20 Nisan 2021 Salı

Savaş Çığırtkanı- 6.Bölüm

 



BÖLÜM 6

 

Zaman Karmaşası-Butah

 

Avcı, şehirde yayılan söylentilerden rahatsız olmaya başlamıştı. Yaşananların sorumlusunun Kara Elçi olduğuna emindi, bu yüzden onunla konuşması gerekiyordu. Mağaraya gittiğinde ihtiyarın parşömene bir şeyler yazmakta olduğunu gördü. Kara Elçi, Avcı’ nın gergin halini görünce yazmaya ara verip elindeki tüy kalemi yavaşça masaya bıraktı.

“Sende bir haller var.”

“Şehrin nasıl bir söylentiyle çalkalandığını muhtemelen duymuşsundur. Bazı insanlar kendilerini farklı zaman dilimlerinde bulduklarını iddia etmeye başladı. Hem de bahsedilen bu zamanlar senin atalarının yaşadığı döneme denk geliyor. Bu tesadüf olabilir mi? Her ne yapmaya çalışıyorsan başımıza iş açılacak,” dedi Avcı endişeli bir şekilde.

“Sen beni sorgulamazdın, şimdi ne oldu? Korkmaya mı başladın?”

Kısa bir duraklamanın ardından Avcı konuşmasını sürdürdü. “Korkum sadece planının boşa çıkacak olmasıdır. Ömrünü koca bir kale yapmaya adadın ve şimdi bunun bir anda yerle bir olmasını istemezsin değil mi? Gerçekler ortaya çıkacak olursa ikimiz de o yıkıntının altında kalırız. Tüm çabalarımız boşa gider.”

Kara Elçi’ nin bakışları bir an yumuşadı. “Endişenin nedenini anlıyorum. İntikam almak için can atıyorsun değil mi? Hırslısın, başaramamaktan korkuyorsun. İşte bu yüzden yanımdasın, sadece sana güvenebilirim.”

“Bunun için minnettarım ancak bundan sonra ne yapmayı planlıyorsun? Söylentiler kısa sürede Butah’ ın her tarafına yayılacaktır. Eğer bu zaman karmaşasını yaşayan başka birileri daha varsa ortaya çıkacaktır. Acilen bir önlem almamız gerektiğini düşünüyorum.”

“Sakin ol evlat. Elbette ki olanları ben de işittim. Tüm bunlar hiçbir şeyin kanıtı olamaz. İnsanlar bunun bir hayal olduğunu düşünecek ve üstünde durmayacaktır. Bilirsin ki insanlar somut deliller elde etmedikçe kimseyi suçlayamazlar.”

“Ama bu iddiaları ortaya atanlar nedenini merak edip araştırmaya başlayacaklardır. Bunu nasıl durdurabilirim bilmiyorum, dikkatleri de üzerime çekmek istemiyorum.”

“Hiçbir şey olmaz. O bahsettiğin kişiler görev için yola çıkmadı mı? Butah’ tan uzaktayken onların işimize burunlarını sokabileceklerini sanmıyorum. Onlar daha ülkeye dönmeden biz büyük planımızı hayata geçirmiş olacağız.”

“Yine de bu konuda endişelerim var. Bu duruma bir el atmam gerektiğini düşündüm. Kimileri bu meseleyi fazla kurcalamaya başladı. İçlerinden birini ikna etmeyi başardım. Diğerlerinin icabına bakacaktır.”

Kara Elçi bunun üstünde durmamaya çalıştı. Şimdi dikkatinin dağılmasına izin veremezdi. “Peki, için nasıl rahat edecekse öyle yap. Anlaşılan ilettiğim mesajlar şimdiden dünyanın zamanını bozmaya başlamış. Zamanlar arası iletişim gerçekten tehlikeli bir iştir. Zaten böyle bir riski göze alarak işe başladık. Bırak insanların aklı karışsın, korku onları yavaşça sarsın. Bu bizim için çok daha iyi. Benim artık durmak gibi bir niyetim yok. Bugünün dünyasında yaşanan her şeyi atalarıma iletmem gerekiyor. Böylece dönecekleri vakit koca bir ordu ile birlikte hazır olmalılar. Ayrıca onlar da günümüze gelmek için iyice sabırsızlanmaya başladı. Sen de şu liderleri oyuna getirmek için eline geçen bütün fırsatları değerlendirmelisin. Dünya ne kadar karışırsa işimiz o kadar kolaylaşacaktır.”

“Peki, planlarımız bozulursa ne olacak?” dedi artık daha sakin görünen Avcı.

“Sen dikkatli olursan bozulmayacaktır. Bu konuda kafanı fazla yormamanı tavsiye ederim.”

Avcı, ihtiyarı dinlerken gidip duvarın dibine oturdu. Bir şeylerin ters gideceğinden korkuyordu. Kısa zamanda ülkeleri nasıl birbirine düşürebilirdi? Toplantıdaki suikast olayından sonra liderlerin arasına bir mesafe koymayı başarmıştı ama bu yeterli değildi. Günlerdir kafasında bir plan geliştirmeye çalışıyordu. Sonunda gergin bir şekilde gülümseyerek ayağa kalktı. Düşündüğü yolu denemekten başka şansı kalmamıştı. Lider Zorkan’ ı daha fazla nasıl kışkırtabileceğini biliyordu. Hızla ayağa kalktı: “Gitme vakti geldi. Yapmam gereken çok iş var. Yokluğum dikkatleri çekmemeli.”

“Git tabi. Saray işlerinin ne kadar zahmetli ve şaşaalı yürüdüğünü bilmez miyim? Kendini bu hayata kaptıranların sonunu da… Bir liderin emri altında yaşamanın verdiği eziyetten bihaberim neyse ki,” dedi Kara Elçi gözleri kısık bir halde Avcı’ ya bakarak.

Avcı birkaç adım atmıştı ki durdu. “Beni yeterince tanıyorsun Kara Elçi. Hedefim için her şeyi yapacağımı ve  komik laf sokma çabalarının bana işlemediğini de iyi bilirsin,” dedi ve gülümsedi.

İhtiyar güldü: “Hiç değişmiyorsun. Sadece nasıl bir tepki vereceğini merak ettim.”

“Hoşça kal ihtiyar, hoşça kal. Kaybedecek vaktim yok.”

Avcının ardından bir süre bakan adam gülümsedi. “Bu çocuğu ağız tadıyla bile kızdıramıyorum. Ne kadar kontrollü biri olup çıktı.” Tekrar işine odaklandı. Atalarının dilinde yazarken her bir harfin yazımına özen gösteriyordu. Yaşlıydı, dizleri ağrıyor ve az görüyordu. Zor olmasına rağmen bu işi yapmak onu her seferinde heyecanlandırıyordu. Karşı taraftan yanıt geldiğinde parşömenlerde yazılar beliriyor, her yeni bir yanıtta eskisi siliniyordu.

Kara Elçi bir an çocukluğunu hatırladı. Zor bir çocukluk geçirmişti. Babasından hep dayak yer ve ailesinden hiç sevgi görmezdi. Sık sık evden kaçar, sokaklarda yaşardı.  Bir gün yine babasından dayak yiyip kendisini dışarı attığında avludaki –artık kullanılmayan- kulübeye sığındı. Dedesinden kalan bu kulübe içine girilmeyecek kadar dağınık ve pisti. Babası kendince gereksiz bulduğu tüm eşyaları buraya yığmıştı. Eşyaların arasındaki bir sandık dikkatini çekti. Dedesinin anlattığı hikâyelerde bu tür sandıklarda hep hazine olurdu. Çocuk aklıyla umutlanıp sandığı açmaya çalıştı. Zaten güveler nedeniyle çürümüş sandığın kapağı bir dokunuşta açıldı. Sandığın içini karıştırdığında kumaşların arasından ilginç parşömenler çıktı.

Merak içinde parşömenlerden birini incelediğinde üzerinde değişik yazı ve semboller olduğunu gördü. Ne anlama geldiklerini belki merak etmezdi, atalarına ait olduğunu bildiği işareti görmeseydi. Parşömenin üst kısmında simsiyah bir akrep resmi vardı. Babasının, atalarını hiç anmadığını, onlara saygı duymadığını bilirdi. Ancak dedesi ona bazı hikâyeler anlatmıştı. Esrarengiz hikâyeler... Bu da atalarını onun gözünde bir kahraman yapmıştı. Hedefi onlar gibi gözü kara bir savaşçı olmaktı.

O günden sonra çok çalıştı, bulduğu kitapları inceledi, tanıdığı bazı kimselerin yardımını istedi. Uzun bir süre sonra atalarının kullandığı dili söktüğünde işinin hala bitmediğini fark etti. Çünkü yazılanları okuduğunda bir anlam bütünlüğü olmadığını gördü. Bu bir şifreli metindi ve okuyabilmesi için öncelikle şifreyi çözmesi gerekiyordu. Neye mal olursa olsun bunu çözmeye karar verdi.

Yıllarını alan bu süreç sonunda şifreyi çözmeyi başardı. Atalarının yaşadığı tarihi, kültürlerini ve coğrafyayı araştırdığında her harfin ve sembolün anlamını öğrendi. Sonunda ortaya çıkan yazıda şu mesaj yer alıyordu.

“Biz Tilkar Ülkesi’ nin ileri gelenleriyiz. Her birimiz bir mesaj bıraktık geriye. Bu mesajı çözebildiğine göre torunlarımızdan biri olmalısın. Burada yazılanlar birebir uygulanırsa yeni dünyanın kapıları bize açılacak. Böylece biz şanlı ve korkusuz ordumuzla dünyaya hâkim olmaya geleceğiz. Dünya’da köklü bir değişiklik yapmak istiyoruz. Geleceğin kapıları bize açıldığında hepimiz hazır olacağız. Bu parşömenler vasıtasıyla bize ileteceğin mesajların da hedefimize ulaşmakta çok yararı olacaktır. Öncelikle yapman gereken yaşadığın çağın güçlü ülkelerini birbirine düşürmektir. Güçlü ülkeler arasında savaş çıkarsa tüm dünya bundan etkilenecek, ülkeler arasında birlik ve düzen yok olacaktır. İnsanlar birbirine güvenmeyi bıraktıklarında, birbirlerinden şüphelenmeye başladıklarında dünyayı bir karanlık saracak, yeni bir savaş dünyada hüküm sürecek ve biz ortaya çıkacağız…”

 

*****

 

Sarmav’ dan yola çıktıktan sonra grupların yolları ayrıldı. Libmons ve Galnas’ a gidecekler ülkenin kuzeyine doğru yol almaya başladı. Böylece komşu ülke olan Meguan üzerinden değil de deniz üzerinden 1. Kıta’ya ulaşacaklardı. 1. kıta Galnas, Libmons, Melmor’ un yanı sıra Tora ve Teulon adlı iki küçük ülkeden oluşuyordu. Tora ve Teulon ülkeleri 6. Liderler Savaşı’ nda bölünen ülkeden geriye kalan azınlıkların oluşturduğu ülkelerdi. Okyanusun güneyinde yer alan Dazzap, Kanyul ve Chernac ülkeleri ise 3. Kıta’ yı oluşturuyordu. Dazzap daha güneyde yer aldığı için soğuk ve bir kısmı buzullarla kaplı bir ülkeydi. Okyanusun doğu kesiminde yer alan Meguan ve Butah da 2. kıtayı oluşturuyordu.

1. ve 2. Grup, komşu ülkeler olan Galnas ve Libmons’ a gideceği için aynı güzergâhı izliyordu. Janef at arabasını sürüyordu:

“Limana yarın öğlen varırız. Atlar bu kadar yükle çok da uzun süre yol alamaz. Yol boyunca gerektiği kadar mola vereceğiz. Mola sırasında da planımızın üstünden geçeriz.”

“Peki, gemi yolculuğu ne kadar sürer?” dedi Elbruz.

“Fırtına çıkmazsa tahminimce iki üç gün sürer.”

“Teulon ve Tora üzerinden değil de, Libmons üzerinden mi geçeceğiz?”

“Evet, öyle yapacağız. Çünkü 2. Grup ile birlikte hareket etmemiz güvenliğimiz açısından daha iyi olacaktır. Onları Libmons’ ta bırakıp Galnas’ a doğru yol alırız.”

Janef’ in sürdüğü arabanın arkasında Yazel ve Geyul, Akbar’ ın sürdüğü at arabasında ise kadınlar bulunmaktaydı. Herkes birbirini daha yakından tanımak için sohbet ediyordu. Verda kılıç kullanımında uzmandı. Spor yapmayı, yüzmeyi sever ve her gün kilometrelerce koşardı. Düzgün fiziğini buna borçluydu. Ayda’ nın savaş konusunda önemli bir özelliği olmasa da ilaç ve el aletleri yapımı konusunda yetenekliydi. El sanatlarına olan düşkünlüğü onu savaş meydanlarından uzak tutmuştu. Gününün önemli bir kısmını atölyesinde çalışarak geçirirdi.

Verda sorular sorarak Akbar’ ı da konuşturmayı başardı. Akbar binicilik ve yakın dövüş konusunda oldukça iyiydi. Anlattığına göre tam mezun olacağı sırada ölümden dönmüş, o yüzden mezuniyette arkadaşlarının arasında olamamıştı. Verda şaşırmıştı: “Ne  kötü. Buna sebep olan neydi?”

“Hırsızlık yapan bir adamı uzun süre kovaladıktan sonra kovalamaca bir ormanda sonlandı. Çıkan arbedede adam beni savurunca yamaçtan aşağı metrelerce yuvarlandım ve başımı çarptım. Uzun süre gözlerimi açamamışım.”

“Bir hırsız yüzünden başına gelenlere bak.”

“Geçti gitti.” Akbar tekrar sessizliğe gömülünce Verda başka soru sormadı.

Hava kararmaya başladığında Hephal Şehri’ nden geçiyorlardı. Atlar dinlenene kadar bir süre mola vermeye karar verdiler. Şehri gezmek isteyenler ise fazla uzaklaşmamak şartıyla diğerlerinden ayrıldı. Hephal ilginç bir şehirdi. Hava kararınca herkes evlerine çekildiği için tekinsiz olarak adlandırılmıştı. Gece dışarıda dolaşmaya çok az kişi cesaret ederdi.

“Bunların hepsi saçma dedikodulardan ibaret. Suç seviyesi bile düşük düzeyde. Anlaşılan insanlar hikâyeler uydurmayı çok seviyor,” dedi 2. Grubun lideri Benay.

“Ben yine de hiçbir yere gitmek istemiyorum. Burada bekleyeceğim,” dedi takım arkadaşı Elarin.

“Ben her zamanki gibi varım. Hadi biraz dolaşalım,” dedi sabırsızlanan Podal.

Creyn de yorgun olduğu gerekçesiyle şehir turuna katılmayacaktı. Bu grubun sadece dört üyesi vardı.

Janef ise tek başına sokakları adımlıyordu. “Burası söylendiği kadar tuhaf bir yermiş. Dakikalardır yürüyorum bir kişiye bile rastlamadım,” diye düşündü.

Sonra acı içinde inleyen bir köpek yavrusunu işitti ve sesin geldiği yöne doğru hızlı adımlarla ilerledi. Issız sokakları ay ışığı ve sadece birkaç evden vuran ışık aydınlatıyordu. Çökmüş olan bir duvarın içinden havlama sesi geliyordu. Janef hemen yıkıntıyı kaldırdı ve köpeği çıkardı. Neyse ki köpek önemli bir yara almamıştı. Anlaşılan çok korktuğu için bağırıp duruyordu. Serbest bırakılınca kaçıp gözden kayboldu.

Janef geri dönerken arka sokakta ayak sesleri işitti. Sessizce oraya yaklaştığında bir kalabalığın gizlice toplandığını fark etti. Bunun nedenini öğrenmek için kalabalığı izlemeye koyuldu. Adamların niyeti Sarmav’ a, saraya gidip isyan çıkarmaktı. Lidere gözdağı vermek istiyorlardı.

“Kim bunlar böyle?” diye söylendi.

Janef bir an önce bu duruma nokta koymalıydı. Takım arkadaşlarını bulup her şeyi anlattı. Yarım saat sonra isyancı grup atlarla şehri terk etmek üzereyken savaşçılar tarafından durduruldular. Janef onların konuşmasına fırsat vermeden araya girdi.

“Bu şekilde saraya yaklaşabileceğinizi mi sanıyorsunuz? Derdiniz her neyse konuşarak halledebiliriz. Ama yok hayır derseniz bizimle mücadele etmeden yola devam edemezsiniz.”

İki grubun tüm üyeleri meydan okurcasına ellerinde silahlarla bekliyordu. İsyancılar bu şekilde köşeye kıstırıldıkları için önce bir şaşkınlık yaşadı. Ancak içlerinden bazıları hemen savunmaya geçti.

“Konuşarak hallolmaz bu mesele. Bizim sıkıntımız saray tarafından görmezden geliniyor. Lider Canova’ dan sonra bir şeyler iyice ters gitmeye başladı. Sanki lanetli bir el değmiş gibi. Bizler ticaretle uğraşan insanlarız. Yabancı ortaklarımız geri adım attı. Pek çok mal elimizde kaldı.”

“Sizi anlıyorum. Fakat her şey düzelecektir. Lider Canas’ a bir fırsat tanıyın. Babasının yerine geçeli daha ne kadar oldu ki? Bizler sarayın savaşçılarıyız, bize kulak verin lütfen.”

“Lider Canas asla babası gibi olmayacaktır,” dedi orta yaşlarda bir adam öfkeli şekilde.

“Lider Canova’ nın öldürülmesi adeta lanet gibi çöktü üzerimize,” dedi bir başkası.

“Bu tarz bir inancın hiç birimize faydası olmaz. Her şeyin mantıklı bir sebebi olmalı. Lider Canas durumunuzu öğrendiğinde bunu araştıracak ve düzeltecektir,” dedi Creyn.

“Dediğim gibi lidere bir fırsat verin ve bekleyip görün. Halkın güvenini kazanmak için elinden geleni yapıyor. Sadece biraz daha sakin kalmanızı istiyorum. Yoksa istemeyerek de olsa size müdahale etmek zorunda kalacağız. Ve bu, işleri içinden çıkılmaz bir hale sokar,” dedi Janef sakin görünmeye çalışarak.

“Lütfen geri çekilin. Bizler de hemen görevimize dönelim,” dedi Benay adamları suçlarcasına.

“Aranızdan bir sözcü seçseniz de derdinizi lidere iletseniz daha mantıklı olmaz mı? Bu kadar önyargılı olmayın,” dedi Elbruz.

Adamlardan birçoğunun yüz ifadesi yumuşamıştı. Yaptıklarının şu an için ne kadar gereksiz olduğunu anlamışlardı. Her şeyin düzelmesi için bir şans varken bunu sonsuza kadar tepemezlerdi. İsyanın cezası hiç de hafif değildi. Sonuçta herkes geri çekilmeyi kabul etti.

Tekrar yola düşen savaşçılar geceyi başka bir şehrin misafirhanesinde geçirdiler. Sabah erkenden de yola koyuldular. Güneş tepeye ulaştığında Janef atı yavaşlattı. Limana varmışlardı.

Zemini taşlarla süslenmiş, geniş sokaklar ticaret için çok elverişli görünüyordu. Gemilere doldurulan yükler yabancı ülkelere gitmek üzere bekliyordu. Birkaç delikanlı ise paketlenmiş kumaşları yüklenmiş, siyah bir gemiye taşımaya çalışıyordu. Çok yoruldukları her hallerinden belliydi. Ticarette işlerin aksaması genellikle anlaşmaların iptal olmasına neden olurdu. Bu nedenle limanda herkes, her zaman arı gibi çalışırdı. Dalgalar gemileri hafifçe sallıyor, tam tepedeki güneş limanı yakıyordu.

Janef bulduğu uygun bir alanda atı durdurdu. Herkes aşağıya indiğinde at arabasını yük gemisine çıkardı. Yazel devasa gemiyi baştan aşağıya süzdü. Daha önce hiç gemi yolculuğu yapmamıştı. Güverteye çıktıklarında denizi seyretmekten kendini alamadı. Balıkçı tekneleri kıyıda salınıyordu. Martılar av peşindeydi. Bir süre sonra gemi yola çıktı.

20 yorum:

  1. Seni gerçekten tebrik ediyorum, daha yayınlanmamış bir roman olmasa inanki ünlü bir yazarın kitabı diye düşündürüyor:) Daha önce de dediğim gibi karakterler, mekanlar ve olaylar çok güzel kurgulanmış, yolun açık olsun inşâAllah 🤲

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öyle düşünmene çok mutlu oldum Gülten. :) Karakterler ve kurguyu beğenmiş olman önemli benim için. Çok teşekkür ederim. Senin de yolun açık olsun İnşallah. :)

      Sil
  2. yine çok güzel bir bölüm daha umarım bir gün kitap olur :) çok tebrik ederim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel yorumun ve iyi dileklerin için teşekkür ederim Gamzeli Kız. :)

      Sil
  3. Avcı'nın sarayda çalışan biri olduğu detayını yeni mi yazdınız yoksa önce vardı da ben mi gözden kaçırdım:-)) Bütün savaşçılar göreve gitti ve saray sıkıntılı bir duruma düşecek gibi:-)) Birde bu büyük atlara mesaj gönderip, alma.. Onların hazır bekliyor olması iyice merak uyandırdı ve fantastik bir roman olması iyice güzelleştirdi işleri:-) Kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Avcı' nın saraydan biri olduğuna yeni değindim. Baştan söylesem pek heyecanı olmazdı. :)
      Fantastik kısımlar biraz daha ön plana çıkacak bölümler ilerledikçe. Atalar ayrı bir dert, bakalım emelleri gerçekleşecek mi? :)) Yorumunuz için çok teşekkür ederim. :)

      Sil
  4. güzel gidiyor, yine esrarlı ve heyecanlı, kara elçi, parşömenler, zamanda oynama, nasıl becermişler bunu bakalım bu atalar, kara elçi başarılı olabilecek mi, bir yandan da sanki bir hain gibi duruyor kara elçi ve avcı, bunlar kötü adamlar gibi şimdilik hissettiğim, bir de yolculuk ve gemi bakalım, verda, ayda, onları da sevdim zaten :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Geçmişte özel gücü olan insanlar vardı. Onlar garip şeyler yapabiliyor işte. :)) Kara Elçi ve Avcı pek de iyi birilerine benzemiyor zaten. :) İkizleri sevmene de sevindim. Yorumun için teşekkürler. :)

      Sil
  5. Güzel ilerliyor. Bekledikleri Mehdi olmasın:) Son paragrafta ufak bir yazım hatası var, gözünüzden kaçmış. At arabasını olacak sanırım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Düzelttim hemen, teşekkürler. :) Gelecek kişiler pek de iyi değil, belli zaten niyetleri. :) Yorumun için teşekkür ederim.

      Sil
  6. Hasta olsam da okumak için iyileşmeyi bekleyemedim. 😂 Yine sürprizler, yine sürprizler. Demek geçmiştekiler günümüze gelecek. Acaba Avcı, sarayda mı görevli yoksa diğer ülkelere gitmek için görevlendirilenler arasında mı gizleniyor? Bence her ikisi de mümkün. Kalemine sağlık. Güzel bir bölümdü.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumunu yeni fark ettim, kusura bakma. :) Geçmiş olsun, iyisindir İnşallah şimdi.
      Bölümü beğenmene sevindim. Sürprizler önemlidir tabi. 😀 Giriş bölümünde yazdığım gibi Avcının özel gücü de olduğu için gizli işler çevirmesi pek zor olmuyor. Yorumun için teşekkür ederim. :)

      Sil
  7. Bu güzel giden hikayenin sonraki bölümünü bekliyorum :) Gerçekten güzel yazıyorsunuz tebrik ederim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim, mutlu oldum. :)

      Sil
  8. Kara Elçinin yaptıkları sadece öfkeden değil aslında. Güce olan hayranlık ve takıntısı da etkili. Psikopat diyebiliriz gerçekten. :) Avcı gizemli biri, kim acaba? Merak unsurunu ön planda tutmaya çalıştım da devamını da beğenirsin umarım. :) Teşekkürler güzel yorumun için.

    YanıtlaSil
  9. Avcı biraz daha farklı evet. Bakalım düşüncelerin doğru çıkacak mı? :) Kısa vadede anlaşılmayacak ama sadece onu söylemiş olayım. :) Henüz yazmaya başlamadığım bölümler için de yorumlarını dikkate alacağım. :)

    YanıtlaSil
  10. Zamanla oynama ilginç bir detay. Dün akşam da paralel evren konusunu işleyen bir film izlemiştim. Üstüne bu ilginç geldi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel bir tesadüf olmuş. :) Ben olaya sadece fantastik yaklaştım gerçi bilim kurgu ile alakası yok. 😀

      Sil
  11. Dün heyecanlı bir yerde kalmıştım. Sabah ofise gelir gelmez devam ettim. Geçmişten gelecek olanlar beni biraz korkutuyor ama fikir efsane. Hep geçmişe gitme fikri işlenir ya oysa neden oradan da birileri gelmesin dimi. :D Zaman Çarkı'nda bu durum farklı bir şekilde işlenmişti bak ilgini çeker belki diye söylüyorum. :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çık hızlı ilerliyorsun gerçekten, takdir ettim. :D Doğru hep geçmişe gitme konu olur, ben de geçmişten şu ana getireyim dedim. :) Zaman Çarkında nasılsın acaba, merak ettim. :)

      Sil

Gidilemeyen Gezi 🙄

   Bugün için bir ay önceden bir turla görüşmüş yer ayırtmıştım. Çok da hevesliydim ama ben ne zaman bir şey istesem en küçük şeyler bile ol...