BÖLÜM
4
Azaka’ nın Kararı- Melmor
Gökyüzü açık maviye dönerken sabah
esintisiyle birlikte etrafa bir serinlik yayıldı. Boratak soğuktan ürpererek
uyandı. Herkes uyuyakalmıştı. Çimenlere uzanan Ceddil kafasına kadar örtü çekmişti.
Yenira bir ağaca yaslanmış halde uyuyordu. Boratak kalkıp derin bir nefes aldı.
Tutulan omzunu ovarken herkesi uyandırdı. “Bir an önce gitmeliyiz. Müzeye kimlerin
girdiğini çoktan araştırmaya başlamışlardır.”
Yenira kafasını toplamaya çalıştı. Bir süre sessizliğini
korudu. “O, gelir mi acaba? Biraz daha mı beklesek?”
Berzab dostunun sıkıntısını anlıyordu ama
Boratak’ a da hak veriyordu. Daha fazla oyalanmayı
riskli buluyordu. “Bize katılmaya niyeti olsa çoktan gelirdi,” dedi.
Ceddil olanlardan sonra kaygılıydı. Bundan
sonra nasıl dövüşecekti emin değildi. Topuzlu kamçısını tuttuğunda bile
ellerinin kanlı görüntüsü zihnine hücum ediyordu. Doğrulup ayağa kalktı.
“Beklemenin lüzumu yok. Vakit kaybetmeyelim,” dedi umutsuzluk içinde.
Eşyaları yükleyip at arabasına bindikleri
sırada birinin sesini işittiler. Azaka beyaz atına atlamış onlara yetişmişti. “Beni
beklemeden mi gidiyorsunuz yoksa?” dedi gülümseyerek.
“Ama sen nasıl?” Yenira hem sevinmiş hem
şaşırmıştı. Açıkçası onun geleceğinden umudunu kesmişti. Kararını değiştiren
şeyi merak ediyordu.
“Başıma bela açmakta üstüme yoktur. Böyle bir
istekle bir daha karşılaşamayacağım için önerini kabul etmeye karar verdim,”
dedi Azaka.
Ceddil şüpheyle ona baktı. “Gerçekten sadece
bu yüzden mi buradasın?”
Azaka suçu açığa çıkmış gibi gülümsedi,
başını kaşıdı. “Aslında tam olarak öyle değil. Geçenlerde gördüğüm bir rüyayı
anımsadım. Karanlık yaklaşıyordu ve biz özel güçlüler bir araya geliyorduk.”
Yenira’ ya döndü. “Daha doğrusu senin sözlerin bana o rüyayı hatırlattı. Belki tüm
olanların bir sebebi vardır ve ben bu süreçte üstüme düşeni yapmak istiyorum.”
“Anlıyorum, güzel. Rüyan nasıl sonlanmıştı
peki?” dedi Yenira.
“Sonunu göremeden uyanmıştım.”
“Öyleyse bu, senin seçimine göre bir şeylerin
değişeceğini gösterir.”
“Senin savaşçı olduğunu sanıyordum. Yoksa bir
rüya tabircisi misin?” Azaka’ nın yüzünde alaycı bir ifade belirmişti.
Yenira gülümsedi. “Rüyalar da ilgi alanıma
giriyor. Neyse uzatmayalım, yeterince geciktik.”
Diğerleri yola çıkınca Azaka atıyla onları arkadan
takip etti. İlginç bir maceraya adım attığını düşünüyordu. Ceddil’ e yardım edebilmesi
için öncelikle onun güvenini kazanması gerektiğinin farkındaydı. Gözlemlerine
göre Ceddil şüpheci ve sabırsız biriydi. Onunla ne tür bir çalışma
yapabileceğini düşünmeye başladı.
Öğle saatlerinde durgun bir gölün kıyısında
mola verdiler. Ceddil elleri cebinde, dikilmiş gölü izliyordu. Yerden bir taş
alıp fırlattı, birkaç kez seken taş suya gömüldü. Bunu birkaç kez tekrar edince
Azaka da yanına gidip göle bir taş fırlattı. “Anlatsana o an seni kendine
getiren neydi? Yardımcı olabilmem için detayları bilmem gerek.”
Azaka’ yı baştan aşağı süzen Ceddil tereddüt
içinde yanıt verdi. “Sanki çıkışı olmayan bir yere hapsolup kalmıştım. Renk
yoktu, hareket yoktu, sonsuz bir karanlığın içinde yüzüyor gibiydim. İlk olarak
Tiran’ ın bana seslendiğini, daha doğrusu haykırdığını duydum. Bununla birlikte
karanlık yavaş yavaş dağıldı. Dört bir yanı dostlarımla olan anılarım sardı. Bana
uzanan ellerini hissedebiliyordum, onlara doğru adım attım sadece.”
Azaka berrak gölün içinde süzülen minik
balıkları izliyordu . “Anlıyorum. Söylediklerine bakacak olursak sana bir
hatırlatıcı lazım. Bir anını ya da güzel bir hayali anımsatacak, seni çekip
çıkaracak bir şey... Alıştırma yapmaya seveceğin, sakin seslerden başlayabiliriz.
Belki de çarpıcı anılarını hatırlatacak sesler daha etkili olur. Hangisi işe
yarar bilmiyorum, deneyerek göreceğiz.”
“Ciddi ciddi bunla ilgileneceğini söylüyorsun
yani?”
“Ne bekliyordun, laf olsun diye mi sizi o
kadar takip ettim? Sözlerime inanman neden bu kadar zor?”
Ceddil bir taş daha alıp fırlattı.
“Beklentiye girmekten korkuyorum sanırım. Bir anda hayatım çok belirsiz gelmeye
başladı. Eski ben değildim artık. Kapıldığım karamsarlıktan Yenira çıkardı beni
ama şimdi ne düşüneceğimi bilmez haldeyim.” Ellerine baktı. “Böyle bir gücü
kontrol altında tutmak mümkün mü gerçekten?”
Azaka sakin şekilde yanıtladı. “İnsan sonuna
kadar sınırlarını zorlamadıkça neyin mümkün olup olmayacağını bilemez. O yüzden
imkansız kelimesini kafandan at. Ufak tefek farklılar tüm özel gruplar içinde
var, burada önemli olan kendini ve yeteneğini doğru tanımak. Mesela sahip olduğum
güç ben çocukken ortaya çıktığında çok şaşırmıştım. Etraftaki her şeyi, herkesi
duyuyordum, ne kadar yorucuydu anlatamam. Annemin yardımı ile çok çalışıp bunu
kontrol altına almayı başardım. Şimdi sadece yoğunlaştığım zaman istediğim sesleri
işitebiliyorum. Senin de çalışarak başaracağına
inanıyorum.”
Ceddil biraz olsun rahatladı. Azaka’ ya ilk
kez gülümsedi. “Çok ikna edicisin. Sözlerine güvenmekten başka çarem yok gibi.”
Yiyecek bir şeyler hazırlayan Berzab ikisini
izliyordu. “İyi anlaşacaklar gibi ha ne dersin?”
Boratak kılıcını temizlemekle meşguldü. “Öyle
görünüyor. Azaka’ nın bize katılmasına sevindim. Umarım Ceddil’ in üzerindeki
olumsuz hava dağılır bir an önce. Onun bu haline alışık değiliz.”
Yenira o sırada dalgın haldeki Tiran’ ın
yanına oturdu. Kendisini dinleyecek mi emin değildi ama içinden geçenleri
söylemeye karar verdi. “Senin için zor biliyorum ama hayat devam ediyor. Bu
durumu atlatamazsan her şey sana anlamsız, çekilmez gelecektir. Öyle ki bir gün
kılıcını bile kaldırmak istemeyeceksin. Savaşçı olmak senin büyük hayalin
sanıyordum. Şimdi neden pes ediyorsun?”
“Belki doğru diyorsun ama Farak’ ın ölümü
sadece benim dikkatsizliğim yüzünden oldu. Bunu bir türlü aklımdan
çıkaramıyorum.” Tiran uzaklara dalmış konuşuyordu.
“Bu onun seçimiydi, kabullen artık, saygı duy.
İnsan her ne yaparsa yapsın bazı şeylerin önüne geçemez. Gün gelir daha
beterlerini yaşayabiliriz ama bunun yaşantımızın bir parçası olduğunu
unutmamalıyız. Gelecek güzel günlerini geçmişin acısı ile karartma. Yas tutma
demiyorum ama suçluluk duygusundan kurtulmadıkça sadece kendine işkence etmiş
olursun.”
Tiran başını çevirip Yenira’ ya baktı. Kısa
bir anlığına onun yüzünde beliren acıyı fark etti. “Benzer bir şeyi yaşamış
gibi konuştun,” dedi. “Kim bilir?” dedi Yenira ayağa kalkarak. Başka bir şey
söylemeden diğerlerinin yanına gitti.
Azaka yere oturdu. “Hadi sen de otur ve
gözlerini kapat. Şimdi bazı sesler göndereceğim, onlara odaklan. İşittiğinde güçlü
bir çağrışım yapan ve anılarını hatırlatan sesleri bana bildir.”
Ceddil de bağdaş kurup çimenlerin üzerine oturdu.
Gözlerini kapattığında ilk işittiği yağmur sesi oldu. Hafif şiddetteki yağmur huzur
verici olsa da bir çağrışım yapmadı. Ardından piyano sesi kulaklarını doldurdu.
Müzik o kadar güzeldi ki Ceddil bir süre sessizce dinledi.
“Bir şey mi oldu?” dedi Azaka meraklanarak.
Ceddil gözlerini açmadan konuştu. “Hayır,
sadece müziğe kendimi kaptırmışım, sıradakine geç.” Azaka gülümseyerek başını
iki yana salladı. Bu kez kuru yaprakların ezilme sesini işitti Ceddil. Çocukluğundan
bir anı canlandı zihninde. Ormanda babası ile geyik yakalamaya gitmişti. Uzun
takibin ardından hayvana sessizce yaklaşırken ayaklarının altında ezilen
yaprakların hışırtısı geyiği ürkütüp kaçırmıştı. Babası üzüldüğünü görünce başka
zaman yeniden deneyebileceklerini söylemişti.
“Bir şeyler anımsadım ama güçlü değil. Sadece
çocukluğumdan, sıradan bir anı.”
“Anlıyorum, devam edelim o zaman.”
Yenira yanlarında belirdi. “Çalışma güzel
gidiyor sanırım. Böldüğüm için üzgünüm ama bir an önce yola devam etmeliyiz.
Gelin bir şeyler yiyin.”
“Acıktım doğrusu,” dedi Ceddil. Gerinerek
ayağa kalktı. Hep birlikte kurutulmuş et, domates ve somun yediler. Tiran,
Yenira ile konuştuğundan beri daha iyi hissediyordu. Daha fazla herkesten
kopuk, içine dönük devam edemeyeceğini anladı. Ufak da olsa sohbete katılmaya
başladı. Azaka da kısa sürede herkesle kaynaşmıştı, komik anılarını anlatıp
duruyordu.
Ekmeğinden koca bir lokma alan Ceddil biraz
su içti. Hızla lokmasını bitirdi. Sonra konuşmakta olan Azaka’ nın lafını
böldü. “Çal kemancı, ruhumuz huzurla dolsun. Aramızda sesi güzel olan yok ama
sen yine de çal.”
“Ne dedin sen?” dedi Azaka, kendini tutamayıp
gülmeye başladı.
“Manzara çok güzel. Sen de müzik çal işte, keyifli
olurdu.”
“Ne matrak adamsın ya. Gücümü bu tür işler
için kullanabileceğini mi sanıyorsun?”
“Tamam tamam, takılıyorum sadece,” dedi
Ceddil sırıtarak.
“Ceddil özüne dönmüşsün sonunda. Azaka’ ya
çok şey borçluyuz sanırım,” dedi Boratak memnuniyet içinde.
“İçimde bir umudun yeşerdiği doğru,” diye
itiraf etti Ceddil. Azaka ile dost olduğu için şanslı hissediyordu.
Yemeğin ardından tekrar yola çıktıklarında
limana doğru ilerlediler. İki günlük yolculuk onlara çok uzun gibi geldi. Ait
oldukları yere bir an önce dönmek istiyorlardı. Boratak diğer herkesin Butah’ a
varmış olduğunu düşünüyordu. Amcasının katilinin bulunup bulunmadığını, Canas’
ın izleyeceği yolu merak ediyordu. Azaka ve Ceddil de boş durmamış ara ara
çalışmalara devam etmişlerdi. “Belli bir yol kat ettik fakat sen yine de her
durumda kendine hakim olmaya çalış. İçinde yükselen şiddetli güce direnmelisin.
Henüz gerçek bir deneyimde seni kurtarabilir miyim bilmiyorum.” Azaka her ne
kadar neşeli ve destekleyici biri olsa da Ceddil’ in kendisine fazla bel
bağlamasını istemiyordu. “İşler kontrolden çıkarsa önce ben kaçarım haberin olsun,”
diye takıldı.
Limana vardıklarında savaşlar hakkındaki
söylentileri işittiler. Yanlarındaki erzaklarla idare edip hiçbir şehre
girmeden ilerledikleri için savaş hakkında bir şey duymamışlardı. Herkes
şaşkındı. Yıllardır bu çapta büyük bir savaş patlak vermemişti. Berzab
inanmakta zorlanıyordu. “Bu nasıl olur?”
Tiran endişeliydi. Ailesi ve yakınlarının
başına bir şey gelmesinden korkuyordu. İçine oturan sıkıntı giderek büyüdü.
Farak’ ın ailesine ulaşıp olanlara zor da olsa durumu anlatması gerekecekti.
Hayatının en zor anlarından biri olacağını tahmin edebiliyordu.
“Gizli belgelerin açığa çıkmasıyla yer
yerinden oynamış görünüyor. Sanki herkes savaşmak için bir bahaneye sığınmış,”
dedi Yenira. Haberleri duyduğundan beri canı sıkılmıştı. Dahası Ceddil’ in
durumunun böyle bir savaşta ne olacağı belirsizdi. Başarabilirse onu dövüşten
uzak tutmaya çalışacaktı.
Boratak ne düşüneceğini bilemiyordu. “Lider
Canas’ ı yıllardır tanıyorum. Kuralları ve formaliteleri pek seven biri
değildi. Normal yollardan çözüm bulmak yerine kendi doğrularını uygulamaya
koymuş sanırım.”
Ceddil sinirlendi. “Bir şeylerin ciddi ölçüde
ters gittiği kesin. Lider Canas en azından bizim ülkeye dönmemizi
bekleyebilirdi. Tüm bunlar ne demek oluyor?”
“Bilmiyorum,” dedi Boratak düşünceli halde.
“Yapacağımız tek şey bir an önce Butah' a
dönüp ülkemizi savunmak olacak. Burada tartışıp vakit kaybetmenin anlamı yok,”
dedi Yenira. “Ve her şey o kadar ani oldu ki Ceddil senin bu savaştan uzak
kalman en iyisi olacaktır.”
“Bunu benden isteyemezsin. Hem Azaka bana
yardım edecek. Kendime hakim olurum, gerçekten.”
Yenira onla tartışmanın şu an için yersiz
olduğunu biliyordu. Lafı uzatmamaya karar verdi. “Önce Butah’ a varıp durumu
görelim. Sonra konuşuruz.”
Azaka sadece diğerlerini dinliyor, sohbete
katılmıyordu. Ne diyeceğini konusunda bir fikri yoktu. Belki de rüyasındaki
gibi karanlık yaklaşıyordu ve her şeyi gidip yerinde görmek en mantıklısıydı.
Birkaç saat sonra yer bulabildikleri bir
gemiye bindiler. Gergin hava gemideki herkese yansıyordu. Savaşı duyanlar ya Melmor’
dan uzaklaşıyor ya da yardım edebilmek umuduyla kendi ülkelerine dönüyordu.
Gemi personeli çok yoğundu, sürekli oradan oraya koşuyorlardı. Gemi, çıkan
hafif dalgaları yararak ilerliyordu. Öncekinden hızlı bir gemiye denk geldikleri
için Yenira biraz olsun rahatladı. Birkaç gün içinde Butah’ a varmış olacaklardı.
***
“Efendim, Galnas sınırında şimdiden Lider
Lazinka’ nın savaşçıları konuşlanmaya başlamış. Bir an önce harekete
geçmeliyiz. Gerçi savaşçılarının bir kısmını Libmons’ a gönderdiği için bize tüm
gücüyle saldıramayacak,” dedi Lider Saraç’ ın huzuruna çıkan Karay.
“Bunu bekliyorduk zaten. Lider Canas’ a ne
kadar diş biledikleri belli. Biz üzerimize düşeni yapalım. Bugün harekete
geçiyoruz, herkes hazır olsun,” dedi Lider Saraç.
Yardımcılar gittikten sonra Mazal düşüncelerini
dile getirdi. “Savaşta yer almamı istemiyorsun. Bu, son kararın mı?”
“Lütfen beni anla Mazal. Ben yokken buranın
idaresini sana bırakıyorum. Üstesinden geleceğine eminim.”
“Senin yanında savaşmayı tercih ederim. Yine
de dediğin gibi olsun.”
Mazal her ne kadar eski görevinden uzak kalsa
da sık sık antrenman yapmayı ihmal etmiyordu. Günün birinde kendisine ihtiyaç
olabileceğine inanıyordu. Saraç ayrılık vakti geldiğinde eşi ve çocuğuyla vedalaşıp
savaş kıyafetleri içinde ordusunun başına geçti. Gözlerindeki kararlı ifade
kendine olan güveninin bir göstergesiydi. Savaş meydanına atılmadan önce öyle
uzun uzun yapılan konuşmaları da sevmezdi. Laf kalabalığına gerek olmadığını düşünürdü.
Atının üstünde başı dik, yüz ifadesi ciddiydi. Baştan sona ordusuna göz
gezdirdi.
“Gücümüz zaferimiz olacaktır. Daima sizlere
güvendim ve birlikte başaracağımıza inanıyorum. Sizden istediğim tek bir şey
var, ne olursa olsun merhametinize gölge düşürmeyin. Teslim olan, silahını
bırakan kişilere zarar vermeyin ve hileye başvurmayın.”
Savaşçılar sessizlik içinde liderlerini
dinledi. Belki geri dönüşü olmayan bir yola gireceklerdi ama liderin sözlerini
çok iyi anlamışlardı. Saraç’ ın emri ile Galnas’ a doğru yola koyuldular.
Tam sınırda iki platoyu birbirinden ayıran
geniş bir ova bulunuyordu. Tepede iki lider de yerini almıştı. Lazinka kendisine
o kadar güveniyordu ki ilk saldırıyı Lider Saraç’ ın başlatmasına izin
verecekti. Savaşı hemen bitirip Lider Alaz’ a katılma niyetindeydi.
Saraç tüm endişesini bir kenara bıraktı.
Elindeki aile yadigârı kılıcı sıkıca kavramış, onun kendisine vereceği gücü
daha şimdiden hissetmeye başlamıştı. Saraç’ ın hücum emri ile savaş başlamış
oldu. Lider Lazinka ağır, kara zırhının altında tehditkâr görünüyordu. Başlığı yüzünün
bir kısmını kapatıyordu. Gözleri öfke doluydu. Tepeden inen Saraç’ ı görünce, o
da atını sürdü.
İki taraf savaş naraları atarak birbirine doğru
koşuyordu. Ovada ilk çarpışanlar Saraç ve Lazinka oldu. Saraç’ ın yaptığı sert
hamleyi Lazinka kılıcı ile savuşturup aynı sertlikte karşılık verdi. Saraç
hızlı olsa da Lazinka daha güçlüydü. Saraç beklenmedik bir darbe yerse işinin
zora gireceğini biliyordu. Lazinka’ ya fırsat vermeden hızlı saldırılarını
sürdürdü. Bir ara Lazinka’ nın zırhında uzun bir çatlak açmayı başardı. Öfkelenen
Lazinka atını şaha kaldırınca atı ürken Saraç yere düştü. Lazinka atıyla ona
yaklaştı.
“Beni yenemezsin, boşuna uğraşıyorsun. Bu işe
karışarak iyi etmedin Lider Saraç.”
“İşgalci liderlere göz yumacak değildim. Bu,
benim seçimim ve sonuçlarına katlanırım. Hem kendini o kadar büyük görme Lider
Lazinka.”
Lazinka rakibini küçümsercesine sırıttı.
“Seni yendiğimde pişman olmak için çok geç kalmış olacaksın.” Tekrar saldırıya
geçtiğinde Saraç yana doğru yuvarlanıp attan kurtuldu. Liderin zor durumda
olduğunu fark eden Karay yaptığı hamle ile Lazinka’ yı atından düşürdü. Yaputa
da ileri atılıp Karay ile çarpışmaya başladı. Tüm savaşçılar birbirine girmiş,
ova çarpışan silahların sesiyle dolmuştu.
Kara bulutlar yavaşça gökyüzünü sardığında Saraç
bu durumu uğursuzluk olarak nitelendirdi. Tıpkı toplantı günündeki gibi garip
bir his onu sardı. Düşünceleri kafasından atıp kendini savaşa verdi. Kalkanını
kendine siper edip Lazinka’ ya doğru koştu. Mücadele çetin geçecek gibiydi.
Karay, Yaputa ile dövüştükçe güçlerinin hemen
hemen denk olduğunu gördü. Rakibiyle mücadele ederken Lider Saraç’ ı da
izlemeyi unutmuyordu. Hızla eğildiğinde Yaputa’ nın savurduğu kılıç tam başının
üzerinden geçti. Karay yere sağlam şekilde basıp bedenini çevirdi ve Yaputa’
nın bacağında bir kesik açtı. Derin olmayan kesik Yaputa’ yı durdurmaya yetmedi.
Aksine o daha hırsla dövüşmeye başladı.
Mazal içini kaplayan sıkıntı yüzünden dayanamayıp
saraydan ayrıldı. Mavi zırhıyla, atı üstünde süratle savaş meydanına gidiyordu.
Saraç için çok endişeliydi.
Ertesi gün de devam eden savaş daha sertleşmişti.
Lazinka daha fazla vakit kaybetmek istemiyordu. Saraç’ ın açığını yakaladığı anda
büyük hamlesini yapacaktı. Saraç hızlı dövüşmeye çalışmaktan yorulmuştu. Biraz geride
kalıp dinlenmeye çalıştı. Lazinka da aynı şekilde durdu. Parmaklarını ağzına götürdü.
Islık çalınca etraftaki birkaç savaşçı rakibini atlatıp birer birer Saraç’ ın etrafını
sardı. “Tam da senden bekleneceği gibi,” dedi Saraç kaşlarını çatıp.
Lazinka ruhsuz şekilde konuştu. “Zaten sonucu
belli olan bir dövüşü boş yere uzatmanın manası yok.”
Saraç gergin şekilde etrafını izlerken durumu
fark eden Karay da ona doğru koştu. Lazinka’ nın işareti ile herkes aynı anda saldırdı.
Karay yetişip iki kişiyi etkisiz hale getirmeyi başarsa da Saraç’ ın aldığı sert
darbelerle zırhı parçalandı. Baltalı olan kişi ve diğerleri geri çekilince Lazinka
Saraç’ a doğru ilerledi. Güçlükle ayakta duran Saraç' ın üstü başı kan içinde kalmıştı.
“İnsanın gerçek karakteri savaş anında açığa çıkarmış,” dedi.
“Hâlâ konuşuyor musun? Bu gösterişli sözlerin
bana işlemez.” Lazinka’ nın bakışları ansızın sertleşti ve kılıcını Saraç’ ın bedenine
sapladı. Saraç onu durdurmak için yeltenemedi bile.
“Hayır!” diye bağırdı Karay. Yetişememişti. Kılıç
Saraç’ ın karnına girmiş, sırtından çıkmıştı. Liderin dehşetle açılmış gözleri birkaç
saniyede söndü. Ağzının kenarından kan sızmaya başladı. Lazinka kılıcını sertçe
çektiğinde yere yığıldı.
anaaa çok fenaaa, işler kızıştı, yani şimdi savaş mı başladı, kötü başladı, saraç, lazinka, ayrıcaaaaa ceddil çok ilginç hale geldi, bu bölümün ilk kısmı çok değişikti, bu ceddil bişiler yapacak demekkisi :)
YanıtlaSilEvet savaş başladı tabii. :) Hemen hemen Canas-Alaz savaşı ile eş zamanlı başladı. Geriye Cender-Zorkan kaldı. :))
SilCeddil ilginç biri, duygularını uçlarda yaşıyor. Azaka sayesinde ruh hali birden değişti yine. Ceddil' le ilgili planlarım da var tabii. :)) Değerli yorumun için teşekkür ederim Deep. 😊
Saraç' ın sonunu önceden hissettirebildiğimi düşünüyorum. :) İyi biriydi ama bence içlerinde en iyi niyetli ve en sağduyulu olan Lider Cender. :) Yorumun için teşekkür ederim İlkay. 😊
YanıtlaSilEyvah eyvah... Savaşın ilk lider kaybını yaşadık.. İşler iyice karışacak gibi bundan sonra:) Birde Boratak'ı çok merak etmeye başladım ben:)
YanıtlaSilİlk kaybı yaşadık malesef. :)
Silİşler bayağı karışacak gibi evet. Umarım toparlayabilirim. 😅 Boratak' a ara ara değineceğim, şimdilik pek etkili değil. :)
Evet yavaş yavaş normale döndüğüme göre hikayeni yeniden okuyorum. Kalemine sağlık
YanıtlaSilTeşekkür ederim, işlerinin yoluna girmesine sevindim. :)
Sil