BÖLÜM 20
Labirent-Libmons
Bermalt’ ı geride bırakan grup Saklı Mekana doğru ilerliyordu. Dinlenmek
için bir yerde mola verdiler. Çimenlerin üstüne oturmuş görev hakkında konuşuyorlarken
bir çift göz uzaktan onları izliyordu. Ağaçların arasında gizlenen adam muzipçe
gülümsedi. Saklandığı yerden çıkıp hızla grubun arkasından geçti. Konuşmaya
dalmış olan savaşçılar işittikleri sesle irkildi. Benay telaşla ayağa kalktı. “İzleniyor
muyuz?”
“O da neydi öyle? Göremedim bile,” dedi Podal.
Bir süre gölün etrafında dolanıp bir ipucu bulmaya çalıştılar. Creyn
yerdeki ayak izlerini fark etmişti. “Bu ayak izleri bir insana ait.”
Gizlenen yabancı tekrar etrafta koşmaya başladı. İnsanları tedirgin
etmek hoşuna gidiyordu. O kadar hızlıydı ki diğerlerinin gözüne sadece bir
gölge gibi görünüyordu.
“Biri bizimle oyun oynamak istiyor. O halde varız,” dedi Podal
gülümseyerek.
“Ne dediğinin farkında mısın sen?” diye çıkıştı Elarin.
Podal Creyn’ in kulağına bir
şeyler fısıldadı. Creyn de onun dediklerini kabul etti. Kadınlar merakla ne yaptıklarını
izliyordu. Gizemli adam yine hızla koşarken karnına aldığı bir darbe sonucunda
geriye fırladı ve sırtüstü yere düştü. Creyn yerdeki ayak izlerinin
yaklaştığını fark edince onun geldiği yöne doğru aniden yumruğunu savurmuştu.
Adam daha doğrulmadan Podal onu omzundan yakaladı. “Söyle, sen kimsin?”
Adam otuzlu yaşlarında görünüyordu. Siyah saçları darmadağın
haldeydi. Üzerinde ince kıyafetler vardı. Yüzünü somurtmuş halde karnını
tutuyordu. “Bunu yapman mı gerekiyordu?” diye söylendi Creyn’ e. Ondan bu
tepkiyi beklemeyen Creyn şaşırdı. Daha öfkeli ve saldırgan birini bekliyordu.
“Bunu yaptığımız için bağışla bizi. Bizden ne istiyorsun onu söyle?”
dedi Podal yapmacık bir nezaketle.
“Sadece buradan gitmenizi istiyorum. Yabancıları burada sevmeyiz. Burada
ne işler çeviriyorsunuz?” dedi adam sakin bir ses tonuyla.
“Bu seni ilgilendirmez. Zaten burada fazla kalacak değiliz,” dedi Benay
Podal’ ın yanına gelerek.
“Varlığınız bizi rahatsız ediyor,” dedi adam sabırsızlıkla.
“Siz kimsiniz ki? Ve gerçekten o kadar hızlı mısın?” dedi Podal
sabırsızlanarak.
“O kadar hızlı falan değilim. Sadece algılarınızı bozuyorum.”
Kimsenin bir şey anlamadığını gören yabancı ayağa kalktı, üstünü
silkeleyip Podal’ dan uzaklaştı. “O halde size göstereyim.” Bir süre odaklanıp
başını göğe çevirdi. Onla birlikte herkes gökyüzüne baktığında tepelerine alev
topları yağdığını gördüler. Şaşkınlıkla herkes kaçışınca adam gülmeye başladı.
O sırada alev topları da yok oldu.
Podal öfkeyle adamın yakasına yapıştı. “Seni var ya...” Benay araya
girip Podal' ı durdurdu ve yabancıya döndü. “Başımıza buna benzer tuhaf olaylar
gelmişti. Sen miydin onları yapan da?”
“Hayır. Ben sizi ilk defa görüyorum. Fakat bu civarda başkaları da
var.”
“Bu çok garip. Bunu nasıl yapabiliyorsun? Çok iyi bir savunma
yönetimi olduğu kesin,” dedi Creyn şaşkınlıkla.
“Bizler genelde tuzak kurmak için bunu kullanırız. İşimize çok
yarayan bir özellik olsa da diğerleri kadar havalı değil.”
“Diğerleri?” dedi Benay.
“Boş verin gitsin. Şimdi onlardan bahsetmek istemiyorum,” dedi adam
elini sallayarak.
Benay ve Elarin adamın deli olduğunu düşünmeye başlamıştı. “Çok
garip biri,” diye fısıldadı Elarin.
“Bu seferlik gitmenize izin veriyorum,” dedi adam Benay’ a dönerek.
“Sanki izin istedik de,” diye söylendi Benay.
Adam lafını bitirdikten sonra ormanın içerisine doğru yürüyüp gözden
kayboldu. Kendini zor tutan Benay artık duyulmayacağını düşündüğü için
arkadaşlarına döndü. “Onu öylece bırakacak mıyız? Tehlikeli olduğunu görmüyor
musunuz?”
“Bir şey yapamayız bence. Başkalarının da olduğunu söyledi. Yabancı
bir ülkede bu bizim zararımıza olur. Kimseyi kızdırmamalıyız,” dedi Creyn.
“Neyse olan oldu hadi yola koyulalım artık,” dedi Podal.
Saklı Mekana varmak için önlerinde bir günlük yol kalmıştı. Hava kararmak
üzereydi. Geçtikleri yoldaki tuzağı fark etmediler. Aniden genişçe bir çukura düştüler. Önemli bir yara
alan yoktu ancak atın ayakları burkulmuştu ve kişneyip duruyordu. Creyn de düşerken
kafesi yakalamayı başarmıştı. Haberci kuş onlar için önemliydi. Başını at
arabasına çarpan Benay öfkeli görünüyordu. “Bu tuzağı buraya kuranı elime bir
geçirsem.”
“Onlardan biri olmalı. Zaten yabancılardan hoşlanmadıklarını
söylemişti,” dedi Podal.
“Peki, şimdi nasıl kurtulacağız buradan? Yakında düştüğümüzü fark
edeceklerdir.”
“Onlar gelmeden kaçmalıyız. Gerçekte niyetlerini bilmiyoruz. Belki de
başka birileri yaptı,” dedi Creyn.
Bir süre sakinleşip, nasıl çıkabileceklerini düşündüler. Üst üste
çıkıp kule yapmayı denediler ama bir türlü dengeyi sağlayamadılar. Sonra yukarıdan
bir ses geldi. “Merhabalar. Sizi tekrar görmek güzel.” Bermalt' ı gören herkes
şaşırmıştı.
“Sen ne arıyorsun burada?” dedi Benay.
“Üzgünüm, fakat son anda sizi izlemeye karar verdim. Boş boş
takılan bir at bulunca peşimize düştüm.”
“İyi o halde, bizi buradan çıkarmanın bir yolunu da bulursun
herhalde,” dedi Benay.
Bermalt gözden kayboldu. Bir
süre sonra uzun, sağlam bir dalı aşağıya uzattı. “Hadi tutunun.” Herkesi yukarı
çekti.
“Seni görünce sevineceğimi tahmin etmezdim Bermalt,” dedi Podal
onun sırtına vurarak.
“Hadi kimse gelmeden gidelim,” Benay.
“Ata ne olacak?” dedi Elarin.
“Maalesef onu çıkaramayız. Şu an yeterli ekipmanımız yok,” dedi
Benay.
Taşıyabilecekleri tüm eşyaları yanlarına alıp oradan uzaklaştılar. Yol
boyunca Bermalt yine sorularını sormaya devam etti.
“Hep bize soruyorsun, bir de sen anlatsana hayat hikâyeni,” dedi
Podal.
“Dinlemek ister misiniz bilmiyorum,” dedi Bermalt.
“Anlat anlat,” dedi Creyn gülümseyerek.
Bermalt sonunda ilgilerini çekebildiği için memnundu. Anlatmaya
başladı. “Ailem Melmorlu. Zengin bir aile olduğumuz için neredeyse bizi
tanımayan yoktu. Babam ticaretle uğraştığı için zamanla çok saygın biri haline
geldi. Öyle ki günün birinde ülkenin soylu ailelerinden biri babamla iş
ortaklığı yapabilmek için kızıyla evlenmemi istedi.”
“Hadi canım,” dedi şaşkınlık içinde gülümseyen Podal.
“Sen ne dedin peki?” dedi Creyn.
“Elbette böyle bir şeyi kabul edemezdim ama adam çok ısrarcıydı.
Teklifini kabul etmediğim için işi inada bindirdi. Gözümüzü korkutmak amacıyla atölyelerimizi
ateşe verdirdi. Her şey bir anda kül oldu. Kibirli insanlarla uğraşmak zor,”
dedi Bermalt sıkıcı bir konudan bahsediyormuş gibi.
“Yazık olmuş, üzüldüm,” dedi Creyn.
“O kadar ileri gitti yani?” dedi Podal.
“Dahası da var. Benim evlenmek istediğim başka biri vardı. Ben düğün
hazırlıkları ile uğraşırken gizlice onu kaçırdılar. Sonra elime bir mektup
geçti. Eğer kendi kızıyla evlenirsem benim
evleneceğim kişiyi serbest bırakacaklardı. Yoksa onu öldürmekle tehdit ediyorlardı.
Deliye dönmüştüm artık. Ne kadar arasam da ondan bir ize rastlamadım. Sonunda
pes ettim.”
“Yani o adamın kızıyla mı evlendin?” dedi Podal.
“Hayır, elbette. Bir plan yaptım. Ortadan kaybolacaktım ve öldüğümü
gösteren deliller bırakacaktım geride. Yaptım da zaten. Sonrasında evlenmek
istediğim kızın serbest bırakıldığını öğrendim. Ailem ne kadar üzgün görünse de
bir daha karşılarına çıkamadım. Bazen gizliden gizliye onları izliyordum. Sonra
kimsenin canını tehlikeye atmamak için bulunduğum diyarı terk ettim. Yalnız
başıma, kalabalık olmayan yerlerde yaşadım. İnsanlar sorduğunda ise gerçek
adımı gizledim.”
“Yani adın Bermalt değil mi?” dedi Podal.
“Bermalt tabi ki. Size gerçek adımı söylemiştim. O zamandan bu yana
beş yıl geçti. Günün birinde o adamın öldüğünü öğrendim. Artık özgürce dönebilirdim
ama cesaret edemedim. Yıllar sonra tanıdıklarımın karşısına çıkıp aslında ben
yaşıyorum demek zor geldi. O yüzden oyunu sürdürdüm.”
“Peki, bundan sonra yakınlarından biri ile karşılaşırsan ne olacak?
Geri dönmeyi düşünmüyor musun hiç?” dedi Podal.
“Hâlâ cesaretim yok,” dedi suratını asan Bermalt.
Bu konuşmanın sonunda Podal ve Creyn de gerçekleri anlattı Bermalt’
a. Bermalt pek de şaşırmış görünmedi. Zaten tek istediği savaşçılarla bir
maceraya atılmaktı. Nerede ve kimlerle bulunduğu umurunda değildi. Tabi bundan
sonra da sürekli Lider Canova ve Butah ile ilgili sorular sordu.
Yolları bir köye vardığında saatlerdir yürümekten yorgun
düşmüşlerdi. Neyse ki köyde kendilerine yardım edebilecek birilerini buldular.
Biraz yiyecek, içecek ve çok dayanıklı görünmese de bir at arabası aldılar. Şu
an seçim yapma lüksleri yoktu. Köyde daha fazla oyalanmayıp yola çıktılar.
Saklı Mekanın korunacağını bildikleri için bir süre gizlice etrafında
dolaştılar. Bir dağın eteğindeki, yüksek duvarlarla çevrili mekanı savaşçılar koruyordu.
Belli süre sonra savaşçılar yenileriyle yer değiştiriyordu. Benay değişim vakti
gelmeden içeriye sızmanın bir yolunu bulmaya çalışıyordu. Aklına bir fikir gelince
çantasını karıştırdı. “İşte burada. Bunu kullanarak onları bayıltabiliriz.”
“O ne ki?” dedi Bermalt merakla.
“Bayıltıcı sprey. Ancak birinin kılık değiştirip savaşçılara
yaklaşması lazım. Hepsini bir araya toplayıp yüzlerine sıkmak daha mantıklı
olacaktır.”
Elarin onun sözlerini tamamladı. “Yani onları kandıracak birine ihtiyacımız
var ve de her ihtimale karşı güçlü birine.”
“Aynen öyle,” dedi Benay. Herkes Podal' a bakınca o şaşkınlıkla
geri çekildi. “Hayatta olmaz. Unutun.”
“Hadi ama Podal, sendeki rahatlık kimsede yok. Aramızda en iyi rol yapacak
kişi sensin,” dedi Benay.
“Bu bir övgü müydü?” dedi Podal gözlerini devirerek.
Yarım saat sonra gerekli hazırlıklar tamamlanmıştı. Podal uzun kollu,
yere kadar uzanan mavi bir elbise giymiş, beyaz eldivenler takmıştı. Başında da
sarı, bukleli bir peruk vardı. Yanağına allık, dudağına pembe ruj sürmeyi de
unutmadılar. Benay sırıttı. “Harika görünüyorsun. Benden bile güzel oldun.” Diğerleri
kendilerini tutamayıp güldüler.
Podal iyiden iyiye sinirlenmeye başladı. “Gülmeyin be! Vazgeçerim
bak.”
“Tamam, tamam. Arkadaşlar ciddi olalım,” dedi Benay.
Podal peruğunu düzeltmekle uğraşıyordu. “Yanında böyle şeyler
taşıdığına inanamıyorum Elarin,” diye söylendi.
“Böyle gizli görevlerde kılık değiştirmek önemlidir,” dedi Elarin.
Podal yavaşça saklandığı yerden çıkarken Benay arkasından seslendi.
“Merak etme. Bir aksilik çıkarsa hemen müdahale edeceğiz.”
Olabildiğince sesini incelten Podal açık alana doğru yürüdü. “Yardım
edin.” Kan görünümü vermesi için kıyafetini kırmızı bir sıvıya bulamıştı. Düşecek
gibi yürüyor, endişeli bakışlarla yardım istiyordu.
Mekanı koruyan savaşçılardan ikisi yanına koştu. “Ne oldu size
böyle? Saldırıya mı uğradınız?” dedi kumral olan. Podal tam yanıt verecekken
başı dönüyor gibi numara yaptı. Adamlar çok yakındayken daha fazla sesini işitmelerini
istemiyordu. Kendini öylece bırakınca adamlar onu tutup yavaşça yere yatırdılar.
Benaylar olanları uzaktan izliyordu. Creyn nefesini tutmuş
bekliyordu. Herkes gergindi.
Kumral adam diğerlerine seslendi. “Hey, bakın buraya. Kadın yaralı,
ne yapacağız?”
Durumu uzaktan izleyenler de ellerinde silahlarla yaklaştılar.
Şüpheyle Podal’ a bakanlar da vardı. “Böyle bir yerde ne işi varmış ki?” dedi esmer
adam.
“Ne bileyim. Şimdi sırası mı? Hem o arbaletini yaralı bir kadına doğrultmaktan
utanmalısın.”
“Ya sabır. Ne bileyim numara yapmadığını.”
Kumral adam endişe içinde Podal’ a bakıyordu. Karnından yaralandığını
düşünüp gömleğini çıkarıp Podal’ ın karnına bastırdı. Tekrar diğerlerine döndü.
“Aranızda tıbbi müdahaleden anlayan yok mu?” Podal gerilmiş, terlemeye
başlamıştı. Ne zaman harekete geçmesi gerektiğini düşünüyordu. Acı çekiyor gibi
yüzünü kasmaya başladı. Yavaşça gözlerini açtığında adamlar hâlâ tartışıyordu. Ağzında
gizlediği küçük pakete ısırınca kırmızı sıvı dudağının kenarından aktı. Kumral
adam telaşlandı. “Durumu çok ciddi. Görmüyor musunuz?”
Herkes meraklanmış, gerçekten onun öleceğini düşünmeye başlamıştı.
Silahlarını yere indirdiler. “Çabuk onu hastaneye yetiştirin,” dedi az önceki
şüpheci adam.
Podal dikkatle eteğin cebindeki spreye uzandı. Diğer eliyle de yavaşça
kumral adamın elini tuttu. Adam şaşkın halde onun ne diyeceğini beklerken Podal
tuttuğu elden destek alarak ayağa fırladı. Etrafındaki herkese spreyi sıkarken adamlar
küfretmeye başlamıştı. Daha silahlarını doğrultamadan yığılıp kaldılar. Duvarların
dibinde bekleyen iki kişi elinde kılıçla koşmaya başladı. Podal kaçmaya çalışsa
da gözü karardı, yere kapaklandı. Telaşlanıp spreyi o kadar sıkmıştı ki
havadaki gazdan kendi de etkilenmişti. Creyn ve Benay ileri atılıp iki adamı
etkisiz hale getirdi. Sonra herkesi sıkıca bağladılar. Baygın haldeki Podal’ ı da
uygun bir yere taşıyıp sakladılar. Koşarak mekanın içine girince şaşırıp
kaldılar. İç kısımda, çember şeklinde başka yüksek duvar uzanıyordu. Bir süre
sonra bir labirentte olduklarını anladılar.
Labirentte ilerledikçe tepeye doğru çıkıyorlardı. İçeriye ilk
girdiklerinden beri bir saat geçmişti ve hâlâ merkeze ulaşamamışlardı.
“Ne labirentmiş ya? Yürü yürü fenalık geldi. Hem de hava bu kadar
sıcakken,” dedi Benay.
“Biraz daha dişimizi sıkalım,” dedi Elarin. Elindeki ip sayesinde
geçtiği yerleri biliyorlardı. Varmalarına az kalmıştı. Zaman zaman dikleşen
yokuş ilerlemelerini zorlaştırıyordu.
“Ben tükendim artık. Şimdiden kararımı gözden geçirmeye başladım,”
dedi nefes nefese kalan Bermalt.
“O kadar kolay mı sandın maceraya atılmayı?” dedi Benay
gülümseyerek.
Bundan sonra labirentin merkezine ulaşmaları kolay oldu. Yüksek
kapılı girişten içeri adım attılar. Yeraltına inen bir geçitle karşılaştılar.
Benay meşaleyi yaktı, merdivenden inmeye başladılar. Zemine ayak basınca yarım
metre uzunluğunda küp şeklinde bir taşla karşılaştılar. Taşın üst yüzeyinde
sanki daha önce kesilip yerleştirilmiş gibi bir kare şekil göze çarpıyordu.
“Belgeler galiba bunun içinde,” dedi Benay.
Taşı zar zor ters çevirdiler. Dikkatle yukarı kaldırdıklarında aşağıya
bakan kesik parça yerinden çıktı. Parşömenler yere saçıldı. Hemen belgeleri
okumaya başladılar. Bir detay çok dikkat çekiciydi. Benay çok şaşırdı. “İnanamıyorum.
Lider Lazinka ve Lider Alaz komşu ülkeleri olan Teulon ve Tora' yı içten yıkıp
ele geçirmeye çalışıyorlarmış. İkisi arasındaki gizli bir antlaşma bu.”
Parşömende iki liderin mührü de basılıydı.
“Olaya bak. Bunu hiç kimse beklemezdi. Bu, lider Canas’ ın ilgisini
fazlasıyla çekecektir,” dedi Creyn.
“Lider Canas' a hemen bu belgeleri de yollamalıyız. Bu bilgilerin
en kısa zamanda Butah’ a ulaşması gerekiyor,” dedi Benay.
“Nasıl yollayacaksınız ki?” dedi Bermalt şaşkınlık içinde.
“Bizim haberci kuşumuz var ya. Mesajlarımızı iletmemiz için en iyi
seçenek bu,” dedi Creyn.
“Fakat belgelerin çok önemli olduğunu söylediniz. Bir kuşun onu
Butah’ a kadar ulaştırabileceğinden emin misiniz?”
“Her ne kadar risk var gibi gözükse de geçmişten edindiğimiz
tecrübeler bu riski göze almamızı sağlıyor. Bu tür görevlerde mesajı başarılı
şekilde ileten kuşların oranı belgeleri başarıyla teslim eden kişilerden daha
fazladır. Kısaca söylemem gerekirse şu an dönüş sırasında başımıza bir şey
gelme olasılığı o kuşun başına bir şey gelmesi olasılığından çok fazladır.”
“Hmm, anlıyorum,” dedi Bermalt.
“Oyalanmadan buradan çıkalım artık,” dedi Benay.
Labirentten çıkmak için çok vakitleri kalmamıştı. Görevlilerin
değişim vakti yaklaşmıştı. Hızlıca duvarları aştılar. Zaman zaman yanlış geçide
sapsalar da sonunda çıkışa vardılar.
At arabasına vardıklarında Benay’ ın yaptığı ilk iş kafeste bulunan
kuşu çıkarmak oldu. Aceleyle bir şeyler yazdı. Belgelerle birlikte yazdığı notu
da düzgünce rulo yapıp kuşun boynuna astı. Bermalt kuş gözden kaybolana kadar
ardından baktı. Podal hâlâ ayılmamıştı, onu dikkatle at arabasına yerleştirdiler.
Oyalanmadan yola çıktılar.
“Sonunda görev tamamlandı,” dedi Benay rahat bir nefes alarak.
Elarin diğer grubun neler yaptığını düşünüyordu. Şu an için
öğrenmenin hiçbir yolu yoktu.
“Eve dönüyoruz artık. Çok güzel,” dedi Creyn. Yusan için
endişeliydi. Dazzap' ta başarılı olabildiler mi, iyiler mi merak ediyordu.
“Umarım herkes sağ salim döner Butah' a.”
Bermalt onlarla vakit geçirmiş olmaktan mutluydu. Artık veda vakti
geldiğini düşünüyordu. “Sizleri tanımak güzeldi. Zorlu hayatınızı
görebiliyorum. Aileleriniz sizi endişe içinde bekliyor olmalı. Ben de aileme
dönmeye karar verdim. Her şey için teşekkürler.”
“Gerçekten mi? Bu çok iyi,” dedi Creyn.
“Doğru bir karar aldın. Yaşadığını görünce sevineceklerdir. O zaman
uygun yerde bırakalım seni,” dedi Benay.
“Tamam,” dedi Bermalt neşe içinde.
Elarin gülümserken gözü Podal’ a takıldı. “O ne zaman uyanacak?
Merak etmeye başladım.”
Benay omuz silkti. “Aman uyanır bir ara. Kim ona tüm spreyi boşalt
dedi.”
“Uyandığında onu böylece bıraktığımızı görürse başımızın etini yer,”
dedi Creyn gülümseyerek. Podal' ın başındaki peruğu çıkardı, yüzündeki boyaları
sildi. Elbise leke içinde olduğu için bıçakla kesti. Podal kendi kıyafetlerinin
üstüne bir de elbise giydiği için ter içinde kalmıştı. Bir süre sonra kendine
geldi. Olanları hatırlayınca kızmaya başladı. “Off, başım çok ağrıyor. Ne diye sizin
aklınıza uyduysam. Oracıkta vurulacağımı düşündüm, kalpten gidecektim.”
Benay minnetle gülümsedi. “İyi iş çıkardın gerçekten. Parşömenleri
ele geçirdik bile. Şimdi dönüyoruz.”
Bir anda Podal’ ın tüm kızgınlığı geçti. Görevin tamamlanmış olması
neşesini yerine getirmişti. “Sonunda,” dedi tekrar uzanarak.
20nci bölüm hayırlı olsun:-) Bu grubun işi sanki diğerlerine göre kolay oldu, tabi bir sonra ki yazıda bir sürpriz çıkmazsa:-)) Kaleminize sağlık.
YanıtlaSilTeşekkür ederim 20yi gördük. :)) Bu grubu hiç ön planda görmediğim için biraz kolay oldu işleri. :) Aslında biraz daha zorluk çıkaracaktım, neyse dedim. Yorumunuz için teşekkür ederim. :)
Silhımms bu bölüm hoş ve eğlenceli geldi bana, serenaydan sonra en çok benay ı sevdim zaten, labirent ve sonra parşömenler, hım canasa gönderildi kuşla, yani bu grubun görevi sonlandı gibi :) yumuşak geçiş bölümü gibi buuu :)
YanıtlaSilHep gerilim, acı ve gözyaşı olmasın dedim. 😃 Her grupta zorluk çıkması sıkıcı olabilir diye düşündüm. Biraz sakin bölüm oldu ama görevi ilk tamamlayan da bunlar oldu. :) Benay ilginç biri gerçekten ama seviyor muyum bilmem. 😀
SilBu grubun işi kolaydı. Bermalt'ın casus olabileceğini düşündüm ama değil sanırım. Diğer grupların da ayrı hedefleri var ve sonuçları Butah'a gönderecekler, bu sayede Canas babasının katilini ortaya çıkaracak.
YanıtlaSilBu bölüm kolaya kaçtım. :) Her grup için derinlemesine şeyler düşünmek, yazmak yorucu oluyor. Bu kısmı yüzeysel yazdım o yüzden. :) Bermalt kendi halinde biri sadece. :)
SilDazzap grubu boş dönüyor zaten, Lider Cender de Meguan' a gidenleri ikna etmişti. Bakalım sonu nereye varacak? :)
Saklı mekan adını beğendim. Sürükleyici bir bölüm olmuş. Bir solukta bitti. :)
YanıtlaSilAdı saklı ama yerini herkes biliyor. :)) Beğenmene sevindim, teşekkürler. :)
SilPodal' ı komik buluyorum. Fazla rahat takılıyordu, başına çorap örülsün istedim. 😀
YanıtlaSil