28 Mayıs 2021 Cuma

Savaş Çığırtkanı- 14. Bölüm (Roman)



BÖLÜM 14

 

Beklenmedik Misafir-Libmons

 

Benay diğer gruptan ayrıldıklarından beri at sürüyordu. Uykusuzluktan gözleri kapanmasına rağmen durmamakta kararlıydı. Bir an önce görevi yerine getirmek ve ülkesine dönmek istiyordu. Libmons sınırları içinde Alev Soluyanlarla bir daha karşılaşma fikri onu korkutuyordu. Onların alevle yaptıkları şovu unutmamıştı.

Grup üyelerinden Elarin yirmili yaşlarının başında, biraz çekingen biriydi. Kestane rengi saçları bukleler halinde omzuna dökülüyordu. Creyn otuzlu yaşlardaydı. Esmer tenli en belirgin fiziksel özelliğiydi. Podal renkli bir kişiliğe sahipti. Saçını her zaman farklı renklere boyayarak çevresindeki insanları şaşırtırdı. Göreve çıkmadan hemen önce kömür karası olan saçlarını, kiremit rengine boyamıştı. Boyalar kendi el yapımıydı.

At arabası aniden sarsılmaya, yolda zikzaklar çizerek ilerlemeye başladı. Benay kendisini bir rüyanın içinde sanıyordu. Şu an bir atın üstünde hızla ilerliyor, sağdan soldan yolunu kesen süvarilerden kaçmaya çalışıyordu. Sonra fark etti ki süvariler onu değil bir kaçağı kovalıyorlardı. Benay nasıl olup da bu karmaşanın göbeğine düştüğünü anlamıyordu, her şey gerçek gibiydi. Atlı adamların kıyafetlerine bakınca onların eski döneme ait olduğunu gördü. Herkesin zırhında akrep sembolü vardı. Benay şok içinde atını sürmeye çalışırken birden yoldan çıktığını fark etti.

“Olamaz, rüya değilmiş,” diye söylendi kendine.

“Benay! Ne oluyor? Kendine gel,” diye bağırdı Creyn.

Benay çılgına dönmüş atı dizginlemeye çalıştı. Tüm gücünü kollarına verdiğinde atı bir köprünün üstünde durdurmayı başardı. Şaşkınlık içinde aşağıya indi.

“Neler oluyor Benay? Sen iyi misin?” dedi Creyn.

“Ben de anlamadım. Uykudan gözlerim kapanmak üzereyken kendimi birden süvarilerin arasında buldum. Rüya olduğunu sanmıştım, farklı bir boyutta gibiydim. Ancak kendimi tekrar bu noktada at arabasını sürerken buldum.”

Geniş köprüyü adımlayan Podal aşağıdan geçen azgın nehre baktı: “Neyse ki aşağıya düşmeden durumu toparladın.”

“Bu, sarayda toplandığımız sırada Kartalıların bahsettiği zaman kayması olmasın,” dedi Elarin.

“Benim aklıma da ilk o geldi,” dedi Benay.

“Buna karşı dikkatli olmalıyız. Bir dahaki sefere ölümcül bir durumla karşılaşabiliriz,” dedi Elarin sessiz bir şekilde.

“Peki, bunu kim, nasıl yapıyor olabilir?” dedi Podal havadan sudan bahsedermişçesine.

“Zaten herkesin merak ettiği de bu. Şu ana kadar kimse böyle bir durumla karşılaşmamıştı. Farkındaysanız Lider Canova' nın ölümünden sonra başladı her şey,” dedi Benay.

Kendini toparlayan grup köprüyü aşıp yürüyerek eğimli yolda ilerledi. Podal gözlerini kısarak aşağıya doğru uzanan ağaçlarla dolu yeşil alana baktı. Tek bir patikanın çevresinde sıralanmış birkaç tane kulübe vardı. Ağaçlar küçük, bembeyaz çiçeklerle doluydu. Çimlerin içinden aşağıya doğru indiler. Benay atı yularından çekerek dikkatle ilerliyordu.

Patikanın dibindeki ilk kulübenin önünden geçiyorlardı ki içeriden birisi fırladı. Esmer, hafif iri yapılı bir adamdı.

“Hey, durun bir dakika.”

Benay atı durdurup şaşkınlık içinde adama baktı. “Bir şey mi oldu?”

“Nereye gidiyorsunuz?”

Benay ve diğerleri bir an duraksadılar. Benay bir süre adamı süzdü. Adam kahverengi bol bir pantolon ve üstüne de yeşil bir gömlek giymişti.

“Önce kendini tanıtmalısın,” dedi Benay şüpheci bir tavırla.

“Ah, affedersiniz, ben Bermalt. Uzun süredir burada yaşıyorum.”

“Peki, bizden ne istiyorsun?”

“Düşündüm de burada ömrümü boş yere harcıyorum. Artık farklı maceralara atılmam gerektiğine karar verdim.”

“Yani?” dedi Benay sıkkın bir tavırla.

“Sizi buradan geçerken görünce aranıza katılmaya karar verdim. Tabi siz de isterseniz.”

Adam öyle bir hevesli konuşuyordu ki Benay ne bahane uydurabileceğini düşünmeye başladı.

“Emin ol bize katılmak istemezsin,” diye araya girdi Podal.

“Neden?” diye ısrarla sordu Bermalt.

“Çünkü bizler savaşçıyız. Bize ayak uyduramazsın sen,” dedi Benay. Doğrudan adamı reddederse adamın şüpheleneceğinden korkuyordu.

“Vay canına. Demek sizler Lider Alaz’ ın şu çok övülen şu savaşçılarısınız,” adam büyük bir hayranlıkla.

“Eh öyle de denebilir. Mütevazı olmaya gerek yok değil mi arkadaşlar,” dedi Podal sırıtarak.

Benay’ ın ise sinirden rengi atmıştı. Adamı bir türlü başından savamıyordu. En azından adam onları Libmonslu sanmıştı.

“Harika. Size katılmak için neler vermezdim ki,” dedi adam büyük bir hevesle.

Benay iyice sabırsızlandı: “Dinle, bizim acelemiz var. Yolumuzdan çekil.”

Adam ağlamaya başlayınca herkes donup kaldı.

“Hey, ne oldu birden?” dedi Creyn.

“Ben artık burada, gözlerden uzakta yaşamaktan bıktım. Kimsem yok. En azından şehre kadar size eşlik etmeme izin verin. Aylardır buradan geçen olmadı.”

Benay derin bir nefes alıp adama onlara katılabileceğini söyledi. Bir süre de olsa onu idare edebilirlerdi. Kadından onayı alan Bermalt havalara uçtu. “Bir dakika bekleyin lütfen. Hazırlanmam lazım,” dedi ve koşarak eski kulübeye girdi.

“Sence doğru bir karar mı bu?” diye sordu Elarin sakin bir ses tonuyla.

“Bilemiyorum. Baksana yakamızı bırakacak gibi görünmüyor ve zararsız birine benziyor. Saklı Mekân’ a varmadan bir yerde bırakırız onu,” dedi Benay.

Podal neşeli bir ıslık çalınca Benay kulübeye döndü. Ağzı şaşkınlıktan açık kaldı. Bermalt sırtında bir çuval, bir elinde bavul, diğer elinde birkaç bıçakla çıkageldi.

“Vay be adama bak. Uzun zamandır bu anı bekliyor olmalı,” dedi Podal sırıtarak.

“O bıçaklar da neyin nesi?” dedi Creyn.

“Savaş aletim olmadığı için bunların işe yarayacağını düşündüm. Gerçi bir baltam vardı ama geçenlerde kırıldı.” Bermalt izin bile istemeden eşyalarını at arabasına yığdı.

“Bir ekmek, bir tane kemik sıyırma, bir tane de et bıçağı… Harika görünüyor,” dedi Podal.

“Teşekkürler,” dedi Bermalt onun sesindeki alayı anlamayarak.

Herkes at arabasına yerleşmiş, Benay ve Elarin öne oturmuştu. Benay arkadaki adama doğru seslendi. “Uslu durmazsan seni aşağıya atarım!”

“Emirlerinize uyacağıma emin olabilirsiniz!”

Benay geç de olsa yaptığı hatanın farkına vardı. Adam o kadar meraklıydı ki soru sormadan duramıyordu. “Yeteneklerinden söz eder misin? Herkes öyle kolayca savaşçı olmaz herhalde,” dedi Bermalt Podal’ ı süzerek.

“Benim yeteneklerim saymakla bitmez. Anlatmayım da bir dövüşüme şahit olduğunda kendi gözlerinle görürsün,” dedi Podal, sözleri ciddiyetten çok uzaktı.

“Peki, saçlarını bu şekilde boyaman da bir dövüş taktiği mi?”

Podal derin bir nefes aldı. “Taktik mi?” dedi kaşlarını kaldırarak. “Şaka mısın dostum?”

Bermalt bu kez Creyn’ e döndü. “Hep savaşçıların yaşamını merak etmişimdir. Zor olmalı. Daha önce hiç ağır bir yara aldın mı?”

Creyn Podal’ a göre daha sabırlıydı ve daha ciddi cevaplar veriyordu. “Tam beş yıl önce üç kişi ile dövüşmek zorunda kaldım,” dedi. Bermalt ilgiyle onu dinliyordu. “Hepsi de çok iyi kılıç kullanıyordu. Uzun süre dirensem de yara almaktan kurtulamadım. Aslında ölümcül olmayan darbeler aldım, rakiplerim öldürmektense acı çektirmek istiyorlardı.”

“Gerçekten acımasızlarmış. Sonra ne oldu peki?”

“Sonrasında ayakta zorlukla durmama rağmen birini yaralamayı başardım. Arkadaşları yere yığılınca diğer ikisi üstüme çullandı. Son bir çabayla kendimi savunmaya çalışırken karnıma giren kılıçla donakaldım.”

Bermalt’ ın gözleri duyduklarına inanamıyormuşçasına açıldı. Podal bile Creyn’ in hikâyesini dinlemeye başlamıştı.

“Acı tüm bedenime yayılmıştı. Artık kurtulamayacağımı düşünmeye başlamıştım ki birisi çıkageldi. Elindeki oklarla iki adamı vurdu. Ve beni atına bindirip şehre kadar taşıdı. Onun sayesinde kurtulmuş oldum.”

“Kimdi o peki?” diye sordu Bermalt heyecan içinde.

“O da benim gibi bir savaşçıydı. Ve gelecekteki eşim olacak kişi Yusan’ dı.”

“İnanılmaz bir aşk hikâyesi,” dedi Bermalt gülümseyerek.

Bu kez Podal da şaşırdı. Creyn’ in bahsettiği kişi sarayda gördüğü ve Dazzap grubuna katılan kadından başkası olamazdı. Creyn’ i o kadının yanında gördüğünü hatırlıyordu.

“Yusan’ ın eşin olduğundan hiç bahsetmemiştin,” dedi Podal.

“Sırası gelmediği içindir.”

“Gerçekten iyi bir çift olmuşsunuz,” dedi Podal içtenlikle. Creyn de ona gülümsedi.

“Peki, şimdiki göreviniz ne?” diye araya girdi Bermalt.

“Niye bu kadar çok soru soruyorsun?” dedi Podal ona ters ters bakarak.

“Sadece anlamaya çalışıyorum,” dedi Bermalt masum bir ifade takınarak.

“Neyi?” dedi iyice sabırsızlanan Podal.

“Bir savaşçının yaşayış şeklini, hislerini, maceralarını…”

“O zaman sen niye bir savaşçı olmadın?” dedi Podal daha sakin bir şekilde. Bermalt' ın suratı asıldı, konuşmayı bıraktı.

Akşam olmak üzereyken göl kenarına vardılar. Gölün etrafı ağaçlarla kaplıydı. İki tane tekne kenardaki kazıklara halatlarla bağlanmıştı. Bir süre etrafı gözlediklerinde gölün çevresinde kimsenin bulunmadığını anladılar. Bu yüzden bir süre burada kalmaya karar verdiler.

“Ben balık avlayabilirim,” dedi Bermalt.

“Peki, o halde hava kararmadan işinizi bitirmiş olun,” dedi Benay.

Benay Bermalt’ la birlikte Creyn’ i de yolladı. Geri kalanlar da çadırları kurmaya başladı. Bermalt ve Creyn ayakkabılarını çıkartıp, paçalarını sıvayıp göle girdi. Balık bulana kadar iç kesime doğru ilerlediler. Gölün tabanı çok net görünüyordu. Fazla olmasa da belli aralıklarla çeşitli balıklar yüzerek ve sıçrayarak geçiyordu. Bermalt iyice yoğunlaştıktan sonra hızla bıçağını fırlattı ve bir alabalık yakaladı. Elindeki torbaya balığı koydu ve tekrar ayaklarının dibinden geçen balıklara döndü. Birkaç balık daha avladı.

Creyn de aynı şekilde atış yaptı fakat hiçbir balığı vuramadı. Balıklar sanki onun aklını okuyormuşçasına hızlıca hareket edip kurtuluyordu.

“Balıklar seni sevmedi sanırım,” dedi Bermalt gülümseyerek.

Creyn tam cevap verecekti ki ilginç bir şeyler olmaya başladı. Aniden ortaya çıkan piranalar ayaklarını kemirmeye başladı. İkisi şok olmuş halde sıçramaya başladı. Bermalt dengesini kaybedip suya düştü. Onların telaşla sudan çıkmalarını izleyen diğerleri ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.

Karaya ayak basan Creyn soluk soluğa kalmıştı. Ayaklarına baktığında en küçük bir sıyrık bile göremedi. Halbuki canı yanmıştı ve ayaklarının kanadığını hatırlıyordu. Bermalt da aynı şekilde şaşkındı: “Biz ne yaşadık az önce?”

Olanları açıkladıklarında Benay başını iki yana salladı. “Artık hiçbir şeye şaşırmıyorum. Ne desem bilmiyorum.”

Bir saat kadar sonra balıklar pişti. Hava karardığında hepsi ateşin başına kurulmuş yemeğin tadını çıkarıyordu. Bir ara herkes sessizce ateşi izlemeye koyuldu.

Ateş rüzgârın etkisi ile biraz güçlendi. Sanki körüklenmişçesine büyüdü de büyüdü. Her taraf kızıla büründüğünde Creyn ve Elarin donup kalırken, diğerleri kendilerini geriye attı. Herkes az önce gördüğünün hayal olduğuna dair kanıt bulmak maksadıyla birbirine baktı. Ancak herkesin yüzünde şaşkınlık ve endişe vardı.

“Az önce aynı şeyi mi gördük?” dedi ilk konuşan Podal.

“Alevler sanki bir anda her yeri kaplamıştı ama şu an normal görünüyor,” dedi Bermalt yavaşça önündeki ateşe yaklaşarak.

“Ne tür bir oyunun içindeyiz merak ediyorum,” diye söylendi Benay.

Elarin endişe ile etrafına baktı. Her an kötü bir şey olacakmış gibi gergindi. Bir yerden birilerinin ortaya çıkıp saldırabileceğini düşünüyordu.

“Neler oluyor burada cidden?” Creyn çileden çıkmak üzereydi.

“Off, bu ne? Hepimiz aynı anda delirmiş olamayız değil mi?” diye söylendi Podal.

“Tüm bunlar göz yanılması gibi,” dedi Elarin. “Ama sebebi ne anlamıyorum. Kafam çok karışık.”

“Evet, gerçek olmadığı kesin. Sanki birileri burayı terk etmemizi istiyor,” dedi Creyn.

Benay' ın canı iyiden iyiye sıkıldı. “Burada daha fazla kalamayız. Bermalt üzgünüm fakat seni en kısa zamanda bir yerleşim yerine bırakmalı ve olabildiğince hızlı şekilde yolumuza devam etmeliyiz.”

“Neden ama? Size ayak bağı olmam ben,” dedi Bermalt hüzünlü bir şekilde.

“Üzgünüm, yapabileceğim başka bir şey yok.”

“İstersen yapamayacağın şey yoktur.”

“Anlamıyorsun. Bizimle olursan senin de canın tehlikeye girer. O yüzden dediğimi yap.”

“Sizinle kalmakta inat edersem bir şansım olur mu peki?”

“En başından beri inat ediyorsun zaten! Düş yakamızdan,” diye çıkıştı Benay.

Bermalt üzgün bir şekilde gözlerini yere indirdi. Artık yapabileceği bir şey kalmamıştı. Creyn onun gitmesini istemese de bir şey demedi. Bermalt at arabasına doğru yürüdü ve eşyalarını toparlamaya başladı. Çuvalını ve bavulunu yüklendi, bıçaklarını eline aldı. Benay bir şey diyecek oldu ama adam hiç oralı olmadı. Son bir veda edercesine gruba dönüp baktı ve karanlığa doğru ilerledi. “Acaba şimdi nereye gidebilirim? İstenmediğim bir yerde bu kadar kalmamalıydım,” diye düşündü.

Bermalt gözden kaybolunca Creyn suçlarcasına Benay’ a baktı. Podal bile üzgün görünüyordu. “Bu, biraz sert olmadı mı?” dedi Podal.

“Onu en başında aramıza almam hataydı. Şehre kadar bırakabilirdik ama şimdi ayrılmak istiyorsa bırakalım gitsin,” dedi Benay soğuk bir ses tonuyla.

“Hadi üzülmeyin artık. Böylece daha güvende olmuş olacak. Kendi yolunu çizebilmeli,” dedi Elarin.

“Başına bir şey gelmez umarım,” dedi Creyn. Hâlâ Bermalt' ın gözden kaybolduğu noktaya bakıyordu.

 

18 yorum:

  1. Bu adamı koyduğumu ben bile unutmuşum. Bu kimdi dedim bir an. 😁 Aslında ondan şüpheleneceğinizi düşünerek sonda onun iç sesine yer verdim. :)
    Gruba kimler musallat oldu acaba? Avcı her zaman meşgul. Bayağıdır değinmedim ona da farkındayım. :) Yorumun için teşekkür ederim. 😊

    YanıtlaSil
  2. Şu zaman kaymaları nereye varacak çok merak ediyorum:-)) Ayrıca yeni karakterimizin geri dönüşü olacak mı onu da merak ediyorum.. Kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Zaman kaymasını yazmamdaki asıl amaç lider harulanın planlarından insanları haberdar edebilmek de ne zamana kadar bu devam eder bilmiyorum. :)) Yeni karakter saf biri biraz, geri dönecek mi görelim. :) Teşekkür ederim.

      Sil
  3. bu zaman kaymaları çoğaldı gibi :) yolculuk devam ediyor :) benay da serenay dan sonra sevdiklerimden :) yine bir aksiyon geliyor galiba :) ( bi de, kendi gözlerinle görürsün dedi Podal olucak, bir g eksik olmuş :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Düzelteyim orayı hemen, sağol. :) Zaman kaymaları biraz çoğaldı evet. Bir sürü kişi etkilenmiş olsun ki sadece Serenay falan görüyor sanılmasın istedim. :) Aksiyonlar bitmiyor ya, zorluyor bazen beni dövüş kısımlarını yazmak. 😀

      Sil
  4. Gizemli bir bölüm daha. Bunun sonu nereye varacak göreceğiz. Peş peşe bütün biriken bölümleri nihayet tamamladım sanırım. Gayet güzel gidiyor:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, biriken bölümler bitti. Okuyup yorumlamana sevindim. :) Her şeye gizem katmaya çalışmışım. Bazı şeylerin açığa çıkmasına az kaldı neyse ki. 😀

      Sil
  5. Adam bin heyecanla geldi üzüntüyle döndü :)
    Tebrik ederim gene çok güzel bir bölüm

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Okuduğunuz ve yorum yaptığınız için teşekkür ederim. :) Adam hayal kırıklığına uğradı bayağı.

      Sil
  6. çok heyecanlıııı :)

    YanıtlaSil
  7. Bermalt'ın gidişini okuduğumda içim burkuldu... Cümleyi çok güzel kuruyorsun, ayrılışına insanları üzüyorsun.
    Çalışmaya devam et dostum. Her zaman hikaye çalışmanızı okuyacağım.
    Saygılarımızla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Okuduğun için teşekkür ederim Himawan. Bölümü beğenmene sevindim. Çalışmaya devam edeceğim. Saygılarımla. :)

      Sil


  8. Duygucuğum ben bu seriyi ne yazık ki kaçırdım. Fakat gelen yorumlardan da anlaşıldığı üzere Savaş Çığırtkanı'nın takipçisi çok. Merak uyandırmayı başarmışsın. Bu çok önemli. Roman yazmak hiç kolay bir iş olmasa gerek🧿. İnşallah tamamına erer ve hatta yayınlarsın. Başarılarının devamını dilerim 😍😊🤚

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim canım. 😀 Sağolsunlar çok takip eden yorumlauanlar var. Bu beni mutlu ediyor. İnşallah bir gün yayınlanır, güzel dileğin için teşekkür ederim. 😊
      Roman yazmak bana hikaye yazmaktan kolay geliyor aslında. Geçen öykü yarışmasına katıldım, 5 sayfayı 20 günde zor yazabildim. Ama romana bir başlayınca her şey yapbozun parçaları gibi kafamda birleşiyor. 😀

      Sil
  9. Maalesef öyle, ne kadar uğraşsa da bir yerlere dahil olamıyor bazı insanlar.

    YanıtlaSil
  10. Bermalt casus diye düşünüyor insan.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aniden ortaya çıkışı ve ısrarcı tavırları şüpheye düşürüyor insanı tabi. :)

      Sil

Gidilemeyen Gezi 🙄

   Bugün için bir ay önceden bir turla görüşmüş yer ayırtmıştım. Çok da hevesliydim ama ben ne zaman bir şey istesem en küçük şeyler bile ol...