9 Haziran 2021 Çarşamba

Savaş Çığırtkanı- 17. Bölüm (Roman)


 


BÖLÜM 17

 

Kurt Saldırısı-Dazzap

 

Har üstüne atlayan ilk kurdu kılıcıyla yaraladı. Kurt acı iniltiler içinde yerde yuvarlanırken iki tanesi daha Har’ ın üstüne çullandı. Çocuk iki eliyle sıkıca kavradığı kılıcını savursa da  gri kurdun dişlerine hedef olmaktan kurtulamadı. Kurt sivri dişlerini koluna geçirmişti. Acısını bastırıp beyaz kurda bir tekme atarak onu uzaklaştırdı. Ancak kolunu bir türlü kurtaramıyor, çabaladıkça canı daha çok yanıyordu. Kurdun koca dişleri çoktan kenetlemişti. Bu sırada alaca renkteki iki kurt daha saldırıya geçince Har korku içinde gözlerini kapatıp sağ kolunu yüzüne siper etti.

O anda öne atlayan Kazzam alaca kurtlardan birine muştayla vurdu. Hayvanın yüzünün bir kısmı dağıldı, acı içinde geri çekildi. Diğer kurtla da Holant ilgilendi. Holant' ın niyeti öldürmek olmadığı için sadece hafif saldırılar yapıyordu. Ön bacakları kesilen kurt bundan etkilenmemişçesine saldırmaya devam etti. Dişlerini Holant’ ın omzuna geçiren kurt onu devirip art arda pençeler indirerek göğsünde yaralar açtı.  

Mir eşyalar arasından zehirli iğneleri ve ince boruları çıkardı. Oyalanacak vakti yoktu ve hızlıca nişan alıp üfledi. Holant’ a saldırmakta olan kurdu boynundan vurup yere indirdi. Kurtların sayısı giderek artarken iki tanesini daha yere indirdi. Mir telaşa kapılmamaya çalışarak dikkatle vuruyor, arkadaşlarını korumaya çalışıyordu. Holant acı içinde yerde kıvranıyordu.

Har hâlâ kolunu kurtarmakla uğraşırken  ablası yardımına koştu. Dorma’ nın çabaları kurdu daha da öfkelendirdi. Hırçınlaşan iri kurt sivri dişlerini iyice derine sapladı ve Har’ ın kolunu kopardı. Çocuğun çığlığı ormanda yankılandı. Kendini kaybeden Dorma öfkeyle kılıcını kurdun boğazına sapladı. Kurt hırıltılar çıkararak can verdi. Dorma kendini toparlamaya çalışarak kardeşini oradan uzaklaştırdı. Har’ ın yüzündeki ifade yaşadığı dehşetin büyüklüğünü gösteriyordu.

“Dayan, kurtulacaksın,” dedi Dorma. Sakin bir alana geçtiklerinde kadın hemen kanı durdurmak için müdahale etti. Kardeşinin acısı karşısında gözyaşlarına hakim olamıyordu. Har dişlerini sıkıyor derin derin nefes alıyordu. Kolundan akan kan her tarafına bulaşmıştı. Gözü kararıyordu.

Markos dikkatle nişan alıp arbeleti ile bir kurdu yaraladı. O anda arkasında hırlama sesi işitti. Daha arbeletini kullanmaya fırsat kalmadan bir kurt üstüne atladı. Markos kuvvetli bir tekme savurup kurdun sendelemesine neden oldu. Ani bir kararla arbeletin ucunu kurdun gözüne sapladı. Kurt öfke ve acı içinde hırlayıp rastgele saldırmaya başladı. Mir fırlattığı iğne ile onu da etkisiz hale getirdi.

Kazzam çevik bir hareketle beyaz bir kurdun sırtına atladı. Güçlü kollarıyla boynuna yapıştı ve kurdun tüm saldırgan hareketlerine rağmen ona tutunmayı başardı. Kurt yavaşladığı bir anda kaslı kollarıyla boğazını sıktı. Hareketsiz kalan hayvan yere yığıldı.

Beyaz kurtlardan biri Dorma’ nın arkasından fırladı ve bir pençe atıp onu savurdu. Yoğun kan kokusu kurdu çekmişti.

“Hayır!” Dorma olacakları anlamıştı. Telaşla ayağa fırladı fakat Kazzam ondan önce davrandı. Kurt çocuğun üstüne atlarken onu arka ayağından yakaladı. Dengesini kaybetmemek için ayağını sertçe yere basıp hızla geriye döndü ve kurdu ağaca fırlattı. Çarpmanın şiddeti ile hayvan yere yığıldı. Dorma bir anda soğuk terler dökmüştü. Rahatlayarak tuttuğu nefesini bıraktı.

Yusan hırçın bir kurdu birkaç okla vurarak ancak durdurabildi. Gece karanlığında ve karmaşa içinde ok kullanmak pek kolay değildi. Kurtlara iyice yaklaşması gerektiği anlar oldu. Yaralanan dostlarına yardım edemese de onlar için çok endişeliydi. Olabildiğince hızlı şekilde dövüşü sonlandırmak istiyordu. Üstüne sıçrayan bir kurdu karnından vurdu.

Holant Mir' in de desteği ile oradan uzaklaşmayı başardı. Yaraları yüzünden dövüşebilecek durumda değildi. Bu kadar hazırlıksız yakalandığına inanamıyordu. Kıyafeti parçalanmış, yaraları sızlıyordu. Buz gibi soğuk da işini kolaylaştırmıyordu. Sırtını ağaca dayamış dövüşün bitmesini beklerken titremesine engel olamıyordu.

Kurtlar bir bir etkisiz hale getirildi. Sonunda ormandaki tüm sesler sustuğunda Kazzam bir süre kendine gelmeye çalıştı. Sadece bacağından ve karnından hafif yara almıştı. Yusan da birkaç sıyrıkla kurtulmuştu. Markos bileğinden ve bacağından ısırılmıştı. Mir hep uzaktan saldırdığı için hiç yara almamıştı. Har ise oldukça kötü görünüyordu. Yusan içi sızlayarak ona baktı. Bir çocuğun kaldıramayacağı bir durum olduğunu düşünüyordu.

“Bizi zamanında uyardı,” dedi Kazzam Dorma’ nın yanına gelerek.

Dorma acı içinde inleyen kardeşinin başından ayrılmıyordu. “İyi olacaksın. Söz veriyorum.”

“Kenara çekilir misiniz? Ben bir bakayım,” dedi Yusan herkesi Har’ ın başından uzaklaştırarak. “Önce at arabalarından birine taşıyalım onu. Burada donacak yoksa.”

 Kazzam ve Mir dikkatlice Har’ ı at arabasına taşıdı. “Kanamasını durdurmak kolay olmayacak, ağrı kesici iğne yapacağım şimdilik. Ancak kan takviyesi lazım, acilen bir sağlık kuruluşuna gitmeliyiz” dedi Yusan.  Umutsuzluk içinde çocuğun koluna baktı. “Har biraz daha dayan. Ağrın birazdan dinecek, uykuya dalacaksın.”

Markos da Holant’ ın koluna girip onu taşıdı. Yarasını iyice temizleyip göğsünü sargı beziyle sardı. “Dikiş gerekebilir, yaralar biraz derin görünüyor. Yusan, Har ile ilgilendikten sonra bir baksın.”

“Daha iyiyim, teşekkürler,” dedi Holant. Markos kalın bir battaniyeyi Holant' ın üstüne örttü. Sonra kendi yaralarını da sardı. Bacağı sızlıyordu, bir süre üstüne basmakta zorlanacaktı.

Kazzam gergin bekleyişin ardından herkesi uyardı. “Bunu söylemenin sırası değil fakat buradan hemen uzaklaşmalıyız. İğne ile bayıltılan kurtlar her an uyanabilir. Ya da başka birileri saldırıya geçebilir.”

“Haklısın, zaten Har’ ı bir sağlık merkezine götürmeliyiz. Hemen yola koyulalım,” dedi Yusan. Kazzam ve Mir atları sürmeye başladı. Bu sürede Yusan Holant' ın durumunu da kontrol etti, gerekli tedaviyi yaptı.

Holant kurtların nasıl olup da aniden saldırıya geçtiğini merak ediyordu. Sanki birisi onları kışkırtmıştı. Gerçekten hazırlıksız yakalanmışlardı ve pek çok kurdu öldürmek zorunda kalmışlardı. Lider Zorkan’ ın buna aşırı tepki göstereceği bir gerçekti.

“Of, her şeyi yüzümüze, gözümüze bulaştırdık,” diye söylendi Holant. Doğrulmaya çalıştı ama yüzü acıyla kasıldı. Yusan onu engelledi. “Sakin ol artık. Böyle bir anda elimizden başka şey gelmezdi. Bir süre dinlemelisin.” Holant ilacın etkisi ile mayıştı, kısa süre sonra uykuya yenik düştü.

Gecenin karanlığında ilerlemek zordu. Dolunayın ışığı biraz olsun işlerini kolaylaştırıyordu. En yakın şehre varıp Har' ı bir sağlık ekibine emanet ettiler. Doktorun sorularını daha soğukkanlı olan Yusan cevapladı. Zaten dikkat çekmemek için Dorma ve Yusan haricinde diğerleri gelmemişti.

“Biz Kanyul' a gidiyorduk. Bir aile meselesi yüzünden acelemiz vardı ve gece yola çıktığımız sırada aniden bir kurt saldırdı bize,” dedi Yusan.

Doktor düşünceli halde ona baktı. “Anlıyorum. Normalde kurtların bu şekilde saldırması alışık bir şey değil ama çok aç kalmış olmalı. Elimizden geleni yapacağız, o iyi olacaktır merak etmeyin.”

“Teşekkür ederim.”

Ertesi gün Har toparlanınca hemen oradan ayrıldılar. Herkesi Kanyullu olduklarına ve kısa süre önce Dazzap' a geldiklerine ikna etmişlerdi. Fakat gerçeklerin er geç ortaya çıkacağından korktukları için oyalanmadan yola düştüler.

“Onu buraya getirmemeliydim. O yeterli yaşa gelmemişti daha,” diye söylendi Dorma kendi kendine.

“Yapma bunu. Böyle olacağını nereden bilebilirdin ki?” dedi Yusan.

“Her görevde bir risk vardır. Bu yüzden gerektiği gibi davranmalıydım.”

“Risk herkes için var. O bir savaşçı olmak istiyordu. Her şeyi göze alabilen bir insan gerçekten iyi savaşçı olabilir. Bu yüzden kendini kahretmeyi bırak.”

“Başımız asıl şimdi dertte görünüyor,” dedi Kazzam sessizce. Yusan meraklı ve endişeli gözlerle ona bakınca adam devam etti. “Kurtların burada bize saldırması beklemediğimiz bir şeydi. Onlarla savaşmak zorunda kaldık. Bu olay kısa sürede Lider Zorkan’ ın kulağına gidecektir. Peki, bunun sonucunda ne olur?”

“Lider Zorkan eğer bizi öğrenirse Butah’ ı suçlayacaktır,” dedi suratı asılan Markos.

“Yani başımız ciddi ciddi dertte,” dedi Mir.

“O halde ne yapmalıyız?” diye araya girdi Holant. Zaten canından bezmiş haldeydi. Bir de Lider Zorkan’ ın dikkatini üzerlerine çekmek en son isteyeceği şeydi.

“Şu durumda göreve devam etmemiz imkânsız görünüyor. Ne için geldiğimizi tahmin edip Saklı Mekana vardığımızda bizi yakalayacaklardır. Ben derim ki geri dönelim ve başarısız olduğumuzu açıklayalım,” dedi Kazzam. Her ne kadar başarısızlığı kabul etmek istemiyorsa da risk alamazdı. Lider Zorkan’ ın  -kurtları ölmüşken özellikle de- sağduyulu davranamayacağını biliyordu. Yusan itiraz eder gibi oldu ama sonra diğerlerine saygı duymak zorunda kaldı. İçinde her şeyin kötüye gideceğine dair bir his vardı. Bu yüzden geri dönmeyi kabul etti. Ayrıca Har bu haldeyken göreve devam etmeleri de güç olacaktı.

Har kolunun halini kabullenmekte zorlanıyordu. Vücudundan bir parçasının yok olmasının yanı sıra artık yetenekli bir savaşçı olamayacaktı. Hayal kırıklığı içinde sessizliğe gömülmüştü. Dorma her ne kadar onu teselli etmeye çalışsa da düşüncelerine söz geçiremiyordu. Gururu yüzünden diğerlerinin yanında kendini tutsa da uykuya çekildiği vakitler gözünden yaş eksik olmuyordu.

Akşam olmak üzereydi. Gökyüzündeki beyaz bulutlar o kadar yoğundu ki sanki ellerini uzatsalar dokunabileceklerdi. Hava biraz olsun yumuşamaya başlamıştı.

“Bu şekilde dönmemiz kötü oldu,” dedi Markos yanında atı süren Kazzam’ a.

“Başaramamak onur kırıcı olsa da bunu umursamamaya çalış. Bazen yenilgiyi kabullenmek en doğru seçim olabilir. Hedefler saplantı haline gelirse asıl bundan korkmamız lazım,” dedi Kazzam.

“Haklısın belki de.”

“Görevler basit birer güç gösterisi değildir. Şimdiye kadar çok insan hayatını kaybetmiştir bu uğurda. Bu yüzden her zaman en mantıklı yolu seçmek gerekir.” Söyleyecek bir şey bulamayan  Markos susmayı tercih etti. Başını çevirip yola odaklandı.

Hava karadığında bir şehrin yakınından geçiyorlardı. Biraz aşağıda kalan şehirden yükselen ışık manzarası görülmeye değerdi. Karla kaplı dağın eteğine kurulmuş şehir çok sayıda evi barındırıyordu. Evlerden yayılan gaz lambaları ve mumların oluşturduğu loş ışık ve sokaklara yerleştirilen fenerler göz alıcı görünüyordu. Ülke sınırını geçmelerine az kalmıştı. Belli etmese de herkes  kurtlarla tekrar karşılaşma ihtimalinden korkuyordu ve şimdi biraz olsun rahatlamışlardı.

 

 

*****

 

Aradan günler geçti. Lider Zorkan konuğunu karşılamak için sarayın avlusuna çıkmıştı. Dışarıdan bakınca saray kale gibi sağlam görünüyor, her tarafı çok iyi korunuyordu. Dışarısı karla kaplı olmasına rağmen avlu tamamen kardan arındırılmıştı.

Lider Zorkan yanında yardımcıları ile bekliyordu. Kısa bir süre sonra konuğun geldiğini belirten top sesi duyuldu. Sarayın kapısı ardına kadar açıldı. Lider Canas yardımcılarının eşliğinde, kendinden emin adımlarla ve yüzünde dostça bir gülümseme ile içeriye girdi. Lider Zorkan ilk defa gördüğü genç adamı baştan aşağıya süzdü. Babası gibi cesur fakat aynı zamanda sakin bir karaktere sahip gibi görünüyordu.

Canas hafifçe başını eğdi. “Lider Zorkan size Butah’ ın selamını getirdim. Görüşme talebimi geri çevirmediğiniz için minnettarım.”

“Butah’ ın selamını memnuniyetle kabul ediyorum. Ziyaretinizle bizi onurlandırdınız Lider Canas.”

Hep birlikte saraya doğru ilerlediler. Avluda dolanan kurtların soğuk bakışları bir an Canas’ ın gerilmesine sebep oldu. Zorkan gülümsedi. “Dostlarımıza karşı daima zararsızdırlar. Çekinmeyin lütfen.”

“Anlıyorum,” dedi Canas gülümseyerek.

Her zamanki gibi önce yemek masasına geçildi. Masa olabilecek en iyi şekilde donatılmıştı. İki lider yemek boyunca Butah ve Dazzap hakkında bir süre sohbet etti. Yemekten sonra özel olarak görüşebilecekleri konuk odasına geçtiler. Söze ilk giren Zorkan oldu.

“Lider Canova' nın ölümü hepimizi yasa boğdu. Böyle bir sonu hiç hak etmemişti.”

“Babam için hepimiz üzgünüz. O kadar ani oldu ki hâlâ bunu atlatamadım. Siz de tahmin ediyorsunuzdur ki bir süredir babamın ölümünü araştırıyorum. Ancak şu ana kadar elime somut bir delil geçmedi. Ortada ne döndüğünü gerçekten öğrenmek istiyorum. Sizin babamla aranız her zaman iyiydi. Bu yüzden bu konuda bana yardımcı olabileceğinizi düşündüm.”

“Anlıyorum. Lider Canova için elimden gelen her şeyi yaparım. Ben de Melmor’ a adamlarımı yollayıp işin aslını öğrenmeye çalıştım ama bir sonuç alamadım.”

Bir an Lider Canas’ ın gözleri ona takılıp kaldı. Yüzünde şaşkınlık ifadesinin belirmesine engel olamadı. Lider Zorkan’ ın bu kadar çabalamasını beklemiyordu.

“Neden bu kadar şaşırdınız?”

“Sizi takdir ediyorum Lider Zorkan. Çabalarınız beni gerçekten şaşırttı. Babamın ölümü bir karmaşaya sebep olmuşken siz ona olan bağlılığınızı yeterince kanıtladınız.”

“Ama tüm çabalarım sonuçsuz çıktı. Düşmandan geriye  hiç bir iz bulamadık.”

“Kendinizi suçlamayın. Elbette bir çıkar yol bulacağız. Yardımınız olmadan sanırım bu işin altından kalkamayacağım.”

“Peki, şüphelendiğiniz birileri var mı?”

Canas bir süre sessiz kalarak düşündü. “Aslında şüphelendiğim bazı kişiler var ama liderlerin hiçbiri de bundan sorumlu olamayabilir. Takdir edersiniz ki geniş çaplı bazı önlemler almaya çalıştım.”

 “Anlıyorum. Size destek olmak için elimden geleni yapacağım.”

Günün ilerleyen saatlerinde Lider Canas saraydan ayrıldı ve dönüş yolculuğuna geçti. Zorkan ile yaptığı konuşmanın oldukça verimli geçtiğini düşünüyordu. Yüzünde bir gülümseme ile yola odaklandı.

10 yorum:

  1. Kanal 7'deki diziden izlemiştim onu ben de.

    YanıtlaSil
  2. Ben 10. bölümde kalmıştım. Oradan devam edeyim. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bayağı ilerlemişim ben. İlgin için teşekkür ederim. :)

      Sil
  3. Kurtların saldırısını o kadar güzel anlatmışsınız ki, içinde gibi hissettim kendimi o anların:-) Kaleminize sağlık 🙏 ☺️

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Değerli yorumunuz için teşekkür ederim. :) Olayın içinde gibi hissetmenize sevindim. Gerçekçi olması için uğraştım. 😊

      Sil
  4. oooo aksiyonlu bölüm :) kurtlar, ayılar, geyikler, kargalar, baykuşlar, gizemli heyvanlar bunlar ve fantastik metinlerde hep oluyor :) neyse kurtlardan da kurtulduk, haydi hard blood (zorkan) :) bul şu haini, görsün canas :) serenay benay nerde özledim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gizemli hayvanları seviyorum ben de. :)) Hard Blood iyiymiş, güldüm. 😃 Haini bulacak mı bakalım? Serenaylar 19.bölümde gelecek, biraz daha sabretmelisin. :))

      Sil
  5. Zorkan'ın fedaileri olan kurtlar ekibi perişan etti. Har kolundan oldu. Ne kadar çok kurt varmış. Bence de en iyi yol geri dönmekte, zayiatları çok fazla oldu.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bayağı kurt var ülkede. Halkın içinde yaşayan da çok. :) O zaiyattan sonra dönmeleri en mantıklı şeydi.

      Sil
  6. Kurt saldırısını başarılı ve gerçekçi bulmana sevindim. Elimden geldiği kadar kafamdakini yazıya dökmeye çalıştım. Böyle bir dövüşte beklenmedik şeyler de yaşanacak tabii. :) Değerli yorumun için çok teşekkür ederim. 😊

    YanıtlaSil

Elveda Gülsarı / Vicdan Sızlar (Kitap)

   Merhabalar. Bu aralar daha az kitap okur oldum, haliyle paylaşımlarım da azaldı. Buraya eskisi kadar uğramıyorum, artık daha çok 1000kita...