28 Kasım 2021 Pazar

Savaş Çığırtkanı 2- 22.Bölüm (Roman)

 



BÖLÜM 22

 

Buhran Vakti

 

Dalgaların sesi kulaklarını dolduruyor, denizin esintili havasını teninde hissediyordu. Külçe gibi ağırlaşmış bedenini harekete geçirmeye çalışmadan önce gözlerini yavaşça araladı. Küçük bir kulübenin içinde sert bir yatakta yatıyordu. Açık olan kapıdan içeri sızan güneş ışığı yüzüne vuruyor, gözlerini alıyordu. Belki de bu rahatsızlık hissi uyandırmıştı onu, elini gözlerine siper etti. Sargılar içindeki kolunu görünce yaralanmış olduğunu anımsadı. Nerede olduğunu merak ediyordu. Bulunduğu yatak cam kenarındaydı. Pencereden sarkan yırtık, eski perde görevini yapmaktan çok uzaktı. Cama doğru uzanıp dışarı baktı. Uçsuz bucaksız sahil ıssızdı, kimseyi göremiyordu. Doğrulmaya çalışınca biraz canı yandı ama yine de kalkıp kapıya doğru yürüdü.

En son ne olduğunu anımsamaya çalışıyordu. Harula’ nın son saldırısından belki de bir iki saniye önce tüm bedeni bir saydam kalkan sarmıştı. Her nasıl olduysa o saldırıdan yara almadan kurtulmuştu. Ancak patlama sonrası kayan zeminle birlikte aşağı doğru yuvarlanmış ve hayal meyal birisinin ardından aşağı atladığını fark etmişti. Son hatırladığı buydu, ardından başını vurmuş olmalıydı ki bilinci kapanmıştı. Başındaki sızı da bunu doğruluyordu. Ne kadar çabalasa da kendisini kurtarmaya çalışan kişinin kim olduğunu hatırlayamadı.

Kapıya kadar geldiği sırada her şeyi net şekilde hatırlayınca içini derin bir üzüntü kapladı. Geri dönüşü olmayacak şeyler yapmıştı. Başta, suçlu olduğunu sandığı babasını öldürmesinin acısı kalbini sıkıştırdı. Annesini öldüren kişiye yıllarca, koşulsuz itaat etmişti ve pek çok kişinin ölümünde parmağı vardı. Suçluluk duygusu onu sardı. Beyni karıncalanıyor gibiydi, titreyen dizlerinin üzerine çöktü. Acı dalga dalga bedenine yayılıyordu. Kenetlenmiş bedeni gözyaşlarını akıtmasına bile müsaade etmiyordu, boğazına bir yumru oturmuştu. Öne doğru düşmek üzereyken birisi onu tuttu.

“İyi misiniz Lider Canas?”

Canas başını kaldırıp sesin sahibine baktı. Siması tanıdık geliyordu ama kim olduğunu bir türlü çıkaramadı. Kızın yardımını kabul ederek yatağa doğru yürüdü. Yatağın kenarına oturunca dikkatle kıza baktı. Kahverengi saçları dağınık, yeşil gözleri olabildiğine parlaktı.

“Seni daha önce görmüş müydüm?”

“Evet, bir kez karşılaşmıştık. Ezva ben.”

Canas yıllar önceki olayı hatırladı. Kızı haydutların elinden kurtardıktan sonra onu bir daha görmemişti. “Beni kurtaran sendin değil mi?” Kız yavaşça başını sallayınca Canas hiddetlendi.

“Bu ne şimdi? Yıllar önceki borcunu ödemiş mi oldun yani? Neden ölmeme izin vermedin?”

Ne diyeceğini şaşıran Ezva geriye doğru bir adım attı. “Hayır, yanlış anladınız.” Sesinde gücenmişlik olsa da bakışları sertti.

“Bıraksan da ölseydim! Her gün bu azapla nasıl yaşarım ben?” Canas öfkeyle ayağa fırladı. İçindeki sıkıntı onu boğuyor, doğru düzgün düşünmesine engel oluyordu. Hiçbir şeyi geri döndüremeyeceğinin acısını iliklerinde hissediyordu. Ahşap duvarı yumruklamaya başlayınca Ezva onu durdurmaya çalıştı. “Sakin olun! Kendinize gelin! Eğer hâlâ yaşıyorsanız bunun bir nedeni vardır. Niçin ölmek istiyorsunuz?”

“Hiçbir şey bildiğin yok senin!”

Ezva kararlı şekilde durdu. “Biliyorum! Savaşta ben de bulundum, olanları işittim. Kandırıldığınızı da biliyorum. Lider Canova için şu an sizden fazla kimse üzülemez. Ben hep uzaktan sizi izlerdim. Kılık değiştirip halkın içinde dolaştığınız anlarda bile sizi  fark ederdim. Sizi sandığınızdan iyi tanıyorum.”

“Nasıl aşağılık biri olduğumu da iyi biliyorsundur o zaman.” Canas duvarın dibine oturmuş Ezva ile tartışmayı sürdürüyordu. Kolunda keskin bir zonklama başlamıştı. “Nasıl üzgün ve kırgın olduğunuzu görüyorum. Vicdan azabı insanın en büyük cezasıdır. Şu an yanıyorsunuz ama yavaş yavaş acınız küllenecek.”

“Hak ettim bunu. Kendi hırslarım yüzünden insanları sürüklediğim duruma bak! Hep başkalarını suçlarken esas sahte olan benim hayatım, benim hayalimmiş.”

Ezva üzüntü içinde Canas’ a bakıyordu. Her şeyini kaybetmiş biriydi o. Geride büyük bir yıkım bıraktığı için kendini asla affetmeyecekti. Biraz olsun sakinleşebilse işler yoluna girebilirdi. Canas’ ın her an kötü bir şey yapabileceğini düşünerek gergin halde bekliyordu.

Canas yumruğunu sıkıp yere vurdu. “Bu elle öldürdüm babamı, hem de hiç gözümü kırpmadan. O an aklımda sadece intikam ve insanları birbirine düşürmek vardı. Bedel ödeyeceğimin de farkındaydım ama hiçbir şey beni zalim emellerimden vazgeçiremedi. Nasıl kana susamışsam babamın gözlerindeki merhameti, sevgiyi bir an bile fark edemedim. O ölürken ruhsuz şekilde onu izledim ve kaçtım!” Uzun süre konuşmanın verdiği bıkkınla bir süre sustu. Boğazı kurumuş, çok susamıştı. Sesi ruhunu yansıtırcasına çatallı ve zor anlaşılır çıkıyordu. Şimdi her şey gözüne boş ve anlamsız geliyordu. Annesini hatırladı. O zamanlar Alasır’ ın gerçek niyetini görebilseydi annesi şimdi yaşıyor olacaktı. Gözünden yaşlar usul usul süzülmeye başladı. Annesinin ölümünde de dolaylı yoldan parmağı vardı. O günkü yangını düşündükçe bedenini sıcak bastı. İçi içini yerken yalnız ve terk edilmiş hissediyordu. Ailesini parçalamıştı.

“Lider Canas babanız büyük bir liderdi. Sorumluluklarının peşinden gitti hep. Belki sizi ihmal ettiği için yanlış bir yola savruldunuz.”

“Hâlâ lider olduğumu söyleyebiliyor musun? Hangi lider benim yaptıklarımı yapar, insanları felakete sürüklerdi? Ben lider olmayı hiç hak etmedim.”

Canas kalktı ve kulübeden dışarı çıktı. İnce kumların üzerinde yalın ayak yürürken Ezva sessizce onu takip ediyordu. Canas sızlayan kolunu ovdu, yanma hissi hâlâ geçmemişti. Hatta ara ara o kadar artıyordu ki kolunu bedeninde fazladan bir yük gibi hissediyordu. Yara daha derin olsaydı kolay kolay kurtulamayacağını biliyordu. Karanlık gücün etkilerine fazlasıyla şahit olmuştu. Meydanda ölenleri hatırlayınca bakışları gölgelendi. Kim bilir onlar ne kadar acı çekmişti. Denize doğru ağır adımlarla yürüdü. Dalgalar birbiriyle yarışıyor gibiydi, köpükler saçarak kıyıya vuruyorlardı.

“Sen beni nasıl kurtardın? Özel güçlerin mi var yoksa?” Canas ilk kez öfkesi azalmış halde konuşuyordu.

“Doğru. Hayat Zırhlılarından biriyim. Tabi bu gücüm sizle tanıştıktan çok daha sonra ortaya çıktı. Saldırı anında herhangi birinin bedenini zırhla kaplarsam o kişi saldırı ne kadar şiddetli de olsa zarar görmüyor. Sadece kısa bir an için bunu kullanabiliyorum ve zırh oluşturduğum anda saydam bir görünüme sahip oluyorum. O gün Harula sizi nehre kadar izlediğinde peşinizden geldim. Sizi korumak için uygun anı kollamak zorundaydım. Uğradığınız saldırı sırasında bedeninizi zırhla sardım ama bu düşüşünüzü önlemedi. Ardınızdan ben de atladım. Tam nehre düşmek üzereyken sizi yakalayıp tekrar zırh oluşturdum. Böylece ikimiz de kurtulmuş olduk. Bir şekilde sizi kıyıya attığımda o civarda bir at buldum. Sizi buraya getirirken bir hastaneden kan ve gerekli malzemeleri temin ettim. Sağlık alanında eğitim gördüğüm için elimden geldiğince tedavinizi yaptım.”

“Anlıyorum, bu kadar şeyi tek başına halletmen etkileyici.” Ansızın aklına gelen soruyu yöneltti. “Harula! Ona ne oldu peki? Savaş hâlâ devam ediyor deme.” Endişeyle kızın ağzından çıkacak sözleri bekliyordu. “Daha önce aldığınız yaralar yüzünden uzun bir süre baygın kaldınız. Sizi saklayıp şehre indiğimde karanlık aniden son buldu. Öğrendim ki Harula öldürülmüş, savaş bitmiş.” Canas tuttuğu nefesini bıraktı. “Bu iyi haber, rahatladım. Başardılar demek.”

“Dahası herkes sizin öldüğünüzü düşünüyor. Kurtarıldığınızı fark eden olmadı.”

Bu sözlerin altındaki imayı fark etmekte gecikmedi Canas. Kumsal boyunca yürümeye devam etti. Su ayaklarına çarpıp geri çekiliyordu. “Demek öyle. Belki de hak ettiğim cezayı vermeleri için hemen karşılarına çıkmalıyım. İhanetin cezası nedir sence? Hangi ceza hem onların içini soğutur hem beni temizler?”

Ezva diyecek bir şey bulamadı ama Canas’ ın gidip teslim olmamasını yürekten arzuluyordu. Olanlar sürekli zihninde dönüp durunca Canas yine gerilmeye başladı, sinirden elleri titriyordu. “Senin bile verecek cevabın yok.”

“Ben açığa çıkmamanızı tercih ederim.” Ezva duyulmasından korkuyor gibi o kadar kısık sesle söylemişti ki Canas dönüp bir süre onun yüzüne baktı. Kızın devam etmeyeceğini anlayınca yere çöküp oturdu. Yer çekimi artmışçasına ağırlaşan adımlarını daha fazla sürüklemek istemedi. Martıların sesleri her yerde yankılanıyordu. Bulutlar art arda sıralanmış, güneşi örtüyordu.

Saplantılı şekilde sebep olduğu tüm ölümler gözünün önüne geliyordu. İzlediği manzara bir anlığına kan denizine dönünce irkildi. Beti benzi atmıştı. Neredeyse ayaklarına değecek kadar yaklaşan kandan korkuyla uzaklaştı. Ezva onun haline acıdı ama sesini çıkarmadı. Canas’ ın bir şeylerle boğuştuğunun farkındaydı. Bu, kendisinin aşması gereken zorlu bir yoldu.

Sabırsızca etrafa bakındı Canas, yakınlarda kendine zarar verebileceği bir şey yoktu. İçindeki azabı dindirmek, olanları unutmak için kendi canını öyle bir yakmak istiyordu ki. Eline geçirecek bir şey bulamayınca “Neredeyiz biz böyle?” diye söylendi.

“Sizi kimse görmesin diye bu ıssız adaya getirdim. Butah açıklarında bir yerdeyiz.” Ötedeki kayığa baktı. Özel güce sahip olduğundan beri fiziksel olarak çok güçlü hale gelmişti. Kürek çekerek uzunca yolu rahatça kat ediyordu.

Canas zihnini boşaltarak sakinleşmeye çalıştı. Ufka daldı gözleri, çocukluğuna gitti; mutlu olduğu, masum olduğu anlara. Hayalinde annesi ve babası ona gülümsüyordu. Her ne yaparsa yapsın bir anne ve babanın çocuğuna gülümseyebildiği gerçeği içini parçaladı. Görüntü daha sonra yerini başka insanlara bıraktı. Öfke dolu ve suçlayan gözlerle ona bakan Saraç, Zorkan, Valyon, Fuban, Boratak ve diğerleri. Nefesi kesildi bir anda. Kalp atışı o kadar hızlıydı ki terlemeye başladı, göz bebekleri büyüdü. Her şey boğazına çöküyordu sanki, yaşamak işkence gibiydi.

“Sakin olun! Geçecek hepsi!” diye onu sarstı Ezva. Kızın telkinleri ile yavaş ve derin nefesler alıp biraz olsun sakinleşti. Ezva Canas’ ın yanına oturdu ve ikisi uzun süre sessizce manzarayı izledi. Bekledikçe daha halsiz, güçsüz hissetmeye başladı Canas. İçindeki öfkeyi dışa vuracak, konuşacak hali bile kalmamıştı. Hırçın dalgalara kederle bakıyordu. Çıkan soğuk esinti içini ürpertti. Bu, ona ne kadar zayıf olduğunu hatırlattı. Bir de kalkmış dünyayı değiştirmeye çalışıyordu. Dünyaya gelmiş önemsiz, değersiz bir detay olarak akıllarda yer edeceğini biliyordu artık.

Ezva yıpranmış haldeki küçük masayı ve sandalyeleri dışarı çıkardı. Yanında getirdiği yiyeceklerle masayı kurdu. Uzun süredir ikisi de bir şey yememişti. Sonunda Canas’ ı ikna edip masaya geçtiklerinde güneş batmak üzereydi. Ufuktaki kızıllık tam bir görsel şölen sunuyordu. İkisi de sakince yemeklerini yerken dünyadan tamamen soyutlanmış, yalnız bir çift gibiydiler. Yemek boyunca hiç konuşmadılar. Ezva ne düşündüğünü merak ettiği için sık sık Canas’ a bakmaktan kendini alamıyordu. Gerçekten artık sakinleşmiş, olanları kabullenmiş miydi?

Sessizliği bozan Canas oldu. “Tüm yaptıklarımdan haberdar olmana rağmen neden bana yardım ediyorsun?” Sesinde bir parça merak gizliydi. Hava artık iyice kararmıştı. Ezva dolunayın dalgalı denizde oluşturduğu ışıltıyı izliyordu. “Özünüzde iyi biri olduğunuza inanıyorum. Her şey çok daha farklı olabilirdi. Sizi bu yola sürükleyen süreçte tek hatalı siz değilsiniz. Hiçbir şey olanları değiştiremez ama bundan sonra yeni bir hayat çizebilirsiniz kendinize. Siz lider olmadan çok önce isminizi işitmiş, sizi merak etmiştim. Bir gün panayır alanına giderken savaşçılarla birlikte at sürdüğünüzü gördüm. Hepinizin acelesi vardı, bir yere yetişmeniz gerekiyor gibiydi. Sizi fark etmeyip yola çıkan yaşlı bir kadına çarpmamak için son anda atı durdurdunuz. Kadıncağız da ürküp elindekileri düşürmüştü. Hemen koşup özür dilemiş, yere dökülenleri toplayıp ona vermiştiniz. Sonra o gün bana yardım ettiğinizde sizinle ilk kez konuşmaktan mutluluk duymuştum. Sonraları da sizi çok gördüm ama sırrınızı bildiğim için etrafınızda olmam sizi rahatsız edebilir diye hiç karşınıza çıkmadım.”

Boş gözlerle denize baktı Canas. Ne demesi gerektiğinden emin değildi. “Başta sert çıktığım için üzgünüm. Artık bir lider olmadığıma göre bana siz diye hitap etmene de gerek yok.”

Canas’ ın yumuşamaya başladığını gören Ezva’ nın yüzü aydınlandı. “Önemli değil. Senin için kolay değil, farkındayım.”

“İnsanların karşısına çıkmaya yüzüm yok. Ne ceza verseler de umursamam ama o bakışlara maruz kalmaya katlanamam. Bırakalım beni öldü bilsinler, öldüğümü bilmek onları daha mutlu edecektir.”

“Sırrın bir kez daha benimle güvende olacak. Bunun için elimden geleni yaparım.”

“Teşekkür ederim,” diye fısıldadı Canas. Kızın sesindeki güveni ve ilgiyi hissediyordu ama yaşadığı değersizlik hissi aralarına bir uçurum koyuyor gibiydi. Canas kendini affetmeden kimseye yakınlık duyamayacağının bilincindeydi.

“Yorgun olmalısın, uyuyup dinlensen iyi olur.”

“Uyuyabileceğimi sanmıyorum ama dediğin gibi olsun.” Ezva masadan kalkmıştı ki Canas’ ın katılan yüzünü ve kolunu ovduğunu gördü. “Kolun mu ağrıyor? Yatmadan önce merhem süreyim, ağrını dindirir biraz.”

“Gerek yok, iyiyim.” Canas hemen elini kolundan çekti.

Canas kulübeye geçtiğinde Ezva eski gaz lambasını yaktı. İlk kez dikkatle etrafa bakan Canas içeride tek bir yatak olduğunu gördü. “Sen burada yat. Ben dışarıda yatarım.”

“Olmaz, henüz iyileşmedin. Ben nerede olsa uyurum.”

“İtiraz istemiyorum.” Canas’ ın kararlı ve sert ses tonu Ezva’ ya başka bir şey deme şansı bırakmıyordu. Ezva çekingen halde bir battaniye uzattı. “Burada, yerde de yatabilirsin. Dışarısı sabaha karşı soğuk olur.”

“Sorun değil. Açık havada bulunmak iyi gelecek bana.”

Canas kumsalda ayak izlerini bırakarak ilerledi. Battaniyeyi sırtına atıp, dizlerini karnına çekerek kumlara oturdu. Deniz de onun içi gibi durulmamıştı. Dalgaların sesini dinledi öylece. Bulutlar dolunayı kapatınca iyice kasvet çöktü ortama. Yılmış halde yana doğru uzanıp yere bıraktı kendini. Uzaklara dalan gözleri bir süre sonra kapanmaya başladı. Rüya alemine geçtiğinde yüz kasları gevşemiş, huzurlu görünüyordu. Rüyasında annesi ile babası vardı, Canas da on beş yaşlarındaydı. Bir yolculuğa çıkmaya hazırlanıyorlardı. Canas’ ın tedirgin hali annesinin bakışlarından kaçmadı. Atın üzerindeki kadın Canas’ a yaklaşıp elini uzattı. Gülümsüyordu. “Hadi gel. İlk adımı atarsan gerisi daha kolay olacaktır. Yeni bir yaşam bizi bekliyor,” dedi ipek gibi sesiyle.

“Biz hep seninleyiz, rahat ol,” dedi kadının yanına gelen Canova. “Bırak karanlık geçmişte kalsın.”

Canas annesinin elini tutunca kadın onu çekti ve arkaya oturmasına yardım etti. Atı hızla sürdü, aydınlığa doğru yol aldılar. Canas o huzurlu anın etkisi ile uyandı. Gözlerinden süzülen yaşlar yüzünü ıslatmıştı. Kafasını kaldırıp doğruldu. Deniz durulmuş, dolunayın yansıması kusursuz bir hal almıştı.


17 yorum:

  1. Ehehe harika bir bölümdü, pişmanlık, vicdan azabı, kendine duyulan öfke ve rüyanın getirdiği hisle affedilmek. Tüm duyguları harika işlemişsin. Canas en sevdiğim karakter. Ezva da çok tatlı bir kız, iyiki kurtardı adamı. İkisi çok hoş duruyorlar. Serenay filan değil Ezva hak ediyor Canas'ı. Ama Canas önce kendini affedebilmeli her şeyden önce. Rüya detayı hoştu, anne ve babasının kendisini affettğini hissedip bu da iyi gelmiştir. Rüya da olsa etkiler. Hayal gücüne sağlık canım. Betimlemeler de nefisti, gözümde kolayca canlandı. Sakin bir ortam, duygularla düşüncelerle boğuşmak için birebir yer sanıyorum. Evet, ben en baştan beri Canas'ın ölmediğini biliyordum içimde tuttum da birtmedim. Harika bir bölümdü. Ben de duygusallaştım. :')

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mervecim elimden geldiği kadar Canas' ın hislerini aktarmaya çalıştım. Değerli yorumun mutlu etti beni. :) Ezva' yı ilk kez yazdıktan sonra bu anı planlanmıştım. Yine de o zamanlar kararsızdım. Canas' ın ölmesini de düşünüyordum ama Zorkan' a kıyabildim Canas' a kıyamadım. Ceza almasını da istemedim, en iyi yol herkesin onu öldü bilmesiydi. 😊 Senle paylaşmıştım da öldüğüne inanmayanlar da oldu tabi. 😀
      Rüya konusunda haklısın, bir şekilde anne ve babasının onu affettiğine inandı Canas. :)
      Desteğin için teşekkür ederim canım. Bitiyor diye biraz hüzünlüyüm ben de ama sonunu getirebildim diye de mutluyum. :)

      Sil
    2. Filler bölüm isteriz. Canas'la ilgili ehehe. :))

      Sil
    3. Ehehe, ileride yazarım merak etme. Kolay kolay bırakamam bu karakterleri. :)) Belki kelime oyununa yazarım uygun kelimeler denk gelirse. :)

      Sil
  2. Aaa yazamamışım bazı yerleri. Şimdi fark ettim. 😅

    YanıtlaSil
  3. Arada okuyamadığım bölümler var ama anladığım Canas annesini öldüren babasını öldürmüş galiba?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Önemli yerleri kaçırmışsın Gülten. :) Canas' ın annesini Alasır öldürdü, yani eğitmeni. Babasının suçlu olduğunu sanan Canas da intikam alma niyetiyle babası Canova'yı öldürdü.

      Sil
    2. Oooo, her ne kadar roman olsada çok üzüldüm.Keske romanını film ya da dizi yapsalar izlerdik;) Çok başarılısın çünkü..

      Sil
    3. Güzel yorumun mutlu etti Gülten. Teşekkür ederim. Film olmasını ben de isterdim. :))

      Sil
  4. O zaman, acaba ölmemiş olabilir mi diye aklıma gelmişti:) Zamanında nefret etsem de tekrar sahneye dönmesi güzel oldu:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, şüphelenmiştiniz. Tarzımı öğrenenler böyle bir şey beklemiştir. :) Tekrar dönmesini güzel bulmanıza sevindim. Yorumunuz için teşekkür ederim. :)

      Sil
  5. Canas özel bir bölümü hak ediyordu. :) Ölmediğini zaten tahmin etmiştin. Biraz farklı bitsin istedim. Ezva' nın yardımı çok oldu gerçekten, kendisini toparlama ve vicdan azabıyla baş etme konusunda. Betimlemeleri beğenmene sevindim, açıkçası bölümü daha ön plana çıkarma isteği ile buna yoğunlaşmıştım. Gelişmiş olduğumu düşünmene sevindim. Okuyup yorumlayanların da katkısı çok oldu tabi, beni motive etti. Çok teşekkür ederim İlkay. 😊

    YanıtlaSil
  6. Canas ilgi çekici bir karakter gerçekten, yine çok sürükleyici bir bölümdü Duygu eline sağlık:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim Eren, öyle düşünmene sevindim. :)

      Sil
  7. oleeey, canas ın durumu sanki şüpheli gibiydi, öldü gibiydi ama net değildi gibi, demekki o kız kurtarmış onuu, sevindim, çünküü, serenay ve çevresi, har, elbruz verda ayda bir de benay filan işte bu ekip dışında ki bu ekip minnoşlar sayılırlar, bunlar dışındaki vahşilerden :) en sevdiğim canas olmuştu :) oh iyi oldu, tekrar başa geçsin bana neee :) vicdansız canaaas :) hayat zırhlıları iyimiş oooo :) demek böyle kurtardıııı, görünmez kalkanla :) aa sahiden vallahi canas gitsin bir köye yerleşsin çiftçilik yapsın, dinlensin bee vallahi yaa :) ayyyy ezva ne tatlıymış, ikisinin iletişimi de hoş :) canas rüya gördü, sonu duygusaldı bölümün, diyom sen bu bölümleri ne güzel yazıyon, komikli, duyguluları yaniii :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bilerek belirsiz bırakmıştım Canas' ın durumunu. Ezva kurtardı ve uzaklara götürdü. :) Sen en çok onları seviyorsun biliyorum. :) Canas tekrar başa geçemez, yaptıkları cezasız kalamazdı, babası dışında pek çok insanda öldü savaş yüzünden. Canas' ı acıları ve Ezva ile baş başa bıraktım. :))
      Ben duygusal olduğum için sanırım bu tarz bölümleri yazmayı seviyorum. Senin de beğenmene sevindim Deep teşekkür ederim değerli yorumun için. 😊

      Sil

Bir Karakter Meselesi 20 (Mikasa Ackerman)

 Çok sevdiğim kadın karakterlerden biri, Attack on Titan animesindeki Mikasa'dan bahsedeceğim.  Çocukken yaşadığı bir felaketin ardından...