BÖLÜM 7
Gemi
Yolculuğu-Melmor
“Gemi yolculuğundan nefret ederim,” dedi yüzü sararıp solan Farak.
Tiran onu teselli etmeye çalışıyordu: “Bu gruba dâhil edilmiş olman
büyük talihsizlik. Yapacak bir şey yok, katlanacaksın.”
“Bir savaşçıyı deniz mi tutarmış ya?” diye söylendi Farak.
“Deniz değil okyanus,” dedi Tiran alay ederek.
“Aman neyse işte.”
Farak bitkin halde yatakta yatıyordu. Midesi tamamen alt üst
olmuştu ve bir an önce karaya ayak basmak istiyordu. Alnının yarısını kapatan
perçemi ona nahif bir hava katıyordu. Yirmi dört yaşındaydı. Tiran ise ondan üç
yaş büyüktü. Çocukluktan beri yakın arkadaşlardı. Tiran duygularını kolay kolay
belli etmemesine rağmen konu Farak olunca onun üstüne titrerdi. Farak da onu
bir ağabey gibi görürdü. Tiran her zaman ağırbaşlı ve çalışkandı. Çevresi tarafından
hep eleştirilmesi ve Tiran ile kıyaslanmasına rağmen Farak ona çok bağlıydı.
“Hadi git artık. Daha ne kadar başımda bekleyeceksin? Çocuk değilim
ben,” dedi Farak.
“Bak sen. Bir çocuktan farkın yok hâlbuki.”
“Hayatı fazla ciddiye alıyorsun. Bazen sadece kendin için yaşaman
gerek.”
“Tam da senden beklenecek bir söz. İstediğin gibi yaşa ama hayata
sıkı tutun. Ben yukarı çıkıyorum, uslu dur lütfen.”
Tiran’ ın eli tam kapının koluna gitmişti ki arkadan hızla gelen
bıçak elinin yakınına saplandı. Bir anlığına irkilen Tiran gözleri kısılmış
halde Farak’ a döndü. Kendini tutamayan Farak kahkahayı bastı.
“Bakıyorum da formundan bir şey kaybetmemişsin. Bazen akıl
sağlığından gerçekten şüpheleniyorum,” dedi Tiran ve bıçağı saplandığı yerden
çıkardı. “Bunu aynı şekilde iade etmemi ister misin?”
Tiran’ ın bakışları ciddileşince kahkahaları anında kesildi ve
kendini tekrar yatağa bıraktı Farak. Yakınmaya başladı: “Ah ölüyorum, çok fenayım.”
“Bu seferlik bunu görmezden geliyorum,” dedi Tiran ve gülümseyerek
kamaradan ayrıldı. Farak’ ın ne zaman büyüyeceğini merak ediyordu. Güverteye
diğerlerinin yanına çıktığında Yenira, Berzab, Ceddil ve Boratak küpeşteye dayanmış
okyanusu izliyordu.
Yenira güçlü bir savaşçıydı. Daha önce bir savaşta beş yerinden
kılıç darbesi almasına rağmen hayatta kalmayı başarmıştı. Dayanıklı ve korkusuz
olarak bilinirdi. Çimen rengindeki gözleri çok nadiren gülümseyerek bakardı.
Otuz yaşına gireli birkaç gün olmuştu. Duruşu, hareketleri ve konuşması ile
karizmatikti. Buna karşın biraz soğuk ve kibirliydi.
Berzab kırklı yaşlarında, savaş konusunda çok tecrübeli biriydi.
Biraz kısa boyluydu. Onu küçümseyen düşmanların büyük çoğunluğu onun öfkesinden
nasibini almıştır. Sarı saçları ve sakalı birbirine karışmış haldedir, boncuk gibi
kara gözleri hep ışıldar.
Boratak, Lider Canova' nın yeğenidir. Çocukluğundan beri savaş
sanatına ilgi duyardı. Başarılı, dikkatli biri ve iyi bir keskin nişancıdır. Alçakgönüllü
olduğu için herkesin ona karşı saygılıdır. Siyah, uzun saçları omuzlarına dökülür,
açık mavi gözleri ile de asil bir görünüme sahiptir.
Ceddil ise hırçın bir savaşçıdır. Bir kaplan gibi üstüne çullandığı
düşmanını kısa sürede hezimete uğratır. Ruh halini yansıtırcasına pek de kısa
olmayan saçları elektrik çarpmışçasına havaya dikilmiş haldedir. Aynı tondaki
bal rengi saçları ve gözleri yüzüne canlılık katar. Kılıç kullanmaktan zevk
almaz, topuz ve bıçak en çok kullandığı silahlardandır. Yirmili yaşlarının
sonuna gelmiş, başına buruk yaşayan biridir.
“Farak nasıl oldu?” Yaşı en büyük olduğundan Berzab diğerlerine
şefkatle yaklaşırdı. Sanki ailelerinden uzak kalmanın getirdiği eksikliği
gidermeye çalışıyordu.
“Bir an önce karaya çıkmak için sabırsızlanıyor,” dedi Tiran
gülümseyerek.
“İyi öyleyse. Biraz daha dişini sıkmalı,” dedi Berzab.
“Karaya çıkarsak kim bilir nasıl burnumuzdan getirir,” dedi Ceddil
sinsi bir şekilde sırıtarak. Ceddil az da olsa Farak’ ı tanırdı, aynı şehirde
yaşıyorlardı. Şimdi aynı gruba düştükleri için arkadaşlıkları ilerlemeye
başlamıştı.
“Senin kadar getiremez herhalde. Koca şehirde namını duymayan mı
kaldı? Daha geçen gün bir yanlış anlaşılma nedeniyle üç kişiyi hastanelik etmişsin.”
“Ne yanlış anlaşılması ya bildiğin üzerime yürüdü adamlar, ben de
birazcık hırpaladım. Ne var bunda?”
“Adamlar üzerine yürüdü çünkü sen yanlış anlaşılmayı giderecek bir
açıklama yapmadın. Eğer düzgünce bir açıklama yapsaydın sorun kökünden
hallolmuş olurdu,” dedi Tiran.
“Açıklama da neymiş? Sanki dinleyeceklerdi beni.”
“Tabi, her zamanki gibi sen değil yumrukların konuşmuş,” dedi Tiran.
“Sakın ha Melmor' da öfkelenip de ortalığı karıştırma. Bu görevin
önemini yeterince kavramışsındır umarım,” dedi Berzab.
Berzab’ ın uyarısı üzerine Ceddil’ in kaşları çatıldı. İnsanların
kendisini uyarmasından ve nasihat dinlemekten hiç hoşlanmazdı.
“Bence Berzab haklı. Ceddil hemen gaza geliyorsun, yalan mı?” dedi
Boratak gülümseyerek.
Ceddil' in bal rengi gözleri bir an gölgelense de sakinliğini
korudu. Ne de olsa Boratak’ ın haklılık payı vardı: “Peki, sana ne demeli
Boratak? Senin de bir kavgaya dahil olmamak için her şeyi alttan alabileceğini
işittim.”
Boratak yüzünde bir gülümseme ile başını iki yana salladı. Durduk
yere Ceddil' e çıkışmak gibi bir niyeti yoktu. Bunu kendine yakıştıramazdı.
Sonuçta liderlerin soyundan gelen biriydi. “Asil insanlara kavga için bahane üretmek
yakışmaz.”
“Ya, ne demezsin,” dedi Ceddil burun kıvırarak.
“Melmor' a varmamız kaç günü bulur sizce?” dedi Boratak lafı
değiştirerek.
“Bu okyanusu aşmak en azından bir haftayı daha bulur. Eğer bir
aksilik çıkmazsa daha erken varabiliriz,” dedi Yenira.
“Ooo, Yenira Bey arada bir varlığını hatırlatıyorsun,” dedi Berzab.
“Grup liderimizin bizim basit sohbetimize katılmaktan daha önemli
işleri vardır muhakkak,” dedi Ceddil.
“Çok can sıkıcısınız ve boş konuşuyorsunuz, size katılmam için bir
sebep göremiyorum,” dedi Yenira soğuk bir şekilde ve tekrar gözlerini dalgalara
dikti. Yenira’ nın tavırlarına alışan grup arkadaşları bunu umursamadı bile. Yenira
her zamanki gibi görevini çok fazla önemsiyordu ve yolculuk boyunca sadece buna
odaklanmıştı. Grup lideri olması da sorumluluğunu bir kat daha artırmıştı. Bu
yüzden grupla kaynaşmaktansa dışarıdan her şeyi kontrol altında tutmayı
planlıyordu.
“Bir hafta daha böyle vakit mi öldüreceğiz yani?” dedi Ceddil
sıkıntı içinde kıpırdanarak.
“Okyanusu izle, bence gayet sakinleştirici bir etkisi var,” dedi
Berzab gülümseyerek.
“Ancak senin gibi bir ihtiyar bundan hoşlanır,” dedi Ceddil
sırıtarak.
“Kimmiş ihtiyar? Bak, saçımda tek bir beyaz tel görebiliyor musun?”
dedi Berzab gülerek.
“Ben yaşından değil ruhundan bahsediyorum. Seninle tanıştığımdan
beri gerçekten de bir ihtiyar gibi davranıyorsun.”
“Seni memnun etmek için ne yapmamı beklerdin peki?”
“İşte böyle bir şey.” Ceddil geminin en arka ucuna çıkıp, dengesini
sağlamaya çalışarak kollarını iki yana açtı.
“Ne yapıyorsun sen? Düşeceksin,” diye hemen ileri atıldı Yenira.
“Yüzmek istiyorum sadece.” Kimseyi dinleyerek suya balıklama daldı Ceddil.
“Bu delirmiş. Hemen bir can simidi falan atın şuna. Burada
hepinizden ben sorumluyum,” diye bağırdı Yenira.
Berzab aşağıya can simidi atarken Ceddil yüzmeye devam ediyordu.
Dalgalar fazla şiddetli değildi ama yine de bir insanı sürükleyebilecek güce
sahipti. Ceddil ise dalgalardan pek de etkilenmişe benzemiyordu. Gemi yavaşça
uzaklaşırken soğuk dalgaları yararak can simidine doğru yüzdü.
Berzab yüzünde gülümseme ile aşağı bağırdı: “Seni ayarsız, sonunda
rahatladın mı? Çabuk tutun şu merdivene de seni yukarı çekelim.”
“Bu yaptığının ne kadar akılsızca olduğunu biliyorsun değil mi? Bir
dahaki sefere bunu ödetirim sana!” Yenira öfkeden köpürüyordu.
“Amma tantana yaptınız, geliyorum işte.”
İki dakika sonra Ceddil ıslak bir halde diğerlerinin karşısında
duruyordu. Yenira ağzını açtı: “Git üstünü değiştir. Bir daha asla böyle bir
çılgınlık yapmaya kalkışma. Burada benim kurallarım geçer. Ben diğerlerine
benzemem, canını yakarım.”
“Ben kimseden emir alacak değilim. Sözlerine dikkat et.”
“Beyler sakin olun.” Boratak araya girmeye çalıştı. Ancak ikisi de
birbirinin üstüne yürümeye başlamıştı. Ceddil atik davranarak sıçradı ve bir
tekme savurdu. Yenira eğilerek son anda tekmeden kurtuldu ancak Ceddil’ in
ikinci tekmesini karnına yedi. Güçlü yapısı nedeniyle sadece hafifçe tökezledi.
Bunu fırsat bilen Ceddil Yenira’ nın yüzüne sağlam bir yumruk geçirdi. İyice
öfkelenen Yenira bir açığını yakalayıp kolunu Ceddil’ in boynuna dolamayı başardı.
Ceddil ne kadar uğraşsa da bir türlü Yenira’ nın kenetlenmiş kolundan
kurtulamadı. Sonunda Yenira bir güreşçi edasıyla Ceddil’ i kaldırdığı gibi
sırtüstü yere çarptı.
Diğerleri şaşkınlıktan ne yapacaklarını bilememişlerdi. Zaten dövüş
de bitmişti. Kendini yerde bulan Ceddil bir an nefessiz kalıp öksürmeye başladı.
Sonra toparlandı ve acısını yüzüne yansıtmamaya çalışarak ayağa kalktı. Sırtı
feci halde acıyordu ve boynu kızarmıştı. Öfke içinde Yenira’ nın gözlerinin
içine baktı. Berzab ise yeni bir kavga çıkması ihtimaline karşı hazır
bekliyordu. Ceddil aradan geçen birkaç saniyenin ardından az da olsa sakinleşti:
“Sen beklediğimden de güçlüymüşsün, şaşırttın beni.”
“Şimdi anlaştığımıza göre bu konuyu burada kapatmakta fayda var. Gizli
görevimizi unutma,” dedi Yenira sesini alçaltarak. Kavgayı her ne kadar Yenira
kazanmış gibi görünse de Ceddil’ in saldırıları karşısında hırpalanmıştı. Yüzündeki
şişliğe aldırmadan ciddi bir yüz ifadesi ile oradan uzaklaştı. Ceddil’ in
yenilgisi üzerine diğerleri yorum yapmaya çekiniyordu. Çünkü Ceddil fazlasıyla
bozulmuştu. Zaten o da fazla duramadı ve düşünceli bir halde alt kata indi.
Tiran şaşkınlığını atamamıştı: “Adama bak be, Ceddil gibi birini
birkaç saniyede dize getirdi.”
“Böyle bir gruba da böyle bir lider yakışırdı,” dedi Boratak.
Aradan geçen iki günün ardından her şey normalleşmiş görünüyordu.
Yenira ve Ceddil aralarındaki şey hiç yaşanmamış gibi eski hallerine dönmüşlerdi.
Kamaraların birinde, gözlerden uzakta görev hakkında istişare edip yukarı çıktılar.
“Siz de bir şey duydunuz mu?” dedi Tiran. Gözleriyle suyun derinliklerini
tarıyor, sanki oradan bir şey çıkacakmış gibi bakıyordu. Onun bu hareketini
diğerleri de izledi. Fakat Tiran' ın bahsettiği sesi kimse duymamıştı. “Ben bir
şey görmüyorum,” dedi Yenira sonunda geri çekilerek.
O anda sudan gemiye doğru bir şey fırladı. Yenira koluna yapışan canlıyı
uzaklaştırmaya çalıştı. Tuhaf, vahşi yaratık dişlerini koluna geçirmişti.
Yaratık, bir balıktan farklı olarak kuyruksuz ve yuvarlağımsı bir şekildeydi.
Hafif saydam bir görünümü vardı ve birkaç kilo ağırlığındaydı ancak. Yenira dikkatle
hançerini saplayarak yaratığı kolundan sıyırmayı başardı. Geride yanığımsı bir
leke bırakmıştı.
Herkes şaşkınlık içinde olanları izlerken aynı yaratıktan onlarcası
gemiye hücum etti. Tiran hızla kınından kılıcını çekerek yaratıkların ikisini
daha havadayken kesti. Yere yapışan yaratıkların parlak ve açık kırmızı renkteki
kanı gemiyi boyadı. Gemidekiler şaşkınlık içinde kaçmaya çalışırken Boratak
yayını çıkarıp yaratıkları havadayken vurmaya başladı. Fakat birden boynunda
bir yanma hissetti. Elleri ile yaratığı çekmeye çalışsa da başaramadı. Çünkü
sıcak bir madde tutmuşçasına ellerinin de yanmaya başladığını fark etti. Boynu
gittikçe kavrulurken yaratığın keskin dişlerinin de tadına bakmıştı. O anda
Ceddil zıplayarak bir tekme savurdu. Boratak bir an tekmeyi kendisinin
yiyeceğini sansa da yaratık Boratak' ın boynunda yanık izi bırakarak yere
yapıştı. Yerde sürünerek ilerlemeye çalışırken Ceddil tüm gücüyle üstüne bastığında
yaratık tuhaf sesler çıkararak can verdi.
“Teşekkürler Ceddil,” dedi Boratak.
Ceddil ise çoktan diğer yaratıklara saldırmaya başlamıştı. Berzab ayak
bileğine tırmanmış iki yaratığı mızrağı ile öldürmeye çalışıyordu: “Bunlar da
neyin nesi böyle?”
Gemi görevlilerinden biri koşarak yanlarına geldi. “İçeriye
girseniz iyi olur. Bu bölgede çok sayıda gorpa yaşar. Onlarla baş etmek güçtür.
Bu bölgeyi aşana dek kamaralarınızda bekleyiniz.”
“Gorpa mı? Onlar da neyin nesi?” dedi Berzab.
“Onlar deniz yaratıkları. Nedense son yıllarda ansızın ortaya çıkıp
saldırıyorlar. İklim değişikliğinin olumsuzluğu olsa gerek.”
Ceddil gemiye doğru sıçrayan birkaç gorpayı daha savuşturdu. Arka
arkaya uçarcasına tekmelerini savuran Ceddil insanüstü bir enerjiye sahip
gibiydi. Kuvvetli tekmeleri ile adeta yaratıkların pestilini çıkarıyordu.
Gemideki kargaşa bir süre daha devam etti. Gorpa saldırısına karşı
artık tecrübe kazanan tayfa onları geri püskürmeyi başardı. Yenira ve diğerleri
ise aşağıya indiklerinde hepsinin savaştan çıkmış gibi bir hali vardı. Durumu
fark eden Farak endişe içinde ayağa kalktı.
“Ne oldu size böyle? Saldırıya mı uğradınız?”
“Evet, gorpa saldırısı,” dedi Ceddil. Kan ter içinde kalmıştı.
Farak kafası karışmış halde onlara bakarken açıklamayı Tiran yaptı.
O sırada kamaraları dolaşan bir gemi görevlisi ellerine birer kâse ve bez
parçası tutuşturdu: “Üzgünüm, sizi daha önce uyarmalıydık. Ancak tahminimizden
önce onlarla karşılaştık. Lütfen yaralarınız için bunları kullanın.”
Boratak kanı temizledikten sonra kâse içindeki merhemi boynuna
dikkatle sürdü. Ardından yarasının üstüne bez bastırıp bağladı. Yenira koluna
merhem sürerken, Tiran da yaratıklara temas etmekten yanmış ellerini sarıyordu.
Tek yara almayan Ceddil olmuştu.
“Kötü yaralanmışsınız,” dedi onları izleyen Farak.
“Ceddil' in onlara verdiği zararın yanında bunlar hiçbir şey,” dedi
Berzab gülerek.
Ceddil ve Yenira dışında herkes gülmüştü. Alay konusu olmaktan
hoşlanmayan Ceddil ise somurtmakla yetindi. Farak yolculuk boyunca daha nelerle
karşılaşacaklarını düşünürken midesi tekrar bulanmaya başladı.
gemi sallar tabi ya insanın midesi bulanır de mi :) gorpalar varmış demekki o dönemde, sudan gemiye sıçrayan balık gibi hayvanları hayal ettim de valla böyle bişey olsa şehir hatları vapurlarına bile binilmez. bu bölümde karakterler çoğaldı :)
YanıtlaSilGorpaları balığa benzetmeye çalıştım ben de. Vapurlara bunların uçtuğunu düşünemiyorum. 😀
SilTüm gruplara değiniyorum artık, bu grubu yazmak zevkli oluyor benim için. :)
Bu bölümde yeni karakterler de ortaya çıktı, yolculukta daha neler olacak kimbilir:)
YanıtlaSilEvet, karakterler artıyor. Bu da en kaçık grup olabilir. :)) Maceralar devam edecek. Yorumun için teşekkür ederim. :)
SilGaliba beni de deniz tutuyor:-)) Okurken bi tuhaf oldu içim:-) Bir sürü karakterimiz oldu, merakla bekliyorum yeni bölümü.
YanıtlaSilKarakterler gittikçe çoğalıyor. Okuyucuların kafası karışmaz umarım. Bir keresinde yazarken ben bile karakterlerin gittiği ülkeleri karıştırmıştım. :))
SilKarakterler cogalinca benim kafam biraz karisabilir acikcasi;)
SilGülten biraz karışık gelebilir ama çoğu kişiyi gruplar halinde anlattığım için bir süre sonra alışırsın. :) Kurgu gereği çok fazla karakter olması gerekiyordu. :)
SilBinmediğim için bilmiyorum ama araba bile beni tuttuğundan vapur da tutabilir diye düşünüyorum. :)
YanıtlaSilhmm yeni karakterler keşfediyoruzz. :) denizle arası olan var mı acaba okurken hissettim o duyguları :))
YanıtlaSilEvet, karakterler sürekli artıyor. Onları tanıtacağım diye konu biraz uzuyor ama detaylar renk katar diye düşünüyorum. :))
SilDeniz yolculuğu zordur sanırım. Yorumun için teşekkürler. :)
Ben bu seriyi kaçırmışım. Serinin ilk kısmından başlayıp okumayı planlıyorum müsait bir zamanda. Elinize, kaleminize sağlık.
YanıtlaSilYorumunuz için teşekkür ederim, umarım beğenirsiniz. Çok olmadı paylaşmaya başladığım. :)
SilDenizi severim. denizdeki canlıları da. Beni deniz tutar mı acaba? Şöyle bir gemi yolculuğuna çıkıp denemeli:)))
YanıtlaSilDenemek güzel olurdu bence. Fırsat olsa ben de bir yolculuğa çıkmak isterdim. :)
Silbüyük gemiler tutmuyor, çünkü hiç sallanmıyor :)
YanıtlaSilHmm, doğrudur bilmiyordum. :)
SilAcil seriye başlıyorum :) ne sürükleyici !
YanıtlaSilİlginiz için çok teşekkür ederim, İnşallah beğenirsiniz. :)
SilGayet güzel ilerliyor. Karakter sayısı oldukça kabarık, betimlemeler güzel.
YanıtlaSil“Yüzmek istiyorum sadece.” Kimseyi dinleyerek suya balıklama daldı Ceddil." "dinlemeyerek" olacaktı sanırım:)
Teşekkür ederim. Evet, karakter sayısı gittikçe artıyor. Karışıklık oluşturursa diye endişelenmedim değil ama büyük bir savaş çıkacaksa karakter de çok olmalıydı. :)
SilDüzeltme için de teşekkür ederim, dosyamdan düzelteceğim. Fark edememişim. :)
İsim üretmek benim için keyifli oluyor. Bazen istediğim gibi isim bulamadığım oluyor tabi. :) Zaman ekleri konusunda çok haklısın. Eskiden beri bu konuda eleştiri alıyorum ama bir türlü düzene soramadım. Zayıf noktam galiba, daha dikkat edeceğim. 😀
YanıtlaSilKarakter tablosu iyi olabilirmiş gerçekten. Kendim de karakterlerle ilgili biraz not çıkardım hatta. Ceddil atik birisi olunca yara almaması çok önemli olmaz diye düşündüm. Yine de güzel noktaları yakalıyorsun, teşekkürler. :) Toplamda beş grup var, grup numaraları çok önemli değil aslında, arada kullandığım oldu ama. Har ve ablası Zorkan' ın ülkesine giden gruptalar. İleride değineceğim onlara da. Bayağı dikkatli okuyorsun, ilgin için teşekkür ederim. :))
Evet, peş peşe okumak iyi oluyor sanırım. Beklemek bazen sıkıcı geliyor. Çoğu şeyi öğrenmiş oldun birkaç bölümde. Sana ayak uydurup hemen cevap yazmaya çalıştım ben de. Tekrar teşekkür ederim ilgin için. :)
YanıtlaSil:) Yaaa bu gorpaları çok sevdim. Böyle zengin karakterler, üzerine bir de yaratıklar falan hayal gücün önünde şapkamı çıkarıyorum Duygu. Süpersin!
YanıtlaSilİsmi komik geliyor bana da. :) Yaa çok teşekkür ederim, öyle düşünmene mutlu oldum. Kendi çapımda küçük farklılıklar eklemeye çalışıyorum. :)
Sil