10 Ağustos 2021 Salı

Savaş Çığırtkanı 2- 4.Bölüm (Roman)


 

BÖLÜM 4

 

Azakanın Kararı- Melmor


Gökyüzü açık maviye dönerken sabah esintisiyle birlikte etrafa bir serinlik yayıldı. Boratak soğuktan ürpererek uyandı. Herkes uyuyakalmıştı. Çimenlere uzanan Ceddil kafasına kadar örtü çekmişti. Yenira bir ağaca yaslanmış halde uyuyordu. Boratak kalkıp derin bir nefes aldı. Tutulan omzunu ovarken herkesi uyandırdı. “Bir an önce gitmeliyiz. Müzeye kimlerin girdiğini çoktan araştırmaya başlamışlardır.”

Yenira kafasını toplamaya çalıştı. Bir süre sessizliğini korudu. “O, gelir mi acaba? Biraz daha mı beklesek?”

Berzab dostunun sıkıntısını anlıyordu ama Boratak’ a da hak veriyordu. Daha fazla  oyalanmayı riskli buluyordu. “Bize katılmaya niyeti olsa çoktan gelirdi,” dedi.

Ceddil olanlardan sonra kaygılıydı. Bundan sonra nasıl dövüşecekti emin değildi. Topuzlu kamçısını tuttuğunda bile ellerinin kanlı görüntüsü zihnine hücum ediyordu. Doğrulup ayağa kalktı. “Beklemenin lüzumu yok. Vakit kaybetmeyelim,” dedi umutsuzluk içinde.

Eşyaları yükleyip at arabasına bindikleri sırada birinin sesini işittiler. Azaka beyaz atına atlamış onlara yetişmişti. “Beni beklemeden mi gidiyorsunuz yoksa?” dedi gülümseyerek.

“Ama sen nasıl?” Yenira hem sevinmiş hem şaşırmıştı. Açıkçası onun geleceğinden umudunu kesmişti. Kararını değiştiren şeyi merak ediyordu.

“Başıma bela açmakta üstüme yoktur. Böyle bir istekle bir daha karşılaşamayacağım için önerini kabul etmeye karar verdim,” dedi Azaka.

Ceddil şüpheyle ona baktı. “Gerçekten sadece bu yüzden mi buradasın?”

Azaka suçu açığa çıkmış gibi gülümsedi, başını kaşıdı. “Aslında tam olarak öyle değil. Geçenlerde gördüğüm bir rüyayı anımsadım. Karanlık yaklaşıyordu ve biz özel güçlüler bir araya geliyorduk.” Yenira’ ya döndü. “Daha doğrusu senin sözlerin bana o rüyayı hatırlattı. Belki tüm olanların bir sebebi vardır ve ben bu süreçte üstüme düşeni yapmak istiyorum.”

“Anlıyorum, güzel. Rüyan nasıl sonlanmıştı peki?” dedi Yenira.

“Sonunu göremeden uyanmıştım.”

“Öyleyse bu, senin seçimine göre bir şeylerin değişeceğini gösterir.”

“Senin savaşçı olduğunu sanıyordum. Yoksa bir rüya tabircisi misin?” Azaka’ nın yüzünde alaycı bir ifade belirmişti.

Yenira gülümsedi. “Rüyalar da ilgi alanıma giriyor. Neyse uzatmayalım, yeterince geciktik.”

Diğerleri yola çıkınca Azaka atıyla onları arkadan takip etti. İlginç bir maceraya adım attığını düşünüyordu. Ceddil’ e yardım edebilmesi için öncelikle onun güvenini kazanması gerektiğinin farkındaydı. Gözlemlerine göre Ceddil şüpheci ve sabırsız biriydi. Onunla ne tür bir çalışma yapabileceğini düşünmeye başladı.

Öğle saatlerinde durgun bir gölün kıyısında mola verdiler. Ceddil elleri cebinde, dikilmiş gölü izliyordu. Yerden bir taş alıp fırlattı, birkaç kez seken taş suya gömüldü. Bunu birkaç kez tekrar edince Azaka da yanına gidip göle bir taş fırlattı. “Anlatsana o an seni kendine getiren neydi? Yardımcı olabilmem için detayları bilmem gerek.”

Azaka’ yı baştan aşağı süzen Ceddil tereddüt içinde yanıt verdi. “Sanki çıkışı olmayan bir yere hapsolup kalmıştım. Renk yoktu, hareket yoktu, sonsuz bir karanlığın içinde yüzüyor gibiydim. İlk olarak Tiran’ ın bana seslendiğini, daha doğrusu haykırdığını duydum. Bununla birlikte karanlık yavaş yavaş dağıldı. Dört bir yanı dostlarımla olan anılarım sardı. Bana uzanan ellerini hissedebiliyordum, onlara doğru adım attım sadece.”

Azaka berrak gölün içinde süzülen minik balıkları izliyordu . “Anlıyorum. Söylediklerine bakacak olursak sana bir hatırlatıcı lazım. Bir anını ya da güzel bir hayali anımsatacak, seni çekip çıkaracak bir şey... Alıştırma yapmaya seveceğin, sakin seslerden başlayabiliriz. Belki de çarpıcı anılarını hatırlatacak sesler daha etkili olur. Hangisi işe yarar bilmiyorum, deneyerek göreceğiz.”

“Ciddi ciddi bunla ilgileneceğini söylüyorsun yani?”

“Ne bekliyordun, laf olsun diye mi sizi o kadar takip ettim? Sözlerime inanman neden bu kadar zor?”

Ceddil bir taş daha alıp fırlattı. “Beklentiye girmekten korkuyorum sanırım. Bir anda hayatım çok belirsiz gelmeye başladı. Eski ben değildim artık. Kapıldığım karamsarlıktan Yenira çıkardı beni ama şimdi ne düşüneceğimi bilmez haldeyim.” Ellerine baktı. “Böyle bir gücü kontrol altında tutmak mümkün mü gerçekten?”

Azaka sakin şekilde yanıtladı. “İnsan sonuna kadar sınırlarını zorlamadıkça neyin mümkün olup olmayacağını bilemez. O yüzden imkansız kelimesini kafandan at. Ufak tefek farklılar tüm özel gruplar içinde var, burada önemli olan kendini ve yeteneğini doğru tanımak. Mesela sahip olduğum güç ben çocukken ortaya çıktığında çok şaşırmıştım. Etraftaki her şeyi, herkesi duyuyordum, ne kadar yorucuydu anlatamam. Annemin yardımı ile çok çalışıp bunu kontrol altına almayı başardım. Şimdi sadece yoğunlaştığım zaman istediğim sesleri işitebiliyorum. Senin de çalışarak  başaracağına inanıyorum.”

Ceddil biraz olsun rahatladı. Azaka’ ya ilk kez gülümsedi. “Çok ikna edicisin. Sözlerine güvenmekten başka çarem yok gibi.”

Yiyecek bir şeyler hazırlayan Berzab ikisini izliyordu. “İyi anlaşacaklar gibi ha ne dersin?”

Boratak kılıcını temizlemekle meşguldü. “Öyle görünüyor. Azaka’ nın bize katılmasına sevindim. Umarım Ceddil’ in üzerindeki olumsuz hava dağılır bir an önce. Onun bu haline alışık değiliz.”

Yenira o sırada dalgın haldeki Tiran’ ın yanına oturdu. Kendisini dinleyecek mi emin değildi ama içinden geçenleri söylemeye karar verdi. “Senin için zor biliyorum ama hayat devam ediyor. Bu durumu atlatamazsan her şey sana anlamsız, çekilmez gelecektir. Öyle ki bir gün kılıcını bile kaldırmak istemeyeceksin. Savaşçı olmak senin büyük hayalin sanıyordum. Şimdi neden pes ediyorsun?”

“Belki doğru diyorsun ama Farak’ ın ölümü sadece benim dikkatsizliğim yüzünden oldu. Bunu bir türlü aklımdan çıkaramıyorum.” Tiran uzaklara dalmış konuşuyordu.

“Bu onun seçimiydi, kabullen artık, saygı duy. İnsan her ne yaparsa yapsın bazı şeylerin önüne geçemez. Gün gelir daha beterlerini yaşayabiliriz ama bunun yaşantımızın bir parçası olduğunu unutmamalıyız. Gelecek güzel günlerini geçmişin acısı ile karartma. Yas tutma demiyorum ama suçluluk duygusundan kurtulmadıkça sadece kendine işkence etmiş olursun.”

Tiran başını çevirip Yenira’ ya baktı. Kısa bir anlığına onun yüzünde beliren acıyı fark etti. “Benzer bir şeyi yaşamış gibi konuştun,” dedi. “Kim bilir?” dedi Yenira ayağa kalkarak. Başka bir şey söylemeden diğerlerinin yanına gitti.

Azaka yere oturdu. “Hadi sen de otur ve gözlerini kapat. Şimdi bazı sesler göndereceğim, onlara odaklan. İşittiğinde güçlü bir çağrışım yapan ve anılarını hatırlatan sesleri bana bildir.”

Ceddil de bağdaş kurup çimenlerin üzerine oturdu. Gözlerini kapattığında ilk işittiği yağmur sesi oldu. Hafif şiddetteki yağmur huzur verici olsa da bir çağrışım yapmadı. Ardından piyano sesi kulaklarını doldurdu. Müzik o kadar güzeldi ki Ceddil bir süre sessizce dinledi.

“Bir şey mi oldu?” dedi Azaka meraklanarak.

Ceddil gözlerini açmadan konuştu. “Hayır, sadece müziğe kendimi kaptırmışım, sıradakine geç.” Azaka gülümseyerek başını iki yana salladı. Bu kez kuru yaprakların ezilme sesini işitti Ceddil. Çocukluğundan bir anı canlandı zihninde. Ormanda babası ile geyik yakalamaya gitmişti. Uzun takibin ardından hayvana sessizce yaklaşırken ayaklarının altında ezilen yaprakların hışırtısı geyiği ürkütüp kaçırmıştı. Babası üzüldüğünü görünce başka zaman yeniden deneyebileceklerini söylemişti.

“Bir şeyler anımsadım ama güçlü değil. Sadece çocukluğumdan, sıradan bir anı.”

“Anlıyorum, devam edelim o zaman.”

Yenira yanlarında belirdi. “Çalışma güzel gidiyor sanırım. Böldüğüm için üzgünüm ama bir an önce yola devam etmeliyiz. Gelin bir şeyler yiyin.”

“Acıktım doğrusu,” dedi Ceddil. Gerinerek ayağa kalktı. Hep birlikte kurutulmuş et, domates ve somun yediler. Tiran, Yenira ile konuştuğundan beri daha iyi hissediyordu. Daha fazla herkesten kopuk, içine dönük devam edemeyeceğini anladı. Ufak da olsa sohbete katılmaya başladı. Azaka da kısa sürede herkesle kaynaşmıştı, komik anılarını anlatıp duruyordu.

Ekmeğinden koca bir lokma alan Ceddil biraz su içti. Hızla lokmasını bitirdi. Sonra konuşmakta olan Azaka’ nın lafını böldü. “Çal kemancı, ruhumuz huzurla dolsun. Aramızda sesi güzel olan yok ama sen yine de çal.”

“Ne dedin sen?” dedi Azaka, kendini tutamayıp gülmeye başladı.

“Manzara çok güzel. Sen de müzik çal işte, keyifli olurdu.”

“Ne matrak adamsın ya. Gücümü bu tür işler için kullanabileceğini mi sanıyorsun?”

“Tamam tamam, takılıyorum sadece,” dedi Ceddil sırıtarak.

“Ceddil özüne dönmüşsün sonunda. Azaka’ ya çok şey borçluyuz sanırım,” dedi Boratak memnuniyet içinde.

“İçimde bir umudun yeşerdiği doğru,” diye itiraf etti Ceddil. Azaka ile dost olduğu için şanslı hissediyordu.

Yemeğin ardından tekrar yola çıktıklarında limana doğru ilerlediler. İki günlük yolculuk onlara çok uzun gibi geldi. Ait oldukları yere bir an önce dönmek istiyorlardı. Boratak diğer herkesin Butah’ a varmış olduğunu düşünüyordu. Amcasının katilinin bulunup bulunmadığını, Canas’ ın izleyeceği yolu merak ediyordu. Azaka ve Ceddil de boş durmamış ara ara çalışmalara devam etmişlerdi. “Belli bir yol kat ettik fakat sen yine de her durumda kendine hakim olmaya çalış. İçinde yükselen şiddetli güce direnmelisin. Henüz gerçek bir deneyimde seni kurtarabilir miyim bilmiyorum.” Azaka her ne kadar neşeli ve destekleyici biri olsa da Ceddil’ in kendisine fazla bel bağlamasını istemiyordu. “İşler kontrolden çıkarsa önce ben kaçarım haberin olsun,” diye takıldı.

Limana vardıklarında savaşlar hakkındaki söylentileri işittiler. Yanlarındaki erzaklarla idare edip hiçbir şehre girmeden ilerledikleri için savaş hakkında bir şey duymamışlardı. Herkes şaşkındı. Yıllardır bu çapta büyük bir savaş patlak vermemişti. Berzab inanmakta zorlanıyordu. “Bu nasıl olur?”

Tiran endişeliydi. Ailesi ve yakınlarının başına bir şey gelmesinden korkuyordu. İçine oturan sıkıntı giderek büyüdü. Farak’ ın ailesine ulaşıp olanlara zor da olsa durumu anlatması gerekecekti. Hayatının en zor anlarından biri olacağını tahmin edebiliyordu.

“Gizli belgelerin açığa çıkmasıyla yer yerinden oynamış görünüyor. Sanki herkes savaşmak için bir bahaneye sığınmış,” dedi Yenira. Haberleri duyduğundan beri canı sıkılmıştı. Dahası Ceddil’ in durumunun böyle bir savaşta ne olacağı belirsizdi. Başarabilirse onu dövüşten uzak tutmaya çalışacaktı.

Boratak ne düşüneceğini bilemiyordu. “Lider Canas’ ı yıllardır tanıyorum. Kuralları ve formaliteleri pek seven biri değildi. Normal yollardan çözüm bulmak yerine kendi doğrularını uygulamaya koymuş sanırım.”

Ceddil sinirlendi. “Bir şeylerin ciddi ölçüde ters gittiği kesin. Lider Canas en azından bizim ülkeye dönmemizi bekleyebilirdi. Tüm bunlar ne demek oluyor?”

“Bilmiyorum,” dedi Boratak düşünceli halde.

“Yapacağımız tek şey bir an önce Butah' a dönüp ülkemizi savunmak olacak. Burada tartışıp vakit kaybetmenin anlamı yok,” dedi Yenira. “Ve her şey o kadar ani oldu ki Ceddil senin bu savaştan uzak kalman en iyisi olacaktır.”

“Bunu benden isteyemezsin. Hem Azaka bana yardım edecek. Kendime hakim olurum, gerçekten.”

Yenira onla tartışmanın şu an için yersiz olduğunu biliyordu. Lafı uzatmamaya karar verdi. “Önce Butah’ a varıp durumu görelim. Sonra konuşuruz.”

Azaka sadece diğerlerini dinliyor, sohbete katılmıyordu. Ne diyeceğini konusunda bir fikri yoktu. Belki de rüyasındaki gibi karanlık yaklaşıyordu ve her şeyi gidip yerinde görmek en mantıklısıydı.

Birkaç saat sonra yer bulabildikleri bir gemiye bindiler. Gergin hava gemideki herkese yansıyordu. Savaşı duyanlar ya Melmor’ dan uzaklaşıyor ya da yardım edebilmek umuduyla kendi ülkelerine dönüyordu. Gemi personeli çok yoğundu, sürekli oradan oraya koşuyorlardı. Gemi, çıkan hafif dalgaları yararak ilerliyordu. Öncekinden hızlı bir gemiye denk geldikleri için Yenira biraz olsun rahatladı. Birkaç gün içinde Butah’ a varmış olacaklardı.

 

***

 

“Efendim, Galnas sınırında şimdiden Lider Lazinka’ nın savaşçıları konuşlanmaya başlamış. Bir an önce harekete geçmeliyiz. Gerçi savaşçılarının bir kısmını Libmons’ a gönderdiği için bize tüm gücüyle saldıramayacak,” dedi Lider Saraç’ ın huzuruna çıkan Karay.

“Bunu bekliyorduk zaten. Lider Canas’ a ne kadar diş biledikleri belli. Biz üzerimize düşeni yapalım. Bugün harekete geçiyoruz, herkes hazır olsun,” dedi Lider Saraç.

Yardımcılar gittikten sonra Mazal düşüncelerini dile getirdi. “Savaşta yer almamı istemiyorsun. Bu, son kararın mı?”

“Lütfen beni anla Mazal. Ben yokken buranın idaresini sana bırakıyorum. Üstesinden geleceğine eminim.”

“Senin yanında savaşmayı tercih ederim. Yine de dediğin gibi olsun.”

Mazal her ne kadar eski görevinden uzak kalsa da sık sık antrenman yapmayı ihmal etmiyordu. Günün birinde kendisine ihtiyaç olabileceğine inanıyordu. Saraç ayrılık vakti geldiğinde eşi ve çocuğuyla vedalaşıp savaş kıyafetleri içinde ordusunun başına geçti. Gözlerindeki kararlı ifade kendine olan güveninin bir göstergesiydi. Savaş meydanına atılmadan önce öyle uzun uzun yapılan konuşmaları da sevmezdi. Laf kalabalığına gerek olmadığını düşünürdü. Atının üstünde başı dik, yüz ifadesi ciddiydi. Baştan sona ordusuna göz gezdirdi.

“Gücümüz zaferimiz olacaktır. Daima sizlere güvendim ve birlikte başaracağımıza inanıyorum. Sizden istediğim tek bir şey var, ne olursa olsun merhametinize gölge düşürmeyin. Teslim olan, silahını bırakan kişilere zarar vermeyin ve hileye başvurmayın.”

Savaşçılar sessizlik içinde liderlerini dinledi. Belki geri dönüşü olmayan bir yola gireceklerdi ama liderin sözlerini çok iyi anlamışlardı. Saraç’ ın emri ile Galnas’ a doğru yola koyuldular.

Tam sınırda iki platoyu birbirinden ayıran geniş bir ova bulunuyordu. Tepede iki lider de yerini almıştı. Lazinka kendisine o kadar güveniyordu ki ilk saldırıyı Lider Saraç’ ın başlatmasına izin verecekti. Savaşı hemen bitirip Lider Alaz’ a katılma niyetindeydi.

Saraç tüm endişesini bir kenara bıraktı. Elindeki aile yadigârı kılıcı sıkıca kavramış, onun kendisine vereceği gücü daha şimdiden hissetmeye başlamıştı. Saraç’ ın hücum emri ile savaş başlamış oldu. Lider Lazinka ağır, kara zırhının altında tehditkâr görünüyordu. Başlığı yüzünün bir kısmını kapatıyordu. Gözleri öfke doluydu. Tepeden inen Saraç’ ı görünce, o da atını sürdü.

İki taraf savaş naraları atarak birbirine doğru koşuyordu. Ovada ilk çarpışanlar Saraç ve Lazinka oldu. Saraç’ ın yaptığı sert hamleyi Lazinka kılıcı ile savuşturup aynı sertlikte karşılık verdi. Saraç hızlı olsa da Lazinka daha güçlüydü. Saraç beklenmedik bir darbe yerse işinin zora gireceğini biliyordu. Lazinka’ ya fırsat vermeden hızlı saldırılarını sürdürdü. Bir ara Lazinka’ nın zırhında uzun bir çatlak açmayı başardı. Öfkelenen Lazinka atını şaha kaldırınca atı ürken Saraç yere düştü. Lazinka atıyla ona yaklaştı.

“Beni yenemezsin, boşuna uğraşıyorsun. Bu işe karışarak iyi etmedin Lider Saraç.”

“İşgalci liderlere göz yumacak değildim. Bu, benim seçimim ve sonuçlarına katlanırım. Hem kendini o kadar büyük görme Lider Lazinka.”

Lazinka rakibini küçümsercesine sırıttı. “Seni yendiğimde pişman olmak için çok geç kalmış olacaksın.” Tekrar saldırıya geçtiğinde Saraç yana doğru yuvarlanıp attan kurtuldu. Liderin zor durumda olduğunu fark eden Karay yaptığı hamle ile Lazinka’ yı atından düşürdü. Yaputa da ileri atılıp Karay ile çarpışmaya başladı. Tüm savaşçılar birbirine girmiş, ova çarpışan silahların sesiyle dolmuştu.

Kara bulutlar yavaşça gökyüzünü sardığında Saraç bu durumu uğursuzluk olarak nitelendirdi. Tıpkı toplantı günündeki gibi garip bir his onu sardı. Düşünceleri kafasından atıp kendini savaşa verdi. Kalkanını kendine siper edip Lazinka’ ya doğru koştu. Mücadele çetin geçecek gibiydi.

Karay, Yaputa ile dövüştükçe güçlerinin hemen hemen denk olduğunu gördü. Rakibiyle mücadele ederken Lider Saraç’ ı da izlemeyi unutmuyordu. Hızla eğildiğinde Yaputa’ nın savurduğu kılıç tam başının üzerinden geçti. Karay yere sağlam şekilde basıp bedenini çevirdi ve Yaputa’ nın bacağında bir kesik açtı. Derin olmayan kesik Yaputa’ yı durdurmaya yetmedi. Aksine o daha hırsla dövüşmeye başladı.

Mazal içini kaplayan sıkıntı yüzünden dayanamayıp saraydan ayrıldı. Mavi zırhıyla, atı üstünde süratle savaş meydanına gidiyordu. Saraç için çok endişeliydi.

Ertesi gün de devam eden savaş daha sertleşmişti. Lazinka daha fazla vakit kaybetmek istemiyordu. Saraç’ ın açığını yakaladığı anda büyük hamlesini yapacaktı. Saraç hızlı dövüşmeye çalışmaktan yorulmuştu. Biraz geride kalıp dinlenmeye çalıştı. Lazinka da aynı şekilde durdu. Parmaklarını ağzına götürdü. Islık çalınca etraftaki birkaç savaşçı rakibini atlatıp birer birer Saraç’ ın etrafını sardı. “Tam da senden bekleneceği gibi,” dedi Saraç kaşlarını çatıp.

Lazinka ruhsuz şekilde konuştu. “Zaten sonucu belli olan bir dövüşü boş yere uzatmanın manası yok.”

Saraç gergin şekilde etrafını izlerken durumu fark eden Karay da ona doğru koştu. Lazinka’ nın işareti ile herkes aynı anda saldırdı. Karay yetişip iki kişiyi etkisiz hale getirmeyi başarsa da Saraç’ ın aldığı sert darbelerle zırhı parçalandı. Baltalı olan kişi ve diğerleri geri çekilince Lazinka Saraç’ a doğru ilerledi. Güçlükle ayakta duran Saraç' ın üstü başı kan içinde kalmıştı. “İnsanın gerçek karakteri savaş anında açığa çıkarmış,” dedi.

“Hâlâ konuşuyor musun? Bu gösterişli sözlerin bana işlemez.” Lazinka’ nın bakışları ansızın sertleşti ve kılıcını Saraç’ ın bedenine sapladı. Saraç onu durdurmak için yeltenemedi bile.

“Hayır!” diye bağırdı Karay. Yetişememişti. Kılıç Saraç’ ın karnına girmiş, sırtından çıkmıştı. Liderin dehşetle açılmış gözleri birkaç saniyede söndü. Ağzının kenarından kan sızmaya başladı. Lazinka kılıcını sertçe çektiğinde yere yığıldı.

7 yorum:

  1. anaaa çok fenaaa, işler kızıştı, yani şimdi savaş mı başladı, kötü başladı, saraç, lazinka, ayrıcaaaaa ceddil çok ilginç hale geldi, bu bölümün ilk kısmı çok değişikti, bu ceddil bişiler yapacak demekkisi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet savaş başladı tabii. :) Hemen hemen Canas-Alaz savaşı ile eş zamanlı başladı. Geriye Cender-Zorkan kaldı. :))
      Ceddil ilginç biri, duygularını uçlarda yaşıyor. Azaka sayesinde ruh hali birden değişti yine. Ceddil' le ilgili planlarım da var tabii. :)) Değerli yorumun için teşekkür ederim Deep. 😊

      Sil
  2. Saraç' ın sonunu önceden hissettirebildiğimi düşünüyorum. :) İyi biriydi ama bence içlerinde en iyi niyetli ve en sağduyulu olan Lider Cender. :) Yorumun için teşekkür ederim İlkay. 😊

    YanıtlaSil
  3. Eyvah eyvah... Savaşın ilk lider kaybını yaşadık.. İşler iyice karışacak gibi bundan sonra:) Birde Boratak'ı çok merak etmeye başladım ben:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlk kaybı yaşadık malesef. :)
      İşler bayağı karışacak gibi evet. Umarım toparlayabilirim. 😅 Boratak' a ara ara değineceğim, şimdilik pek etkili değil. :)

      Sil
  4. Evet yavaş yavaş normale döndüğüme göre hikayeni yeniden okuyorum. Kalemine sağlık

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim, işlerinin yoluna girmesine sevindim. :)

      Sil

Drizzt Efsanesi 13. Kitap (Kılıçlar Denizi)

   Drizzt Serisi'nin elimdeki son kitabını okudum. Bu bölümde yine bir yolculuğu okuyoruz. Drizzt ve diğerleri yakın dostları için bir k...