BÖLÜM
18
Düşüş - Butah
Canas’ ın sözleri üzerine Harula hiddetlendi.
“Sen beni tehdit edebilecek konumda değilsin! Küçük bir çabam yeter seni ölüler
alemine yollamaya.” Canas’ a doğru ilerleyen Harula attığı her adımda yeri
sarsmak ister gibiydi. Kinin vücut bulmuş haliydi kendisi. İlk hamlesini yapmak
üzere harekete geçtiği anda Canas görünmez oldu. Harula burnundan soluyordu. “Benden
kaçamayacaksın küçük sıçan, daima ensende olacağım.”
Canas koşmaya başladı. Kılıcını tam indireceği
sırada Harula bu hamleyi durdurdu. “O kadar gürültücüsün ki seni fark etmemek
imkansız,” dedi ve kılıcını sertçe indirdi. Iskalayınca sabırsızlandı, Canas
çoktan uzaklaşmıştı.
İkisi arasında seri bir mücadele başladı. Canas
görünmezliğin verdiği üstünlüğü yeterince kullanamıyor, Harula’ nın etrafını
saran fedailerle de mücadele ediyordu. O kadar öfke doluydu ki karanlık lideri
indirmeden pes etmeye niyeti yoktu. Ancak günlerdir savaştığı için gücünün etki
süresi kısalmıştı.
Krazu ilaçların etkisiyle birkaç saattir
uyuyordu. Gerekli müdahaleler yapıldıktan sonra bacağı iyileşmeye başlamıştı. Yine
de henüz kendisini zorlamasına izin verilmiyordu. Gördüğü rüyanın etkisi ile
alnında terler birikmişti. Sık sık savaşa dair rüyalar görüyor, kaosun
ortasında oradan oraya koşuyordu. Herkes bir bir ölürken izlemekle yetiniyordu.
Bir gürültü kopunca ve haykırışlar yükselince sıçrayıp uyandı. “Düşman
saldırıyor!” diye bağırdığını işitti birinin. Hemen örtüyü üstünden atıp
doğruldu. Yatağın kenarındaki koltuk değneğini kolunun altına sıkıştırıp dışarı
çıktı.
İnsanlar telaş içinde dev çadırlardan dışarı
fırladı. Olan bitenden habersiz ağır yaralılar ise derin bir uykudaydı. Etrafı
saran fedailerden bazıları çadırları yıkmaya çalışıyordu. Sağlık görevlileri
insanları bir an önce çıkarmak için etrafta dört dönüyordu. Kısa süre sonra
çadırlardan biri yakıldı.
Siluetleri ilk kez görenler şaşkındı. Onlar
yaralı halde yatarken dışarıdakilerin nelerle mücadele ettiğinin yeni farkına
varıyorlardı. Bir kısmının içini ürperti sardı. Bir kabusu yaşamaya başlamış
gibiydiler.
Elbruz ve Tiran ilk şaşkınlığı atınca
insanlara yardım etmeye başladı. Bacağının üzerine bastıkça canı yanıyordu Elbruz’
un. Tökezleyerek de olsa koşuyor, yıkılan demirlerin altında kalanları
çıkarmaya çalışıyordu. Diğer herkesin ne durumda olduğunu, savaşın seyrini çok
merak ediyordu. Sağlam bacağından güç alıp, dişini sıkarak demiri birkaç cm yukarı
kaldırdı. Sıkışıp kalan genç yavaşça aradan çıktı.
Mir her ne kadar iyi nişan alsa da fedaileri
oklarla etkisiz hale getiremiyordu. Uzaktan atışlar yetersiz kaldığı için yakından
nişan almaya başladı. Markos, arbaletle birkaç fedaiyi yaralayabilmişti. Belinde
takılı kından hançer çıkarıp yakalayabildiği siluetleri yaralamaya başladı.
Duman tabakası ve görünmeyen suratlar karşısında içi ürperiyordu. Yine de saldırmakta
hiç tereddüt etmiyordu. Galibiyet için cesaret ve azim şarttı.
Krazu fedailere saldırabileceği bir şeyler
arıyordu. Elinde herhangi bir silah yoktu. En son hatırladığı Canas ile
dövüşünün ardından Serenay’ ın kendisini buraya kadar getirdiğiydi. Şu an onun
ne durumda olduğunu merak ediyordu. Yerde bulduğu iki demir parçasını aldı. Fedaileri
olabildiğince çadırlardan uzak tutmaya çalışırken aklına gelen fikirle uzun demir
parçalarını birbirine vurmaya başladı. Oluşan ses titremişlerini kuvvetlendirip
yaklaşan siluetlere yönlendirdi. Sesten çok rahatsız olan fedailer mesafelerini
korumaya başladılar. Ardından hepsi bir anda uzaktan saldırıya geçti. Krazu kendisine
doğrultudan silahlardan bir anda kaçamayacağının farkındaydı. Beş tane ateş
topu helezon şeklinde dönerek üstüne geliyordu. O anda birisi önüne atladı.
Büyük bir kalkan ile saldırıları savuşturan kişi Karan idi. Adam kalkanın yandığını
görünce onu siluetlerin üstüne fırlattı. Kaçacak fırsatı bulamayan siluetler
alevlere teslim olup debelenmeye başladı. Bakışlarını onlardan çekip Krazu’ ya
çevirdi Karan. “Sen Serenay’ ın arkadaşısın sanırım. Savaş alanında karşılaşmıştık.”
Krazu biraz şaşkın halde yanıtladı. “Öyle de
diyebiliriz, yardımınız için teşekkür ederim.”
“Buradan ayrıldıktan sonra Serenayları bulamadım.
Belki birilerinden bilgi alırım diye tekrar geldim.”
“Üzgünüm, ben de onu bir süredir görmedim.
Umarım iyidir.” Krazu’ nun endişeli hali Karan’ ın dikkatinden kaçmadı. “Siz nereden
tanışıyorsunuz?” Gözlerini kısmış Krazu' yu dikkatle süzüyordu. Gri, parlak
saçlarına takılıp kaldı gözleri.
Sıcaklamaya başlayan Krazu sorguya çekiliyor
gibi hissediyordu. Kız babaları hakkında söylenenleri hep abartılı bulurdu ama
şimdi insanların ne kadar haklı olduğunu anlıyordu. “Libmons’ ta karşılaştık
efendim.”
Karan karşısındaki gence daha fazla soru
yöneltmek istiyordu ki siluetler tekrar saldırmaya başlayınca devam edemedi.
Krazu ise bu durumdan kurtulduğu için rahatlamıştı.
Sırt sırta vererek siluetlerle mücadeleyi sürdürdüler.
Henüz yarası tam iyileşmemiş olan Tiran kendini
fazla zorlayamıyordu. Yaptığı ani ve sert hareketler karnındaki sancıyı
artırıyor, dikişleri patlayacak gibi hissediyordu. Bir süredir hiçbir
arkadaşını göremediği için onlar hakkında endişeliydi. Kötü düşünceleri
aklından uzak tutmaya çalışıyordu. Sağlık görevlileri yangını söndürüp, diğerlerinin
yardımı ile yaralıları tahliye etti. Dumandan etkilenen birkaç kişi bayılmıştı. Dövüşebilecek durumda
olan herkes mücadele ediyordu.
Boratak ne yapacağını bilemez halde liderlerin
dövüşünü izliyordu. Hızlı dövüşen Canas birkaç saniyede bir görünür olup sonra
tekrar ortadan kayboluyordu. Harula da oldukça dikkatli olduğu için Canas' ın
saldırılarını savuşturup daha sert yanıt veriyordu. Canas bir ateş topundan sıçrayarak
ve görünmezliğin ardına sığınarak son anda kurtulmuştu.
Kendisine yaklaşan bir fedaiyi kılıcıyla
yaraladı Canas. Bedene tekme atarak onu Harula' nın üstüne itti. Karanlık Liderin
bir hareketi ile fedai uzaklara fırladı. Harula bir kez daha kılıcını
savurduğunda keskin bir hava akımı Canas’ ın koluna denk geldi. Omzundan
dirseğine kadar uzanan bir kesik açıldı. “Ah!” Kesiğin ağrısından çok Canas ateşte
kavruluyor gibi yoğun bir acı hissetti. Sanki kolu alevler içinde kalmıştı. Gözlerinden
yaş boşalırken dişlerini sıkıp bir hamle yaptı. Harula' yı sadece bacağından
yaralayabildi.
Boratak dayanamayıp araya girdi. Harula
saldırdığı sırada fedailer etten duvar ördü önünde. Canas, Harula' yı uzağa
çekmenin daha mantıklı olacağını düşünüp görünmez olduğu anda ata doğru gitti.
Harula’ nın kin dolu bakışları Canas' tan bir iz arıyordu. Sonunda onun ata
binmiş uzaklaştığını gördü. “Durdurun şunu!” diye emir verdi. Harula o kadar
hırs yapmıştı ki kendisi de Canas’ ın peşine takıldı. At üstünde giden Canas
kolunu zorlukla sarıp, kanamayı yavaşlattı. Tozu dumana katarak ilerlediği için
takip edilmemesi imkansızdı. Harula arkasından saldırılar yollamaya devam
ediyordu. Bir şekilde bunlardan kurtulan Canas tepeyi aştığı sırada ata isabet
eden bir yıldırım sonucu kendini yerde buldu. Tepeyi hemen geçip nehrin olduğu
yola saptı. Sızlayan kolunu tutuyor, kılıcını da elinden düşürmüyordu. Azgın nehre
ulaşabilirse bir şekilde Harula’ yı aşağı atma fırsatı yakalayabilirdi.
Boratak ile birlikte birkaç kişi daha
karanlık liderin ardına düştü. Onu gözden kaybedemezlerdi. Harula sadece avına
odaklanmış, onu ele geçirmekten başka şey düşünmüyordu. Kendisine kafa tutan
kimseye tahammülü yoktu. Uzun, sert adımlarla ilerlerken Canas’ ı nasıl
öldüreceğini hayal ediyor, sabırsızlanıyordu.
Liroz şehrindeki karmaşa biraz olsun kontrol
altına alınmıştı. Şehirdeki insanların çoğu tahliye edilmişti. Berzab yorgun
düşmüş bir duvarın kenarında oturuyordu. Ceddil gözleriyle etrafı taradı, fedailer
geri çekiliyor gibiydi. “Bunlar ya savaş meydanına geri dönecekler ya da başka
yere saldıracaklar. Takip etmeliyiz,” dedi. Yenira, Ceddil' e hak verdi. “Burada
daha fazla kalamayız. Gidelim.”
“Hızınıza ayak uydurmak zor,” dedi Berzab. İyice
çökmüş gibi bir hali vardı, durgunlaşmıştı. Bir süre önce genç bir kızın
ölümüne şahit olmuştu. Mecburen yerinden kalkıp dostlarına katıldı.
Şehrin sağlık merkezi zarar görmemişti.
Janefler Verda' yı fazla kımıldatmadan, dikkatle oraya taşımayı başardı.
Serenay Verda’ nın elini tutmuş, iyi olacağını söylüyordu. Genç kadın yorgunluğun
verdiği ağırlıkla da kendini salmıştı. Sadece uyumak istiyordu. Gözlerini açık
tutabilmek çok zordu. Serenay' ın son sözlerini işitmedi.
Fedailerin gidişi ile savaşçılar büyük ölçüde
şehri terk etti. Şehirden sanki kasırga geçmiş gibiydi. İnsanların günlük
yaşamına dönmesi uzun sürecekti. Kayıplar insanları yıkmış, kimilerini yaşayan
ölülere çevirmişti.
Canas nefes nefese ilerlerken olanlar
aklından çıkmıyordu. Ülkeleri savaşa sürüklemiş, pek çok kişinin ölümüne sebep
olmuştu. Babasının suçlu olduğuna inanıp onu katletmişti. Böyle bir oyunun
parçası olduğu için kendinden nefret ediyordu. İçindeki yangın giderek
büyüyordu. Ne kadar da gözü dönmüş, bir şeyleri değiştirebileceğine inanmıştı. Zamanı
geri alamazdı, yaptıklarının altında eziliyordu. Şimdi en azından karanlık
lideri ortadan kaldırmalıydı.
Nehre vardığında durup soluklandı. Karanlık
lider mesafeyi giderek kapatmıştı. Canas göz ucuyla aşağıya baktı. Şimşek
çakınca suyun eskisine nazaran yükseldiğini fark etti. Son yağmurlar yüzünden nehrin
debisi artmıştı. Şiddetle akan suyun uğultusu kulaklarını dolduruyordu.
Karanlık lider yeterince yaklaştığında durdu.
Canas ilk onun saldırmasına izin vermeden kılıcını ona doğrultarak koştu. Aynı
anda etrafı sis tabakasıyla sardı. Dalgalar çizerek koşuyor, yerinin
saptanmasını önlemeye çalışıyordu. O henüz Harula' ya ulaşamadan karanlık
liderin etrafı siluetlerle çevrelenmişti bile. Canas iki tanesini kılıçtan
geçirip yere serdi. Sonra saat yönünde koşup arkadan saldırdı bir de. Harula,
adamlarının kesildiğini fark edip arkasına döndü. Kılıcıyla defalarca ateş topu
fırlattı. Canas koşma yönünü sürekli değiştirip saldırılardan kıl payı
kurtulmayı başardı. Ateş toplarından biri uzaklara fırladı gitti. Geriden gelen
Boratak kafasını eğmese darbeyi yiyecekti. Yanında koşan kız da bir başkasından
kıl payı kurtulmuştu.
Öfkelenen Harula, daha şiddetli saldırdı. Sis
yüzünden yön duygusunu kaybediyordu. Fedaileri de saldırıdan nasibini aldı.
Canas kendisine isabet eden bir saldırı sonucu geriye uçtu ve sırt üstü yere
düştü. Sis tabakası da yavaşça dağıldı. Canas ağrıyan kolunu tutarak yavaşça doğruldu.
Yüzü acıdan kasılıyordu. İyice yorulmuştu ve güçlükle nefes alıyordu. Bakışlarından
kibir akan Harula iyice yaklaştı ona. “Buraya kadarmış. İki taraf için de bir
hain olarak öleceksin.”
Harula’ nın Canas' a çevirdiği kılıcının
ucunda parıltılı bir ışık hüzmesi belirdi. Işık gittikçe büyürken fedailer de
Canas' ın etrafını sardı. Karanlık lider ve yandaşları kılıcını aynı anda sertçe
yere sapladı. Biriken enerji, patlama etkisi yaptı. Toprakta oluşan devasa yarıklar
Canas' a kadar ulaştı. Ardından on metre çapındaki tüm alan havaya uçtu. Kulakları
sağır eden gürültünün ardından parçalanan toprak zemin aşağıya doğru kaydı.
Diğerlerine yetişmiş olan Boratak donup kaldı.
Her yer toz duman olmuştu, göz gözü görmüyordu. “Canas!” diye haykırdı. Toz yavaş
yavaş çökünce Boratak az önce Canas’ ın durduğu yerde koca bir boşluk olduğunu gördü.
Harula
kıyıya kadar yaklaşıp nehre baktı. Yüzünde bir zafer ifadesi belirdi. Şimdi
savaşa kaldığı yerden devam edebilirdi. Kendinden emin şekilde geriye
döndüğünde arkalarından çok sayıda savaşçının geldiğini gördü. Bakışlarındaki
karanlık ışıltı gittikçe büyüdü. “Kendi ayakları ile ölüme geliyorlar. Ben de sıkılmaya
başlamıştım.”
Boratak öylece dikilirken Canas’ ın karanlık
lideri yenememiş olmasına ve hazin sonuna üzüldü. Canas’ ın böyle bir oyuna
nasıl geldiğini hâlâ aklı almıyordu. Bir yanı çocukluktan beri tanıdığı için
ona üzülse de bir yanı yaptıklarını affedemiyordu. Herkes bedel ödemek zorunda kalmıştı.
Az önce bir an için Harula’ dan
kurtulacaklarını umut etmişti. Onun heybetli yapısına, tehdi dolu ifadesine bakarken
bile içi ürperiyordu. Onu yenmenin bir yolu var mıydı merak ediyordu ki aklına gelen
şey onu heyecanlandırdı. “Olabilir mi acaba?” diye geçirdi içinden.
Harula etrafta duran tek tük kişiye dönüp bakmadı bile. Onlar dişinin kovuğuna yetmezdi. Yaklaşan kalabalığı ezip geçme tutkusu onu esir almıştı.
teşekkürler paylaşım için
YanıtlaSilYorum için ben teşekkür ederim.
SilCanas çok uğraştı ama Harula' yı yenmek de kolay değil. Bakalım neler olacak? Devamını yazmak için sabırsızlanıyorum. Yorumun için teşekkür ederim İlkay. :))
YanıtlaSilHarula'ya iyice gıcık olmaya başladım. Kibirli, kendini beğenmiş anti kahraman ehehe. Boratak'ın aklında ne var bakalım merak ettim, Canas'a biraz kızgındım ama şimdi ehehe neyse yorumsuzum. :D
YanıtlaSilHarula' yı baştan beri gıcık biri yaptım, hiç sevmiyorum. :) Boratak' ın aklına ne gelmiş olabilir acaba? :) Canas' ın kendini affettirmesi zordu zaten, bazı konularda kandırılsa da bile isteye sebep olduğu şeyler de vardı. Yorumun için teşekkür ederim Mervecim.:)
SilAhaha anladım, Boratak. Geç bir cevap oldu. :D
Silhımms canas harula, hımm krazu, karan, demiri sürtüp ses çıkarmak, ne gıcık bir ses olur herhalde o ses :) oyyy canas harula mücadelesi fena gidiyo :) serenay, verda, ciciler :) amanin yaaaa, canas ı da mı kaybettik, ama canası sevmiştim ben yaaa :) bu harula nın hakkından kim gelecek ki :) boratak bir şey düşündü, du bakalım ne :) kimler ölcek kimler kalcak bakalım, ceddil kalcak gibi sonunda :)
YanıtlaSilSona geliyoruz artık Deep. Biraz daha uzatsam herkes ölecek galiba. :)) Canas iyi dövüştü ama yenemedi. Ceddil son kalacak kişi olabilir, onda o potansiyel var. :) Sürprizler devam eder belki bakalım. Yorumun için teşekkür ederim Deep. :)
Silhımm surprizler pekiii :)
SilRoman sona geliyor yavaş yavaş demek... İnşallah yayınlamak da kısmet olur Duygucuğum. Emeğine sağlık. Sevgiler :))
YanıtlaSilEvet, sona yaklaştım. Fazla uzatmak istemiyorum, tadında kalsın. :) Teşekkür ederim Sibelciğim. :)
SilBen romanın serisini kaçırdım, bayağı serüvenli ve heyecanlı geçmiş gibi ..
YanıtlaSilBu ikinci kitapta daha çok dövüş, savaş oluyor. Sonlara yaklaştım artık. :)
SilBu seriyi kitap haline getirmeyi düşünüyor musunuz? Ben başından yakalayamadığım için sadece bir iki bölümünü okudum ama heyecanlıydı:) Elinize sağlık.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim Gül Akça. :) Kısmet olursa kitap olarak bastırmak isterim de, bakalım ne olur. :)
SilCanas gerçekten öldü mü... :) Galiba artık sona doğru yaklaşıyoruz.. Ellerinize sağlık:)
YanıtlaSilOlabilir de olmayabilir de. :)
SilEvet, sona yaklaştık, bizimkilerden fırsat bulursam sıradaki bölümü paylaşacağım bugün. :)
Teşekkür ederim yorumunuz için.