10 Nisan 2021 Cumartesi

Savaş Çığırtkanı- 4.Bölüm Sonu (Roman)

 



Serenay eve doğru yürürken derin düşüncelere daldı. Lider Canas’ ın alacağı kararları merak ediyor, olacakları düşünüyordu.  Lider Canas’ ın, babasının katillerini yakalarsa muhakkak halk tarafından benimseneceğine inanıyordu. Gözlemlediği kadarıyla yeni lider korkusuz, dürüst ve samimiydi.

Henüz yolun yarısını kat etmişti ki birden bastığı yerin değişmeye başladığını fark etti. Yanlış gördüğünü sanarak gözlerini birkaç kez kırptı. Ancak ayaklarının altındaki çimler koyu renkli bir toprak zemine dönüşüyordu. Alan giderek genişledi ve sonunda tüm çevre değişti. Sanki birisi sihirli bir dokunuş yapmış ve farklı bir boyuta geçmişti. Serenay öylece donup kaldı. Zamanına göre çok eski, kerpiç evler yol boyunca sıralıydı.

Birkaç çocuk ellerinde tahta oyuncaklarla koşarak Serenay' ın yanından geçti. Çocuklardan biri ise tam içinden geçince Serenay iyice dehşete kapıldı.

“Ben neredeyim?”

Ellerinin titremesini durdurmak için sıkıca eteğini kavradı. Şu an her neredeyse burada bir hayaletten farksızdı. Kimse onu görmüyor ve duymuyordu. Serenay kendini bir kapana kısılmış gibi hissetti.

Etrafta ağır yük taşıyan, yalın ayak yürüyen köleler vardı. Gösterişli kıyafetler giyen zengin insanlar ise at üzerinde ilerliyordu. Yaşlı bir adam küçük bir dükkânın önünde bakır eşyaları kalaylıyordu. Serenay korkuyla etrafı izlerken  göz açıp kapayana kadar her şey eski haline döndü. Yaşadığı şaşkınlık yüzünden adım atarken sendeledi. O sırada birisi kolundan tuttu: “İyi misiniz? Çok korkmuş görünüyorsunuz.”

“Ah, üzgünüm. Bir an gözüm karardı sanırım.”

Serenay için endişelenen adam onun iyi olduğuna emin olduktan sonra yoluna devam etti. Serenay eliyle yüzündeki teri sildi. Az önce ne yaşadığından emin değildi.

Birkaç gün içinde Lider Canas dillerden düşmez oldu. Halkın büyük kısmı ona tam olarak güvenmemekle birlikte yapacağı ilk icraatın sonucunu görmek istedikleri de belliydi. Sonuç olumlu olursa eğer, onu da Lider Canova gibi destekleyeceklerdi. Uzun yıllar öncesinde halk tarafından benimsenmeyen bir lider çıkan ayaklanmaları bastıramamış ve sonuçta tahttan inmek zorunda kalmıştı. Bunun gibi değişik örnekler vardı Butah’ ın tarihinde.

Günler bu şekilde akıp giderken Yazel okuluna büyük bir heyecan ile devam ediyordu. Bu sabah okula gitmeyecekti. Bugünkü eğitim bir ormanda yapılacaktı. Orman evlerine yakın olduğu için oraya ilk varan öğrenci Yazel oldu. Önceki gün yağmur yağdığı için toprak hâlâ nemliydi. Kuş sesleri dört bir yanda yankılanıyordu.

Eğitmenler son hazırlıkları tamamlarken Yazel sessizce onları izliyordu. Öğrenciler birer birer gelmeye başladı. “Acaba ne tür bir oyun oynayacağız? Ödüllü olacağı söylenmişti.”

Aniden yanında biten Har’ ı hiç fark etmeyen Yazel şaşırdı. Bu kadar sessiz hareket etmeyi nasıl başardığını merak ediyordu. Har cevap alamayınca gülümsedi: “Seni şaşırtmak istememiştim.”

O sırada eğitmenlerden biri çocuklara tulum dağıtırken diğeri açıklama yapmaya başladı:

“Öncelikle bu tutumları giymeniz gerekiyor. Ağaca astığım listeden hangi grupta yer aldığınıza bakabilirsiniz. Tüm gruplar için ormanın çeşitli yerlerine birer tane mavi bayrak yerleştirdim. Dağıtacağım görevleri başarıyla yerine getiren gruplar ödüllendirilecek.”

“Ödül ne peki?” dedi öğrencilerden biri merakla.

“Sen önce bir kazan da sonra öğrenirsin,” dedi eğitmen gülümseyerek. “Bu oyundaki amacınız tuzaklara yakalanmadan bayrağa ulaşmaktır. Tuzak olarak yerleştirilen sarı boyalar elenmenizi sağlayacak, dikkat edin. Grupta bir kişi bile geçse hepsi oyunu geçmiş sayılacak.”

Konuşma sonlanınca herkes hangi grupta olduğuna baktı. Kilolu çocuk Yazel' e döndü neşeyle: “Har da bizim grupta olduğuna göre kazanacağımıza eminim.”

“Bu iş eğlenceli olacak,” dedi Yazel.

Eğitmen her gruba bir kâğıt parçası uzattı. Daha sonra işaret verdiğinde oyun başlamış oldu. Kâğıtlarda her grubun hangi bayrağa gideceğini gösteren bir harita vardı. Haritada çizilmiş olan güzergâhı izlemeleri ve kenarlara not düşülmüş ufak tefek görevleri yerine getirmeleri gerekiyordu. Görevlerin kolay olması tuzaklardan kaçmanın zor olduğu anlamına geliyordu. Bu yüzden çok dikkatli olmalıydılar.

Yazel grubuyla birlikte ormanın doğusuna doğru ilerlemeye başladı. Ağaçlar sekiz on metre yüksekliğindeydi ve kocaman dalları aşağıya sarkıyordu. Çeşitli hayvanlar ağaç kovuklarına girip çıkıyor, kimisi yiyecek bir şeyler bulmak için etrafta dolanıyordu. Grup daha beş dakika kadar yürümüştü ki Har ilk tuzağı fark etti. Toprak zeminin bir kısmı sanki bir şeyleri gizlemek istercesine yaprak yığınıyla doluydu. Har arkadaşlarını uyarana kadar en öndeki çocuk çoktan yığına adım atmıştı. Çocuk ses bile çıkaramadan çukurda buldu kendini. Üstü başı sarı boyayla kaplanmıştı. Çukur yüksek olmadığından kendi çabasıyla çukurdan çıkabildi. Elendiği için söylenerek geri döndü.

Ağaçlar arasında ilerleyen Yazel gözlerini dallardan ayırmıyordu. Her an bir yerden saldırıya uğrayacaklarmış gibi hissediyordu. Har sırt çantasını yere bıraktı ve ağaçlardan en geniş olanına tırmanmaya başladı. Görev gereği bu ağaçtan bir meyve koparılması gerekiyordu. Har yavaşça ağaca tırmanırken Yazel eline hançerini aldı ve beklemeye başladı. Har tam elini meyveye atacaktı ki bir ses duyuldu. Ok gibi hızla ilerleyen şey Har’ ın üstüne doğru gidiyordu.  Yazel aşağıdan hançeri fırlattı ve top şeklindeki küçük torbayı durdurmayı başardı. Bu özel hançeri taşımıyor olsa kesinlikle onu vuramazdı. Torba parçalanarak yere düştü ve toprak sarıya boyandı. Aşağıda bekleyen diğer arkadaşları ıslık çalarak Yazel' i alkışladı. Har meyveyi alıp aşağıya atladı. Meyveyi çantasına atarken Yazel’ e döndü.

“Teşekkürler. Sen olmasaydın şimdi elenmiş olacaktım.”

“Kazanmak istiyorsak birbirimizi kollamalıyız değil mi?” dedi Yazel gülümseyerek.

Bir süre sonra yollarına bir dere çıktı. İkinci görev dereden herhangi bir balığı yakalamaktı. Çocuklar ayakkabılarını çıkarıp paçalarını sıvadı. Sadece iki tanesi her ihtimale karşı kenarda bekliyordu. Derede fazla balık yoktu. Bıçak ve hançerlerle onları avlamaya çalışmak da oldukça zordu. Toraban elindeki bıçağı hızla aşağı doğru savurunca dengesini kaybedip düştü. Düşerken yumuşak bir şeye bastığını hissettiğinde elendiğini anlamıştı. Ayakları boyanmış halde dereden çıktı.

İki saatin sonunda geriye sadece üç kişi kalmıştı. Bitiş noktasına varmak üzereydiler. Yazel işaretli ağacı görünce koşup gövdedindeki bayrağı çıkarmaya çalıştı. Ancak bayrağı çekip çıkarması ile boya yüzüne fışkırdı. Har ilk şaşkınlığı atlattıktan sonra gülmeye başladı ve diğerleri de ona katıldı. Yazel yüzünü kaplayan boyayı silmeye çalışırken bayrakla birlikte geriye döndüler. Geriye iki kişi kaldığı ve tüm görevler tamamlandığı için oyunu geçmişlerdi. Son tuzak oldukça iyiydi, sadece bir kişi kalmış grupları elemek amaçlanmıştı. Grupların dörtte biri başarılı oldu. Eğitmen onları kutladıktan sonra ödülü açıkladı.

“Kazanan gruplardaki herkese özel tasarım kılıç armağan edeceğiz.”

Eğitmenin sözü çocukların sevinç çığlıkları ile bölündü. Yeni ve güzel bir kılıca sahip olmak hepsi için önemliydi. Ders bitince herkes yavaş yavaş dağıldı .

Ertesi sabah Serenay, Beyaz’ ın bahçeden kendisine seslenmesi ile uyandı.

“Serenay! Serenay, kız koş çabuk.”

Bir şey olduğunu sanan kız korkuyla yataktan fırladı. Hemen geceliğinin üstüne bir şey çekip aşağıya indi. Bir yandan da dağılmış saçlarını lastik tokayla toplamaya çalışıyordu. Sonunda bahçeye çıktığında annesi ile burun buruna geldi. Serenay' ın korkmuş halini gören annesi şaşkınlıkla onun yüzüne baktı.

“Ah, korkuttuğum için üzgünüm. Az önce Lider Canas’ ın yardımcılarından biri bunu bıraktı. Sanaymış,” dedi son kelimeyi vurgulayarak. Serenay hemen annesinin elindeki mektubu kaptı. Mektup Lider Canas’ ın adı ile imzalanmış ve mühürlenmişti. Heyecanla okumaya başladı.

Karta Şehri-Karan ve Belit kızı Serenay’ a,

Lider Canova’ nın ölümünün aydınlatılması için şahsım tarafından seçilmiş bulunmaktasınız. Mektubu alır almaz en kısa zamanda sarayımıza ulaşmalısınız. Sizlere verilecek önemli görevler nedeniyle uzak diyarlara yolculuk edeceksiniz. Bu uzun yolculuk nedeniyle yanınıza özel eşyalarınızı alınız. Diğer ihtiyaçlarınız tarafımızca karşılanacaktır. Ayrıca seçeceğiniz herhangi bir kişi de seyahat boyunca size eşlik edebilecektir.

“Ne yazıyor kız?” diye merakla sordu Beyaz.

“Anne, sonunda beklediğim fırsat ayağıma geldi. İşte, bana verilen ilk önemli vazife,” dedi mutluluktan annesine sarılarak.

Serenay ne kadar sevinçliyse, annesi de bir o kadar huzursuzdu. Kızının tehlikeli bir göreve gitmesini istemiyordu. Savaş okulundan mezun olduğundan beri sadece ufak tefek görevlerde yer almıştı. Fakat daha önce lider tarafından özel göreve çağrılmamıştı.

“Gitmeni istemediğimi biliyorsun. Hem ne göreviymiş bu söyle bakalım,” dedi Beyaz somurtarak.

“Lider Canova’ nın cinayetini araştıracağız. Ha, bir de görev için uzun bir yolculuğa çıkılacakmış ve bize refakat edebilecek bir kişi ile göreve katılabilecekmişiz.” Kız heyecanla eve girdi.

“Sanki gidebileceğini söyledim de sana,” diye arkasından bağırdı Beyaz, gücenmiş bir edayla.

Serenay odasına çıkarken yeni uyanan Yazel merdivenlerden aşağıya iniyordu. “Sesiniz ta odama kadar geliyor. Ne oldu yine?” dedi esneyerek. Serenay sırıtarak elindeki mektubu Yazel’ in gözleri önünde salladı. Mektubun üzerindeki imza ve mührü gören Yazel’ in gözleri kocaman açıldı.

“O, o bir görev mektubu mu? Seni mi çağırdılar yani?” diye sordu heyecanla.

“Evet, hem de Lider Canas tarafından özel olarak çağrıldım. Diğer seçilmişlerin kim olduğunu da merak ediyorum doğrusu. Hemen hazırlanmalı ve babama uğramalıyım,” dedi ve hızla odasına giderken aniden durdu. “Sen de benimle gelsene?”

“Seninle mi geleyim? Şaka yapıyorsun değil mi?” diye sordu Yazel ne diyeceğini bilemeyerek.

“Bak, burada istediğimiz birinin bize eşlik edebileceğinden bahsediyor. O kişi neden sen olmayasın? Hem savaş okuluna giden birisi olduğuna göre bir sorun çıkacağını sanmıyorum.”

“Gerçekten olur mu? Babamı ikna edersek gelmek isterim elbette,” dedi Yazel mutlulukla. Ama o mutluluk annesinin elini sertçe omzuna indirmesi ile son buldu.

“Sen nereye ufaklık? Hadi Serenay beni dinlemiyor ama senin yaşın küçük. Şuradan şuraya gidemezsin. Deli etmeyin beni.”

Yazel bir müddet daha azar işitince somurtarak yüzünü yıkamaya gitti. Serenay dolaptan küçük bir bavul çıkarıp bazı giysilerini yerleştirmeye başladı. Yolculuk boyunca kendisine gerekeceğini düşündüğü bazı eşyaları da koydu. Üstünü değiştirdikten sonra yatağın bir ucuna oturdu. Acaba yolculuk ne kadar sürecekti? Görevleri başarı ile yerine getirebilecekler miydi? Kim bilir nasıl tehlikelerle karşılaşacaklardı?

Serenay bunları düşünürken odayı dikkatle süzmeye başladı. Krem rengi güneşlik içeriye gün ışığının girmesini engelliyordu. Güneşliği çekip camı açtı. Masanın üstündeki saksıya su ekledi biraz. Çiçekleri bundan sonra annesinin sulaması gerekecekti. Yürürken ayağına bir şey takıldığını fark etti. Yere baktığında küçük aynasını gördü. Onu da alıp çantasına attı. Son olarak yatağını topladı ve silahlarıyla birlikte bavulunu da alarak odadan çıktı.

Yazel de hazırlanmıştı ve annesini ikna etmeye çalışıyordu. Serenay aşağıdan gelen sesleri takip ederek mutfağa gitti. Beyaz, ekmek kızartmakla meşguldü ve Yazel’ i duymuyormuş gibi bir hali vardı. Serenay Beyaz’ ın yanına gitti ve yavaşça beline sarıldı.

“Anne, bırak gidelim. Bak senden izin istiyorum. Eğer şimdi izin verirsen gönül rahatlığı ile gideriz. Bu artık bizim yaşam biçimimiz. Mücadele etmek, zorluklara göğüs germek istiyoruz. En önemlisi de biz sadece insanlara yardım etmek istiyoruz. Savaşmayı bilmeden düşmanı yenemezsin anne. Bizim için endişelendiğini biliyorum ama bırak, gidelim lütfen.”

 Lafı bitene kadar ne Serenay kollarını gevşetmişti ne de Beyaz kımıldamıştı. Serenay kollarını bırakınca annesi ona döndü. Hüzünlü gözleriyle kızını süzdükten sonra elini onun yanağına koydu.

“Haklısınız. Ben sadece çocuklarımı korumanın derdine düştüm. Gidin ve elinizden geleni yapın. Ailemizden nasıl korkusuz, güçlü gençler çıkıyor görsün herkes,” dedi gülümsemeye çalışarak.

“Butah için,” dedi Serenay.

Birkaç dakika sonra Beyaz çocuklarını kapıdan uğurluyordu. Onlara el sallarken bir yandan da gözyaşlarını siliyordu. Beyaz için ayrılık zor olmuştu ama o bu anın her an gelebileceğini biliyordu. İşte çocukları ellerinden kayıp gitmişti.


17 yorum:

  1. Yazel'in hançerinden kim bilir neler çıkacak, iyice meraklanmaya başladım:-) Serenay'ın anlık düşü yada başka boyuta geçişi de sanırım ilerleyen bölümlerde karşımıza çıkacak:-) Detaylarla birlikte harika bir bölüm sonu olmuş, yeni bölümleri merak ve heyecan ile bekliyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazel' in hançeri biraz da öylesine eklediğim bir detay aslında. :) Serenay' ın gördüğü şeye ileride değineceğim evet. Bölümü beğenmenize sevindim. Yorum için teşekkür ederim. :)

      Sil
  2. serenay seçildi, sevindim, bu romanda en sevdiğim karakter o şimdilik zaten, oyunlar da iyiydi, yazel in hançeri işe yaradı sonunda, serenay a noldu başta, hani farklı bir yere ışınlandı gibi oldu, paralel evren gibiydi, orası gizemli kaldı, bilerek bıraktın herhalde sonra anlıcaz :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, Yazel' in hançeri bir işe yaradı. :) Serenay' ın yaşadığı şeye değineceğim. Şimdilik kimseye anlatmamayı seçti. Yorumun için teşekkür ederim. :)

      Sil
  3. Serenay Canas'ın gözüne girme şansını yakaladı. Beyaz'ı zor günler bekliyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Beyaz için üzücü evet. Serenay, Canas' ın gözüne girebilir mi bilemiyorum artık. :)

      Sil
  4. Yoksa Serenay zaman gezgini mi çıkacak? Kafamda turlü senaryolar dönüyor . :) Kalemine sağlık. İyice bağlandık kurguya. :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Serenay ile pek ilgisi yok, olayın başka sebebi var. :) Kurguya bağlanabilmene sevindim. Yorum için teşekkür ederim. :))

      Sil
  5. Serenay değişik bir karakter olmuş, iyi çalışmalar.

    YanıtlaSil
  6. Serenay bir çeşit görü yeteneğine sahip anlaşılan bunu sevdim :) Yazel'i yanına almasına şaşırdım o daha eğitiminin başında olduğu için yani sonuçta tehlikeli işlerin peşinden gidiyor daha yetenekli kimseleri yanına alacağını düşünmüştüm :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Serenay' ın yeteneği ile ilgili bir durum değil aslında. İleride açıklayacağım. :) Yazel küçük ama görev bir araştırma olduğu için katılabiliyor diyeyim. Yorum için teşekkür ederim. :))

      Sil
  7. Serenay ve Yazel bakalım nelerle karşılaşacaklar, ne kadar zaman eve dönemeyecekler. Anneleri için gerçekten zor olacak, diğer bölümü okumaya gidiyorum:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumun için teşekkürler Gülten. :) Beyaz daha uzun süre üzülecek gibi. :)

      Sil
  8. Doğru tahmin ettin, Elbruz da zaten görevde yer alacak. Evet, okulu 1.likle bitirdi. :)) İtiraf etmem gerekirse düzenleme sırasında Yazel' i niye göreve göndermişim diye düşündüğüm oldu. Değiştirmek de istemedim sonra. :))

    YanıtlaSil
  9. Bir ana olarak Beyaz Yazel'i göndermez sandım. Ama hey gidi, gözüm yaşlı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Savaşçı olacaksa bir yerden başlamalı ama zor tabi Beyaz için. :)

      Sil

Yıldız Düşüşü 3.Bölüm

 3.Bölüm  Ertesi sabah okula giderken Baver biraz huzursuz hissediyordu. Okul bahçesinden içeri girdiğinde de birkaç öğrencinin ona bakıp gü...