BÖLÜM
12
Kardeşlerin Yükselişi
Zindandan kaçış olaylı olmuştu. Duve, tekrar hapsedilmektense
ölümü bile göze almaya hazırdı. Az önceki patlamayı işitenler olay yerine
üşüşürken yeni patlamalar başladı. Parçalanan kayalar aşağıya döküldü. Ranali
kalkan toz dumandan bir şey göremiyordu. Şu an tek düşündüğü aşağıya düzgün
şekilde nasıl inecekleriydi. Rüzgar sertçe saçlarını savuruyor, tozdan
gözlerini açmakta zorlanıyordu.
Lazinka’ nın adamları ezilmemek için çil
yavrusu gibi dağılmıştı. Yine de bir kısmı kayaların altında kalmaktan
kurtulamadı. Onlar birbirlerini kurtarmaya çalışırken Duve dikkatle aşağı
inmeye başladı. Rolanka da ablasının inmesine yardım ediyordu. Juyan ve
diğerleri tehlikesiz ve kısa yolları onlara gösteriyordu.
Yaşadığı heyecan ve özgürlük tutkusu Duve’
nin gücünü yerine getirmişti. Kılıcının karşısında durabilecek fazla kişi
yoktu. Rolanka, dövüşürken bir anlığına dengesini kaybedip düşme tehlikesi
atlattı. Ranali son anda uzanıp onu tuttu.
Duve karşısına çıkan herkesi yenip ilerlemeye
devam ediyordu. Birkaç metre aşağı atladığında iri bir adamla burun buruna
geldi. Adamın hızlı hamlesi sonucu kılıcı elinden fırlayıp aşağı düştü. Duve adamın
saldırmasına fırsat vermeden üzerine atladı. İkili yerde uzun süre boğuştu. Bir
süre sonra altta kalan Duve kayalığın ucunda buldu kendini. Sırtı dışarıda
kalmıştı ve neredeyse aşağı düşecekti. İri adam son bir gayretle boğazına
sarılıp aşağı doğru bastırdı. O anda Juyan yetişti. Bir tekme ile iri adamı savurup
aşağı düşürdü, Duve’ yi elinden tutup kaldırdı. “Neredeyse gidiyordum, tam
vaktinde geldin,” dedi nefes nefese kalan Duve. Arkasına baktığında adamın
metrelerce yuvarlanıp, hareketsiz yattığını gördü.
Sonunda ayakları toprağa bastığında herkes
rahatladı. Hiç oyalanmadan kaçmaya devam ettiler. Dinlenebilecekleri uygun bir
yere vardıklarında Juyan son haberleri iletti. “Lider Lazinka kritik durumu
atlattı. Kendisiyle hekimler hâlâ ilgileniyor. Savaşçılar çekilmek zorunda kaldığı
için de savaş sona erdi. Daha doğrusu Melmor’ un lideri peşlerine düşmedi.”
Rolanka hemen araya girdi. “Lazinka şu an
nerede? Hemen yanına gitmeliyiz.”
“Bu anlamsız savaşın bitmesi iyi olmuş. Lazinka
tekrar harekete geçmeden onu durdurmalıyız,” dedi Duve.
Ranali özgürlük için o kadar beklemişti ki
şimdi kendisini bulutların üstünde gibi hissediyordu. Şu an bir şeye
odaklanması zor olduğu için sessizce diğerlerini dinliyordu. Temiz havayı yavaşça içine çekti.
Lazinka henüz saraya götürülmemişti, gücünü
toplaması bekleniyordu. Saatlerdir yumuşacık yatakta, rahatlık içinde uyuyan
Lazinka sabah gözlerini açtığında Duve’ yi karşısında görünce şok oldu. Kardeşi
kendisine doğru eğilince kalp atışları hızlandı.
“Abi, beni gördüğüne sevinmedin mi yoksa?
Yüzünün halini gören de beni baş düşmanın sanır.” Duve sinsice sırıtıyordu.
Lazinka odada diğer ikisini de görünce iyice huzursuz oldu.
“Nasıl kaçtınız siz?” dedi doğrulmaya
çalışarak. Duve onu sertçe geriye itti. “Şimdi uslu dur ve söyleyeceklerimi iyi
dinle. Tüm hatalarına rağmen seni tek şartla bağışlayabiliriz. Ya kendi
isteğinle liderlik unvanından vazgeçersin ve gidip uzakta sakin bir yaşam
sürersin ya da aramızda bir mücadele başlar ve kaybedersen vereceğimiz cezaya
razı olursun. Seçim senin.”
Lazinka öfke içinde tüm kardeşlerini süzdü. “Sen
beni tehdit edemezsin. Yaptığın yanına kalmayacak.”
Duve alaycı şekilde konuştu. “Daha hiçbir şey
yapmadım abi. Niye bu kadar endişelisin?”
“Kimse yok mu?” diye bağırdı Lazinka. Bir ses
gelmeyince köpürdü. “Beceriksizler, birkaç kişiyi bile tutamamışlar ellerinde. Kaçmanıza
yardım edenlerin ismini verin bana.”
Rolanka öne çıktı. “Bunun ne önemi var? Zaten
şu andan itibaren destekçilerimizin sayısı hızla artıyor. Yakında yanında kimse
kalmayacak.”
“Kapat çeneni!” İçinde bulunduğu durumun
farkında olan Lazinka umutsuz şekilde öfkesine sarılmıştı. Savaşı kaybetmişken artık
halkın desteğini alamayacağını da biliyordu. Kardeşleri karşısında pek şansı
yoktu.
Ranali umutsuzca Lazinka’ ya baktı. “Kaybettiğini
kabullen artık. Sefil bir şekilde ölmek istemiyorsan aklını başına al. Sana bir
seçim şansı verdik.”
“Buna izin veremem! Kimse tahtımdan edemez
beni. Hele de iradesiz biri asla!”
Duve bir ayağını kaldırıp abisinin kesik
bacağına bastı. “Daha fazla sabrımı taşırma.” Lazinka acı içinde bağırdı. “Hemen
şuracıkta ölmek istemiyorsan sözlerine dikkat et.”
Yaputa sonunda dışarıdakileri aşıp zorlukla
içeri attı kendini. Kılıcını çekip Duve’ ye doğrulttu. “Lider Lazinka’ yı
bırakın yoksa sizi öldürmekten çekinmem.”
Duve alaycı şekilde konuştu. “Böyle çıkarcı bir
adam için fazla ileri gitmiyor musun Yaputa? Onun emrinde olmak hiç gururuna
dokunmuyor mu?”
“Aksine, güçlü bir liderin emrinde olmak
şereftir benim için.”
“Güç mü dedin? Geride yıkım bırakarak elde
edilen güç mü? Adaletten, insanlıktan uzak, zorbalıktan beslenen güç mü? Sen
sadece kendini kandırıyorsun.”
Yaputa kılıcını savurunca Duve anında
karşılık verdi. İkilinin dövüşüne diğer kardeşler de katıldı. Yaputa üç kişiye
yetişmekte zorlanıyordu. Kısa bir süre sonra bacağından yaralanıp dizinin
üstüne çöktüğünde üç kardeş aynı anda kılıçlarını onun boynuna doğrulttu. “Bu
kadar oyun yeter,” dedi Duve. Kılıcını kınına takıp abisine döndü. Tiksinti ile
ona bakıyordu. “Sarayın yönetimini biz devralacağız. Gücün yeterse gel de
durdur bakalım, bu kez sana acımayacağım. Hadi gidelim,” dedi. Binayı kuşatan savaşçılarla
oradan ayrıldılar.
Yaputa ile yalnız kalan Lazinka hışımla
yerinden fırladı. Dengesini zorlukla sağlayıp durdu. Sinirden yüzünün rengi
kırmızıya dönmüştü, gözleri ateş püskürüyordu. “Daha fazla aşağılanamazdım
herhalde! Bunu onlara ödeteceğim. Çabuk elimizdeki tüm adamları topla, birkaç
gün içinde saldırıya geçeceğiz.” Yaputa liderin lafını ikiletmedi. Başıyla
onaylayıp hemen odadan çıktı.
Kardeşler o gün destekçileri ile birlikte sarayı
bastı. Bu baskını beklemeyip eli ayağı dolaşanlar ve son anda kardeşlerin
tarafına geçenler sayesinde çatışma çok uzun sürmedi. Birkaç saat içinde saray
yönetimi el değiştirdi. Ranali ve Rolanka’ nın isteği üzerine içlerinden Duve
Galnas’ ın yeni lideri oldu. Lazinka taraftarları saraydan atıldı. Bu süreçte Duve
boş durmadı, çalışmalarını sürdürdü. Eğer Lazinka karşısına çıkma cesareti
gösterecekse onu ezici şekilde yenmekte kararlıydı.
Duve kendisi için seçtiği odaya yerleşmişti. Oda
çok büyük olmasa da manzarasını seviyordu. Karşıda başından dumanı eksik olmayan
bir dağ, hemen aşağısında uzanan yemyeşil orman... Duve dışarıyı izleyerek üzerini
değiştirdi, aile yadigârı kaftanını giydi. Elleriyle yumuşak, temiz kokulu kumaşa
dokundu. Uzun zamandır eski, kirli kıyafetlerin içinde ve leş gibi bir ortamda
yaşadığı için bu his ona inanılmaz
geliyordu. Bir kabustan uyanmıştı adeta. Kapıyı çalıp içeri giren Ranali
gülümsedi. “Onun içinde çok heybetli görünüyorsun. Sonunda hak ettiğin
mevkidesin.”
“Abla, hepimizin başarısı bu. Sayenizde önümde
yeni bir kapı açıldı ve ben siz olmadan asla oradan geçemezdim.”
Ranali gülümseyerek kardeşinin kolundan
çekiştirdi. “Hadi, gel artık kendine bakmayı kes. Herkes seni bekliyor dışarıda.
Halk yeni liderini görmek için sabırsızlanıyor.”
Duve insanların karşısına çıkıp konuşmasını
yaptı. Dürüstçe, samimi şekilde düşüncelerini dile getirmeliydi, onların
takdirini kazanmak önemliydi. Önce yardımcılardan Fenna yeni lideri takdim
etti. Duve heyecanını bastırmaya çalışarak öne çıktı. “Ben Lider Duve, kendini
halkına adayacak biri olacağım. Sizler artık Lazinka’ nın baskılarına boyun
eğmek zorunda kalmayacaksınız. Onun devri bitti. Biz birlikte toparlanacağız. Kardeşlerim
ve benim önceliğim sizsiniz. Ülkemi en iyi şekilde yöneteceğime, sizlere layık
bir lider olacağıma söz veriyorum.”
İnsanların bir çoğu şaşkınken kalanlar
alkışlamaya başladı. Yıllardır süren eziyetin artık biteceğini umut
ediyorlardı. Lazinka ismine duyulan korku şimdiden azalmaya başlamıştı. Kardeşlere
tezahürat etmeye başladılar. Duve gülümsedi. Konuşmasının devamında gelecek
planlarından bahsetti, herkesin desteğini istedi. İnsanlar umutlu görünüyordu.
Bir gece vakti Lazinka saldırıya geçti. Geriden
emirler veriyor, herkesi yönlendiriyordu. Sarayı geri almadan gitmeye niyeti
yoktu. Liderlik onun için her şey demekti. Şu an kolu kanadı kırık hissediyordu
ve eski gücüne kavuşmak için her şeyi yapabilirdi. Duve bu ani saldırıya karşı
hazırlıklıydı. Haber geldiği anda silahına sarılıp harekete geçti. Herkes plana
uygun olarak üstüne düşeni yapıyordu.
Demir parmaklıklı dış kapı uzun uğraşlar
sonucu yerinden sökülürken savaşçıların bir kısmı da duvarı aşmaya çalışıyordu.
Çekilen dikenli teller onları oldukça oyaladı. Dahası karşı taraf hızla
direnişe geçmişti. Lazinka gergin ve hırslı halde olanları izliyordu. “Kaybedecek
bir ana bile tahammülüm yok. Göreyim sizi! Eğer kazanırsak dileyin benden ne
dilerseniz.”
Saraydakiler Duve’ nin emri ile saldırıya
geçti. İki tarafın çarpışması sert oldu. Herkes karşısına çıkan kişiye
saldırıyordu. Duve kalkanını sol omzuna dayamış kılıcını ustaca kullanıyordu. Karşısındaki
rakibini bacağından yaraladığı sırada soldan bir başkası kılıcını savurunca
Duve kalkanı ile adamın eline vurdu. Yine de saldırıyı tam olarak önleyemedi,
kılıcın keskin ucu hafifçe belini çizip geçti. Rolanka uçarcasına gelip tekme
atınca adam yere düştü. “İyi misin?” dedi abisine.
“Küçük bir sıyrık sadece,” dedi Duve, belini
tutuyordu. Daha fazla konuşma fırsatı bulamadan önceki rakibi ile tekrar
dövüşmeye başladı. Adam bacağındaki yaraya rağmen inatçı çıkmıştı. Son bir
çabayla Duve onu hakladı ve sıradaki kişiye geçti.
Ranali balkondan olan biteni izlerken
gergindi. Ortamın ışıklandırması fena değildi ama geceleri gündüz olduğu kadar
iyi nişancı değildi. Nefesini kontrol etmeye çalıştı. Rolanka’ ya arkadan
saldırmaya çalışan birini okuyla vurdu.
Yaputa ile karşı karşıya gelen Duve
acırcasına ona baktı. “Yeteneklerini heba ediyorsun. Neden onu savunmaktan
vazgeçmiyorsun?” İkili bir yandan dövüşürken bir yandan konuşuyordu. “Lider
olabilecek tek kişi o, ben güçlünün yanındayım. Katı olmak liderliğin bir
parçasıdır. Siz fazla merhametlisiniz.”
“Öyle mi dersin? O günler geride kaldı.
Lazinka’ yı nasıl yendiğimi gör öyleyse.” Duve çevik bir hareketle ileri atılıp
kalkanının yan tarafıyla ensesine vurunca Yaputa yere yıkıldı. “Alın bunu,”
diye emretti.
Gün ağarmaya başlıyordu. Lazinka sarayı
almadan vazgeçmeyecekti. Burnundan soluyordu. Bacağını kaybetmeseydi yapacağını
biliyordu. Kendi elleriyle Duve’ nin cezasını kesmek istiyordu. “Öğlene kadar
vaktiniz var. Bu işin daha fazla gecikmesini istemiyorum!”
Duve
ve yardımcıları plan gereği aniden geri çekildi. Lazinka’ nın adamları hücuma geçtiği sırada saraydaki
okçular yukarıdan saldırdı. Alevli oklar yere düşer düşmez büyük bir ateş çemberi
oluştu. Daha önce yanıcı bir sıvı dökülen alan yanmaya başlamıştı ve çember
saraya doğru ilerliyordu. Lazinka’ nın adamları dışarı kaçmak zorunda kaldı.
Birkaçı yanmaktan kurtulamamıştı.
Yükselen alevleri ve dumanı gören Lazinka
köpürdü. “Sarayı mı yakmak istiyor bunlar, delirmişler! Hemen söndürün şu
yangını.” Herkes koşuşturmaya başladı. Tam bir kaos havası hakimdi. Lazinka,
böyle bir yola başvuracaklarını hiç düşünmemişti. “Benden böyle mi intikam
alıyorsunuz? Beş asırlık sarayı yakmaya nasıl cüret edersiniz?” diye söylendi.
Lazinka arkasında işittiği çıtırtıyla
irkildi. Dönüp baktığında Duve’ nin kendisine kılıç doğrulttuğunu gördü. “Sen
nasıl?” Duve ciddi şekilde yanıtladı. “Sarayda dışarıya açılan gizli bir geçit
olduğunu unuttun her halde. Tabi aklın o tarihi, heybetli binadaydı değil mi? Dikkatini
dağıtmak için yangın güzel bir bahane oldu.” Lazinka öfkeden ne yapacağını
bilmez haldeydi. Aniden Duve’ nin üstüne atlayınca Duve kılıcın kabzasıyla
kafasına sertçe vurdu. Lazinka’ nın ardından diğerleri de bir bir yakalandı. Kaybedeceğini
anlayan bir kısmı da kendiliğinden teslim oldu.
Yangın tam sarayın duvarlarına ulaşmıştı ki
içeride hazır bekleyen söndürme ekibi harekete geçti. Hortumlarla fışkırtılan
su sayesinde kısa sürede alevler tamamen söndü. Ranali alnında biriken teri
sildi. “Aferin, iyi iş çıkardınız.”
Lazinka ve Yaputa geçici olarak sarayın
mahzenine alındı. Duve abisinin karşısına çıktı. “Artık yalnızsın. Diğer
herkesi serbest bıraktım. Tek isteğim seni alaşağı etmekti.”
“Hata yapıyorsun, kimse sana saygı
duymayacak. Diğer liderlere asla söz geçiremeyeceksin. Sen zayıf ve silik
birisin.”
Duve yaklaşıp elleri bağlı olan Lazinka’ nın
saçlarını kavradı. “Beni çileden çıkarma. Nasıl lider olunurmuş tüm dünyaya
göstereceğim. Hırs ve entrika ile yürüttüğün düzenin sonu geldi. Şimdi ne
yapacağım biliyor musun? Lider Mazal ile görüşüp seni yendiği için onu tebrik
edeceğim. Belki müttefik bile oluruz.” Duve sırıtırken Lazinka’ nın rengi
soldu. “Rezil! İsmimizi lekeliyorsun,” diyerek Duve’ nin yüzüne tükürdü. Duve sinirine
hakim olamayıp elinin tersiyle vurunca dudağının kenarından kan süzüldü. Duve bu
kez Yaputa’ ya hitap etti. “Eğer çok istiyorsan sen de onunla birlikte zindanda
çürüyebilirsin. Seni ikna etmekle ilgilenmiyorum artık.”
Yaputa kara kara düşünüyordu. Lazinka’ nın
kaybedeceğine hiç ihtimal vermemiş, böyle bir duruma düşeceğini hesap
etmemişti. İçinden bir ses duruma isyan etse de bir başka ses tutarlı olması ve
taraf değiştirmemesi gerektiğini söylüyordu. İki arada kalmıştı ve
düşünceleriyle daha çok boğuşacak gibiydi. Bakışlarından bile bunu anlayan Duve’
nin dudağının kenarı yukarı kıvrıldı. Onları öylece bırakarak yukarı çıktı.
Kısa sürede küçük bir grupla yola çıkan Duve
Melmor’ a varmıştı. Lider Mazal, Galnas’ ın yeni liderine bir şans verip onla
görüşmeyi kabul etti. Duve sarayın ince işçiliğine hayran kalmıştı, gözünü süslemelerden
alamıyordu. İki lider saygıyla birbirini selamladığında Duve ilk sözü aldı.
“Lider Mazal, öncelikle liderliğinizi tebrik
ederim. Buraya kadar gelmemin sebebi abim Lazinka ile aynı yolda ilerlemeyeceğimi
bildirmektir. Kendisi hak ettiği yeri buldu, zindana hapsedildi. Tüm bu
yaşananlardan sonra iki ülkenin birbirine düşman olmasını istemiyorum. Lider
Saraç için üzgünüm, böyle olmasını istemezdim.”
Mazal hüzünlü hissetse de güçlü duruyordu.
“Sizin suçunuz değildi. Eski liderin hatasını kimseye ödetmeye niyetim yok. Aramızda
bir düşmanlık olmasını ben de istemem. Buraya kadar teşrif etmenizin tek sebebi
bu mu peki?”
“Lazinka' nın yönetiminde hepimiz çok ezildik.
Peki herhangi bir liderin bundan haberi
var mıydı? Varsa bile bu durumu umursadılar mı? Demek istediğim liderler
arasında gerçek bir samimiyet yok, kendi çıkarlarına dokunulmadığı sürece
herkes iyi rolünü oynamayı sürdürüyor. Karşında zalim biri varsa bunu görmezden
gelemezsin, onla birlik olamazsın. Ben ziyaretinize gelerek samimiyetimi
göstermek istedim ve ülkeler arasında gerçek barışı arzuluyorum.”
Mazal’ ın bakışları yumuşadı. “Peki, sizi
anlıyorum. Bir şeyden bahsetmeme izin
verin o halde. Lider Cender tüm bu savaşları durdurmak istiyor. Mektubu elime
yeni geçti ve sizinle paylaşmakta bir sakınca görmüyorum. Okuduktan sonra ne
düşündüğünüzü bana söyleyiniz.”
Bu sırada yemekler hazırlandığı için Mazal misafirlerini
nazikçe davet etti, masaya geçtiler. Güzel bir yemeğin ardından tekrar sohbete döndüler.
Mektubun içeriği hakkında bilgi edinen Duve bir süre düşündü. “Ben varım. Birlikte
hareket etmekten onur duyarım.”
“Bunu duyduğuma sevindim. Lider Cender’ e kulak vermek en doğrusu olacak. Ben de onun gibi
Lider Canova’ nın boş yere öldürülmediğini düşünüyorum. Daha da kötüsü hâlâ katilden
bir iz yok.”
“Anlıyorum. Vakit kaybetmeden harekete
geçmeliyiz. Butah’ ta işlerin yolunda gitmediği kesin.”
İki lider arasında hemen bir anlaşma yapıldı.
Butah’ a destek güç göndereceklerdi. Duve ve yanındakiler saraydan ayrılırken
Mazal kendi gibi düşünen bir liderle karşılaştığı için rahatlamıştı. En çok da Lazinka’
nın düşüşüne seviniyordu.
Sonunda başa geçtiler. :) Duve, Yaputa' ya bir şans vermek istiyor, belki gerçekleri göreceğini umuyor. :) Mazal ile ilgili düşüncelerine sevindim. Öyle bir lider lazımdı. :)
YanıtlaSilYeni bir lider daha ve kardeşleri ile değişen güç dengeleri:) Daha keyifli bölümler sanırım bizi bekliyor:)
YanıtlaSilLiderler değişip duruyor, dengeler değişiyor. :) Keyifli olur mu bilmiyorum ama biraz daha savaş ağırlıklı ilerleyeceğim artık. :) Yorum için teşekkür ederim.
Siloo bölüm hızlı başladı :) kılıçlar, kayalık, lazinka zor durumda, oooo sarayı ele geçirdiler, duve oooo :), hadi bakalım duve ülkesine iyi bakacak mı :) oo duve lazinkayı gafil avladı :) hımm mazal ile görüştü duve :) hımm duve ve mazal, cenderle anlaşmak istiyor yani hımmm :) bastır cender :) sert bölümdü, güzeel, kan olsun biraz, yangın, yakıcı sıvılar, oleeey, sert savaşlar geliyo gibiii :)(bir dee, kardeşi kendisine doğru eğilince kalp atışları hızlandı, olcak) bu romanın sonunu hiç tahmin edemiyorum :)
YanıtlaSilHatayı düzelttim sağol Deep, yine gözümden kaçmış. :)
SilDuve sonunda lider oldu, Lazinka' ya inat Mazal ile birlik oldu. Barış yanlısı da zaten. Daha kanlı bölümler gelecek. :)) Romanın sonunu kafamda belirledim ama oraya kadar nasıl ulaşacağım önemli tabi. :)
Kapsamlı bir tanıtım olmuş, tebrikler Duygu:)
YanıtlaSilTeşekkür ederim. :)
SilBlogları boşlayınca bu seriyi kaçırdım. Bir vakit bulabilirsem en başından başlayacağım okumaya. :)
YanıtlaSilİlginiz için teşekkür ederim. Umarım beğenirsiniz. :)
SilSeverek beğenerek takip ediyoruz. :)
SilTeşekkür ederim. :)
SilBu ara ben takip edemedim öykünü. Şu oğlanın işlerini bir hal yoluna yeniden okuyayım.
YanıtlaSilNe zaman müsait olursan. :) Ben de ders çalışmaya yoğunlaştığım ya artık daha yavaş ilerliyorum.
Sil