Zeynep pencereden yansıyan ışığa baktı. Eve girdiği zaman
ay, onu kendine çekmişti. Bunu hissetmediğini söyleseydi yalan söylemiş olurdu.
Ay tüm güzelliğiyle gökyüzünde asılıydı. Parlak, saf ışık umut veriyordu.
Olanlardan sonra karanlıktan korkar olmuştu Zeynep. Ailesi,
ayinler, kasaba derken her şey bir karabasana dönüşüvermişti. Şimdi de
Yılkan’la beraber kasabanın çıkışında duran bu harabedeydi. Yalnız olmadığı
için mutluluk duyması gerektiğini biliyordu. Kasaba için, ailesi için hala umut
olduğunu da kendisine sürekli hatırlatıyordu.
Genç adamın evi
incelediğini görünce elinde olmadan gülümsedi. Evde incelenecek pek fazla şey
yoktu. Görünürde bir kanepeyle bir masa ve etrafında sandalyeler vardı. Ahşap,
gıcırtılı zeminin üzerinde ince bir halı bulunuyordu. Havalanan tozlar yüzünden
bir kez daha öksürüğe boğuldu. Burada nefes almak güçtü ama en azından
dışarıdan daha güvenliydi.
Yılkan’ın adım seslerini duyunca bir an üstüne ağırlık
çöktü. Onun hiç yorulup yorulmadığını merak etti. Elbette yorulmuş olmalıydı. O
da evinden kovulduğunu söylememiş miydi? Demek ki onun yanında kaldığı yaşlı
adam da karanlıktan nasibini almıştı.
“Burada daha önce olmayan eşyalar var,” dedi Yılkan kendi
kendine. “İlginç,”
Kız tüm bunları düşünürken gencin sözlerini duymamıştı,
dizlerinin gücü boşanıverince yere çöktü. “Gerçekten yorgunum,” Kısa sürede
kendini uykunun kollarına bıraktı.
Uyandığı zaman - yaklaşık bir iki dakika sonra- vücudu
kasılmıştı. Rahatsızlık hissiyle doğrulup homurdandı, ay ışığı doğrudan üzerine
düşüyordu. Gözleri genç adamı aradığında onun odanın ışık almayan tarafında,
kaskatı dikildiğini gördü. Kusursuz bir heykele benziyordu. Yunan heykellerine.
“Neden karanlıktasın?” dedi Zeynep.
“Karanlığı daima severim,” diye fısıldadı genç adam.
Gözlerinde ışık yoktu. Tepeden tırnağa karanlığa batmış biri gibi görünüyordu.
“Hayır,” dedi kız, inanamayarak başını iki yana salladı.
“Karanlığı sevemezsin,”
“Her şeyiyle bana
uyuyor,”
“Ama...karanlık kötüdür.”
“Gerçekten umursamıyorum bunu,”
“Umursaman gerekir,”
“...”
“Işığa gelmelisin!” diye yalvardı Zeynep. “Lütfen buraya
gel,”
Ona ellerini uzattı
ancak genç adam çok uzağında duruyordu.
“Gelmek istemiyorum bunu zaten görüyorsun ya,”
Zeynep kulağına fısıldayan sesleri duydu. Melanet’in sesi.
Nefret dolu bir ses. Tepeden tırnağa kızı ürpertiyordu.
“Onu aldım. Yılkan, karanlığı seçti. Hep böyle olur
insanlar hep karanlığı merak ederler. Şimdi sıra sende, sen de bana
katılacaksın. Böylece sonsuz geceyle kalplerinizin üstünü örtebileceğim,
ruhlarınız benim olacak. Yalnız benim. Benim...”
Zeynep soğuk terler attığı uykusundan bir anda sıçrayarak
uyandı. Bir eliyle kalbine bastırdı, yerinden fırlamak istercesine çarpıyordu.
Neden sonra anladı ay ışığının aydınlattığı pencerenin altında uyuyakalmıştı.
Gördüğü rüyanın etkisi hala tazeydi. Melanet Yılkan’ı almıştı ve sıra
kendisindeydi.
Yılkan....Gözleri korkuyla onu aradı. Gerçekten nereye
gitmişti o? Karanlığa mı? Hayır, bu doğru olamazdı o karanlığa gitmezdi.
Gidemezdi.
Kızın gözleri onu diğer odaya girecekken yakaladı.
Karanlıkta, zifiri karanlıkta öylece dikiliyordu. “Rüyam gerçek oluyor!” diye
fısıldadı genç kız kendi kendine.
Genç adam dönüp kendisine bakınca ayağa fırladı. Karanlığa
adım attığı için rahatsızlık hissi anında onu sarmıştı.
“Niçin karanlıkta
duruyorsun?” dedi ağlamaklı bir şekilde. Karanlık yüzünden Yılkan’ın yüz
ifadesini seçemiyordu.
“Yılkan!”
“...”
“Karanlıkta durma lütfen!”
İki eliyle gencin
elini sıkıca tuttu ve onu karanlıktan aydınlığa, pencere tarafına yürümeye
zorladı. Yılkan’ın kara gözlerinin hayretle parladığını gördü. Bir süre kızın
yüz hatlarını inceleyen genç adam, sonunda konuştu.
“Sen... iyi misin?”
“Bir kabus gördüm. Sen...sen karanlıktan dışarıya adımını
atamıyordun. Çok gerçekçiydi...Karanlık seni etkilemişti. Şükür ki iyisin, o
kadar sevindim ki buna!”
“Sadece bir kabus. Korkma. Ben iyiyim, etki altında
değilim.” dedi Yılkan ve kızın hala sıkıca tuttuğu eline bakış attı. Zeynep
bunun üzerine ellerini bırakınca genç adam rahatlamış görünerek nefesini verdi.
Bir yandan konuşmaya devam etti. “Odalara bakıyordum, sen uyuklarken.”
Duraksadıktan sonra devam etti. “ Umalım da buralarda bir fare olmasın.”
Evdeki diğer odaya
doğru tekrar yürürken ahşap zemin gıcırdadı. Yerler toz toprak içindeydi.
“Fare mi dedin?” dedi Zeynep yüzünü asarak. “Burada neden
fare olsun ki?”
Gencin cevap vermeden kapı tokmağını çevirip içeriye
girmesini izledi Zeynep. Bir süre sonra tıkırtılar ve mırıldanmalar geldi. Kız
kulak kabartıp dinliyor, fare yerine kedi olmasını umuyordu. Sonunda
dayanamayıp içerdeki genç adama usulca sordu. “Fareyi buldun mu peki?”
“Buldum, buldum. Kocaman bir fare hem de!”
Kapı bir gıcırtıyla açıldığında, Yılkan peşi sıra bir
çocukla dışarıya çıktı. Zeynep hayretler içinde oğlan çocuğuna baktı. Çilli
suratı, koyu kızıl saçları vardı. En
fazla 10 yaşlarında olmalıydı. Üzerinde son derece yıpranmış paçası sökük
pantolonla birlikte mavi bir tişört vardı. Ayaklarında da basit terlikleri.
“Hey, bıraksana kolumu!” diye ciyakladı oğlan çocuğu.
“Aaa!” dedi Zeynep hayretle.
Çocuk bunun üzerine kızı fark edip ona baktı. “Sizin burada
ne işiniz var?” dedi uykulu gözlerini zor açarak. Kolunu tutan Yılkan’a
özellikle kötücül bakışlar atmak istiyordu ama bunda pek başarılı olamıyordu.
Bir an aklına gelen fikirle bilmiş bir tavır içinde sırıttı. “Bu ev benimdir
ona göre, önce kim görmüşse onundur!”
İfadesiz bir sesle, “Asıl senin burada ne işin var?” dedi
Yılkan.
“Dedim ya burası benim evim diye! Hem uykumdan
uyandırıyorsun hem de beni sorguluyorsun,”
“Onun da bizim gibi gidecek yeri yok işte Yılkan,” dedi
Zeynep çocuğa acıyla bakıp. “Ailen seni kovdu mu?”
“Benim ailem varmış gibi duruyor mu?” dedi çocuk aksi aksi.
Yılkan kolunu bırakınca birden keyfi yerine geldi. Tatlı tatlı anlatmaya
başladı. “Sokaklarda yatıyordum ama kaç gündür yağmur yağınca sığınacak yerler
aradım. Burasını buldum! Siz gelene kadar da çok rahattım!”
“Peki bugünlük hepimiz birbirimizi idare edeceğiz. Zeynep
sen içerideki kanepede yatarsın. Sen de benimle kalırsın küçük.”
“Ben küçük değilim,” diye somurttu çocuk.
“Evet, görüyorum. Bu kadar çok konuşmana bakılırsa
yeterince büyümüşsün.” Çocuk dikkatle Yılkan’ ı süzüyor, onun ciddi olup
olmadığını anlamaya çalışıyordu. “Herkes uyusun şimdi, sabah bir şey düşünürüz.
Sen burada tek başına yaşayamazsın.”
“Nedenmiş o? Az önce yeterince büyüdüğümü söyledin ya.”
Zeynep gülmemek için kendini zor tutarken Yılkan’ ın
kaşları çatıldı. Çocuk ise itiraz etmeyi bırakıp sessizliğe gömüldü. Yılkan dolaptan
eski püskü örtüleri çıkardı. Zeynep de bir battaniye alıp yandaki odaya geçti. Sert
kanepede dönüp dururken ailesinin ne durumda olduğunu, yokluğunu fark edip
etmediklerini merak ediyordu. Karanlıktan hiç hoşlanmazdı ama şimdi rahatını
düşüneceği bir durumda değildi.
Bir türlü uyku tutmayan Yılkan tavanı izlemeye başlamıştı. Kısa
sürede uykuya dalan çocuk büzülmüş yatıyordu.
Onun üstünü iyice örten Yılkan bir gölgenin yaklaşması ile irkildi. Hemen
toparlanıp gölgenin arkasından dışarı çıktı.
“Orada ne işiniz vardı?” dedi gölge. Sesinde sorgulayıcı
bir ton vardı.
“Olanları gözlerimle görmeliydim. Size yardım etmek
istiyorum.”
“Bu şekilde bize yardım edemezsin. Sen onu yenemezsin.”
Diğer gölgeler de birer birer görünmeye başlamıştı.
“Onu gördüm ben, insanları nasıl kontrol altına aldığını. Her
şey daha da kötüye gidecek. İnsanlar çığırından çıkmaya başladı. Kaybedecek
vaktimiz yok anlamıyor musunuz?” Gölge Yılkan’ a yaklaştı. “Karanlığı yenmek
zordur, bir adımınla kendini uçurumun kenarında bulabilirsin. Şüphe düşerse
kalbine aydınlığı görmez gözlerin.”
“Kolay olmadığını ben de biliyorum ama birlikte
başarabiliriz.”
“Senin ona yaklaşman tehlikeli. Bizi insanlar gibi etkisi
altına alamaz. Umuyoruz ki bu mücadele sonunda biz de onunla birlikte yok olalım.”
“Bu ne demek oluyor?” Yılkan’ ın ses tonu yükselmişti ancak
beklemediği bir şey oldu. Kapıda endişeli gözlerle Zeynep onu izliyordu. “Kimle
konuşuyorsun?” Yılkan önce donup kaldı. Gölgeler öylece beklerken Zeynep
yavaşça yanına geldi. “Neden bir şey demiyorsun?”
“Korktuğun şey değil, merak etme.” Zeynep’ in ısrarı
üzerine Yılkan gölgelerden bahsetti. Son yaşadıkları olmasa Zeynep ona
inanmayabilirdi ancak şu an mantık araması yersizdi. Yine de etrafta görünmez
cisimlerin olduğu gerçeği onu huzursuz etti. Şaşkınlığını bir süre atamadı, gün
içinde çok şey yaşamıştı, ne hissedeceğini bilemiyordu. Uzaklardan gelen köpek
havlamaları da pek içini rahatlatmıyordu.
“Bu kız kim?” dedi gölge Zeynep’ e yaklaşarak. Daha önce
Yılkan’ ın bir arkadaşı olmadığı için şaşkındı. Kızın nasıl biri olduğunu
anlamaya çalışıyordu. “Onu bırak da bana yanıt ver sen. Az önce neden söz
ettin?” Yılkan gidip Zeynep ile meraklı gölgenin arasında durdu. Gölge Yılkan’
ı süzdü. “Söyledik sana, biz buraya ait değiliz. Bir insan olarak bize bağlı
kalmamalısın. Gün gelecek elbette varlığımız son bulacak. Melaneti yok etmeyi
başarırsak belki biz de kurtuluruz diye düşünüyoruz. Onun saldırısı yüzünden bu
halde olduğumuz için ondan bir iz taşıyor olabiliriz.”
“Bu çok anlamsız değil mi? Neden durduk yere yok olmaktan bahsediyorsunuz
şimdi? Sizi kaybetmek istemiyorum.”
Zeynep olanları şaşkın halde izliyordu. Beklemeye devam mı
etmeli, içeri mi girmeli karar verememişti. İlk gördüğü anda Yılkan’ ın kendi
dünyası içinde yaşayan biri olduğunu anlamıştı. Gölgelerin onu nasıl diğer
insanlardan uzaklaştırdığını, yalnızlaştırdığını görebiliyordu. Bunun
değişmesini canı gönülden istiyordu ama Yılkan’ a bunu nasıl anlatabilirdi?
“Biz de sana çok alıştık ama burada olduğumuz sürece kendi
yaşamını kısıtlıyorsun. Çevrende kimse yok.” Gölge bir kez daha Zeynep’ e
baktı. “Naci ve bu kızı saymazsak tabi.”
Bir başka gölge araya girdi. “Buraya ne için geldik, sen ne
yapıyorsun. Biraz izin ver de konuşayım.” Gölge aceleyle lafının gerisini
getirdi. “Yılkan senin üzerinde bir şey denememiz lazım.”
“Ne deneyeceksiniz?” Genç adamın öfkesi gitmiş, meraklı
gözlerle bakıyordu. “Ruhundaki lekeyi silebilecek miyiz görmemiz lazım. İzin
verirsen yani.” Yılkan biraz tereddüt etse de sonunda kabul etti.
“Ne oldu? Ne yapacaklar?” dedi Zeynep meraklanarak.
“Sadece bekle. Olacakları ben de merak ediyorum.”
Gölgeler Yılkan’ ın etrafında çember oluşturdu. Ellerini uzatarak ona dokundular. O anda buz
gibi bir ürperti Yılkan’ ın içini kapladı. Gözleri kapalıydı, bedenine dolan
enerjiyi hissedebiliyordu. Enerji, parlak bir ışık gibi süzülerek kalbine aktı.
Gittikçe büyüdü büyüdü, her yanı sardı. Bir anda ayaklarının dermanı kesilen
Yılkan kendini yerde buldu. Zeynep koşup
onu kaldırırken “iyiyim” dedi. Yavaşça doğruldu, eskisinden iyi hissediyordu. İçindeki
karamsarlık bulutu dağılmış gibiydi.
“Bu çok iyi. Gerçekten leke yok oldu. Bu da gösterir ki karanlık varlık istemese bile gücünün birazını bize aktarmış.” Gölgeler mutluydu, karanlığa bulaşan insanları da geri döndürebilecekleri umuduna kapılmışlardı.
Sabah olduğunda İsmet, evi olarak adlandırdığı yerde
bulunan genç adamla kıza kötü kötü bakmaya devam ediyordu. Gecenin bir vakti ne
diye eve geldiklerini hiç mi hiç anlamamıştı. Kahvaltı boyunca ikisinin
konuşmamış olması da dikkatini çekmişti. Bir gencin bir de kızın suratına bakıp
duruyordu.
İsmet'in buraya daha önceden getirip bıraktığı peynir,
zeytin, domates ve ekmekle yapılan kahvaltı pek hızlı olmuştu. Kız ona bunları
nereden bulduğunu sorunca İsmet kızarıp bozarsa da çaldığını dememişti.
Bir an konuşmaya karar veren çocuk çilli suratını Yılkan’a
çevirdi. Sessizlik canını sıkıyordu.
Bilgiçliği yine üzerindeydi. “Seni buralarda çok görüyordum,”
Genç adam durup kendisine bir şey demeden bakınca İsmet
kaşlarını çattı. “Diğer çocuklar -hepsi de hanım evlatlarıdır- senden ölesiye
korkarlar. Ancak ben senden hiç korkmadım buna ne dersin bakalım!”
Kız bir anda gülmeye başlayınca İsmet iyice öfkelenip ona
baktı, burnunu çekti. “Bunda komik olan ne?”
“Komik bir şey yok, sadece çok tatlısın!” dedi kız bir eliyle küçük oğlanın saçlarını
okşayarak. İsmet kıpkırmızı bir suratla yüzünü hızla diğer tarafa çevirdi. “Hiç
de bile! Hem saçlarımı ne diye bozuyorsun?!”
Sessizliğini sürdüren Yılkan çocuğun homurdanmalarını
dinledi. Kara zeytin tanelerini andıran gözleri düşünceliydi ve biraz da
hüzünlü görünüyordu. Zeynep, onun bu hüznünü dün gece konuştuğu gölgelere
bağladı. Ne konuştuklarını anlamamıştı pek ama Yılkan ruhundaki kara
dokunuşunun silindiğini söylemişti. Besbelli gölgeler bunda yardımcı olmuştu.
kalemine kuvvet kardeşim
YanıtlaSilTeşekkür ederim.
SilBir kez daha toptan okumuş oldum yazdıklarımızı. Yılkan favorim ya. Bir de bitmeyecek öykü istiyorum, keşke öyle yazabilsek. 💙😂
YanıtlaSilİyi yaptın canım. :) Bazı şeyler tadında kalmalı, gereğinden fazla uzatılmamalı. 😃😃
SilYaa Duygu. Ben kendi kendime yazarım sonra o zaman. :))
SilNeyyy? 😀 Bence şu ana kadar da iyi yazdık, az değil ki. :) Hem o zaman sen Zeynep ile devam edersin Yılkan' ı vermem. 😅😆
SilOhooo sen seneler önce vermiştin Yılkan'ı. Ben anlamam söz ağızdan bir kez çıkar. 😂😂😂
SilAma o zaman başkaydı, karakterleri değiştirdik bayağı. Şimdiki Yılkan' ı vermiyorum. 😂😂 Benden habersiz evlendirmeye falan kalkma. 😂
SilÖyle ama çocukları bile olmuştu ya. 😂😂😂
SilBen öyle bir şey hatırlamıyorum. Kendi isteğine göre yazmışsın, hükümsüzdür. 😂
SilEvlenmişlerdi ya, senin ilgini çekmemiş. 😂😂😂
SilKabus hop oturtup hop kaldırdı, eyvah dedim melanet ikisine de ulaştı.
YanıtlaSilTansiyonu çilli oğlan düşürdü :) Bayağı büyük bir fareymiş :))
Yalnız Zeynep ve Yılkan'ın yanına gölgelerin gelebileceğini tahmin etmiştim de yeni bir kahraman hiç aklıma gelmemişti. Ters köşe oldu benim için :)
Emeklerinize sağlık. Hikayeyi ilgi ve keyifle okudum.
Kabus kısmı heyecanlıydı sanırım, neyse ki ikisine de birer şey olmadı. :)
SilÇocuğun girmesi iyi oldu, renk getirdi. Gölgeler zaten her yerden çıkıyor. :) Keyifle okumaya sevindim, yorumun için teşekkür ederim.
güzel bir bölümdü, çocuklar sevilirken saçlarının bozulmasından pek hoşlanmaz gerçekten de o kısım gülümsetti çocukluğuma götürdü beni :)
YanıtlaSilErkek çocuklar hep öyle sanırım. :) Teşekkürler yorumun için.
SilGölgelerin bu işi çözmede faydası dokunacak gibi görünüyor.. ay hadi bakalım :) çok heyecanlı <3
YanıtlaSilEvet öyle gibi, bakalım. Yorumun içim teşekkür ederim. :)
SilGece güzel ama dışarıdaki insanlar kötü gerçekten.
YanıtlaSilTeşekkür ederiz İlkay, beğenmene sevindim. Bu bölüm biraz daha sakindi. Yavaş yavaş gelişmeler olur. :)
YanıtlaSilMerhabalar.
YanıtlaSilBu bölümü okudum. Kaleminize ve emeğinize sağlıklar dilerim. Gölgeleri çözmeye çalışıyorum. İlk bölümde de galiba yine gölgelerle ilgili size bir soru yöneltmiştim. Gölgelerin Yılkan'ın etrafını çevreleyerek ruhundaki lekeyi silme girişimleri ve Yılkan'ı bu lekeden kurtarmaları da çok ilginç. Gölgelerin bu enerjilerini nasıl açıklamak gerekiyor?
Selam ve saygılarımla.
Merhabalar,
SilGölgeler karanlık varlığın saldırısı sonucu oluşmuştu, gücünün bir kısmı gölgelere geçmiş oldu böylece. Gölgeler de bu yüzden onun sebep olduğu olumsuz etkiyi tersine çevirebildiler.
Selam ve saygılarımla.
oooo kandırdınız bizi, rüya imiş amanin :) küçük oğlan da tatlı çıktı :) ooo gölgelerin geleceği belliydi :) zeynep de haklı yani, gölgelere nasıl inansın :) gölgeler evet melaneti yok edip kendilerini de yok etsinler :) oooo ruh lekesini temizlediler, hadi bakalıım :) ismet imiş oğlanın adı :) hımmm sonları tatlıydı, ismet de tatlı çıktı, diğerleri gibi :) bakalım nolcak :)
YanıtlaSilEveeet, rüyaydı. :)) Çocuk tatlı bence de, tam yumurcak. :) Yılkan düzeldi neyse ki darısı diğerlerinin başına. :) Gölgelere iş düşecek artık. Yorumun için teşekkürler deep. :)
SilKalemine böyle şeyleri çok yakıştırıyorum yazmaktan asla vazgeçme ❣️
YanıtlaSilTeşekkür ederim EsTen. Bazen ara versem de bırakamıyorum yazmayı. :)
Sildevamını bekliyorum, güzel bölümdü. Kaleminiz çok iyi, buralardayım :)
YanıtlaSilTeşekkür ederim. :)
SilRüya kısmı çok güzeldi:) İnş gerçek değildir derken, rüya çıkması, arkasından eyvah gerçekmiş dedirtmesi :)) Sonra yine gerçek olmaması :) Üst üste ters köşeler olmuş, ellerinize sağlık 👏 🙏
YanıtlaSilBeğenmenize sevindim, o kısmı Merve yazdı, başarılı gerçekten. :) Güzel yorumunuz için teşekkür ederiz. :)
Silçok merak uyandırıcı bir bölümdü, rüya sahnesinde ürktüm bayağı:) İsmet de sürpriz oldu:)) eline sağlık harika olmuş:)
YanıtlaSilİsmet renk kattı, rüya kısmı iyiydi gerçekten arkadaşımın yazdığı kısım. Yorumun için teşekkürler. :)
SilSitenizi yeni keşfettim. Serinin bütün hepsini okudum, kaleminize sağlık. Çok iyiydi ;)
YanıtlaSilVakit ayırıp okuduğunuz ve yorumunuz için teşekkür ederim. :)
SilAy 6. bölüm gelmiş yine harika olmuş😍
YanıtlaSilTeşekkür ederim, beğenmene sevindim. :))
SilHer bölümde yeni birşey öğrenmek heyecanlı :)
YanıtlaSilYorumun için teşekkür ederim. :)
SilRüya çok iyiydi:))) Merakla okuyorum her bölümü:)))
YanıtlaSilOkuduğun ve yorumladığın için teşekkürler. İlgi çekici şekilde yazmak için çabalıyoruz. :))
SilBu bölümü okumuştum, neden yorum yazmamışım ki. Kafamın dağınık bir zamanına geldi sanırım. Kaleminize sağlık, keyifli ilerliyor.
YanıtlaSilTeşekkür ederiz. :) Zaman zaman unutulduğu oluyor, sonra yorum yazarım diye unutuyorum ben de bazen.
Sil