26 Haziran 2021 Cumartesi

Savaş Çığırtkanı- 21.Bölüm (Roman)

 



BÖLÜM 21

 

 

Sesin Muhafızı-Melmor

 

Tüm olanları geride bırakan grup akşama kadar yolculuğa devam etti. Ormanlık bir alana vardıklarında durdular. Güneş, bulutları pembe ve turuncu arası bir renge boyamış, dağların ardında kayboluyordu. Akşamın hoş esintisi iç ferahlatıcıydı. Leylekler yuvalarına kurulmuş etrafı izliyordu.

Yenira, Ceddil hakkındaki gerçekleri henüz diğerlerine anlatamamıştı. Dahası Ceddil’ in söyleyeceklerine ne tepki vereceğini bilmiyordu. Tiran’ ın içine kapanmış olması da canını sıkan bir diğer konuydu. Onunla konuşup kendini toparlamasına yardımcı olmalıydı. Sıkıntı içinde kendini çimenlere bıraktı.

“Sende bir haller var,” dedi ağaca yaslanmış halde oturan Boratak.

“Son olaylar işte. Hepimizin canı fena sıkkın.”

“Başka bir şey yok yani?”

“Hayır!” Boş bulunup yüksek sesle söylediği için kendine kızdı Yenira. Boratak daha fazla şüphelense de susmayı tercih etti. Vakti geldiğinde Yenira’ nın gerekli açıklamayı yapacağını düşünüyordu.

O sırada Ceddil ağaçların altında dolanıp duruyordu. Kaç saattir oturmaktan bacakları ağrımıştı. Önemli bir şeyi unutmuş gibi hissetmekten kendini alamıyordu. Yürümek biraz olsun kafasını dağıtıyordu.

Berzab acıkmış, elma yiyordu. Bir yandan da evine dönüp rahat yatağında uyuyabilmenin, ev yemeklerinin hayalini kuruyordu. Ceddil’ i izlerken ağaçtan sarkan kocaman yılanı fark etti, hemen bağırdı. “Ceddil dur!” Yılan yavaşça süzülerek Ceddil’ in omzuna indi. Yenira dikkatle hançerini fırlatıp yılanı vurdu. Yılan yere düştüğünde bile Ceddil hareketsiz kalmayı sürdürdü. Gözleri şaşkınlıkla açılmış, elleri titriyordu.

Berzab yanına koştu. Onun dehşete kapılmış halini görünce yılan fobisi olduğunu düşündü. “İyi misin? Bir şeyin yok ya.” Berzab’ ın az önceki haykırışı Ceddil’ in hafızasını tetiklemişti. Önceki dövüşte Tiran’ ın nasıl bağırarak koştuğunu, kendisininse gözü dönmüş halde Yenira’ nın üstüne yürüdüğünü, onun korku dolu bakışlarını, her şeyi hatırlamıştı. İçindeki karanlık gücün varlığıyla sarsıldı. Zor da olsa kendini toparladı. “İyiyim, merak etme,” dedi Berzab’ a. Yavaşça yere otururken bakışları Yenira’ ya kaydı. O da endişeli halde Ceddil’ i izliyordu. Bir süre ikisi de konuşmadı.

Yorgun olan herkes ilerleyen saatlerde açık havanın da etkisi ile uyumaya başladı. Yenira’ yı bir türlü uyku tutmuyor, yattığı yerden yıldızları seyrediyordu. Cırcır böceklerinin sesinden başka bir şey işitilmiyordu. Ceddil’ in kalktığını ve sessizce oradan uzaklaştığını gören Yenira peşine düştü.

Bir süre amaçsızca ilerledi Ceddil. Sanki bir boşluğa düşmüştü, ne yapacağını bilmez haldeydi. Olanları hazmedemiyor, dönüştüğü şeyden ölesiye korkuyordu. Hançerini çıkarıp iki eliyle kavradı ve keskin ucunu boğazına dayadı. Elleri titriyordu.

Onu izleyen Yenira telaş içinde bağırdı. “Dur, yapma!”

Ceddil kımıldamadan bekledi. Sesi sertti. “Yaklaşma!”

“Yanlış yapıyorsun. Bırak onu.”

“Neden bana anlatmadın?”

“Neyi?”

“O gün orada yaptıklarımı.” Yenira sessiz kalınca devam etti. “Artık her şeyi hatırlıyorum. Nasıl canavarlaştığımı ve insanları katlettiğimi...”

“O gün ne oldu bilmiyorum ama sen kendinde değildin. Senin suçun değildi. Hadi, bırak o elindekini.”

Ceddil' in içindeki sıkıntı giderek büyüdü. Olaylar gözünde canlanınca kalbi suçluluk duygusuyla sıkıştı. “Ya yine kendimi kaybedersem, buna dayanamam. Git buradan. Anlamıyor musun, ben seni de öldürecektim!” Olduğu yere çöktü, gözünden akan yaşları engelleyemiyordu.

Yenira yanına koştu, elindeki hançeri alıp uzağa fırlattı.  Elini Ceddil’ in omzuna attı. “Daha önce bunun üstesinden geldin değil mi? Bundan sonra da gelebilirsin. Yılmamalısın. Bir şekilde bir çaresini bulacağız.”

“Nasıl?”

“Bir yolu olmalı. O an seni geri döndüren neyse ona odaklanmalıyız.”

Ceddil sessizliğe bürününce Yenira da öylece yanında bekledi. Bir süre sonra birlikte diğerlerinin yanına döndüler. “Hadi uyu. Ben nöbet tutacağım,” dedi Yenira. Ses çıkarmadan yerine geçti Ceddil. Bir süre sonra nefes alışverişi yavaşladı, uyuyakaldı. Dizlerini karnına çekmişti. Onu izleyen Yenira gülümsedi. Uyurken ne kadar da masum ve savunmasız görünüyordu. Yanlış bir hareket yapmaması için artık gözü hep üzerinde olacaktı.

Gün ışıkları ile herkes kalktı. Diğerlerinden farklı olarak buradaki Saklı Mekan bir şehrin ortasındaydı. Yenira oraya gizlice girmenin zor olacağını düşünüyordu. “Hedefe varana kadar bir şehirden daha geçmemiz gerekecek. Çok vaktimizi almayacak gibi ama Saklı Mekana sızarken dikkatli olmalıyız,” dedi Yenira. Haritayı incelerken diğerlerine açıklama yapıyordu. “Ayrıca ne olursa olsun bir dövüşten kaçınmalıyız. Tamamen iyileşmediğiniz için kendinizi zorlamanızı istemiyorum.”

Ceddil bakışlarını kaçırınca Boratak gözlerini kıstı. “Bilmediğimiz bir şey mi var? Ceddil dünden beri çok farklı davranıyorsun. Aynı şekilde sen de Yenira,” dedi. Berzab da meraklanmıştı. Tiran konunun ne olduğunu tahmin edebiliyordu. Yine de araya girmek istemedi.

Ceddil derin bir nefes aldı, yere bakıyordu. “Anlat onlara. Bilmeye hakları var,” dedi. Yenira bir süre tereddüt ettikten sonra her şeyi anlattı. Sadece Ceddil’ in bir gece önceki intihar girişiminden bahsetmedi. “Şimdilik görev tamamlanıp dönene kadar Ceddil’ i kışkırtacak her şeyden kaçınmalıyız. Öyle görünüyor ki yaşadığı öfke ve yıkım anında böyle bir tepki veriyor.”

Boratak bunu hiç beklemiyordu, çok şaşırdı. Berzab huzursuz oldu. Olaya şahit olmadığı için kendini şanslı hissediyordu. Sonuç olarak durumu kabullenmeye ve Yenira’ nın sözlerini dikkate almaya karar verdiler.

“Bu, ilk kez mi oluyor Ceddil?” dedi Berzab.

“Evet.”

“Anlıyorum,” dedi Berzab düşünceli halde. Daha önce çok sayıda dövüşe katılmış birinin neden bu son dövüşte böyle yıkıcı bir güce sahip olduğunu anlayamıyordu aslında.

“Hadi toparlanın artık. Vakit kaybetmeyelim,” dedi Yenira. İki saat sonra vardıkları şehirde karınlarını doyurdular, biraz dinlendiler. Akşam üstü Saklı Mekanın bulunduğu şehre vardılar. Artık daha dikkatli davranıyorlardı. Şehir kalabalıktı ve hızlı ilerlemek dikkat çekebilirdi. At arabasını uygun bir yere bırakıp iki gruba ayrılıp yürümeye başladılar. Yenira hedefin olduğu noktada yüksek duvarlı tarihi bir müze görünce şaşırıp kaldı. “Saklı Mekanın bir müze olacağı aklıma gelmezdi.”

Berzab çoktan karamsarlığa kapılmıştı. “Bu kadar ziyaretçi varken işimizi nasıl halledeceğiz?”

Yenira onu yanıtladı. “Harekete geçmek için gece olmasını bekleyelim. Ama şimdi normal ziyaretçi gibi içeriye girip inceleme yapabiliriz.”

İçerisi taş heykellerle doluydu. Ülkenin sembolü olan şahinler, silahlı savaşçılar, ağaçlar, minyatür gök cisimleri müzeyi süslüyordu. Boratak heykelleri yakından inceledi. Heykellerin altında büyükçe kaideler, duvarlarda büyüklü küçüklü tablolar vardı.

Yeteri kadar oyalandıktan sonra çıkışa yöneldiler. Müzeden ayrılırken Yenira başını hafifçe yukarı kaldırdığında müzenin karşısındaki kalenin duvarında oturan birini fark etti. Baştan aşağıya siyah giyinmiş kişinin gözleri müzedeydi. Bir bacağını aşağıya sarkıtmış, büktüğü diğer bacağına kolunu dayamış hareketsizdi. Rüzgârda dalganan siyah saçları olmazsa heykel sanılabilirdi. “Parşömenleri nereye saklamış olabilirler acaba?” dedi Yenira. O anda kaledeki adam başını onlara doğru çevirdi. Sanki Yenira' nın kendisini izlediğini anlamıştı.

“Şimdilik gidelim, göz önünde durmayalım,” dedi Yenira. Bakışlarını garip adamdan çekti. Az önceki yakalanmış olma hissi onu germişti. Sakin bir yere geçtiklerinde Yenira müzenin izleniyor olabileceğini, çok gizli hareket etmeleri gerektiğini söyledi.

“Planımız ne peki? İçeriye nasıl gireceğiz?” dedi Boratak.

“Önce varsa dışarıdaki gözcüleri tespit etmeliyiz. Onları etkisiz hale getirmeden içeri giremeyiz. Sonra pencerelerden birinden içeri sızmayı deneriz. Kapılarda belki dışarıdan zorlamaya karşı mekanik bir sistem olabilir. İçeri girdiğimizde de hepimiz dağılıp gizli belgeleri ararız.”

Gece yarısı olduğunda dolunay gökyüzünde parlıyordu. Havada tek bir bulut bile yoktu. Savaşçılar fark edilmemek için siyah kapüşonlu pelerinler giymişlerdi. Uzun süre etrafı gözlediler ancak müzenin çevresinde kimseye rastlamadılar. Plan doğrultusunda pencereye tırmanıp camı kırmadan çıkarmayı başardılar ve hızlıca içeri girdiler.

Tiran nefesini tutmuş, sessizce ilerliyordu. O, tabloların arkasını inceleyecek, duvarlarda gizli bir bölme olup olmadığına bakacaktı. Karanlıkta neredeyse hiçbir şey göremiyorken bu biraz zor olacaktı. Yenira ve Berzab heykellerin altına, kaidelere bakacaklardı. Kalanlar da diğer kısımları kontrol edecekti. Birbirlerine  ya da eserlere çarpmamak için çok dikkat ediyorlardı.

Yenira kafasındaki soruları atamıyordu bir türlü. Belgelere ulaşmaları bu kadar basit olamazdı. Güvenlik önlemi mutlaka olmalıydı. Sonra işine odaklanıp diğerlerine yardım etti. Her yeri aramışlar bir şey bulamamışlardı. Bakmadıkları tek bir şey kalmıştı. Yüzlerce kilo ağırlığındaki en büyük heykeli yerinden oynatmayı başardıklarında alt kısımda bir kapak gördüler. Yenira hemen kapağı kaldırdı. Altta bir bodrum katı vardı.

“İlk ben giriyorum. Biriniz yukarıda kalsın,” dedi Yenira.

Dışarıdan fark edilmeyeceği için aşağı inince meşaleyi yaktı. Berzab hariç hepsi aşağı indi. İçeride bir sandıktan başka hiçbir şey yoktu. Yerler kare şeklinde fayanslarla döşenmişti. Yenira tedirgin halde bir adım atmıştı ki bastığı fayans aşağı çöktü. Devamı da geldi, birkaç saniye içinde zemin tamamen yıkıldı, aşağı düştüler.

“İyi misiniz?” diye bağırdı Berzab.

Meşale sönmüş herkes zorlukla kalkmaya çalışıyordu. Yenira söylene söylene ayağa kalktı. Ortalık toz duman olmuştu. Herkes iyiydi, ciddi şekilde yaralanan yoktu.

“Berzab bir şey göremiyoruz, bir meşale yak,” dedi Boratak.

Yukarıdan ışık vurunca sandığı yıkıntıların içinden çıkardılar. Ne kadar uğraşsalar da kapak açılmıyordu. Yenira yukarıda gürültü işitince ve ışık sönünce hemen o tarafa döndü. Berzab’ ın yakalandığını anlamıştı.

Birkaç saray görevlisi Berzab’ ı etkisiz hale getirmeye çalışıyordu. Meşaleyi fark edip içeri girmişlerdi. Dışarıdaki diğer görevlileri yerlerinde bulamayınca müzeye birilerinin girdiğini anlamışlardı. Berzab kılıcına sarılmıştı ki içeri gizlice giren biri görevlileri etkisiz hale getirdi.

“Berzab! Ses ver.” Aşağıdan Ceddil bağırdı.

Üst kattan Berzab yerine başkası başını uzattı. Yenira onun kalede gördüğü adam olduğunu hemen fark etti. Berzab’ a zarar verdiğini sanıp öfkelendi. “Berzab iyi, merak etmeyin. Şimdi sizi çıkaracağız.”

Siyahlı adam ve Berzab halat uzatıp herkesi yukarı çekti. Herkes sandığın etrafına toplandığında gizemli adam bir anahtar çıkararak gülümsedi. “Anahtarı daha önce ele geçirmiştim. Beni sandığı arama zahmetinden kurtardınız.” Herkesin gerildiğini görünce sözlerini sürdürdü. “Hemen ciddileşmeyin. Niyetim sadece belgeleri görmek, doğrulamak istediğim bir şey var. Ama önce buradan uzaklaşalım.”

Sandığı dışarı çıkarıp gözlerden uzak bir alana geçtiler.

“Sen kimsin? Bize niye yardım ettin,” dedi Yenira.

“Ben Azaka. Uzun süredir belgeleri ele geçirmeye çalışıyordum. Bugün müzenin önünde sizi işitince...”

Yenira şaşkınlıkla lafını böldü. “Kalenin üstünden bizi mi işittin yani?”

Azaka gülümsedi. “Bu benim için basit bir detay. Aslında görevlileri dinliyordum o sırada. Yanlışlıkla radarıma sizin sözleriniz takıldı. Yoksa herkesi gizlice dinleyen bir pislik olduğumu falan düşünmeyin.”

“Çok ilginç,” diye düşündü Yenira.

“Sonra etraftaki tüm gözcüleri etkisiz hale getirip bir yere kapattım ve sizi beklemeye başladım. Tek başıma oradaki sandığı bulup çıkarmam zor olacaktı.”

“O belgeler bize lazım,” dedi Yenira.

“Tamam. Ben belgeleri gördükten sonra onları alabilirsiniz.”

Ceddil inanmıyor gibi şüphe içinde bakıyordu adama. “Nereden bilelim Lider Saraç için çalışmadığını.”

“Sakin ol. Öyle olsa size niye yardım edeyim.” Anahtarla sandığın kapağını açtı.  Parşömenleri görünce rahatladılar, hemen okumaya başladılar. Hiçbir yasal olmayan durum, anlaşma yoktu metinlerde. Ticari ortaklık anlaşmaları, feshedilen bazı anlaşmalar, gelecek yıllara dair planlar, mali belgeler...

“Burada suç teşkil edecek herhangi bir şey yok,” dedi Azaka.

Yenira onu onayladı. “Evet, her şey normal görünüyor.”

“Daha önce pek çok ülkede yaşadım. Buraya yeni geldim sayılır. Lider Canova hakkındaki dedikodular beni rahatsız edince doğrusunu öğrenmeye karar verdim. Böylece Lider Saraç için çalışacak bir savaşçı olabilirim.”

“Peki, lider için çalışmayı planlıyorsan neden bize belgeleri vermeyi kabul ettin?”

“İtiraf etmem gerekirse lider çıkarcı biri olsaydı yaptıklarının açığa çıkmasını isterdim. Şu an ortada yanlış bir şey olmadığına göre belgeleri almanızın bir önemi yine yok.”

“Sormayacak mısın kim olduğumuzu?” dedi Berzab.

“Butahlısınız biliyorum. Lider Canas sizi görevlendirmiş.”

“Onu da mı işittin?” dedi Yenira hayret içinde.

Azaka ayağa kalktı. “Ben Sesin Muhafızıyım. En küçük sesleri işiteceğim gibi herhangi bir sesi istediğim kişinin duymasını da sağlayabilirim. Mesela bir aslan sesi.” Yenira ve Ceddil güçlü bir aslan kükremesi işitince irkildi. Azaka “Kimler duydu bunu?” dediğinde sadece iki kişi elini kaldırdı. Sesi işitmeyenler ise ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.

Yenira birden heyecanlandı. “Dur bir saniye. Ben bu gücün kaynağını bilmek istiyorum.”

Azaka kısaca özet geçtiğinde Yenira gülümsedi. “Ölüm Neferlerinden biraz daha bahseder misin bize?” Azaka gözlerini kıstı. “Dediğim gibi içimizdeki en tekinsiz, korkunç gruptur. Anlatılanlara göre yüzyıllardır onlardan biri aramızda görülmemiş. Sahip oldukları şiddetli gücün altında ezildiler denebilir. Kendilerini kontrol edememeleri sonlarını getirdi.”

Yenira hemen araya girdi. “Ama bence kendilerini kontrol edebilmelerinin bir yolu vardır.”

“Bilmem, belki.”

Yenira kendini tutamadı. “O zaman bize yardım et.”

Azaka şaşkınlıkla ona döndü. “Bu da ne demek şimdi?”

“İçimizde bir Ölüm Neferi var demek istiyor,” dedi Boratak. Azaka inanamayan gözlerle ona baktı. Gergin hissediyordu. “Bu, nasıl olur?”

Yenira, Ceddil’ i gösterdi. “O, seslere karşı duyarlı gibi görünüyor. O anlarda eğer kendini kontrol etmesine yardımcı olabilirsen bu durumun üstesinden gelebilir.”

Azaka, Yenira’ nın bahsettiği  o anlar ı düşünmek bile istemiyordu. “Böyle bir şeyin gerçekten ona yardımcı olabileceğine inanıyor musun?”

“Denemeden bilemeyiz.”

Azaka diğerlerinin gözlerindeki umut ışığını görünce canı sıkıldı. “Hadi ama yapmayın. Hem ne ara bu kadar güven duymaya başladınız bana? Ben gidiyorum.” Elindeki anahtarı Yenira’ ya fırlatıp arkasını döndü, yürümeye başladı.

Ceddil, Azaka’ nın arkasından bakarken düşüncelere daldı. Bir yabancının  kendi sorununu çözebileceğini düşünmüyordu zaten.

Yenira arkasından seslendi. “Bir kez daha düşün. Bunca yıl sonra bu gücün açığa çıkmasının iyi bir sebebi olmalı. Bahsettiğin efsanevi güçteki savaşçılar belki yeniden birleşmek zorunda kalacak. Sabahın ilk ışıkları ile buradan ayrılacağız, o vakte kadar düşün.”

Azaka bir yanıt vermedi. Düşünceli halde uzaklaşmaya devam etti.

10 yorum:

  1. hımmmm ilginç şeyler oluyo hep her bölümde, sesin muhafızı hımm iyimiş, duydukları neyse ki kötülüğe yol açmadı :) belgelerde kötü bişey de çıkmadı. yani bu ikinci grup oldu şimdi belgelere ulaşan, bu grup bi başarıya ulaşmadı şimdilik :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gruba başarısız denemez, sonuç olarak yardımla da olsa belgelere ulaştılar. Saraç' ın masum olduğunu anladılar en azından. :) Yorumun için teşekkürler Deep. :)

      Sil
    2. hımm yani bir hainlik bir kötülük bir ihanet bir intikam nedeni gibi bişiler bulmadılar diye öyle dedimdi, doğru :)

      Sil
  2. Benimde bir an gözlerim büyüdü ve Ceddil geldi aklıma:-) Bakalım sabahın ilk ışıklarında ne olacak:-) Kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ceddil' in yükü ağır. Bakalım Azaka yardım etmeyi kabul edecek mi? :) Yorumunuz için teşekkür ederim.

      Sil
  3. Oldukça ilginç bir bölüm olmuş bu. Gizem ve arkadaşlık keyifli detaylar. (Bu bölüme kadar geldim bakalım bundan sonra düzenli devam edebilecek miyim)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim, bölümü beğenmene sevindim. :) Bundan sonra az kaldı, biraz daha yayınlayıp ara vereceğim. Sonrasını daha yazmadım çünkü. İlgin için de teşekkür ederim. :)

      Sil
  4. Güzel bir bölüm. Bölümlere ayırmış olman da güzel. Azaka niye dönüp gitti ki. Şansını bir deneyebilir Ceddil'e yardım edebilirdi. Vardır bir kerameti:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumun için teşekkür ederim. :) Azaka kararsız kaldı, hem de çekiniyor. İleride kararını görürüz. :)

      Sil
  5. Çabuk güvendiler, sayıca da kalabalıklar zaten. :)) Dediğin gibi çaresiz de olunca her yolu deniyorlar. :)

    YanıtlaSil

Rüya Günlükleri 4 (Hikaye)

 Merhabalar, seriye biraz ara vermiştim, devam edeyim dedim. İyi okumalar dilerim. 😊 (Selin, öğrenci, 14 yaşında)   Ormanda yürüyorum, hava...