23 Mart 2021 Salı

Savaş Çığırtkanı- 1.Bölüm (Roman)

 



BÖLÜM 1




Liderler Toplantısı-Melmor

Yıl: 1825

 

Lider Saraç bu yılki liderler toplantısının ev sahipliğini yapacaktı. Her zamanki soğukkanlı duruşunun aksine bugün biraz telaşlı görünüyordu. Her yıl yaşanan gergin toplantılar onun için bir eziyetten farksızdı. Hatta babasının yerine liderlik tahtına geçtiğinden beri bu işten nefret ediyordu. Bir kardeşe sahip olmadığı için de kendisine bir seçenek bırakılmamıştı.

Lider Saraç kömür karası gözleriyle, az önce vardığı toplantı alanını incelemeye başladı. Tüm hazırlıkları bitirmiş olmanın verdiği rahatlık ile özel işlemeli koltuğuna oturdu. Liderin üzerinde alev motiflerinden oluşmuş kırmızı bir kaftan vardı. Kahverengi, düz saçlarını atkuyruğu yapmıştı. İnsanda hayranlık uyandırabilecek derecede asil bir görünüme sahipti.

“Toplantı hemen bitse de şu can sıkıcı durumdan kurtulsam,” diye mırıldandı.

“Bir şey mi emrettiniz efendim?” dedi liderin sadık adamı.

Saraç başını sağa sola sallamakla yetindi. Kafası toplantının nasıl geçeceğine takılmıştı. Her toplantıda mutlaka sinirler gerilirdi. Lider Saraç son birkaç yıldaki toplantıların daha da şiddetli geçmesinden artık barış döneminin bitebileceğini düşünüyordu.

Toplantıya katılacak liderler ekonomik ve askeri açıdan güçlü ülkelerin liderlerinden oluşuyordu. Bu yüzden eline aldığı üstünlüğü kaybetmek istemeyen ülkeler arasında çekişmeler sık sık yaşanırdı. Bu zamana kadar sadece bir ülke üstünlüğünü kaybetmişti. O da ağır bir yenilgi ile 6. Liderler Savaşı’nda, iki farklı ülkeye –Tora ve Teulon- ayrılarak haritadan silinmişti. O zamandan bu yana bazen ipler kopma noktasına geldiyse de herhangi bir savaş patlak vermemişti.

Saraç bütün bunları düşünürken sadık adamı Karay karşısına geçip hafifçe eğildi: “Liderimiz, emrettiğiniz gibi, sınırlarda karşıladığımız tüm liderler güvenli bir şekilde yol alıyorlar. Yakında her biri burada olacak.”

“Tamam, o halde savaşçılara bildirin, güvenlik önlemlerini sıkı tutsunlar. Hislerim bana bugün pek de tekin şeyler olmayacağını söylüyor. En azından Melmor sınırları içinde kimsenin başına bir şey gelmesini istemiyorum. Şimdilik gidebilirsin.”

“Anlaşıldı efendim.” Karay bir kez daha eğilip hızlı adımlarla oradan uzaklaştı.

Toplantı alanı denizin yakınında, boş bir arazide kurulmuştu. Daire oluşturacak şekilde fidanlar dikilmişti. Her bir fidanın ortasına bağlanan kurdeleler eğim yaparak masanın etrafındaki direklere uzanıyordu. Ahşap masanın üstüne serpiştirilmiş kuru gül yaprakları görsel bir ziyafet sunuyordu. Özel olarak imal edilmiş kristal bardak ve sürahiler, gümüş tabaklar ve çeşitli yiyecekler vardı. Lider Saraç’a göre kusursuz bir ziyafet olacaktı bu.

Deniz biraz dalgalı ve hava kapalıydı. Kara bulutlar zehrini saçmak istercesine Melmor'un üstünü kaplamıştı. Melmor gibi sıcak bir ülkede yılın büyük bir çoğunluğu güneşli geçerdi. Tam da toplantı gününde böyle bir hava lideri huzursuz etmişti. Toplantı alanının batı kanadında, içinde çeşitli çiçekleri barındıran bir sıra dağ uzanıyordu. Dağın eteğinde birkaç küçük, sevimli kulübe vardı. Çeşitli türden ağaçlar zirveye doğru sıklaşıyordu. İç karartıcı bulutlar sanki dağın zirvesinde özellikle toplanmış gibiydi.

“İşte geliyorlar,” dedi yardımcılarından biri.

Saraç derin bir nefes aldıktan sonra konuklarını karşılayacağı ağaçlık alana kadar yürüdü. Bir süre sonra tozu dumana katmış halde yol alan bir grup göründü. Lider gözlerini kısıp baktı dikkatlice. Melmor’un askerlerinin eşliğinde ilk gelen Dazzap ülkesinden Lider Zorkan’dı. Devasa, mavimtırak tüylü kurdun üstünde ihtişamlı görünüyordu. İri yapısı ve sert görünümü ile dikkatleri çeken biriydi. Zorkan, tüylerine hafifçe asıldığında hırçın görünümlü kurt aniden durdu. Ardından lider büyük bir soğukkanlılıkla kurdun üstünden indi ve muhatabına döndü. Kılıcını hızlıca çekip kabzasından tuttu ve toprağa sapladı: “Ülkem Dazzap’ın ay kadar parlak ve kurtlar kadar asil selamını Melmor’a iletmekten ötürü büyük kıvanç duyarım.

“Melmor’a ilettiğiniz selamı kabul ediyor ve toplantımıza iştirak ederek bizi onurlandırdığınız için teşekkürlerimizi iletiyoruz,” dedi Saraç yüzüne zorla bir gülümseme kondururken.

Lider Zorkan kılıcını topraktan çekip tekrar kınına koydu ve az önce üstünden indiği kurdun başını okşadı. İnsanlar hayvanları ile eğer göz temasında bulunuyorsa bu onların sessiz bir iletişime geçtikleri anlamına geliyordu. Herkeste var olmayan bir yetenekti bu. Zorkan on saniye kadar kurdun gözlerine baktığında huzursuz olmuştu. Belli etmese de gözleriyle etrafı taramayı ihmal etmedi. Saraç kurtların her şeyi algılayabildiğini, havadaki tehlikeyi sezebildiğini biliyordu. Bu yüzden misafirinin az önceki tavrı onu meraklandırmıştı ve elinde olmayarak sordu.

“Bir sorun mu var Lider Zorkan?”

“Hayır, bilmeniz gereken bir şey yok Lider Saraç,” dedi soğuk bir sesle.

Saraç bu yanıt üzerine sinirlense de bir şey söylemedi ve misafirine oturacağı yere kadar eşlik etti. Masaya doğru sert adımlarla ilerleyen Zorkan hiç de dost canlısı görünmüyordu. Kurtlarınkiyle aynı mavi gözlere sahipti. İnsanın tüylerini diken diken eden bakışı nedeniyle çoğu insan gözlerine direk bakmaktan çekinirdi. Soğuk bir bölgeden geldiği için kıyafetleri diğer liderlerinkine nazaran kalın olurdu. Gür sakalları vardı, saçını da hep bir kalpak kapatırdı.

Zorkan’ın yanında gelmiş olan yardımcıları onu geride, kurtların yanında bekliyordu. Lider Saraç kurtlardan hiç haz etmezdi ama şimdiye kadar hiçbirinin insanlara saldırdığını görmemişti. Yine de onlar çok yakınındayken ürpermekten kendini alamıyordu ve eğer kurtlar bir saldırıya kalkışırsa adamlarına onları öldürme emrini vermişti. Bu aynı zamanda Zorkan ve diğer liderlerle de konuşulup alınmış bir karardı. Zaten o karardan beri Zorkan daha da soğuk davranıyordu.

Melmor’un atlı birlikleri bu kez Butah’tan Lider Canova ile göründü. Besili ve oldukça hızlı geyiklerin üstünde Lider Canova’nın da diğer gösterişli liderden pek aşağı kalır yanı yoktu. Canova atik bir hareketle geyikten atladı. Sonra elini geyiğin başına koydu ve aynı şekilde göz temasında bulundu. Sadece birkaç saniye süren bu iletişimden sonra ağır adımlarıyla Lider Saraç’a doğru yürüdü. Gülümseyerek ona bakıyordu. Onun bu cana yakın tavırlarını Saraç hep takdir etmişti. Lider Canova liderler arasında en saygı gören kişiydi. O da diğer liderle aynı şekilde kılıcını toprağa saplayarak selam verdi.

“Ülkem Butah’ın dağ kadar haşmetli ve doğa kadar cömert selamını Melmor’a iletmekten mutluluk duyarım,” dedi içtenlikle.

“Melmor selamınızı kabul eder ve gelişinizle bizi onurlandırdığınız için teşekkürü borç bilir,” dedi Saraç gülümseyerek ve gözleri istemsizce Canova’nın ellerine gitti. İki elinin de ortasında derin kesik izi vardı. Saraç daha önce merak edip bu yaraları nasıl aldığını sorduğunda Canova bir cevap vermekten kaçınmıştı.

Canova gruptaki en iri yapılı ve yaşça en büyük liderdi. Deneyimi nedeniyle gerektiğinde toplantılarda sükûneti sağlayabiliyor ve liderlerin uzlaşmalarına katkıda bulunabiliyordu. Üstünde yeşil desenleri olan beyaz bir kaftan vardı. Saçları kırlaşmaya başlamış ve yer yer dökülmüştü. Çıkan hafif bir meltemle birlikte masaya doğru yürüdü ve Zorkan ile selamlaşıp yerine geçti.

“Bugün hava umduğumdan daha kapalı,” dedi Canova gözleriyle gökyüzünü tararken.

“Benim geldiğim yerde hava her gün kapalıdır,” dedi Zorkan gülümseyerek.

“Her şey göz alıcı görünüyor değil mi?” diye devam etti sözlerine Canova.

“Her şey abartılmış sadece,” dedi Zorkan.

Canova bunun üzerine gülümsemesini gizleyemedi. Yakın dostu her zamanki gibi huysuzdu. Onun bu davranışlarına uzun zaman önce alışmıştı. “Yapma ama Lider Saraç bizleri memnun etmek için elinden geleni yapmış. Açıkçası etkilendiğimi söyleyebilirim ve geleneksel yemeklerin tadına bakmak için de can atıyorum,” dedi Canova ellerini masaya koyarak.

İki lider daha fazla sohbet edebilme imkânı bulamadan bir borazan sesi işitildi. Bu ses Melmor’un su birliklerinin önemli bir gelişmeyi haber verdiğini gösteriyordu. Anlaşılan toplantıya teşrif edecek sıradaki lider Meguan’dan geliyordu. Meguan ve Melmor arasında koca bir okyanus vardı. Bu yüzden Meguan’ın lideri tehlikeli olmasına rağmen daima okyanusu aşmayı tercih ederdi. Lider Saraç konuğunu karşılamak üzere denize doğru ilerledi. Bir yandan da masada oturan diğer iki lideri gözlüyordu.

Lider Cender ufak, bembeyaz bir balinanın sırtında suya bata çıka ve dalgaları yararak ilerliyordu. Bu ıslak buluşma kimsenin hoşuna gitmezdi. Gemi kullanmak yerine Cender’den başkası böyle anlamsız bir yolu seçmezdi. Onun hediyeleri ve yardımcıları bir gemide, arkadan gelirdi. Cender birkaç dakika içinde kıyıya adımını attı. Balina ise dalgalar arasında gözden kayboldu.

Bir süre kendine gelmeyi bekleyen Cender kafasına yapışmış, beline kadar uzanan sarı saçlarını geriye attı ve yürüdüğü yerde bir çamur deryası bırakarak Saraç’ın yanına gitti. Islak elini, deniz dalgaları deseninden oluşan masmavi kaftanına silerek belindeki kılıcı çıkardı ve toprağa sapladı. Kılıcın sapından aşağıya akan su damlalarına tiksintiyle baktı Saraç. Cender'in sesi diğer liderlere göre çok melodik çıkıyordu.

“Ülkem Meguan’ın okyanus kadar tutkulu ve bir şiir kadar ahenkli selamını size iletmekten kıvanç duyarım.”

“Melmor selamınızı içtenlikle kabul eder. Gelişinizle bizi onurlandırdığınız için teşekkürü bir borç biliriz.”

Cender gülümseyerek masaya doğru ilerledi. Ne düşündüğünü belli etmeyen biriydi. Kimse onun hangi liderle samimi hangisiyle mesafeli olduğunu pek anlayamazdı. Çünkü zamanında samimi gibi göründüğü bir lidere karşı çıktığı ya da düşmanca davrandığı bir lideri desteklediği de olmuştu. Saraç, onu biraz kaçık buluyordu. Nasıl olup da böyle birinin lider olarak seçilebildiğine anlam veremiyordu.

Lider Cender masaya geçtiği sırada kendine özgü selamını verdi. Sağ avuç içini dudağına bastırıp, ardından elini yumruk yapıp kalbinin üstüne koydu. Cender’in sağ avucunda, çocukluğundan kalma bir kızgın demir izi vardı. Ülkesinde bir gelenek olan bu iz dört yapraklı yonca şeklindeydi ve bu ize sahip olan herkesin şanslı olacağına inanılırdı.

“Her zamanki gibi fark yaratıyorsunuz Lider Cender,” dedi Butah’ın lideri gülümseyerek.

“Teveccühünüz, Lider Canova.”

Ardından Galnas’ın lideri Lider Lazinka ve Libmons’un lideri Lider Alaz toplantı alanına vardı. Lider Lazinka dörtnala koşan kara atının üstünde, Lider Alaz ise bir kaplan eşliğinde gelmişti. Kaplanlar o kadar uysal görünüyordu ki insanlar onlardan korkmamaya başlamıştı. Her iki lider de diğerleri gibi Melmor’u selamladı.

Galnas köklü bir tarihe sahipti. Galnas’ın liderleri hep hırslı ve cüretkâr olmuşlardır. Lazinka yaş bakımından Lider Canova’dan sonra geliyordu. Kırk üç yaşındaydı ve saçında hala hiçbir beyazlık yoktu. Tepesi hariç saçının diğer kısımlarını kazıtırdı. Galnas’ın liderleri için bu bir gelenek haline gelmişti. Lider Lazinka’nın beyaz kaftanında siyah bir at deseni vardı.

Lider Alaz yirmi sekiz yaşındaydı ve en genç liderdi. Genç olması nedeniyle çok sabırsızdı ve kolay öfkelenirdi. Buna rağmen zeki biriydi. Kırmızı ve siyah renklerden oluşan bir kaftan giymişti. Bıraktığı sakal ve sürmeli gözleri onu olduğundan daha büyük gösteriyordu.

Herkes masanın etrafında yerini aldığında Lider Saraç açılış konuşmasını yapmak üzere ayağa kalktı. Ciddi bir ifade takınarak masadakilerle göz temasında bulundu. Zorkan’ı hızla geçti, zira ona karşı olan olumsuz hislerini açığa vurmak istemiyordu. Onun soğuk ve küçümseyici bakışlarını görmezden geldi. Toplantı alanının dışında bekleyenler meraklı gözlerle liderleri izliyordu. Bekleyişleri her zaman gergin geçerdi. Çünkü bazen liderler arasındaki tartışma büyür kavgaya dönüşürdü. O zaman yardımcılar liderlere zarar vermeden olaya müdahale etmek zorunda kalırdı.

“Bugün burada, 56. Liderler Toplantısı’nı gerçekleştirmek üzere bir araya gelmiş bulunuyoruz. Ülkelerimiz için en iyi kararları alacağımız ve verimli bir görüşme gerçekleştireceğimiz temennisindeyim. Lider Zorkan, Lider Canova, Lider Cender, Lider Lazinka ve Lider Alaz’ın huzurunda toplantıyı başlatıyorum.”

Açılışın ardından liderler ülkelerine has sembollerini taşıyan mühürleri bir parşömene bastı. Sonra yemeğe geçildi. Mutfak işleriyle uğraşan birkaç genç adam içecekleri bardaklara doldurup, yemekleri servis etti. Özel sosla birlikte servis edilen kuzu kızartmasını kimse geri çevirememişti. Yemek faslı bittiğinde verdiği büyük ziyafet nedeniyle tüm liderler Saraç’a minnetlerini iletti. Yemek sonrasında konuşmaya ilk başlayan Lazinka oldu.

“Son yıllarda ülkeler arasındaki gerilimin giderek arttığı ortada. Ticaret konusunda çizilen kesin sınırlar ve alınan katı kurallar da bu durumu olumsuz etkilemekte. Demek istiyorum ki huzurlu bir ortamda yol almak istiyorsak önce güven tazelemeliyiz. Güven olmazsa barış da olmaz. Zaten son yüz elli yılda savaş ya da gerginlikler yüzünden çok az toplantı yapılabilmiş. Gerilimden kazanç sağlayan ülkeleri bir kenara koysak bile bazı ülkeler birbirlerini kışkırtma konusunda adeta yarış içindeler. Tek temennim artık tüm liderlerin daha sağduyulu olmasıdır.”

“Kim kimi kışkırtıyormuş merak ettim doğrusu. Daha geçenlerde Tora’nın ileri gelenleri ile gizli bir ticari ortaklık yaptığınızı bilmeyen mi kaldı? Bunun sebebi geleceğinizi garantiye almak için yakın bir zamanda Tora gibi gelişmemiş bir ülkeyi işgal etmek mi? Hem şu da bilinen bir gerçek ki savaşlar öyle basit kışkırtmalar neticesinde çıkmaz. Her savaşın ardında önceden çizilmiş gizli planlar vardır,” dedi Zorkan soğuk bir tavırla.

Lazinka’nın gözleri öfkeyle kısıldı. Zorkan’ın her zamanki çıkışlarından nefret ediyordu. Şu vakte kadar tahammül sınırlarını zorlayan başka biri daha olmamıştı. Sert şekilde sözlerini sürdürdü.

“Tora sadece basit bir iş ilişkisi içinde olduğumuz bir ülkedir. Bunu herkes farklı şekilde algılayabilir anlıyorum ama gereğinden fazla konuyu saptırmamanızı öneririm. Dediğim gibi en önemli şey güvendir. Birbirimize güvenmeyi öğrenmeliyiz. Böylece aramızdaki gereksiz mesafe ve anlaşmazlıklar kalkacaktır.”

“Güven kolay kazanılmaz Lider Lazinka ve sadece hak edene verilir. Herkes ilk adımı başkalarından bekliyor. Doğru, dediğiniz gibi bazı ülkeler basit iş ortaklığı adı altında diğerlerine ayrıcalık tanıyor olabilir ama bunun altından ne çıkacağını asla bilemeyiz. Hiçbir şey göründüğü gibi değildir,” dedi Zorkan muhatabını süzerek.

“Liderler, bir çözüm bulmak için buradayız, gerilimi artırmayalım lütfen” dedi Canova düşünceli bir halde.

“Dünyada dengeler alt üst oldu. Son yıllarda nedense ülkelerimizde iç karışıklıklar boy göstermeye başladı. Liderler elinde olmayan sebeplerden dolayı yanlış kararlar alabiliyor. Hiçbir liderin diğer ülkelerdeki iç karışıklıktan yararlanıp da aniden bir meydan savaşı çıkarmasını istemeyiz,” dedi Alaz gergin bir ses tonuyla.

Bu sözler ortamın biraz daha gerilmesine neden olmuştu. Lider Zorkan kesinlikle bu görüşlere katılmıyordu. Zaten Alaz ve Lazinka arasında göründüğünden daha büyük bir çıkar ilişkisi olduğunu biliyordu. Kendi kusurlarını örtbas etmek için sivri dillerini başkalarına uzatacaklardı elbette. Ev sahibi araya girdi: “Lider Alaz bu konuda haklıdır. Bence öncelikle tüm liderler kendi iç işlerini düzeltmeye çalışsın. Kulağımıza doğru ya da yanlış bir sürü şey geliyor. Muhtemel bir savaşa karşı gereğinden fazla hazırlık yapılması gibi.”

“Belki de bunlar kendi gerçeklerinizi saklamak için çarpıttığınız sözlerdir. Eğer kanıtınız varsa açıkça söyleyin kabahatin kimde olduğunu. Ortaya laf atıp da geriye çekilmek yakışık almaz,” dedi Cender sakin bir ses tonuyla.

Lider Saraç sakin görünmeye çalışsa da Lider Cender’e öfkelendiğini herkes görebiliyordu. Bir yumruğu masanın üstünde sıkılı halde duruyordu. Sesini kontrol etmeye çalışarak konuştu. “Biz burada varsayımlardan bahsediyoruz. Ortada bir şeylerin döndüğü kesin ki halk arasında bile pek çok haber dilden dile dolaşmaya başlamış. Buraya gerçekleri ortaya çıkarmaya geldik.”

“Neyin doğru olduğuna kim, nasıl karar verecek peki? Savaş hazırlıkları zaten her ülkenin yaptığı bir şey. İnsanın ülkesini korumak için önlem alması kadar doğal bir şey yoktur,” diye araya girdi Zorkan.

“Ben derim ki aramızdan olmayan diğer devletler de bu karışıklığa sebep oluyor. Kendileri güç kazanabilmek adına içimizden bazılarını harcamak niyetindeler. Kimsenin oyununa gelmeyelim, bu sadece aramızdaki bağı zedeler,” dedi Alaz gergin bir şekilde.

“Ne zamandır aramızda bir bağ var acaba?” dedi Cender kendi kendine konuşuyormuşçasına.

“Kimsenin birilerinin oyununa geldiği yok!” dedi Zorkan. Lazinka daha sert bir şekilde konuşmasını sürdürdü: “Lider Zorkan sessiz kalırsanız sevinirim. Burada akıllıca bir karar almaya çalışıyoruz. Eleştirileri kabullenemeyecek kişinin bu toplantıda işi yoktur!”


1.bölüm devam edecek...


23 yorum:

  1. Öyle kaptırdım ki, bir an blogdan okuduğumu unuttum. Her liderin bir hayvan ile gelmesi çok hoş bir ayrıntı. Ben Saraç'ın hayvanını merak ettim. Okurken gözden mi kaçırdım acaba? Kalemine sağlık çok akıcıydı. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Değerli ve şevk verici yorumun için teşekkür ederim. Mutlu oldum. :) Saraç' a ait bir hayvan yoktu galiba, yani ileride bahsetmemişsem. Yazılı çok olmuştu hatırlamıyorum ama ekleyebilirim. Şimdi okudukça düzenleyip paylaşıyorum. Hatırlatma için de teşekkür ederim. :)

      Sil
  2. Resmen kavga olacağı belliymiş ama nasıl bir anda ortalık kızıştı, çok heyecanlı yerinde kaldı valla ne ara okumaya başladım nasıl bitti anlamadım çok güzel gidiyor, gözümde canlandı her şey detay ve betimlemelerde ayrıca hoşuma gitti :) Masadaki o düzen, liderlerin görünüşler falan iyi anlatılmış...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yaa çok sevindim öyle düşünmene, beğenmene. Farklı bir dünya olunca mecburen tanıtım ve betimlemeler uzun sürüyor. Okuyucular sıkılır diye endişe etmiştim. Teşekkürler yorumun için. :)

      Sil
  3. Küçük detaylar öylesine güzel ifade edilmiş ki, büyük bir keyifle okudum her satırı, her kelimeyi, inanın çok keyifliydi. Ve tabi ki merak uyandıran bir bölüm:-) Kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim, keyifle okumanıza ve size merak uyandırmasına sevindim. :)

      Sil
  4. Hayalgücünüze hayran kaldım.
    Çok başarılı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim, beğenmenize sevindim. :)

      Sil
  5. yavaş yavaş sindire sindire okudum, hayvanları sevdim, kurt ve diğerleri, bu toplantı barışçı amaçlarla gerçekleşiyor gibi ama sanırım anlaşmazlıklar çıkacak. verdiğin detaylar sayesinde sahneyi canlandırmak zor olmadı. ama en sevdiğim detay bulduğun isimler. bu isimleri nasıl buldun iyimişler sahiden de. Hem eski hem de görkemli isimler hepsi hayali ülke ve topraklar gibi ama zihnimde üç yer canlandı. anadolu, asya, balkanlar :) herhalde bir savaş çıkacak belki toplantıda öldürülen lider olacak. mutlulukla ve heyecanla okudum. yani şöyle, bir dönem ve gizem var sanırım bu atmosfer heyecanı sağlıyor :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Değerli yorumun için teşekkür ederim öncelikle. :) İsimler konusu ilginçti gerçekten, kafama göre uydurdum, şimdi bakınca ülke isimlerini iyi uydurmuşum. Mesela Zorkan zor ve güçlü bir insan diye zor+kan kelimelerini birleştirdim. Ayazı Alaz yaptım falan. 😃 Vay tahminde çok iyisin, gerçekten bir lider ölecek. Gerisini okuyunca görürsün spoiler vermeyim. Heyecanlı bulmana ayrıca sevindim. :)

      Sil
  6. Duygu macera çok heyecanlı devam ediyor, tamamını okumak için geleceğim yine:) Ancak yarıya kadar okudum, yine geleceğim..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim yorumun için. Biraz uzun oldu bölüm tabii. Ne zaman istersen devam edersin. :))

      Sil
  7. Bu bölümü zevkle okudum. Fantastik olan kısım şimdilik liderleri getiren hayvanlar. Betimlemeler gayet güzel:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumun için teşekkür ederim, beğenmene sevindim. Fantastik unsurlar çok da ön planda değil evet. :)

      Sil
  8. yaa bayıldım çok iyi başlangıç devamını da okuyacağım :) isimleri kişileri hafızamda tutmam lazım hepsinin bir hayvanı olmasını sevdim ama favorim balinayla gelen adam haha çok vurdumduymaz ve kendine has görünüyor :D zorkan da biraz gıcık birisi gibi ama sonradan seveceğiz bence onu, bence aşırı şüphelendiği bir şeyler olduğu için böyle sinirli birisi olabilir o :) böyle klanların olduğu fantastik türleri severim çok hoşuma gitti kalemine sağlık :) bu arada ben bunu ilk bölüm diye okudum yanlış mı başladım ki acaba bi bakayım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Değerli yorumun için çok teşekkür ederim, mutlu oldum. :) Bundan önce giriş bölümü var, oradan başlayabilirsin.
      Balinayla gelen çok değişik biri. Hem o hem Zorkan en severek yazdığım karakterlerdir. :) Zorkan aslında yaşadığı coğrafyadan dolayı da sert biraz, ileride onun ülkesine daha detaylı yer vereceğim. Okuduğun için teşekkürler. :)

      Sil
  9. Teşekkür ederim İlkay. Biraz zor ama seviyorum bu tarzda yazmayı. Aslında hayal gücümü daha rahat kullanabildiğim için iyi oluyor. Hikaye biraz sert başladı evet, böyle bir giriş daha etkili olur diye düşündüm. Üslubumu ve karakterleri beğenmene sevindim. :)

    YanıtlaSil
  10. Fantastik bir hikaye galiba, bayağı bir ilerlemişsiniz ilk bölümü bulmak biraz zor oldu:) Böyle hikayeler çok hoşuma gider sizde çok detaylı ve güzel yazmışsınız keşke başında yakalasaymışım. Bundan sonraki romanlarınıza bakacağım. Elinize sağlık:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Fantastik evet. :) Giriş bölümü de var ama herkes 1'den başlıyor, fark etmiyorlar sanırım geride kalınca. :) Yorumunuz için teşekkür ederim. Bu seri daha çok sürecek. :)

      Sil
  11. Merhabalar.
    Savaş Çığırtkanı isimli bu romanın yazarı siz misiniz? Arşivinize girerek ilk bölümü bulmaya çalıştım . Gül Akça'nın yorumundaki sorusuna karşılık "Giriş Bölümü" var demişsiniz. Şimdi buradan çıkınca arşivinizden giriş bölümünü bulmaya çalışacağım. Giriş bölümünden şunu öğrenmek istiyordum. Romanın yazarı siz misiniz, yoksa başka biri mi? Giriş bölümünde mutlaka bu bilgiyi paylaşmışsınızdır.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhabalar,
      Öncelikle ilginiz için teşekkür ederim. Romanı ben yazıyorum. Giriş kısmında da gerekli açıklamaları yazmıştım. Uzun bir aradan sonra devam edip sonlandırmak için burada paylaşmaya başladım. Ziyaretiniz için teşekkürler. Saygılarımla.

      Sil
  12. Nu hayvanlarla yaptıkları göz temaslarının detaylarına ileride vakıf olacağız diye umuyorum. Zira çok merak ettim o kısmı. :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında sonradan değinmedim pek. Hikayenin akışı değişince kaldı. :) Onların dünyasında hayvanlarla anlaşmak normal bir şey gibi düşünebiliriz. :)

      Sil

Kış Bahçesi (Kitap)

    Bir süredir okuma konusunda yavaşım, Ramazan ve bayram derken günler çabuk geçmiş. Yazardan okuduğum ilk kitaptı bu, oldukça sevdim ben....