22 Haziran 2021 Salı

Savaş Çığırtkanı- 20.Bölüm (Roman)

 



BÖLÜM 20

 

Labirent-Libmons

 

Bermalt’ ı geride bırakan grup Saklı Mekana doğru ilerliyordu. Dinlenmek için bir yerde mola verdiler. Çimenlerin üstüne oturmuş görev hakkında konuşuyorlarken bir çift göz uzaktan onları izliyordu. Ağaçların arasında gizlenen adam muzipçe gülümsedi. Saklandığı yerden çıkıp hızla grubun arkasından geçti. Konuşmaya dalmış olan savaşçılar işittikleri sesle irkildi. Benay telaşla ayağa kalktı. “İzleniyor muyuz?”

“O da neydi öyle? Göremedim bile,” dedi Podal.

Bir süre gölün etrafında dolanıp bir ipucu bulmaya çalıştılar. Creyn yerdeki ayak izlerini fark etmişti. “Bu ayak izleri bir insana ait.”

Gizlenen yabancı tekrar etrafta koşmaya başladı. İnsanları tedirgin etmek hoşuna gidiyordu. O kadar hızlıydı ki diğerlerinin gözüne sadece bir gölge gibi görünüyordu.

“Biri bizimle oyun oynamak istiyor. O halde varız,” dedi Podal gülümseyerek.

“Ne dediğinin farkında mısın sen?” diye çıkıştı Elarin.

 Podal Creyn’ in kulağına bir şeyler fısıldadı. Creyn de onun dediklerini kabul etti. Kadınlar merakla ne yaptıklarını izliyordu. Gizemli adam yine hızla koşarken karnına aldığı bir darbe sonucunda geriye fırladı ve sırtüstü yere düştü. Creyn yerdeki ayak izlerinin yaklaştığını fark edince onun geldiği yöne doğru aniden yumruğunu savurmuştu. Adam daha doğrulmadan Podal onu omzundan yakaladı. “Söyle, sen kimsin?”

Adam otuzlu yaşlarında görünüyordu. Siyah saçları darmadağın haldeydi. Üzerinde ince kıyafetler vardı. Yüzünü somurtmuş halde karnını tutuyordu. “Bunu yapman mı gerekiyordu?” diye söylendi Creyn’ e. Ondan bu tepkiyi beklemeyen Creyn şaşırdı. Daha öfkeli ve saldırgan birini bekliyordu.

“Bunu yaptığımız için bağışla bizi. Bizden ne istiyorsun onu söyle?” dedi Podal yapmacık bir nezaketle.

“Sadece buradan gitmenizi istiyorum. Yabancıları burada sevmeyiz. Burada ne işler çeviriyorsunuz?” dedi adam sakin bir ses tonuyla.

“Bu seni ilgilendirmez. Zaten burada fazla kalacak değiliz,” dedi Benay Podal’ ın yanına gelerek.

“Varlığınız bizi rahatsız ediyor,” dedi adam sabırsızlıkla.

“Siz kimsiniz ki? Ve gerçekten o kadar hızlı mısın?” dedi Podal sabırsızlanarak.

“O kadar hızlı falan değilim. Sadece algılarınızı bozuyorum.”

Kimsenin bir şey anlamadığını gören yabancı ayağa kalktı, üstünü silkeleyip Podal’ dan uzaklaştı. “O halde size göstereyim.” Bir süre odaklanıp başını göğe çevirdi. Onla birlikte herkes gökyüzüne baktığında tepelerine alev topları yağdığını gördüler. Şaşkınlıkla herkes kaçışınca adam gülmeye başladı. O sırada alev topları da yok oldu.

Podal öfkeyle adamın yakasına yapıştı. “Seni var ya...” Benay araya girip Podal' ı durdurdu ve yabancıya döndü. “Başımıza buna benzer tuhaf olaylar gelmişti. Sen miydin onları yapan da?”

“Hayır. Ben sizi ilk defa görüyorum. Fakat bu civarda başkaları da var.”

“Bu çok garip. Bunu nasıl yapabiliyorsun? Çok iyi bir savunma yönetimi olduğu kesin,” dedi  Creyn şaşkınlıkla.

“Bizler genelde tuzak kurmak için bunu kullanırız. İşimize çok yarayan bir özellik olsa da diğerleri kadar havalı değil.”

“Diğerleri?” dedi Benay.

“Boş verin gitsin. Şimdi onlardan bahsetmek istemiyorum,” dedi adam elini sallayarak.

Benay ve Elarin adamın deli olduğunu düşünmeye başlamıştı. “Çok garip biri,” diye fısıldadı Elarin.

“Bu seferlik gitmenize izin veriyorum,” dedi adam Benay’ a dönerek.

“Sanki izin istedik de,” diye söylendi Benay.

Adam lafını bitirdikten sonra ormanın içerisine doğru yürüyüp gözden kayboldu. Kendini zor tutan Benay artık duyulmayacağını düşündüğü için arkadaşlarına döndü. “Onu öylece bırakacak mıyız? Tehlikeli olduğunu görmüyor musunuz?”

“Bir şey yapamayız bence. Başkalarının da olduğunu söyledi. Yabancı bir ülkede bu bizim zararımıza olur. Kimseyi kızdırmamalıyız,” dedi Creyn.

“Neyse olan oldu hadi yola koyulalım artık,” dedi Podal.

Saklı Mekana varmak için önlerinde bir günlük yol kalmıştı. Hava kararmak üzereydi. Geçtikleri yoldaki tuzağı fark etmediler. Aniden  genişçe bir çukura düştüler. Önemli bir yara alan yoktu ancak atın ayakları burkulmuştu ve kişneyip duruyordu. Creyn de düşerken kafesi yakalamayı başarmıştı. Haberci kuş onlar için önemliydi. Başını at arabasına çarpan Benay öfkeli görünüyordu. “Bu tuzağı buraya kuranı elime bir geçirsem.”

“Onlardan biri olmalı. Zaten yabancılardan hoşlanmadıklarını söylemişti,” dedi Podal.

“Peki, şimdi nasıl kurtulacağız buradan? Yakında düştüğümüzü fark edeceklerdir.”

“Onlar gelmeden kaçmalıyız. Gerçekte niyetlerini bilmiyoruz. Belki de başka birileri yaptı,” dedi Creyn.

Bir süre sakinleşip, nasıl çıkabileceklerini düşündüler. Üst üste çıkıp kule yapmayı denediler ama bir türlü dengeyi sağlayamadılar. Sonra yukarıdan bir ses geldi. “Merhabalar. Sizi tekrar görmek güzel.” Bermalt' ı gören herkes şaşırmıştı.

“Sen ne arıyorsun burada?” dedi Benay.

“Üzgünüm, fakat son anda sizi izlemeye karar verdim. Boş boş takılan bir at bulunca peşimize düştüm.”

“İyi o halde, bizi buradan çıkarmanın bir yolunu da bulursun herhalde,” dedi Benay.

Bermalt gözden kayboldu.  Bir süre sonra uzun, sağlam bir dalı aşağıya uzattı. “Hadi tutunun.” Herkesi yukarı çekti.

“Seni görünce sevineceğimi tahmin etmezdim Bermalt,” dedi Podal onun sırtına vurarak.

“Hadi kimse gelmeden gidelim,” Benay.

“Ata ne olacak?” dedi Elarin.

“Maalesef onu çıkaramayız. Şu an yeterli ekipmanımız yok,” dedi Benay.

Taşıyabilecekleri tüm eşyaları yanlarına alıp oradan uzaklaştılar. Yol boyunca Bermalt yine sorularını sormaya devam etti.

“Hep bize soruyorsun, bir de sen anlatsana hayat hikâyeni,” dedi Podal.

“Dinlemek ister misiniz bilmiyorum,” dedi Bermalt.

“Anlat anlat,” dedi Creyn gülümseyerek.

Bermalt sonunda ilgilerini çekebildiği için memnundu. Anlatmaya başladı. “Ailem Melmorlu. Zengin bir aile olduğumuz için neredeyse bizi tanımayan yoktu. Babam ticaretle uğraştığı için zamanla çok saygın biri haline geldi. Öyle ki günün birinde ülkenin soylu ailelerinden biri babamla iş ortaklığı yapabilmek için kızıyla evlenmemi istedi.”

“Hadi canım,” dedi şaşkınlık içinde gülümseyen Podal.

“Sen ne dedin peki?” dedi Creyn.

“Elbette böyle bir şeyi kabul edemezdim ama adam çok ısrarcıydı. Teklifini kabul etmediğim için işi inada bindirdi. Gözümüzü korkutmak amacıyla atölyelerimizi ateşe verdirdi. Her şey bir anda kül oldu. Kibirli insanlarla uğraşmak zor,” dedi Bermalt sıkıcı bir konudan bahsediyormuş gibi.

“Yazık olmuş, üzüldüm,” dedi Creyn.

“O kadar ileri gitti yani?” dedi Podal.

“Dahası da var. Benim evlenmek istediğim başka biri vardı. Ben düğün hazırlıkları ile uğraşırken gizlice onu kaçırdılar. Sonra elime bir mektup geçti.  Eğer kendi kızıyla evlenirsem benim evleneceğim kişiyi serbest bırakacaklardı. Yoksa onu öldürmekle tehdit ediyorlardı. Deliye dönmüştüm artık. Ne kadar arasam da ondan bir ize rastlamadım. Sonunda pes ettim.”

“Yani o adamın kızıyla mı evlendin?” dedi Podal.

“Hayır, elbette. Bir plan yaptım. Ortadan kaybolacaktım ve öldüğümü gösteren deliller bırakacaktım geride. Yaptım da zaten. Sonrasında evlenmek istediğim kızın serbest bırakıldığını öğrendim. Ailem ne kadar üzgün görünse de bir daha karşılarına çıkamadım. Bazen gizliden gizliye onları izliyordum. Sonra kimsenin canını tehlikeye atmamak için bulunduğum diyarı terk ettim. Yalnız başıma, kalabalık olmayan yerlerde yaşadım. İnsanlar sorduğunda ise gerçek adımı gizledim.”

“Yani adın Bermalt değil mi?” dedi Podal.

“Bermalt tabi ki. Size gerçek adımı söylemiştim. O zamandan bu yana beş yıl geçti. Günün birinde o adamın öldüğünü öğrendim. Artık özgürce dönebilirdim ama cesaret edemedim. Yıllar sonra tanıdıklarımın karşısına çıkıp aslında ben yaşıyorum demek zor geldi. O yüzden oyunu sürdürdüm.”

“Peki, bundan sonra yakınlarından biri ile karşılaşırsan ne olacak? Geri dönmeyi düşünmüyor musun hiç?” dedi Podal.

“Hâlâ cesaretim yok,” dedi suratını asan Bermalt.

Bu konuşmanın sonunda Podal ve Creyn de gerçekleri anlattı Bermalt’ a. Bermalt pek de şaşırmış görünmedi. Zaten tek istediği savaşçılarla bir maceraya atılmaktı. Nerede ve kimlerle bulunduğu umurunda değildi. Tabi bundan sonra da sürekli Lider Canova ve Butah ile ilgili sorular sordu.

Yolları bir köye vardığında saatlerdir yürümekten yorgun düşmüşlerdi. Neyse ki köyde kendilerine yardım edebilecek birilerini buldular. Biraz yiyecek, içecek ve çok dayanıklı görünmese de bir at arabası aldılar. Şu an seçim yapma lüksleri yoktu. Köyde daha fazla oyalanmayıp yola çıktılar.

Saklı Mekanın korunacağını bildikleri için bir süre gizlice etrafında dolaştılar. Bir dağın eteğindeki, yüksek duvarlarla çevrili mekanı savaşçılar koruyordu. Belli süre sonra savaşçılar yenileriyle yer değiştiriyordu. Benay değişim vakti gelmeden içeriye sızmanın bir yolunu bulmaya çalışıyordu. Aklına bir fikir gelince çantasını karıştırdı. “İşte burada. Bunu kullanarak onları bayıltabiliriz.”

“O ne ki?” dedi Bermalt merakla.

“Bayıltıcı sprey. Ancak birinin kılık değiştirip savaşçılara yaklaşması lazım. Hepsini bir araya toplayıp yüzlerine sıkmak daha mantıklı olacaktır.”

Elarin onun sözlerini tamamladı. “Yani onları kandıracak birine ihtiyacımız var ve de her ihtimale karşı güçlü birine.”

“Aynen öyle,” dedi Benay. Herkes Podal' a bakınca o şaşkınlıkla geri çekildi. “Hayatta olmaz. Unutun.”

“Hadi ama Podal, sendeki rahatlık kimsede yok. Aramızda en iyi rol yapacak kişi sensin,” dedi Benay.

“Bu bir övgü müydü?” dedi Podal gözlerini devirerek.

Yarım saat sonra gerekli hazırlıklar tamamlanmıştı. Podal uzun kollu, yere kadar uzanan mavi bir elbise giymiş, beyaz eldivenler takmıştı. Başında da sarı, bukleli bir peruk vardı. Yanağına allık, dudağına pembe ruj sürmeyi de unutmadılar. Benay sırıttı. “Harika görünüyorsun. Benden bile güzel oldun.” Diğerleri kendilerini tutamayıp güldüler.

Podal iyiden iyiye sinirlenmeye başladı. “Gülmeyin be! Vazgeçerim bak.”

“Tamam, tamam. Arkadaşlar ciddi olalım,” dedi Benay.

Podal peruğunu düzeltmekle uğraşıyordu. “Yanında böyle şeyler taşıdığına inanamıyorum Elarin,” diye söylendi.

“Böyle gizli görevlerde kılık değiştirmek önemlidir,” dedi Elarin.

Podal yavaşça saklandığı yerden çıkarken Benay arkasından seslendi. “Merak etme. Bir aksilik çıkarsa hemen müdahale edeceğiz.”

Olabildiğince sesini incelten Podal açık alana doğru yürüdü. “Yardım edin.” Kan görünümü vermesi için kıyafetini kırmızı bir sıvıya bulamıştı. Düşecek gibi yürüyor, endişeli bakışlarla yardım istiyordu.

Mekanı koruyan savaşçılardan ikisi yanına koştu. “Ne oldu size böyle? Saldırıya mı uğradınız?” dedi kumral olan. Podal tam yanıt verecekken başı dönüyor gibi numara yaptı. Adamlar çok yakındayken daha fazla sesini işitmelerini istemiyordu. Kendini öylece bırakınca adamlar onu tutup yavaşça yere yatırdılar.

Benaylar olanları uzaktan izliyordu. Creyn nefesini tutmuş bekliyordu. Herkes gergindi.

Kumral adam diğerlerine seslendi. “Hey, bakın buraya. Kadın yaralı, ne yapacağız?”

Durumu uzaktan izleyenler de ellerinde silahlarla yaklaştılar. Şüpheyle Podal’ a bakanlar da vardı. “Böyle bir yerde ne işi varmış ki?” dedi esmer adam.

“Ne bileyim. Şimdi sırası mı? Hem o arbaletini yaralı bir kadına doğrultmaktan utanmalısın.”

“Ya sabır. Ne bileyim numara yapmadığını.”

Kumral adam endişe içinde Podal’ a bakıyordu. Karnından yaralandığını düşünüp gömleğini çıkarıp Podal’ ın karnına bastırdı. Tekrar diğerlerine döndü. “Aranızda tıbbi müdahaleden anlayan yok mu?” Podal gerilmiş, terlemeye başlamıştı. Ne zaman harekete geçmesi gerektiğini düşünüyordu. Acı çekiyor gibi yüzünü kasmaya başladı. Yavaşça gözlerini açtığında adamlar hâlâ tartışıyordu. Ağzında gizlediği küçük pakete ısırınca kırmızı sıvı dudağının kenarından aktı. Kumral adam telaşlandı. “Durumu çok ciddi. Görmüyor musunuz?”

Herkes meraklanmış, gerçekten onun öleceğini düşünmeye başlamıştı. Silahlarını yere indirdiler. “Çabuk onu hastaneye yetiştirin,” dedi az önceki şüpheci adam.

Podal dikkatle eteğin cebindeki spreye uzandı. Diğer eliyle de yavaşça kumral adamın elini tuttu. Adam şaşkın halde onun ne diyeceğini beklerken Podal tuttuğu elden destek alarak ayağa fırladı. Etrafındaki herkese spreyi sıkarken adamlar küfretmeye başlamıştı. Daha silahlarını doğrultamadan yığılıp kaldılar. Duvarların dibinde bekleyen iki kişi elinde kılıçla koşmaya başladı. Podal kaçmaya çalışsa da gözü karardı, yere kapaklandı. Telaşlanıp spreyi o kadar sıkmıştı ki havadaki gazdan kendi de etkilenmişti. Creyn ve Benay ileri atılıp iki adamı etkisiz hale getirdi. Sonra herkesi sıkıca bağladılar. Baygın haldeki Podal’ ı da uygun bir yere taşıyıp sakladılar. Koşarak mekanın içine girince şaşırıp kaldılar. İç kısımda, çember şeklinde başka yüksek duvar uzanıyordu. Bir süre sonra bir labirentte olduklarını anladılar.

Labirentte ilerledikçe tepeye doğru çıkıyorlardı. İçeriye ilk girdiklerinden beri bir saat geçmişti ve hâlâ merkeze ulaşamamışlardı.

“Ne labirentmiş ya? Yürü yürü fenalık geldi. Hem de hava bu kadar sıcakken,” dedi Benay.

“Biraz daha dişimizi sıkalım,” dedi Elarin. Elindeki ip sayesinde geçtiği yerleri biliyorlardı. Varmalarına az kalmıştı. Zaman zaman dikleşen yokuş ilerlemelerini zorlaştırıyordu.

“Ben tükendim artık. Şimdiden kararımı gözden geçirmeye başladım,” dedi nefes nefese kalan Bermalt.

“O kadar kolay mı sandın maceraya atılmayı?” dedi Benay gülümseyerek.

Bundan sonra labirentin merkezine ulaşmaları kolay oldu. Yüksek kapılı girişten içeri adım attılar. Yeraltına inen bir geçitle karşılaştılar. Benay meşaleyi yaktı, merdivenden inmeye başladılar. Zemine ayak basınca yarım metre uzunluğunda küp şeklinde bir taşla karşılaştılar. Taşın üst yüzeyinde sanki daha önce kesilip yerleştirilmiş gibi bir kare şekil göze çarpıyordu.

“Belgeler galiba bunun içinde,” dedi Benay.

Taşı zar zor ters çevirdiler. Dikkatle yukarı kaldırdıklarında aşağıya bakan kesik parça yerinden çıktı. Parşömenler yere saçıldı. Hemen belgeleri okumaya başladılar. Bir detay çok dikkat çekiciydi. Benay çok şaşırdı. “İnanamıyorum. Lider Lazinka ve Lider Alaz komşu ülkeleri olan Teulon ve Tora' yı içten yıkıp ele geçirmeye çalışıyorlarmış. İkisi arasındaki gizli bir antlaşma bu.” Parşömende iki liderin mührü de basılıydı.

“Olaya bak. Bunu hiç kimse beklemezdi. Bu, lider Canas’ ın ilgisini fazlasıyla çekecektir,” dedi Creyn.

“Lider Canas' a hemen bu belgeleri de yollamalıyız. Bu bilgilerin en kısa zamanda Butah’ a ulaşması gerekiyor,” dedi Benay.

“Nasıl yollayacaksınız ki?” dedi Bermalt şaşkınlık içinde.

“Bizim haberci kuşumuz var ya. Mesajlarımızı iletmemiz için en iyi seçenek bu,” dedi Creyn.

“Fakat belgelerin çok önemli olduğunu söylediniz. Bir kuşun onu Butah’ a kadar ulaştırabileceğinden emin misiniz?”

“Her ne kadar risk var gibi gözükse de geçmişten edindiğimiz tecrübeler bu riski göze almamızı sağlıyor. Bu tür görevlerde mesajı başarılı şekilde ileten kuşların oranı belgeleri başarıyla teslim eden kişilerden daha fazladır. Kısaca söylemem gerekirse şu an dönüş sırasında başımıza bir şey gelme olasılığı o kuşun başına bir şey gelmesi olasılığından çok fazladır.”

“Hmm, anlıyorum,” dedi Bermalt.

“Oyalanmadan buradan çıkalım artık,” dedi Benay.

Labirentten çıkmak için çok vakitleri kalmamıştı. Görevlilerin değişim vakti yaklaşmıştı. Hızlıca duvarları aştılar. Zaman zaman yanlış geçide sapsalar da sonunda çıkışa vardılar.

At arabasına vardıklarında Benay’ ın yaptığı ilk iş kafeste bulunan kuşu çıkarmak oldu. Aceleyle bir şeyler yazdı. Belgelerle birlikte yazdığı notu da düzgünce rulo yapıp kuşun boynuna astı. Bermalt kuş gözden kaybolana kadar ardından baktı. Podal hâlâ ayılmamıştı, onu dikkatle at arabasına yerleştirdiler. Oyalanmadan yola çıktılar.

“Sonunda görev tamamlandı,” dedi Benay rahat bir nefes alarak.

Elarin diğer grubun neler yaptığını düşünüyordu. Şu an için öğrenmenin hiçbir yolu yoktu.

“Eve dönüyoruz artık. Çok güzel,” dedi Creyn. Yusan için endişeliydi. Dazzap' ta başarılı olabildiler mi, iyiler mi merak ediyordu. “Umarım herkes sağ salim döner Butah' a.”

Bermalt onlarla vakit geçirmiş olmaktan mutluydu. Artık veda vakti geldiğini düşünüyordu. “Sizleri tanımak güzeldi. Zorlu hayatınızı görebiliyorum. Aileleriniz sizi endişe içinde bekliyor olmalı. Ben de aileme dönmeye karar verdim. Her şey için teşekkürler.”

“Gerçekten mi? Bu çok iyi,” dedi Creyn.

“Doğru bir karar aldın. Yaşadığını görünce sevineceklerdir. O zaman uygun yerde bırakalım seni,” dedi Benay.

“Tamam,” dedi Bermalt neşe içinde.

Elarin gülümserken gözü Podal’ a takıldı. “O ne zaman uyanacak? Merak etmeye başladım.”

Benay omuz silkti. “Aman uyanır bir ara. Kim ona tüm spreyi boşalt dedi.”

“Uyandığında onu böylece bıraktığımızı görürse başımızın etini yer,” dedi Creyn gülümseyerek. Podal' ın başındaki peruğu çıkardı, yüzündeki boyaları sildi. Elbise leke içinde olduğu için bıçakla kesti. Podal kendi kıyafetlerinin üstüne bir de elbise giydiği için ter içinde kalmıştı. Bir süre sonra kendine geldi. Olanları hatırlayınca kızmaya başladı. “Off, başım çok ağrıyor. Ne diye sizin aklınıza uyduysam. Oracıkta vurulacağımı düşündüm, kalpten gidecektim.”

Benay minnetle gülümsedi. “İyi iş çıkardın gerçekten. Parşömenleri ele geçirdik bile. Şimdi dönüyoruz.”

Bir anda Podal’ ın tüm kızgınlığı geçti. Görevin tamamlanmış olması neşesini yerine getirmişti. “Sonunda,” dedi tekrar uzanarak.

9 yorum:

  1. 20nci bölüm hayırlı olsun:-) Bu grubun işi sanki diğerlerine göre kolay oldu, tabi bir sonra ki yazıda bir sürpriz çıkmazsa:-)) Kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim 20yi gördük. :)) Bu grubu hiç ön planda görmediğim için biraz kolay oldu işleri. :) Aslında biraz daha zorluk çıkaracaktım, neyse dedim. Yorumunuz için teşekkür ederim. :)

      Sil
  2. hımms bu bölüm hoş ve eğlenceli geldi bana, serenaydan sonra en çok benay ı sevdim zaten, labirent ve sonra parşömenler, hım canasa gönderildi kuşla, yani bu grubun görevi sonlandı gibi :) yumuşak geçiş bölümü gibi buuu :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hep gerilim, acı ve gözyaşı olmasın dedim. 😃 Her grupta zorluk çıkması sıkıcı olabilir diye düşündüm. Biraz sakin bölüm oldu ama görevi ilk tamamlayan da bunlar oldu. :) Benay ilginç biri gerçekten ama seviyor muyum bilmem. 😀

      Sil
  3. Bu grubun işi kolaydı. Bermalt'ın casus olabileceğini düşündüm ama değil sanırım. Diğer grupların da ayrı hedefleri var ve sonuçları Butah'a gönderecekler, bu sayede Canas babasının katilini ortaya çıkaracak.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu bölüm kolaya kaçtım. :) Her grup için derinlemesine şeyler düşünmek, yazmak yorucu oluyor. Bu kısmı yüzeysel yazdım o yüzden. :) Bermalt kendi halinde biri sadece. :)
      Dazzap grubu boş dönüyor zaten, Lider Cender de Meguan' a gidenleri ikna etmişti. Bakalım sonu nereye varacak? :)

      Sil
  4. Saklı mekan adını beğendim. Sürükleyici bir bölüm olmuş. Bir solukta bitti. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Adı saklı ama yerini herkes biliyor. :)) Beğenmene sevindim, teşekkürler. :)

      Sil
  5. Podal' ı komik buluyorum. Fazla rahat takılıyordu, başına çorap örülsün istedim. 😀

    YanıtlaSil

Rüya Günlükleri 4 (Hikaye)

 Merhabalar, seriye biraz ara vermiştim, devam edeyim dedim. İyi okumalar dilerim. 😊 (Selin, öğrenci, 14 yaşında)   Ormanda yürüyorum, hava...