dikilip puslu havaya baktım. Durgun hissediyordum, belki de gördüğüm rüya yüzündendi. Okula geç kalmamak için istemeden de olsa hazırlanıp evden çıktım.

 O gün sınıfa yeni bir öğrenci geldi, hocamız onu bizimle tanıştırdı. Gülümsemesine rağmen Begüm’ün gözlerinde bir hüzün vardı. Kendisine gösterilen yere oturdu, hareketleri temkinliydi. Bir ara bakışlarımız buluştu, tam gülümseyecektim ki rengi attı, donup kaldı. Sonra bir şey olmamış gibi önüne döndü ancak ellerinin titrediği gözümden kaçmadı. Tepkisine bir anlam verememiştim, şaşkındım. Sonraki günlerde Begüm biraz açıldı, arkadaşız diyemesem de sohbet etmeye başlamıştık. Bir gün ders arasında uyuyakaldım.

 Kalabalık bir meydandaydım. Gürültüye rağmen birinin bana seslendiğini işittim. Etrafa bakınınca Begüm’ü gördüm, ona doğru ilerledim. O ise öylece dikilmiş, hiç adım atmıyordu. Sonunda insanların aşıp ona ulaştığımda gördüğüm şey boğazımı düğümledi. Sağ ayağı yoktu, bileğinden aşağıya sızan kan yeri boyamıştı.

 İrkilerek uyandım. Korkunç bir manzaraydı. Daha korkunç olan Begüm’ün ifadesiz yüzüydü. İstemsizce dönüp ona baktım. Kalın kapaklı bir deftere bir şeyler yazmakla meşguldü. Yanına gittiğimde defteri hızlıca kapattı. Görmemi istememişti belli. Bu durum kafama çok takıldı, bir yolunu bulup ne yazdığını öğrenmeliydim. Sonraki arada bir bahane ile onu kantine yolladım, tereddüt etse de rahatsız olduğuma inanıp su almaya gitti. Diğer öğrencilere çaktırmadan Begüm’ün sırasına oturdum ve çantasından defteri aldım. Günlüğe benziyordu, son sayfaları açtım. Yazısı güzelmiş doğrusu. Mırıldanarak okumaya başladım. 

 “Bu kötü bir tesadüf ama yeni okulumda onu gördüm. İnanılacak gibi değil. Sık sık rüyalarıma giren o kız, adı Selinmiş. Eğer başına ne geleceğini söylesem yıkılırdı. Geleceği gördüğümden ona bahsedemem.” İyice meraklanmış tedirgin olmuştum, sonraki sayfaya geçtim. “Selin ile aramız iyi gibi ama onu ne zaman görsem aklıma o kaza geliyor. Fazla zaman kalmadı. Onu uyarsam bile değişen bir şey olmayacak, bunun için üzgünüm.”

 O anda zil çalınca Begüm’ün gelmek üzere olduğunu düşünüp defteri hemen yerine koydum. Kendi sırama geçtim. Boğazım kurumaya başlamıştı, ikimizin de birbirimizi görmesi bir rastlantı mıydı? Geleceği görmek mümkün müydü? Günlerce aklımı kurcaladı bu durum, paranoyak olmaya başlamıştım. Gerçekten bir kaza geçirecek miydim?

 Akşam ders yapmak üzere odama çekildim. Masa lambasının titrek ışığı dikkatimi dağıttı. Işığı kapattım, sokak lambası az da olsa içeriyi aydınlatıyordu. Soğuk balkona çıktım, o sırada markete giren Begüm’ü fark ettim. Evlerinin bu civarda olduğunu biliyordum, demek yakınlarda oturuyordu. Hemen ceketimi alıp dışarı çıktım. Beni görünce rengi soldu. “Biraz yürüyelim mi?” dedim. Boyun eğmişçesine başını salladı. Caddeden uzaklaşıp ara sokağa geçtik.

 “Günlüğüne yazdıklarını okudum. Rüyanda tam olarak ne gördün?” dedim. 

 Düşündüğümden daha sakin konuşabilmiştim. Begüm ise düşüncelere daldı, saatine baktı, sonra yavaşça konuştu. “Vakit geldi, olacaklar için üzgünüm. Birkaç hafta gözlerini açamayacaksın.” Başını çevirip boş sokağın diğer tarafına baktı. O anda büyük bir gürültü yükseldi. Freni patlamış bir kamyonet kornaya basa basa sokağa daldı. Donup kalmıştım, kaçacak yer aradım ama bir duvarın dibindeydik. Kendimi yana attıysam da gecenin içinde bir çarpışma sesi yankılandı. Savrulup yere düştüğümü ve her yerin toz toprak olduğunu anımsıyorum. Sonra keskin bir sancı tüm bedenimi sardı. Güçlükle nefes alırken birkaç metre ötede yatan, ayağı kanlar içindeki Begüm’ü gördüm. Ben nereden hasar almıştım bilmiyorum, kımıldayamıyordum, kemiklerim birbirine geçmiş gibiydi. İnsanlar koşuştururken bilincim yavaş yavaş kapanmaya başladı.


4 Mayıs 2024 Cumartesi

Karagöz Dersaadet'te Gölge Oyunu (Kitap)

 


 Blog arkadaşımız Tefrika'nın yorumlarından sonra kitabı merakla okumaya başladım. Gerçekten farklı ve dikkat çekiciydi.

  Dersaadet'te gizemli olaylar yaşanmaya başlayınca fısıltılar, dedikodular alır başını gider. Kıyametin yaklaştığı söylentileri ortamı daha da gerer. Bu süreçte Zaptiye Teşkilatı'nın  hafiyeleri Karagöz ve Cevat, Muzaffer Bey'in talimatlarını yerine getirir. Ancak onlar gizemi çözmek için çabaladıkça başlarına türlü belalar gelir. Korku ile insanların elini kolunu bağlayan, Sultan'ı alt etmek isteyen kimdir? Bunu öğrenmek pek kolay olmayacak.

 Kitabın dili akıcı olduğu için bir çırpıda ve keyifle okudum. Karakterler çok iyi tasarlanmış. Öyle ki okurken gerçekten o döneme gidip gelmiş gibi hissettim kendimi. Mekânlar, diyaloglar, karakterlerin esprili atışmaları tam bir uyum içindeydi. Karagöz'ün cabbarlığı, Cevat'ın hazır cevaplılığı ve ölüme kafa tutuşu, Sami'nin talihsiz laboratuvarları, yakışıklı Ziya'nın ha bire bozulan fiyakası güzel detaylardı.

 Tüm bunların dışında arka planda gelişen olaylar ve insanların zaaflarının neye sebep olduğunu görmek manidardı. Tüm sırlar yavaş yavaş çözülürken kurgunun zenginliğinin farkına varıyoruz. Finalini de beğendim, yazarın kalemine sağlık.

 Kitabı genel olarak sevdim, biraz argo kelimeler var, okumak isteyeceklere söylemiş olayım. Farklı bir kurgu okumak isteyenlere tavsiye ederim. :)


Mahzenlerde güneş yüzü görmesin, bitlenip pirelenip uyuz olsun, parmaklarını fareler kemirsin de kaşınacak tırnak bulamasın...


"Ne yani, adamlar bekliyor diye laboratuvarı mı patlatacağız?" Sami Bey Cevat'ın gözlerinde beliren ifadeden ürktü.

"Olmaz Cevat Beycim!"

"Sanki ilk defa mı yapacaksın Sami Beycim?"


Şu şişler, yaralarım geçer de, güzel çehrem kara bulutların arkasındaki güneş gibi yeniden doğar inan lakin senin şu façan duvardaki çentik gibi kalacak yüzünde korkarım.


Ölümden korkmuyorum izzetle ölmek zilletle yaşamaktan yeğdir.


İnsanlar ekseriyetle güneşe dönen ayçiçeği gibi güce yönelen döneklerdir.


Sohbet Vakti

    Son zamanlarda plan yapmayı, çabalamayı azalttım. Bu bir bakıma iyi oldu, eskisi kadar stresli hissetmiyorum artık. Her şeyi oluruna bır...