8 Kasım 2021 Pazartesi

Savaş Çığırtkanı 2-18. Bölüm (Roman)



BÖLÜM 18

 

Düşüş - Butah

 

Canas’ ın sözleri üzerine Harula hiddetlendi. “Sen beni tehdit edebilecek konumda değilsin! Küçük bir çabam yeter seni ölüler alemine yollamaya.” Canas’ a doğru ilerleyen Harula attığı her adımda yeri sarsmak ister gibiydi. Kinin vücut bulmuş haliydi kendisi. İlk hamlesini yapmak üzere harekete geçtiği anda Canas görünmez oldu. Harula burnundan soluyordu. “Benden kaçamayacaksın küçük sıçan, daima ensende olacağım.”

Canas koşmaya başladı. Kılıcını tam indireceği sırada Harula bu hamleyi durdurdu. “O kadar gürültücüsün ki seni fark etmemek imkansız,” dedi ve kılıcını sertçe indirdi. Iskalayınca sabırsızlandı, Canas çoktan uzaklaşmıştı.

İkisi arasında seri bir mücadele başladı. Canas görünmezliğin verdiği üstünlüğü yeterince kullanamıyor, Harula’ nın etrafını saran fedailerle de mücadele ediyordu. O kadar öfke doluydu ki karanlık lideri indirmeden pes etmeye niyeti yoktu. Ancak günlerdir savaştığı için gücünün etki süresi kısalmıştı.

Krazu ilaçların etkisiyle birkaç saattir uyuyordu. Gerekli müdahaleler yapıldıktan sonra bacağı iyileşmeye başlamıştı. Yine de henüz kendisini zorlamasına izin verilmiyordu. Gördüğü rüyanın etkisi ile alnında terler birikmişti. Sık sık savaşa dair rüyalar görüyor, kaosun ortasında oradan oraya koşuyordu. Herkes bir bir ölürken izlemekle yetiniyordu. Bir gürültü kopunca ve haykırışlar yükselince sıçrayıp uyandı. “Düşman saldırıyor!” diye bağırdığını işitti birinin. Hemen örtüyü üstünden atıp doğruldu. Yatağın kenarındaki koltuk değneğini kolunun altına sıkıştırıp dışarı çıktı.

İnsanlar telaş içinde dev çadırlardan dışarı fırladı. Olan bitenden habersiz ağır yaralılar ise derin bir uykudaydı. Etrafı saran fedailerden bazıları çadırları yıkmaya çalışıyordu. Sağlık görevlileri insanları bir an önce çıkarmak için etrafta dört dönüyordu. Kısa süre sonra çadırlardan biri yakıldı.

Siluetleri ilk kez görenler şaşkındı. Onlar yaralı halde yatarken dışarıdakilerin nelerle mücadele ettiğinin yeni farkına varıyorlardı. Bir kısmının içini ürperti sardı. Bir kabusu yaşamaya başlamış gibiydiler.

Elbruz ve Tiran ilk şaşkınlığı atınca insanlara yardım etmeye başladı. Bacağının üzerine bastıkça canı yanıyordu Elbruz’ un. Tökezleyerek de olsa koşuyor, yıkılan demirlerin altında kalanları çıkarmaya çalışıyordu. Diğer herkesin ne durumda olduğunu, savaşın seyrini çok merak ediyordu. Sağlam bacağından güç alıp, dişini sıkarak demiri birkaç cm yukarı kaldırdı. Sıkışıp kalan genç yavaşça aradan çıktı.

Mir her ne kadar iyi nişan alsa da fedaileri oklarla etkisiz hale getiremiyordu. Uzaktan atışlar yetersiz kaldığı için yakından nişan almaya başladı. Markos, arbaletle birkaç fedaiyi yaralayabilmişti. Belinde takılı kından hançer çıkarıp yakalayabildiği siluetleri yaralamaya başladı. Duman tabakası ve görünmeyen suratlar karşısında içi ürperiyordu. Yine de saldırmakta hiç tereddüt etmiyordu. Galibiyet için cesaret ve azim şarttı.

Krazu fedailere saldırabileceği bir şeyler arıyordu. Elinde herhangi bir silah yoktu. En son hatırladığı Canas ile dövüşünün ardından Serenay’ ın kendisini buraya kadar getirdiğiydi. Şu an onun ne durumda olduğunu merak ediyordu. Yerde bulduğu iki demir parçasını aldı. Fedaileri olabildiğince çadırlardan uzak tutmaya çalışırken aklına gelen fikirle uzun demir parçalarını birbirine vurmaya başladı. Oluşan ses titremişlerini kuvvetlendirip yaklaşan siluetlere yönlendirdi. Sesten çok rahatsız olan fedailer mesafelerini korumaya başladılar. Ardından hepsi bir anda uzaktan saldırıya geçti. Krazu kendisine doğrultudan silahlardan bir anda kaçamayacağının farkındaydı. Beş tane ateş topu helezon şeklinde dönerek üstüne geliyordu. O anda birisi önüne atladı. Büyük bir kalkan ile saldırıları savuşturan kişi Karan idi. Adam kalkanın yandığını görünce onu siluetlerin üstüne fırlattı. Kaçacak fırsatı bulamayan siluetler alevlere teslim olup debelenmeye başladı. Bakışlarını onlardan çekip Krazu’ ya çevirdi Karan. “Sen Serenay’ ın arkadaşısın sanırım. Savaş alanında karşılaşmıştık.”

Krazu biraz şaşkın halde yanıtladı. “Öyle de diyebiliriz, yardımınız için teşekkür ederim.”

“Buradan ayrıldıktan sonra Serenayları bulamadım. Belki birilerinden bilgi alırım diye tekrar geldim.”

“Üzgünüm, ben de onu bir süredir görmedim. Umarım iyidir.” Krazu’ nun endişeli hali Karan’ ın dikkatinden kaçmadı. “Siz nereden tanışıyorsunuz?” Gözlerini kısmış Krazu' yu dikkatle süzüyordu. Gri, parlak saçlarına takılıp kaldı gözleri.

Sıcaklamaya başlayan Krazu sorguya çekiliyor gibi hissediyordu. Kız babaları hakkında söylenenleri hep abartılı bulurdu ama şimdi insanların ne kadar haklı olduğunu anlıyordu. “Libmons’ ta karşılaştık efendim.”

Karan karşısındaki gence daha fazla soru yöneltmek istiyordu ki siluetler tekrar saldırmaya başlayınca devam edemedi. Krazu ise bu durumdan kurtulduğu için  rahatlamıştı. Sırt sırta vererek siluetlerle mücadeleyi sürdürdüler.

Henüz yarası tam iyileşmemiş olan Tiran kendini fazla zorlayamıyordu. Yaptığı ani ve sert hareketler karnındaki sancıyı artırıyor, dikişleri patlayacak gibi hissediyordu. Bir süredir hiçbir arkadaşını göremediği için onlar hakkında endişeliydi. Kötü düşünceleri aklından uzak tutmaya çalışıyordu. Sağlık görevlileri yangını söndürüp, diğerlerinin yardımı ile yaralıları tahliye etti. Dumandan etkilenen  birkaç kişi bayılmıştı. Dövüşebilecek durumda olan herkes mücadele ediyordu.

Boratak ne yapacağını bilemez halde liderlerin dövüşünü izliyordu. Hızlı dövüşen Canas birkaç saniyede bir görünür olup sonra tekrar ortadan kayboluyordu. Harula da oldukça dikkatli olduğu için Canas' ın saldırılarını savuşturup daha sert yanıt veriyordu. Canas bir ateş topundan sıçrayarak ve görünmezliğin ardına sığınarak son anda kurtulmuştu.

Kendisine yaklaşan bir fedaiyi kılıcıyla yaraladı Canas. Bedene tekme atarak onu Harula' nın üstüne itti. Karanlık Liderin bir hareketi ile fedai uzaklara fırladı. Harula bir kez daha kılıcını savurduğunda keskin bir hava akımı Canas’ ın koluna denk geldi. Omzundan dirseğine kadar uzanan bir kesik açıldı. “Ah!” Kesiğin ağrısından çok Canas ateşte kavruluyor gibi yoğun bir acı hissetti. Sanki kolu alevler içinde kalmıştı. Gözlerinden yaş boşalırken dişlerini sıkıp bir hamle yaptı. Harula' yı sadece bacağından yaralayabildi.

Boratak dayanamayıp araya girdi. Harula saldırdığı sırada fedailer etten duvar ördü önünde. Canas, Harula' yı uzağa çekmenin daha mantıklı olacağını düşünüp görünmez olduğu anda ata doğru gitti. Harula’ nın kin dolu bakışları Canas' tan bir iz arıyordu. Sonunda onun ata binmiş uzaklaştığını gördü. “Durdurun şunu!” diye emir verdi. Harula o kadar hırs yapmıştı ki kendisi de Canas’ ın peşine takıldı. At üstünde giden Canas kolunu zorlukla sarıp, kanamayı yavaşlattı. Tozu dumana katarak ilerlediği için takip edilmemesi imkansızdı. Harula arkasından saldırılar yollamaya devam ediyordu. Bir şekilde bunlardan kurtulan Canas tepeyi aştığı sırada ata isabet eden bir yıldırım sonucu kendini yerde buldu. Tepeyi hemen geçip nehrin olduğu yola saptı. Sızlayan kolunu tutuyor, kılıcını da elinden düşürmüyordu. Azgın nehre ulaşabilirse bir şekilde Harula’ yı aşağı atma fırsatı yakalayabilirdi.

Boratak ile birlikte birkaç kişi daha karanlık liderin ardına düştü. Onu gözden kaybedemezlerdi. Harula sadece avına odaklanmış, onu ele geçirmekten başka şey düşünmüyordu. Kendisine kafa tutan kimseye tahammülü yoktu. Uzun, sert adımlarla ilerlerken Canas’ ı nasıl öldüreceğini hayal ediyor, sabırsızlanıyordu.

Liroz şehrindeki karmaşa biraz olsun kontrol altına alınmıştı. Şehirdeki insanların çoğu tahliye edilmişti. Berzab yorgun düşmüş bir duvarın kenarında oturuyordu. Ceddil gözleriyle etrafı taradı, fedailer geri çekiliyor gibiydi. “Bunlar ya savaş meydanına geri dönecekler ya da başka yere saldıracaklar. Takip etmeliyiz,” dedi. Yenira, Ceddil' e hak verdi. “Burada daha fazla kalamayız. Gidelim.”

“Hızınıza ayak uydurmak zor,” dedi Berzab. İyice çökmüş gibi bir hali vardı, durgunlaşmıştı. Bir süre önce genç bir kızın ölümüne şahit olmuştu. Mecburen yerinden kalkıp dostlarına katıldı.

Şehrin sağlık merkezi zarar görmemişti. Janefler Verda' yı fazla kımıldatmadan, dikkatle oraya taşımayı başardı. Serenay Verda’ nın elini tutmuş, iyi olacağını söylüyordu. Genç kadın yorgunluğun verdiği ağırlıkla da kendini salmıştı. Sadece uyumak istiyordu. Gözlerini açık tutabilmek çok zordu. Serenay' ın son sözlerini işitmedi.

Fedailerin gidişi ile savaşçılar büyük ölçüde şehri terk etti. Şehirden sanki kasırga geçmiş gibiydi. İnsanların günlük yaşamına dönmesi uzun sürecekti. Kayıplar insanları yıkmış, kimilerini yaşayan ölülere çevirmişti.

Canas nefes nefese ilerlerken olanlar aklından çıkmıyordu. Ülkeleri savaşa sürüklemiş, pek çok kişinin ölümüne sebep olmuştu. Babasının suçlu olduğuna inanıp onu katletmişti. Böyle bir oyunun parçası olduğu için kendinden nefret ediyordu. İçindeki yangın giderek büyüyordu. Ne kadar da gözü dönmüş, bir şeyleri değiştirebileceğine inanmıştı. Zamanı geri alamazdı, yaptıklarının altında eziliyordu. Şimdi en azından karanlık lideri ortadan kaldırmalıydı.

Nehre vardığında durup soluklandı. Karanlık lider mesafeyi giderek kapatmıştı. Canas göz ucuyla aşağıya baktı. Şimşek çakınca suyun eskisine nazaran yükseldiğini fark etti. Son yağmurlar yüzünden nehrin debisi artmıştı. Şiddetle akan suyun uğultusu kulaklarını dolduruyordu.

Karanlık lider yeterince yaklaştığında durdu. Canas ilk onun saldırmasına izin vermeden kılıcını ona doğrultarak koştu. Aynı anda etrafı sis tabakasıyla sardı. Dalgalar çizerek koşuyor, yerinin saptanmasını önlemeye çalışıyordu. O henüz Harula' ya ulaşamadan karanlık liderin etrafı siluetlerle çevrelenmişti bile. Canas iki tanesini kılıçtan geçirip yere serdi. Sonra saat yönünde koşup arkadan saldırdı bir de. Harula, adamlarının kesildiğini fark edip arkasına döndü. Kılıcıyla defalarca ateş topu fırlattı. Canas koşma yönünü sürekli değiştirip saldırılardan kıl payı kurtulmayı başardı. Ateş toplarından biri uzaklara fırladı gitti. Geriden gelen Boratak kafasını eğmese darbeyi yiyecekti. Yanında koşan kız da bir başkasından kıl payı kurtulmuştu.

Öfkelenen Harula, daha şiddetli saldırdı. Sis yüzünden yön duygusunu kaybediyordu. Fedaileri de saldırıdan nasibini aldı. Canas kendisine isabet eden bir saldırı sonucu geriye uçtu ve sırt üstü yere düştü. Sis tabakası da yavaşça dağıldı. Canas ağrıyan kolunu tutarak yavaşça doğruldu. Yüzü acıdan kasılıyordu. İyice yorulmuştu ve güçlükle nefes alıyordu. Bakışlarından kibir akan Harula iyice yaklaştı ona. “Buraya kadarmış. İki taraf için de bir hain olarak öleceksin.”

Harula’ nın Canas' a çevirdiği kılıcının ucunda parıltılı bir ışık hüzmesi belirdi. Işık gittikçe büyürken fedailer de Canas' ın etrafını sardı. Karanlık lider ve yandaşları kılıcını aynı anda sertçe yere sapladı. Biriken enerji, patlama etkisi yaptı. Toprakta oluşan devasa yarıklar Canas' a kadar ulaştı. Ardından on metre çapındaki tüm alan havaya uçtu. Kulakları sağır eden gürültünün ardından parçalanan toprak zemin aşağıya doğru kaydı.

Diğerlerine yetişmiş olan Boratak donup kaldı. Her yer toz duman olmuştu, göz gözü görmüyordu. “Canas!” diye haykırdı. Toz yavaş yavaş çökünce Boratak az önce Canas’ ın durduğu yerde koca bir boşluk olduğunu gördü.

 Harula kıyıya kadar yaklaşıp nehre baktı. Yüzünde bir zafer ifadesi belirdi. Şimdi savaşa kaldığı yerden devam edebilirdi. Kendinden emin şekilde geriye döndüğünde arkalarından çok sayıda savaşçının geldiğini gördü. Bakışlarındaki karanlık ışıltı gittikçe büyüdü. “Kendi ayakları ile ölüme geliyorlar. Ben de sıkılmaya başlamıştım.”

Boratak öylece dikilirken Canas’ ın karanlık lideri yenememiş olmasına ve hazin sonuna üzüldü. Canas’ ın böyle bir oyuna nasıl geldiğini hâlâ aklı almıyordu. Bir yanı çocukluktan beri tanıdığı için ona üzülse de bir yanı yaptıklarını affedemiyordu. Herkes bedel ödemek zorunda kalmıştı.

Az önce bir an için Harula’ dan kurtulacaklarını umut etmişti. Onun heybetli yapısına, tehdi dolu ifadesine bakarken bile içi ürperiyordu. Onu yenmenin bir yolu var mıydı merak ediyordu ki aklına gelen şey onu heyecanlandırdı. “Olabilir mi acaba?” diye geçirdi içinden.

Harula etrafta duran tek tük kişiye dönüp bakmadı bile. Onlar dişinin kovuğuna yetmezdi. Yaklaşan kalabalığı ezip geçme tutkusu onu esir almıştı.

17 yorum:

  1. teşekkürler paylaşım için

    YanıtlaSil
  2. Canas çok uğraştı ama Harula' yı yenmek de kolay değil. Bakalım neler olacak? Devamını yazmak için sabırsızlanıyorum. Yorumun için teşekkür ederim İlkay. :))

    YanıtlaSil
  3. Harula'ya iyice gıcık olmaya başladım. Kibirli, kendini beğenmiş anti kahraman ehehe. Boratak'ın aklında ne var bakalım merak ettim, Canas'a biraz kızgındım ama şimdi ehehe neyse yorumsuzum. :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Harula' yı baştan beri gıcık biri yaptım, hiç sevmiyorum. :) Boratak' ın aklına ne gelmiş olabilir acaba? :) Canas' ın kendini affettirmesi zordu zaten, bazı konularda kandırılsa da bile isteye sebep olduğu şeyler de vardı. Yorumun için teşekkür ederim Mervecim.:)

      Sil
    2. Ahaha anladım, Boratak. Geç bir cevap oldu. :D

      Sil
  4. hımms canas harula, hımm krazu, karan, demiri sürtüp ses çıkarmak, ne gıcık bir ses olur herhalde o ses :) oyyy canas harula mücadelesi fena gidiyo :) serenay, verda, ciciler :) amanin yaaaa, canas ı da mı kaybettik, ama canası sevmiştim ben yaaa :) bu harula nın hakkından kim gelecek ki :) boratak bir şey düşündü, du bakalım ne :) kimler ölcek kimler kalcak bakalım, ceddil kalcak gibi sonunda :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sona geliyoruz artık Deep. Biraz daha uzatsam herkes ölecek galiba. :)) Canas iyi dövüştü ama yenemedi. Ceddil son kalacak kişi olabilir, onda o potansiyel var. :) Sürprizler devam eder belki bakalım. Yorumun için teşekkür ederim Deep. :)

      Sil
    2. hımm surprizler pekiii :)

      Sil
  5. Roman sona geliyor yavaş yavaş demek... İnşallah yayınlamak da kısmet olur Duygucuğum. Emeğine sağlık. Sevgiler :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, sona yaklaştım. Fazla uzatmak istemiyorum, tadında kalsın. :) Teşekkür ederim Sibelciğim. :)

      Sil
  6. Ben romanın serisini kaçırdım, bayağı serüvenli ve heyecanlı geçmiş gibi ..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu ikinci kitapta daha çok dövüş, savaş oluyor. Sonlara yaklaştım artık. :)

      Sil
  7. Bu seriyi kitap haline getirmeyi düşünüyor musunuz? Ben başından yakalayamadığım için sadece bir iki bölümünü okudum ama heyecanlıydı:) Elinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim Gül Akça. :) Kısmet olursa kitap olarak bastırmak isterim de, bakalım ne olur. :)

      Sil
  8. Canas gerçekten öldü mü... :) Galiba artık sona doğru yaklaşıyoruz.. Ellerinize sağlık:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Olabilir de olmayabilir de. :)
      Evet, sona yaklaştık, bizimkilerden fırsat bulursam sıradaki bölümü paylaşacağım bugün. :)
      Teşekkür ederim yorumunuz için.

      Sil

Gidilemeyen Gezi 🙄

   Bugün için bir ay önceden bir turla görüşmüş yer ayırtmıştım. Çok da hevesliydim ama ben ne zaman bir şey istesem en küçük şeyler bile ol...