BÖLÜM 17
Kurt Saldırısı-Dazzap
Har
üstüne atlayan ilk kurdu kılıcıyla yaraladı. Kurt acı iniltiler içinde yerde yuvarlanırken
iki tanesi daha Har’ ın üstüne çullandı. Çocuk iki eliyle sıkıca kavradığı
kılıcını savursa da gri kurdun dişlerine
hedef olmaktan kurtulamadı. Kurt sivri dişlerini koluna geçirmişti. Acısını
bastırıp beyaz kurda bir tekme atarak onu uzaklaştırdı. Ancak kolunu bir türlü
kurtaramıyor, çabaladıkça canı daha çok yanıyordu. Kurdun koca dişleri çoktan
kenetlemişti. Bu sırada alaca renkteki iki kurt daha saldırıya geçince Har
korku içinde gözlerini kapatıp sağ kolunu yüzüne siper etti.
O anda
öne atlayan Kazzam alaca kurtlardan birine muştayla vurdu. Hayvanın yüzünün bir
kısmı dağıldı, acı içinde geri çekildi. Diğer kurtla da Holant ilgilendi. Holant'
ın niyeti öldürmek olmadığı için sadece hafif saldırılar yapıyordu. Ön
bacakları kesilen kurt bundan etkilenmemişçesine saldırmaya devam etti.
Dişlerini Holant’ ın omzuna geçiren kurt onu devirip art arda pençeler indirerek
göğsünde yaralar açtı.
Mir eşyalar
arasından zehirli iğneleri ve ince boruları çıkardı. Oyalanacak vakti yoktu ve
hızlıca nişan alıp üfledi. Holant’ a saldırmakta olan kurdu boynundan vurup
yere indirdi. Kurtların sayısı giderek artarken iki tanesini daha yere indirdi.
Mir telaşa kapılmamaya çalışarak dikkatle vuruyor, arkadaşlarını korumaya
çalışıyordu. Holant acı içinde yerde kıvranıyordu.
Har hâlâ
kolunu kurtarmakla uğraşırken ablası
yardımına koştu. Dorma’ nın çabaları kurdu daha da öfkelendirdi. Hırçınlaşan
iri kurt sivri dişlerini iyice derine sapladı ve Har’ ın kolunu kopardı. Çocuğun
çığlığı ormanda yankılandı. Kendini kaybeden Dorma öfkeyle kılıcını kurdun
boğazına sapladı. Kurt hırıltılar çıkararak can verdi. Dorma kendini
toparlamaya çalışarak kardeşini oradan uzaklaştırdı. Har’ ın yüzündeki ifade
yaşadığı dehşetin büyüklüğünü gösteriyordu.
“Dayan,
kurtulacaksın,” dedi Dorma. Sakin bir alana geçtiklerinde kadın hemen kanı
durdurmak için müdahale etti. Kardeşinin acısı karşısında gözyaşlarına hakim
olamıyordu. Har dişlerini sıkıyor derin derin nefes alıyordu. Kolundan akan kan
her tarafına bulaşmıştı. Gözü kararıyordu.
Markos dikkatle
nişan alıp arbeleti ile bir kurdu yaraladı. O anda arkasında hırlama sesi
işitti. Daha arbeletini kullanmaya fırsat kalmadan bir kurt üstüne atladı.
Markos kuvvetli bir tekme savurup kurdun sendelemesine neden oldu. Ani bir kararla
arbeletin ucunu kurdun gözüne sapladı. Kurt öfke ve acı içinde hırlayıp
rastgele saldırmaya başladı. Mir fırlattığı iğne ile onu da etkisiz hale getirdi.
Kazzam
çevik bir hareketle beyaz bir kurdun sırtına atladı. Güçlü kollarıyla boynuna
yapıştı ve kurdun tüm saldırgan hareketlerine rağmen ona tutunmayı başardı. Kurt
yavaşladığı bir anda kaslı kollarıyla boğazını sıktı. Hareketsiz kalan hayvan
yere yığıldı.
Beyaz
kurtlardan biri Dorma’ nın arkasından fırladı ve bir pençe atıp onu savurdu. Yoğun
kan kokusu kurdu çekmişti.
“Hayır!”
Dorma olacakları anlamıştı. Telaşla ayağa fırladı fakat Kazzam ondan önce
davrandı. Kurt çocuğun üstüne atlarken onu arka ayağından yakaladı. Dengesini
kaybetmemek için ayağını sertçe yere basıp hızla geriye döndü ve kurdu ağaca
fırlattı. Çarpmanın şiddeti ile hayvan yere yığıldı. Dorma bir anda soğuk
terler dökmüştü. Rahatlayarak tuttuğu nefesini bıraktı.
Yusan hırçın
bir kurdu birkaç okla vurarak ancak durdurabildi. Gece karanlığında ve karmaşa
içinde ok kullanmak pek kolay değildi. Kurtlara iyice yaklaşması gerektiği
anlar oldu. Yaralanan dostlarına yardım edemese de onlar için çok endişeliydi. Olabildiğince
hızlı şekilde dövüşü sonlandırmak istiyordu. Üstüne sıçrayan bir kurdu
karnından vurdu.
Holant
Mir' in de desteği ile oradan uzaklaşmayı başardı. Yaraları yüzünden
dövüşebilecek durumda değildi. Bu kadar hazırlıksız yakalandığına inanamıyordu.
Kıyafeti parçalanmış, yaraları sızlıyordu. Buz gibi soğuk da işini
kolaylaştırmıyordu. Sırtını ağaca dayamış dövüşün bitmesini beklerken
titremesine engel olamıyordu.
Kurtlar
bir bir etkisiz hale getirildi. Sonunda ormandaki tüm sesler sustuğunda Kazzam
bir süre kendine gelmeye çalıştı. Sadece bacağından ve karnından hafif yara
almıştı. Yusan da birkaç sıyrıkla kurtulmuştu. Markos bileğinden ve bacağından
ısırılmıştı. Mir hep uzaktan saldırdığı için hiç yara almamıştı. Har ise
oldukça kötü görünüyordu. Yusan içi sızlayarak ona baktı. Bir çocuğun
kaldıramayacağı bir durum olduğunu düşünüyordu.
“Bizi
zamanında uyardı,” dedi Kazzam Dorma’ nın yanına gelerek.
Dorma
acı içinde inleyen kardeşinin başından ayrılmıyordu. “İyi olacaksın. Söz
veriyorum.”
“Kenara
çekilir misiniz? Ben bir bakayım,” dedi Yusan herkesi Har’ ın başından
uzaklaştırarak. “Önce at arabalarından birine taşıyalım onu. Burada donacak
yoksa.”
Kazzam ve Mir dikkatlice Har’ ı at arabasına
taşıdı. “Kanamasını durdurmak kolay olmayacak, ağrı kesici iğne yapacağım şimdilik.
Ancak kan takviyesi lazım, acilen bir sağlık kuruluşuna gitmeliyiz” dedi Yusan.
Umutsuzluk içinde çocuğun koluna baktı.
“Har biraz daha dayan. Ağrın birazdan dinecek, uykuya dalacaksın.”
Markos
da Holant’ ın koluna girip onu taşıdı. Yarasını iyice temizleyip göğsünü sargı
beziyle sardı. “Dikiş gerekebilir, yaralar biraz derin görünüyor. Yusan, Har
ile ilgilendikten sonra bir baksın.”
“Daha
iyiyim, teşekkürler,” dedi Holant. Markos kalın bir battaniyeyi Holant' ın
üstüne örttü. Sonra kendi yaralarını da sardı. Bacağı sızlıyordu, bir süre üstüne
basmakta zorlanacaktı.
Kazzam
gergin bekleyişin ardından herkesi uyardı. “Bunu söylemenin sırası değil fakat
buradan hemen uzaklaşmalıyız. İğne ile bayıltılan kurtlar her an uyanabilir. Ya
da başka birileri saldırıya geçebilir.”
“Haklısın,
zaten Har’ ı bir sağlık merkezine götürmeliyiz. Hemen yola koyulalım,” dedi
Yusan. Kazzam ve Mir atları sürmeye başladı. Bu sürede Yusan Holant' ın durumunu
da kontrol etti, gerekli tedaviyi yaptı.
Holant
kurtların nasıl olup da aniden saldırıya geçtiğini merak ediyordu. Sanki birisi
onları kışkırtmıştı. Gerçekten hazırlıksız yakalanmışlardı ve pek çok kurdu
öldürmek zorunda kalmışlardı. Lider Zorkan’ ın buna aşırı tepki göstereceği bir
gerçekti.
“Of,
her şeyi yüzümüze, gözümüze bulaştırdık,” diye söylendi Holant. Doğrulmaya çalıştı
ama yüzü acıyla kasıldı. Yusan onu engelledi. “Sakin ol artık. Böyle bir anda elimizden
başka şey gelmezdi. Bir süre dinlemelisin.” Holant ilacın etkisi ile mayıştı, kısa
süre sonra uykuya yenik düştü.
Gecenin
karanlığında ilerlemek zordu. Dolunayın ışığı biraz olsun işlerini
kolaylaştırıyordu. En yakın şehre varıp Har' ı bir sağlık ekibine emanet
ettiler. Doktorun sorularını daha soğukkanlı olan Yusan cevapladı. Zaten dikkat
çekmemek için Dorma ve Yusan haricinde diğerleri gelmemişti.
“Biz
Kanyul' a gidiyorduk. Bir aile meselesi yüzünden acelemiz vardı ve gece yola
çıktığımız sırada aniden bir kurt saldırdı bize,” dedi Yusan.
Doktor
düşünceli halde ona baktı. “Anlıyorum. Normalde kurtların bu şekilde saldırması
alışık bir şey değil ama çok aç kalmış olmalı. Elimizden geleni yapacağız, o
iyi olacaktır merak etmeyin.”
“Teşekkür
ederim.”
Ertesi gün
Har toparlanınca hemen oradan ayrıldılar. Herkesi Kanyullu olduklarına ve kısa süre
önce Dazzap' a geldiklerine ikna etmişlerdi. Fakat gerçeklerin er geç ortaya
çıkacağından korktukları için oyalanmadan yola düştüler.
“Onu
buraya getirmemeliydim. O yeterli yaşa gelmemişti daha,” diye söylendi Dorma
kendi kendine.
“Yapma
bunu. Böyle olacağını nereden bilebilirdin ki?” dedi Yusan.
“Her
görevde bir risk vardır. Bu yüzden gerektiği gibi davranmalıydım.”
“Risk
herkes için var. O bir savaşçı olmak istiyordu. Her şeyi göze alabilen bir
insan gerçekten iyi savaşçı olabilir. Bu yüzden kendini kahretmeyi bırak.”
“Başımız
asıl şimdi dertte görünüyor,” dedi Kazzam sessizce. Yusan meraklı ve endişeli
gözlerle ona bakınca adam devam etti. “Kurtların burada bize saldırması
beklemediğimiz bir şeydi. Onlarla savaşmak zorunda kaldık. Bu olay kısa sürede
Lider Zorkan’ ın kulağına gidecektir. Peki, bunun sonucunda ne olur?”
“Lider
Zorkan eğer bizi öğrenirse Butah’ ı suçlayacaktır,” dedi suratı asılan Markos.
“Yani
başımız ciddi ciddi dertte,” dedi Mir.
“O
halde ne yapmalıyız?” diye araya girdi Holant. Zaten canından bezmiş haldeydi.
Bir de Lider Zorkan’ ın dikkatini üzerlerine çekmek en son isteyeceği şeydi.
“Şu
durumda göreve devam etmemiz imkânsız görünüyor. Ne için geldiğimizi tahmin
edip Saklı Mekana vardığımızda bizi yakalayacaklardır. Ben derim ki geri
dönelim ve başarısız olduğumuzu açıklayalım,” dedi Kazzam. Her ne kadar başarısızlığı
kabul etmek istemiyorsa da risk alamazdı. Lider Zorkan’ ın -kurtları ölmüşken özellikle de- sağduyulu
davranamayacağını biliyordu. Yusan itiraz eder gibi oldu ama sonra diğerlerine
saygı duymak zorunda kaldı. İçinde her şeyin kötüye gideceğine dair bir his
vardı. Bu yüzden geri dönmeyi kabul etti. Ayrıca Har bu haldeyken göreve devam
etmeleri de güç olacaktı.
Har kolunun halini kabullenmekte zorlanıyordu. Vücudundan bir
parçasının yok olmasının yanı sıra artık yetenekli bir savaşçı olamayacaktı.
Hayal kırıklığı içinde sessizliğe gömülmüştü. Dorma her ne kadar onu teselli
etmeye çalışsa da düşüncelerine söz geçiremiyordu. Gururu yüzünden diğerlerinin
yanında kendini tutsa da uykuya çekildiği vakitler gözünden yaş eksik olmuyordu.
Akşam olmak üzereydi. Gökyüzündeki beyaz bulutlar o kadar yoğundu ki
sanki ellerini uzatsalar dokunabileceklerdi. Hava biraz olsun yumuşamaya başlamıştı.
“Bu şekilde dönmemiz kötü oldu,” dedi Markos yanında atı süren
Kazzam’ a.
“Başaramamak onur kırıcı olsa da bunu umursamamaya çalış. Bazen yenilgiyi
kabullenmek en doğru seçim olabilir. Hedefler saplantı haline gelirse asıl bundan
korkmamız lazım,” dedi Kazzam.
“Haklısın belki de.”
“Görevler basit birer güç gösterisi değildir. Şimdiye kadar çok
insan hayatını kaybetmiştir bu uğurda. Bu yüzden her zaman en mantıklı yolu seçmek
gerekir.” Söyleyecek bir şey bulamayan Markos
susmayı tercih etti. Başını çevirip yola odaklandı.
Hava karadığında bir şehrin yakınından geçiyorlardı. Biraz aşağıda
kalan şehirden yükselen ışık manzarası görülmeye değerdi. Karla kaplı dağın
eteğine kurulmuş şehir çok sayıda evi barındırıyordu. Evlerden yayılan gaz
lambaları ve mumların oluşturduğu loş ışık ve sokaklara yerleştirilen fenerler
göz alıcı görünüyordu. Ülke sınırını geçmelerine az kalmıştı. Belli etmese de herkes
kurtlarla tekrar karşılaşma ihtimalinden
korkuyordu ve şimdi biraz olsun rahatlamışlardı.
*****
Aradan günler geçti. Lider Zorkan konuğunu karşılamak için sarayın avlusuna çıkmıştı.
Dışarıdan bakınca saray kale gibi sağlam görünüyor, her tarafı çok iyi
korunuyordu. Dışarısı karla kaplı olmasına rağmen avlu tamamen kardan
arındırılmıştı.
Lider Zorkan yanında yardımcıları ile bekliyordu. Kısa bir süre
sonra konuğun geldiğini belirten top sesi duyuldu. Sarayın kapısı ardına kadar
açıldı. Lider Canas yardımcılarının eşliğinde, kendinden emin adımlarla ve
yüzünde dostça bir gülümseme ile içeriye girdi. Lider Zorkan ilk defa gördüğü
genç adamı baştan aşağıya süzdü. Babası gibi cesur fakat aynı zamanda sakin bir
karaktere sahip gibi görünüyordu.
Canas hafifçe başını eğdi. “Lider Zorkan size Butah’ ın selamını
getirdim. Görüşme talebimi geri çevirmediğiniz için minnettarım.”
“Butah’ ın selamını memnuniyetle kabul ediyorum. Ziyaretinizle bizi
onurlandırdınız Lider Canas.”
Hep birlikte saraya doğru ilerlediler. Avluda dolanan kurtların
soğuk bakışları bir an Canas’ ın gerilmesine sebep oldu. Zorkan gülümsedi. “Dostlarımıza
karşı daima zararsızdırlar. Çekinmeyin lütfen.”
“Anlıyorum,” dedi Canas gülümseyerek.
Her zamanki gibi önce yemek masasına geçildi. Masa olabilecek en
iyi şekilde donatılmıştı. İki lider yemek boyunca Butah ve Dazzap hakkında bir
süre sohbet etti. Yemekten sonra özel olarak görüşebilecekleri konuk odasına
geçtiler. Söze ilk giren Zorkan oldu.
“Lider Canova' nın ölümü hepimizi yasa boğdu. Böyle bir sonu hiç
hak etmemişti.”
“Babam için hepimiz üzgünüz. O kadar ani oldu ki hâlâ bunu atlatamadım.
Siz de tahmin ediyorsunuzdur ki bir süredir babamın ölümünü araştırıyorum.
Ancak şu ana kadar elime somut bir delil geçmedi. Ortada ne döndüğünü gerçekten
öğrenmek istiyorum. Sizin babamla aranız her zaman iyiydi. Bu yüzden bu konuda bana
yardımcı olabileceğinizi düşündüm.”
“Anlıyorum. Lider Canova için elimden gelen her şeyi yaparım. Ben
de Melmor’ a adamlarımı yollayıp işin aslını öğrenmeye çalıştım ama bir sonuç
alamadım.”
Bir an Lider Canas’ ın gözleri ona takılıp kaldı. Yüzünde şaşkınlık
ifadesinin belirmesine engel olamadı. Lider Zorkan’ ın bu kadar çabalamasını
beklemiyordu.
“Neden bu kadar şaşırdınız?”
“Sizi takdir ediyorum Lider Zorkan. Çabalarınız beni gerçekten şaşırttı.
Babamın ölümü bir karmaşaya sebep olmuşken siz ona olan bağlılığınızı yeterince
kanıtladınız.”
“Ama tüm çabalarım sonuçsuz çıktı. Düşmandan geriye hiç bir iz bulamadık.”
“Kendinizi suçlamayın. Elbette bir çıkar yol bulacağız. Yardımınız
olmadan sanırım bu işin altından kalkamayacağım.”
“Peki, şüphelendiğiniz birileri var mı?”
Canas bir süre sessiz kalarak düşündü. “Aslında şüphelendiğim bazı kişiler
var ama liderlerin hiçbiri de bundan sorumlu olamayabilir. Takdir edersiniz ki geniş
çaplı bazı önlemler almaya çalıştım.”
“Anlıyorum. Size destek olmak
için elimden geleni yapacağım.”
Günün ilerleyen saatlerinde Lider Canas saraydan ayrıldı ve dönüş yolculuğuna
geçti. Zorkan ile yaptığı konuşmanın oldukça verimli geçtiğini düşünüyordu.
Yüzünde bir gülümseme ile yola odaklandı.
Kanal 7'deki diziden izlemiştim onu ben de.
YanıtlaSilBen 10. bölümde kalmıştım. Oradan devam edeyim. :)
YanıtlaSilBayağı ilerlemişim ben. İlgin için teşekkür ederim. :)
SilKurtların saldırısını o kadar güzel anlatmışsınız ki, içinde gibi hissettim kendimi o anların:-) Kaleminize sağlık 🙏 ☺️
YanıtlaSilDeğerli yorumunuz için teşekkür ederim. :) Olayın içinde gibi hissetmenize sevindim. Gerçekçi olması için uğraştım. 😊
Siloooo aksiyonlu bölüm :) kurtlar, ayılar, geyikler, kargalar, baykuşlar, gizemli heyvanlar bunlar ve fantastik metinlerde hep oluyor :) neyse kurtlardan da kurtulduk, haydi hard blood (zorkan) :) bul şu haini, görsün canas :) serenay benay nerde özledim :)
YanıtlaSilGizemli hayvanları seviyorum ben de. :)) Hard Blood iyiymiş, güldüm. 😃 Haini bulacak mı bakalım? Serenaylar 19.bölümde gelecek, biraz daha sabretmelisin. :))
SilZorkan'ın fedaileri olan kurtlar ekibi perişan etti. Har kolundan oldu. Ne kadar çok kurt varmış. Bence de en iyi yol geri dönmekte, zayiatları çok fazla oldu.
YanıtlaSilBayağı kurt var ülkede. Halkın içinde yaşayan da çok. :) O zaiyattan sonra dönmeleri en mantıklı şeydi.
SilKurt saldırısını başarılı ve gerçekçi bulmana sevindim. Elimden geldiği kadar kafamdakini yazıya dökmeye çalıştım. Böyle bir dövüşte beklenmedik şeyler de yaşanacak tabii. :) Değerli yorumun için çok teşekkür ederim. 😊
YanıtlaSil