BÖLÜM 16
Kara
Elçinin Planları
Lider Saraç halkın karşısına çıkıp artık bir konuşma yapması
gerektiğine karar verdi. Çeşitli kışkırtmalar neticesinde ülkesinde kendine
isyan edenlerin sayısı artmıştı. İnsanlar asılsız pek suçlamada bulunuyordu.
Güç ve şöhret için Lider Canova' yı öldürdüğünü iddia edenler bile vardı.
Karay, liderin bu şekilde suçlanmasına tahammül edemiyordu. Her ne
kadar sert önlemler almayı önermişse de Lider Saraç bunu reddetmişti. O, bunun
sadece ortalığı daha da karıştıracağına inanıyordu.
“Efendim, kendinizi bu kadar yıpratmayın. İnsanlar kafası karışık
olduğu için bu şekilde davranıyor. Gerçeği bilselerdi size itaat etmekten bir
an bile olsa vazgeçmezlerdi.”
“Suçlu her kimse başıma öyle bir dert açtı ki kolumu kımıldatmaya
cesaret edemiyorum. Hangi lidere haber yollayıp konuşmak istesem biliyorum ki
diğerleri hemen beni gizli işler çevirmekle suçlayacak. Ülkeleri bir araya
toplamak çok zor artık. Butah' ın yeni lideri ve Lider Zorkan buna yanaşmaz
biliyorum. Ülke ekonomisi yavaşça düşüşe geçti. İnsanlar bizle ticari bir iş
yaparken bile temkinli olmaya çalışıyor. Bu durumun böyle devam etmesine izin
veremem. Beş güçlü devleti bir kenara bırakıp orta ve zayıf düzeydeki
devletlerle iş birliği yapmayı düşünüyorum. Ticari ortaklığımızı geliştirmeliyiz.
Bu konuda bir şey yapmazsak ekonomimiz iyice zayıflayacak. Ve bundan kimlerin
çıkar sağlayacağını düşünmek bile istemiyorum,” dedi Lider Saraç. Uzaktaki
tepelere baktı. Olayların bu raddeye geleceğini tahmin edemezdi.
“Efendim o halde izin verin, bu işle ben ilgileneyim. Ne kadar
gizli hareket edersek o kadar yararımıza olur. Siz aklanana kadar elimden
gelenin en iyisini yapacağım.”
“Peki Karay, bu işi sana bırakıyorum. Bir an önce Tora ve Chernac’ a
gidip ülke ileri gelenleriyle konuş. Aramızda anlaşabilirsek bizim için çok iyi
olur.”
Saraç, tepelerden gözünü alıp dışarıdaki kalabalığa baktı. Binlerce
kişi sarayın önünde toplanmış, herkes bir açıklama bekliyordu. Lider dik
durmaya çalışarak halkın karşısına çıktı. O anda herkes sus pus oldu. Saraç içindeki
sıkıntıyı bastırarak gür ve kendinden emin bir sesle konuşmaya başladı.
“Melmor halkının onuru ve şerefi benim için her şeyden önce gelir.
Düşmanım bile olsa asla bir ülkenin liderini öldürmek gibi bir çirkinliğe
kalkışmam ki Lider Canova benim için değerli bir insandı. Ölümü beni çok üzmüşken
nasıl olur da onun ölümü için beni suçlarsınız?” Herkes çıt çıkarmadan onu
dinliyordu.
“Lider Canova' nın ölümünü araştırıyoruz. Katilin bulunmasını ve
aklanmayı en çok isteyen kişi benim. Bu süreçte yanımda olanlara müteşekkirim
ama beni suçlu ilan edenler ise beni büyük bir hayal kırıklığına uğrattı. Tek
isteğim bu konuda birbirinize düşmemeniz. Lütfen hepiniz sakin olun ve
gerçekler ortaya çıkmadan yanlış bir hareket yapmayın. Aranızdan bazılarının
çıkardığı isyanlar sadece ülkemize zarar vermektedir. Lütfen bir kez daha
düşünün ve ülkemizin çıkarını her şeyin üstünde tuttuğunuzdan emin olun.”
Lideri destekleyenlerden büyük bir alkış koptu. Yaptığı konuşmaya
rağmen birkaç kişi lidere laf atmaya çalıştı. Lider Saraç onları duymazdan
gelerek konuşmasına devam etti. “Eğer suçlu olduğum yönünde kanıt ortaya
çıkarsa liderliği bırakırım. Şimdi anlayışınıza sığınarak konuşmamı burada
kesiyorum.” Saraç kalabalığı selamlayarak balkondan içeriye girdi.
Son haftalarda yaşadığı stres yüzünden sağlığı bozulmuştu. Sık sık doktor
kontrolünden geçiyordu. Bunun yakın tanığı olan saray sakinleri bu yüzden çok
endişeliydiler. Liderin eşi Mazal ona hep destek olmaya çalışıyor, sağlığını
koruması için elinden geleni yapıyordu. Liderin asık suratını görünce onu bir
kez daha teselli etmeye çalıştı. “Güçlü olmalı, ayakta durmalısın. Kalbinin bu
kadar kolay kırılmasına izin verme. Sen dik durdukça destekçilerin
çoğalacaktır.”
*****
Lider Zorkan sarayda volta atıyordu. Dazzap' a döner dönmez hemen
en güvenilir adamlarını Melmor' a yollamıştı. Toplantı günü yaşananlara şahit
olmuş bir kişiye bile rastlamak olayı aydınlatabilirdi. Adamları pek çok kişiye
ulaşmış, olayı soruşturmuştu. Ancak insanlar bir şey görmediğini ya da şüpheli
olabilecek birini fark etmediğini belirtmişti.
Zorkan tekrar o anı düşündü. Maskeliyi bir yakalayabilseydi her şey
gün yüzüne çıkacaktı. Hangi liderin bunu yaptırabileceği üzerine defalarca
düşündü. Fakat elinde bir delil olmadığından eli kolu bağlı kalıyordu. Kıısa
vadede bir sonuç elde edemeyeceğini anlayınca adamlarını geri çekmişti. Taş tahtına
oturdu yavaşça. Sırt ve kol kısmına oyularak şekiller verilmiş tahtın sadece
oturma kısmı beyaz bir kumaşla kaplıydı.
Lider Zorkan tahta ilk çıktığı zamanı düşündü. Tam on beş yıl
olmuştu. Ağabeyi Jaler kendisinden beş yaş büyüktü. Halk daha güçlü olan Zorkan’
ın tahta geçmesini istese de artık yaşlanan babası tercihini Jaler’ den yana
kullanmıştı. Zorkan’ ın hırslı ve gözü kara biri olduğunu biliyordu. Onun tahta
geçmesini riskli görüyordu. “Öfke seni de halkı da yer bitirir,” demişti
babası.
Jaler her zaman kardeşine göre sakin ve anlayışlı biri olmuştu. Herkesi
çok kolay affederdi. Bu yüzden Zorkan ile sık sık tartışırlardı. Zorkan affetmenin
bir erdem değil, hata olduğunu düşünüyordu. Ağabeyini yok eden de bu kişiliği
olmuştu. Tahta geçiş hazırlıkları devam eden Jaler bir gün komşu ülkeye bir
seyahat yapmak üzere saraydan ayrıldı. Ona eşlik eden sadece birkaç kişi vardı.
Yardımcılardan birisi daha önce sarayın sırlarını başkalarına sızdırmıştı.
Jaler yardımcısının cezasını kesmek yerine onun ikna edici sözlerini
dinledikten sonra onu affetmişti. Adamın özür dilemesi, çeşitli bahaneler
sunması ve pişmanlığını dile getirmesi Jaler için her şeyden önemliydi. Ancak
bir daha aynı hataya düşmesi halinde onu ağır bir şekilde cezalandıracağını
söylemişti. Henüz ülkeden ayrılmadan yardımcısı sinsi planını uygulamaya koymuştu.
Herkesin içeceğine zehir karıştırıp resmi belgeleri çalarak ortadan kaybolmuştu.
Jaler ölürken sağ kalabilen tek yardımcı saraya gelip her şeyi anlatmıştı.
Bu olay Zorkan’ ı daha da öfkeli biri yaptı. Katı kurallarından
asla vazgeçmezdi. Üzüntüden babası da bir süre sonra hayata gözlerini yumunca Zorkan
tahta geçti. Korkutucu, tutucu ve bazen acımasız bir lider olsa da adaleti her
şeyin üstünde tutardı. Ağabeyinin anısı ise daima onunla yaşamaya devam etmiş,
ona güç vermişti.
Günün birinde Lider Zorkan ağabeyini öldüren kişinin yakalandığı
haberini aldı. Zorkan hemen zindana inip adamın karşısına çıktı, kendini
tutamayıp suratına sert bir yumruk geçirdi. Adamın burnu kırılmıştı, buna
rağmen sesini çıkarmadı.
“Merhamet bazen insanın en zayıf noktası olabiliyor. Her ihanetin
bir bedeli vardır. Seninki de ölüm olacak.” dedi Zorkan.
“Yaptığım her şeye rağmen o ölmemi istemezdi,” dedi adam soğukkanlı
bir şekilde.
Lider Zorkan ona tiksinti dolu bir bakış attı. “Böyle fütursuzca ondan
bahsetme sakın. Bir hainin sözleri beni zerre kadar etkilemez. Sen kime hizmet
ediyorsun onu söyle.”
Adam
sırıttı. “Söylesem de söylemesem de beni öldüreceksiniz zaten değil mi? O
yüzden bir isim vererek size yardımcı olmayacağım.”
Zorkan öfkeden köpürmeye başladı. Pişkin adama tekrar saldıracaktı
ki yanındakiler onu durdurdu. Yardımcılardan Chitan söze girdi. “Efendim sakin
olun. Bir süre onu konuşturmayı deneyelim.” Lider kabul edip hışımla zindandan
ayrıldı.
Zorkan anılarını bir kenara bıraktı. Şu sıralar farklı bir telaşı
vardı. Kısa bir süre önce Lider Canas' tan bir mektup almıştı. Canas Dazzap' ı
ziyaret edeceğinden ve kendisi ile özel olarak görüşmek istediğinden
bahsediyordu. Lider Zorkan hemen Lider Canas' ın ziyaretinden memnun olacağını
ve şeref duyacağını belirttiği bir mektup yollamıştı.
Tahta yeni çıkmış bir liderin kendisi ile hemen görüşmek istemesi
Lider Zorkan' ın hoşuna gitmişti. Büyük ihtimalle Lider Canova' nın ölümü
konusunda bir strateji geliştireceklerdi. Birlikten kuvvet doğardı ve böylece rakiplerinin
karşısında elinin daha da kuvvetleneceğini düşünüyordu.
*****
Butah her zamanki gibi yeni bir güne uyanmıştı. Sarayın yoğun
programı herkesi yoruyordu. Lider Canas kendini halka kabul ettirmek için çok
çalışıyordu. Zaman zaman göreve yolladığı savaşçıların yakınları gelip onlar
hakkında bilgi almaya çalışıyordu.
“Önemli bir haber olsa elimize ulaşırdı. Sadece sabredip biraz daha
bekleyin,” diyordu onları yatıştırmak isteyen yardımcılar.
Canas’ ın ziyaretine önemli kişiler de gelir dünya meseleleri
hakkında tavsiyede bulunur veya tavsiye isterlerdi. Canas konuklarını en iyi
şekilde ağırlar ve onlara olabildiğince saygılı davranırdı. Lider bugünkü son
konuğunu da uğurladıktan sonra yorgunluk içinde tahtına oturdu. Gözlerinin altı
morarmaya başlamıştı. Gülümsemeye çalıştı. “Bu iş tahmin ettiğimden de
yorucuymuş.”
“Lider Canas kendinizi bu kadar harap etmeyin. Gayretinizi takdir
ediyorum fakat gücünüz ve sağlığınızın yerinde olmasına da dikkat etmelisiniz,”
dedi Şeyad.
“Efendim, bu çabalarınız halkın gözünden kaçmayacaktır,” dedi
Valyon.
“Bir liderin yapması gereken halkını daima düşünmektir. Bundan
doğal ne olabilir, ” dedi Lider Canas.
“Çok mütevazısınız efendim,” dedi Valyon.
O anda başka bir yardımcı içeriye girdi. Elinde bir mektup vardı.
Lider Canas’ ın huzuruna çıkınca başını eğerek onu selamladı ve konuya girdi.
“Efendim, Galnas’ a yolladığınız gruptan bir haber var.”
“Peki, hemen oku Loravn.”
Loravn yüksek sesle
okuduktan sonra mektubu katladı. Janef, Geyul hakkında olan biten her şeyi anlatmış
ve ayrıca maskeliden bahsetmişti. Bir de Lider Canas’ ı saraya sızmış
olabilecek o maskeli konusunda uyarmıştı. Lider Canas düşünceli bir şekilde
ayağa kalktı. Mektubun ardından orada bulunan herkes liderin ne söyleyeceğini
merak ediyordu.
“Alev Soluyanlar mı? Onlar da kim? Maskeli kimmiş acaba?” diye hep
bir ağızdan fısıltılar yükseldi. Canas konuşmaya başlayınca herkes sustu.
“Buna kim cüret edebilir? Butah’ tan birisi benim seçtiğim savaşçıları
yok etmeye kalkacak, olacak şey değil. Geyul haddini fazlasıyla aşmış.”
“Efendim Alev Soluyanların gerçek olduğuna inanamıyorum. Onların varlığı
sizi endişelendirmiyor mu? Şimdiden meselemize karışmışlar. Janef’ in ekibi Geyul'
u sağ salim getirseydi belki ağzından laf alabilirdik,” dedi Valyon.
“Elbette Geyul' u sorgulamak isterdim. Affedilmez bir suç işledi
ancak Janef de onun bir şey bilmediğini söylemiş. Ayrıca Geyul' u teslim
etmeseler Alev Soluyanlar bizimkileri kolayca bırakmazdı. Daha önce bir Alev
Soluyanla tanışmıştım, çok inatçıdırlar. Şu an için Galnas grubunun görevi daha
öncelikli. Alev Soluyanlar haksız bir saldırıda bulunmadığı sürece beni
ilgilendirmiyor,” dedi lider gözlerini kısarak.
“Efendim bana izin verin. Bu mesele ile ben ilgileneyim. Maskeli adamın
izini sürüp en kısa zamanda yakalayacağım onu. Şu an içimizde dolanıyor bile
olabilir,” dedi Şeyad.
Tüm yardımcılar şaşkınlık ve tedirginlik içinde birbirine baktı.
Gerçekten içlerinde bir hain olabilir miydi?
Lider, Şeyad' ın gözlerinin
içine baktı. Bir süre sessizliğini korudu. “Peki, bu önemli görevi sana devrediyorum.
Elinden geleni yap,” dedi gülümseyerek. Şeyad memnuniyetle başını eğdi. Liderin
kendisine güvendiğini biliyordu. İzin isteyip oradan ayrıldı.
*****
Gecenin karanlığında kayaların tepesinde oturan Kara Elçi etrafı
izliyordu. Avcı çok geç kaldığı için endişelenmişti. Hedeflerine adım adım
yaklaşırlarken bir aksilik çıkmasını istemiyordu. Lider Harula dünyaya
hükmetmek için büyük bir ordu hazırlıyordu. Kara Elçi ömrünü buna adamıştı ve
sonunda emeklerinin karşılığını alacağı için mutluydu. Ömrünü neredeyse yalnız
geçirmişti. Bazen bu durum canına tak etse de yılmamıştı. Şimdi acele etmesinin
nedeni ise elden ayaktan düşmeden önce ataları ile karşılaşmaktı. Onlarla
birlikte dünyaya hükmedecekti. Uzaktaki küçük bir kayanın ardında bir karartı
fark edince ayağa kalktı. Yaklaşan kişinin maskeli olduğunu görünce rahatladı.
“Kusura bakma geç kaldım. İşim başımdan aşkın ve buraya gelmek biraz
vakit alıyor,” dedi Avcı.
“Yeni gelişmeleri öğrenmek istiyorum hemen. Sana verdiğim görevleri
yerine getirebildin mi?”
“Tüm dediklerini harfi harfine yerine getirdim,” dedi Avcı
gülümseyerek.
“Mükemmel.” dedi ihtiyar rahatlayarak.
“Yalnız bir sorun var. Libmons’ a yolladığım adam verdiğim görevi
başaramamış. Yakalanmış ve öldürülmüş. Müjdeli haberi hemen saraya uçurdular,”
dedi Avcı kinayeli bir şekilde.
“Onu kafana takma sen. Ne de olsa senin hakkında hiçbir şey bilmiyordu.
Geyul' un ağzından bilgi almış olmaları imkânsız,” dedi ihtiyar.
“Evet, orası öyle.”
“Anlıyorum. Yine de bundan sonra daha temkinli olmalısın. Şimdiye
kadarki başarılarını takdir ediyorum doğrusu fakat bir dikkatsizlik sonucu
kimliğini ele verme.”
“Merak etme. Beni öyle kolay kolay kimse yakalayamaz.”
“Dazzap' ın lideri ile yapılacak buluşma konusunda da bazı
planlarım var. Zorkan’ ın Butah ile olan bağlarını öyle bir koparalım ki Zorkan
Efendi Butah' ı karşısına almak zorunda kalsın. İnatçı ve dik başlı oluşu
işimize yarayacak.”
“Dazzap' a giden grup eninde sonunda tuzağımıza düşecek. Kurtları
kışkırtmak zor değil. Aralarında her an bir dövüş patlak verebilir.”
“Ve sonra Butah’ ın arkasından iş çevirdiğini düşünen Zorkan deliye
dönecek. Ancak görevlendirdiğin kişilere çok dikkat etmelisin.”
“Merak etme sen. Hiçbiri gerçekte kim olduğumu bilmiyor. Hem
yıllardır ne için hazırlık yapıyoruz,” dedi Avcı.
“Haklısın. Azmine her zaman hayranım, bana kendimi
hatırlatıyorsun.”
İhtiyarın gözleri ışıldadı. Eğer dilediği şekilde Zorkan' ı oyuna
getirebilirse belki de onun 7. Liderler Savaşı' nın kıvılcımı olmasını sağlayabilirdi.
Avcı kayaya tırmanıp Kara Elçi' nin yanına oturdu. Gecenin bu vaktinde
ayaklarının altındaki şehir manzarasını izlemeyi severdi. Yakında her şey daha
karanlık olacaktı.
Bir süre sonra Avcı saraya dönmek üzere yola koyuldu. Burada fazla
vakit kaybetmesi dikkatleri üzerine çekebilirdi. Gerçi Sisle Yıkananlardan biri
olmanın yararını fazlasıyla görmüştü şimdiye dek. Bu yeteneğini keşfetmesi onun
için bir sürpriz olmuştu. Kendi soyundan gelenlerde uzun yıllardır gözükmeyen bu
yetenek onda ortaya çıkmıştı. Avcı bunun kader olduğuna inanıyordu.
*****
Lider Alaz ile Lider Lazinka gözlerden uzak
bir mekânda bir araya geldi. Buluştukları nokta Galnas ve Libmons’ un sınırında
bulunan gizli bir mahzendi. Karanlık mahzenden iki ülke boyunca kilometrelerce
uzanan geçitler vardı. Bu geçitlerin yerini çok az kişi bilirdi. Her iki
liderin acil ve gizli olarak görüşmesi gerekiyorsa burayı seçerlerdi. Tanınmamak
için her ihtimale karşı kılık değiştirmişlerdi.
Alaz yırtık bir pantolon, bir tunik ve eski
püskü bir ayakkabı giymişti. Yüzüne da biraz kömür tozu sürmüş sokakta yaşayan
zavallı bir adam havası çiziyordu. Lider Lazinka ise yaşlıların giydiği tarzda kıyafetler
giymiş ve başına uzun, beyaz bir peruk takmıştı. Uzaktan bakıldığında gerçekten
de yaşlı bir adamı andırıyordu. Gaz lambası ile aydınlatılan mahzende masanın
başına oturmuşlardı. Söze ilk giren Lider Lazinka oldu.
“Burnuma kötü kokular geliyor. Butah’ ın
lideri öldüğünden beri herkes birbirinden şüpheleniyor. Biz bu işe hiçbir
şekilde karışmadığımıza göre bunu yapan kim olabilir sence?”
Lider Alaz elinde olmayarak bir an gülümsedi.
“Sen bile ilk şüphelenilecek kişiler arasında
ikimizi görüyorsun yani.”
“Asıl mesele de bu işte. Şimdiye kadar
yaptıklarımız nedeniyle fazlasıyla dikkat çektik. Bu da birilerinin işine
oldukça yaramış görünüyor,” dedi Lider Lazinka düşünceli bir şekilde.
“Sence Lider Cender bir iş çeviriyor olabilir
mi? Genelde toplantılarda pasif davranır ve görüşlerini çok bildirmez. Ayrıca
liderlerden kime güvendiğini ya da kime güvenmediğini de pek belli etmez. Tüm
bunları düşününce bana en mantıklı gelen onun suçlu olduğudur,” dedi Lider Alaz
ellerini masanın üstünde kavuşturarak.
“Kendinden çok emin konuşuyorsun,” dedi Lider
Lazinka karşısındaki adamı süzerek.
“Lider Saraç’ ı iyi tanırım. Kendi ülkesinde
kesinlikle böyle bir riski göze almaz. Cinayet başka bir ülkede işlenmiş olsa
belki onu suçlayabilirdim. Lider Zorkan ise güvendiği insanlar konusunda çok
korumacıdır. Lider Canova’ ya ihanet etmiş olabileceğini sanmıyorum,” dedi
Lider Alaz sakin bir ses tonuyla.
“Yani suçlamak için geriye sadece Lider Cender’
in mi kaldığını düşünüyorsun?” dedi Lider Lazinka gözlerini kısarak.
“En azından şimdilik öyle görünüyor.”
“Bence ortada çok daha garip şeyler dönüyor,”
dedi Lazinka.
Bu kez Lider Alaz gözlerini kısarak baktı ona.
Söyleyeceklerini fazlasıyla merak ediyordu çünkü Lider Lazinka kolay kolay
yanılan bir insan değildi.
“Diyeceğim şu ki, bence karar vermek için çok
erken. Ne Melmor’ un ne de Dazzap’ ın liderine güvenebiliriz. Ülkelerimiz
arasındaki yakınlık diğer ülkeleri geriyor olabilir. Suçlu kim bilmiyorum ama diğerleri
bizi suçlayıp akbabalar gibi üstümüze çullanabilirler. Buna izin vermemiz
mümkün değil.”
“Peki, ne yapmayı düşünüyorsun,” dedi Alaz.
“Eğer bir şekilde ileride bir savaş çıkacaksa
hazırlıklı olmalı ve mantıklı hareket etmeliyiz. Ayrıca gözümüzü dört
açmalıyız. Ben şu yeni lider Canas’ a da güvenmiyorum. Aptalca bir hareket
yapıp Zorkan ile birleşip bizi tuzağa düşürmeye çalışabilir.”
“Edindiğim bilgilere göre babasının intikamını
alacağından söz ediyormuş. Bilgi toplama bahanesiyle ülkemize gizlice
adamlarını sokabilir. Eğer Teulon ve Tora konusundaki planlarımız açığa çıkarsa
sırf bunun için bile bize savaş açabilirler,” dedi Lider Alaz gergin bir
şekilde.
“Bak, o konuda haklısın. Canas’ tan böyle bir
hareket beklenir. Biz de adamlarımızı ülkenin her bir yanına konuşlandıralım ki
şüpheli birileri ülkeye girerse icaplarına baksınlar.”
“Onları gizlice ortadan kaldırmayı mı
planlıyorsun yani?” dedi Lider Alaz.
“Hemen öldürmektense bir süre elimde yem
olarak tutmayı düşünüyorum. Ağızlarından laf almak hiç zor olmayacaktır,” dedi
Lider Lazinka ürkütücü yüz ifadesini takınarak.
Alaz gülümsedi. “Anlıyorum. İşkenceci ekibinin
eline kimse düşmek istemez.”
“Bundan sonra atacağımız her adımda temkinli
olalım. Özellikle şu sıralar bir yanlış anlaşılmaya mahal vermemeliyiz.”
“Haklısın. Açığımızı arayanlara fırsat
vermemeliyiz.”
“Şu saldırgan kafamı çok kurcalıyor. Sisle
Yıkananlardan biri olmalı ama sıradan insanların içinde onları fark etmek zor. Aramızda
kaç tane Sisle Yıkanan var onu bile bilmiyoruz. Ancak son yıllarda sayılarının
arttığı bir gerçek.”
“Hâlâ elinde tutuyor musun o Sisle Yıkananı?”
“Tabi ki. Benim en önemli silahlarımdan biri
o.”
“Anlıyorum. Her zaman işini sağlama alırsın.”
Lider Lazinka birden ciddileşti. “Eğer ters
bir durum yaşanırsa sadece birbirimize güvenebiliriz. Her zaman seni
destekleyeceğimi bil. Olur da birileri bize savaş açacak bir gerekçeye sahip
olursa güçlerimizi birleştirelim.”
“Beklenmedik bir durum yaşanırsa güçlerimizi
birleştirmek en mantıklı yol olacaktır elbette. Aynı düşüncede olmamıza
sevindim.” Alaz' ın samimi sözleri üzerine Lazinka gülümsedi. “Sanırım burada
bitirsek iyi olacak. İkimizin de işleri çok yoğun. Bir şey olursa haberleşiriz.”
“Peki, görüşmek üzere. Saygılarımla.” Alaz
ayağa kalktı ve başıyla Lazinka' yı selamladı.
Vedalaştıktan sonra mahzenden ayrılıp farklı
geçitlere girdiler. Ellerinde gaz lambası ile kilometrelerce yol kat
edeceklerdi.
Diğer ülke ve liderleri hatırlamak iyi oldu, bilgiler tazelendi:-)) Belli ki yakında olaylar büyüyecek:-)) Her zaman olduğu gibi kaleminize sağlık, mutlu pazarlar:-))
YanıtlaSilBu bölümü ortaya karışık yaptım biraz. Bayağıdır bahsetmediğim kişilerden de bahsetmiş oldum. :)) Olaylar büyüyecek gibi evet. Teşekkür ederim. Size de mutlu pazarlar. :)
Silne bölümdü bu ama :) galiba en uzun bölüm oldu, genelde liderler oldu bu kez, yavaş yavaş tadını çıkara çıkara okudum :) katil kim veya hain kim bakalım :) saraç, zorkan, maskeli, canas, alev soluyanlar, harula, bu kara elçi ve avcı gözüme korkunç gözüküyor, geyul, zorkana karşı plan, alaz, cender, lazinka, sisle yıkananlar, hadi hayırlısı :)
YanıtlaSilDeğerli yorumun için teşekkür ederim deep. :)) En uzun bölüm değil de çok kişiye değindim diye öyle gelmiştir. :) Tadını çıkararak okumana sevindim. Bu bölüm her şeyi biraz toparlamak istedim. Kara elçi ve avcı biraz korkunçlar gerçekten. :)
SilDuygucuğum maşallah, 16. bölüme kadar yazdıkların epeyce bir word dosyası sayfasına tekabül ediyordur. Roman olduğuna göre daha epeyce yazacaksındır. Kolaylıklar, başarılar diliyorum sana :))
YanıtlaSilİyi dileklerin için çok teşekkür ederim Sibelciğim. :))
SilBayağı sürecek evet, seri olarak planladım. Ne kadar sürer bilmiyorum şimdilik. :)
Uzun ve çok karakterli bir bölüm olmuş. Uzun aralıklarla okuduğumdan kimini unutmuşum.
YanıtlaSilÇok kişi olması biraz kafa karışıklığına sebep oluyordur. Okuduğunuz için teşekkür ederim. :)
SilSiyasi entrikalar her yerde olduğu gibi burada da var. Her lider birbirinden şüpheleniyor. Ancak bana öyle geliyor ki katil Butah'ın içinden biri. Ülkelerin aldıkları tavırları özetleyen güzel bir bölüm olmuş:)
YanıtlaSilSiyasi entrikalar her yerde gerçekten. Yazarken ister istemez günümüz dünyası da aklıma geliyor. :)
SilKatili bir bulamadılar gitti. :) Bölümü beğenmene sevindim, yorum için teşekkür ederim. :)
Detaylı ve güzel yorumun için teşekkür ederim İlkay. 😊
YanıtlaSilBu bölümde herkese biraz değineyim istedim. Karakterlerin geçmişine yer vermek hoşuma gidiyor. Daha fazla yazmak isterdim de karışıklık olabilir dedim, zaten çok karakter var. 😀
Zorkan iyi biri evet, en sevdiğim karakterler içinde. Kadınları daha güçlü göstermek istiyorum ben de, ikinci kitapta daha iyi olacak sanırım. :)
Canas' a yeri gelince çok değineceğim. :) Avcı ve Kara Elçi konusunda yorum yapmayım ileride öğrenirsin detayları. :))