BÖLÜM 1
Liderler
Toplantısı-Melmor
Yıl: 1825
Lider Saraç bu yılki liderler toplantısının ev sahipliğini
yapacaktı. Her zamanki soğukkanlı duruşunun aksine bugün biraz telaşlı
görünüyordu. Her yıl yaşanan gergin toplantılar onun için bir eziyetten
farksızdı. Hatta babasının yerine liderlik tahtına geçtiğinden beri bu işten
nefret ediyordu. Bir kardeşe sahip olmadığı için de kendisine bir seçenek
bırakılmamıştı.
Lider Saraç kömür karası gözleriyle, az önce vardığı toplantı alanını
incelemeye başladı. Tüm hazırlıkları bitirmiş olmanın verdiği rahatlık ile özel
işlemeli koltuğuna oturdu. Liderin üzerinde alev motiflerinden oluşmuş kırmızı bir
kaftan vardı. Kahverengi, düz saçlarını atkuyruğu yapmıştı. İnsanda hayranlık
uyandırabilecek derecede asil bir görünüme sahipti.
“Toplantı hemen bitse de şu can sıkıcı durumdan kurtulsam,” diye
mırıldandı.
“Bir şey mi emrettiniz efendim?” dedi liderin sadık adamı.
Saraç başını sağa sola sallamakla yetindi. Kafası toplantının nasıl
geçeceğine takılmıştı. Her toplantıda mutlaka sinirler gerilirdi. Lider Saraç
son birkaç yıldaki toplantıların daha da şiddetli geçmesinden artık barış
döneminin bitebileceğini düşünüyordu.
Toplantıya katılacak liderler ekonomik ve askeri açıdan güçlü
ülkelerin liderlerinden oluşuyordu. Bu yüzden eline aldığı üstünlüğü kaybetmek
istemeyen ülkeler arasında çekişmeler sık sık yaşanırdı. Bu zamana kadar sadece
bir ülke üstünlüğünü kaybetmişti. O da ağır bir yenilgi ile 6. Liderler
Savaşı’nda, iki farklı ülkeye –Tora ve Teulon- ayrılarak haritadan silinmişti.
O zamandan bu yana bazen ipler kopma noktasına geldiyse de herhangi bir savaş
patlak vermemişti.
Saraç bütün bunları düşünürken sadık adamı Karay karşısına geçip hafifçe
eğildi: “Liderimiz, emrettiğiniz gibi, sınırlarda karşıladığımız tüm liderler
güvenli bir şekilde yol alıyorlar. Yakında her biri burada olacak.”
“Tamam, o halde savaşçılara bildirin, güvenlik önlemlerini sıkı
tutsunlar. Hislerim bana bugün pek de tekin şeyler olmayacağını söylüyor. En
azından Melmor sınırları içinde kimsenin başına bir şey gelmesini istemiyorum.
Şimdilik gidebilirsin.”
“Anlaşıldı efendim.” Karay bir kez daha eğilip hızlı adımlarla
oradan uzaklaştı.
Toplantı alanı denizin yakınında, boş bir arazide kurulmuştu. Daire
oluşturacak şekilde fidanlar dikilmişti. Her bir fidanın ortasına bağlanan
kurdeleler eğim yaparak masanın etrafındaki direklere uzanıyordu. Ahşap masanın
üstüne serpiştirilmiş kuru gül yaprakları görsel bir ziyafet sunuyordu. Özel
olarak imal edilmiş kristal bardak ve sürahiler, gümüş tabaklar ve çeşitli
yiyecekler vardı. Lider Saraç’a göre kusursuz bir ziyafet olacaktı bu.
Deniz biraz dalgalı ve hava kapalıydı. Kara bulutlar zehrini saçmak
istercesine Melmor'un üstünü kaplamıştı. Melmor gibi sıcak bir ülkede yılın
büyük bir çoğunluğu güneşli geçerdi. Tam da toplantı gününde böyle bir hava
lideri huzursuz etmişti. Toplantı alanının batı kanadında, içinde çeşitli
çiçekleri barındıran bir sıra dağ uzanıyordu. Dağın eteğinde birkaç küçük,
sevimli kulübe vardı. Çeşitli türden ağaçlar zirveye doğru sıklaşıyordu. İç
karartıcı bulutlar sanki dağın zirvesinde özellikle toplanmış gibiydi.
“İşte geliyorlar,” dedi yardımcılarından biri.
Saraç derin bir nefes aldıktan sonra konuklarını karşılayacağı
ağaçlık alana kadar yürüdü. Bir süre sonra tozu dumana katmış halde yol alan
bir grup göründü. Lider gözlerini kısıp baktı dikkatlice. Melmor’un askerlerinin
eşliğinde ilk gelen Dazzap ülkesinden Lider Zorkan’dı. Devasa, mavimtırak tüylü
kurdun üstünde ihtişamlı görünüyordu. İri yapısı ve sert görünümü ile dikkatleri
çeken biriydi. Zorkan, tüylerine hafifçe asıldığında hırçın görünümlü kurt
aniden durdu. Ardından lider büyük bir soğukkanlılıkla kurdun üstünden indi ve muhatabına
döndü. Kılıcını hızlıca çekip kabzasından tuttu ve toprağa sapladı: “Ülkem
Dazzap’ın ay kadar parlak ve kurtlar kadar asil selamını Melmor’a iletmekten
ötürü büyük kıvanç duyarım.
“Melmor’a ilettiğiniz selamı kabul ediyor ve toplantımıza iştirak
ederek bizi onurlandırdığınız için teşekkürlerimizi iletiyoruz,” dedi Saraç
yüzüne zorla bir gülümseme kondururken.
Lider Zorkan kılıcını topraktan çekip tekrar kınına koydu ve az
önce üstünden indiği kurdun başını okşadı. İnsanlar hayvanları ile eğer göz
temasında bulunuyorsa bu onların sessiz bir iletişime geçtikleri anlamına
geliyordu. Herkeste var olmayan bir yetenekti bu. Zorkan on saniye kadar kurdun
gözlerine baktığında huzursuz olmuştu. Belli etmese de gözleriyle etrafı
taramayı ihmal etmedi. Saraç kurtların her şeyi algılayabildiğini, havadaki
tehlikeyi sezebildiğini biliyordu. Bu yüzden misafirinin az önceki tavrı onu
meraklandırmıştı ve elinde olmayarak sordu.
“Bir sorun mu var Lider Zorkan?”
“Hayır, bilmeniz gereken bir şey yok Lider Saraç,” dedi soğuk bir
sesle.
Saraç bu yanıt üzerine sinirlense de bir şey söylemedi ve misafirine
oturacağı yere kadar eşlik etti. Masaya doğru sert adımlarla ilerleyen Zorkan hiç
de dost canlısı görünmüyordu. Kurtlarınkiyle aynı mavi gözlere sahipti. İnsanın
tüylerini diken diken eden bakışı nedeniyle çoğu insan gözlerine direk
bakmaktan çekinirdi. Soğuk bir bölgeden geldiği için kıyafetleri diğer
liderlerinkine nazaran kalın olurdu. Gür sakalları vardı, saçını da hep bir kalpak
kapatırdı.
Zorkan’ın yanında gelmiş olan yardımcıları onu geride, kurtların yanında
bekliyordu. Lider Saraç kurtlardan hiç haz etmezdi ama şimdiye kadar hiçbirinin
insanlara saldırdığını görmemişti. Yine de onlar çok yakınındayken ürpermekten
kendini alamıyordu ve eğer kurtlar bir saldırıya kalkışırsa adamlarına onları
öldürme emrini vermişti. Bu aynı zamanda Zorkan ve diğer liderlerle de
konuşulup alınmış bir karardı. Zaten o karardan beri Zorkan daha da soğuk davranıyordu.
Melmor’un atlı birlikleri bu kez Butah’tan Lider Canova ile göründü.
Besili ve oldukça hızlı geyiklerin üstünde Lider Canova’nın da diğer gösterişli
liderden pek aşağı kalır yanı yoktu. Canova atik bir hareketle geyikten atladı.
Sonra elini geyiğin başına koydu ve aynı şekilde göz temasında bulundu. Sadece
birkaç saniye süren bu iletişimden sonra ağır adımlarıyla Lider Saraç’a doğru
yürüdü. Gülümseyerek ona bakıyordu. Onun bu cana yakın tavırlarını Saraç hep
takdir etmişti. Lider Canova liderler arasında en saygı gören kişiydi. O da
diğer liderle aynı şekilde kılıcını toprağa saplayarak selam verdi.
“Ülkem Butah’ın dağ kadar haşmetli ve doğa kadar cömert selamını
Melmor’a iletmekten mutluluk duyarım,” dedi içtenlikle.
“Melmor selamınızı kabul eder ve gelişinizle bizi onurlandırdığınız
için teşekkürü borç bilir,” dedi Saraç gülümseyerek ve gözleri istemsizce Canova’nın
ellerine gitti. İki elinin de ortasında derin kesik izi vardı. Saraç daha önce
merak edip bu yaraları nasıl aldığını sorduğunda Canova bir cevap vermekten
kaçınmıştı.
Canova gruptaki en iri yapılı ve yaşça en büyük liderdi. Deneyimi
nedeniyle gerektiğinde toplantılarda sükûneti sağlayabiliyor ve liderlerin
uzlaşmalarına katkıda bulunabiliyordu. Üstünde yeşil desenleri olan beyaz bir
kaftan vardı. Saçları kırlaşmaya başlamış ve yer yer dökülmüştü. Çıkan hafif
bir meltemle birlikte masaya doğru yürüdü ve Zorkan ile selamlaşıp yerine
geçti.
“Bugün hava umduğumdan daha kapalı,” dedi Canova gözleriyle
gökyüzünü tararken.
“Benim geldiğim yerde hava her gün kapalıdır,” dedi Zorkan
gülümseyerek.
“Her şey göz alıcı görünüyor değil mi?” diye devam etti sözlerine
Canova.
“Her şey abartılmış sadece,” dedi Zorkan.
Canova bunun üzerine gülümsemesini gizleyemedi. Yakın dostu her
zamanki gibi huysuzdu. Onun bu davranışlarına uzun zaman önce alışmıştı. “Yapma
ama Lider Saraç bizleri memnun etmek için elinden geleni yapmış. Açıkçası etkilendiğimi
söyleyebilirim ve geleneksel yemeklerin tadına bakmak için de can atıyorum,”
dedi Canova ellerini masaya koyarak.
İki lider daha fazla sohbet edebilme imkânı bulamadan bir borazan
sesi işitildi. Bu ses Melmor’un su birliklerinin önemli bir gelişmeyi haber
verdiğini gösteriyordu. Anlaşılan toplantıya teşrif edecek sıradaki lider
Meguan’dan geliyordu. Meguan ve Melmor arasında koca bir okyanus vardı. Bu
yüzden Meguan’ın lideri tehlikeli olmasına rağmen daima okyanusu aşmayı tercih
ederdi. Lider Saraç konuğunu karşılamak üzere denize doğru ilerledi. Bir yandan
da masada oturan diğer iki lideri gözlüyordu.
Lider Cender ufak, bembeyaz bir balinanın sırtında suya bata çıka
ve dalgaları yararak ilerliyordu. Bu ıslak buluşma kimsenin hoşuna gitmezdi.
Gemi kullanmak yerine Cender’den başkası böyle anlamsız bir yolu seçmezdi. Onun
hediyeleri ve yardımcıları bir gemide, arkadan gelirdi. Cender birkaç dakika
içinde kıyıya adımını attı. Balina ise dalgalar arasında gözden kayboldu.
Bir süre kendine gelmeyi bekleyen Cender kafasına yapışmış, beline
kadar uzanan sarı saçlarını geriye attı ve yürüdüğü yerde bir çamur deryası
bırakarak Saraç’ın yanına gitti. Islak elini, deniz dalgaları deseninden oluşan
masmavi kaftanına silerek belindeki kılıcı çıkardı ve toprağa sapladı. Kılıcın
sapından aşağıya akan su damlalarına tiksintiyle baktı Saraç. Cender'in sesi
diğer liderlere göre çok melodik çıkıyordu.
“Ülkem Meguan’ın okyanus kadar tutkulu ve bir şiir kadar ahenkli
selamını size iletmekten kıvanç duyarım.”
“Melmor selamınızı içtenlikle kabul eder. Gelişinizle bizi
onurlandırdığınız için teşekkürü bir borç biliriz.”
Cender gülümseyerek masaya doğru ilerledi. Ne düşündüğünü belli
etmeyen biriydi. Kimse onun hangi liderle samimi hangisiyle mesafeli olduğunu
pek anlayamazdı. Çünkü zamanında samimi gibi göründüğü bir lidere karşı çıktığı
ya da düşmanca davrandığı bir lideri desteklediği de olmuştu. Saraç, onu biraz
kaçık buluyordu. Nasıl olup da böyle birinin lider olarak seçilebildiğine anlam
veremiyordu.
Lider Cender masaya geçtiği sırada kendine özgü selamını verdi. Sağ
avuç içini dudağına bastırıp, ardından elini yumruk yapıp kalbinin üstüne
koydu. Cender’in sağ avucunda, çocukluğundan kalma bir kızgın demir izi vardı.
Ülkesinde bir gelenek olan bu iz dört yapraklı yonca şeklindeydi ve bu ize
sahip olan herkesin şanslı olacağına inanılırdı.
“Her zamanki gibi fark yaratıyorsunuz Lider Cender,” dedi Butah’ın
lideri gülümseyerek.
“Teveccühünüz, Lider Canova.”
Ardından Galnas’ın lideri Lider Lazinka ve Libmons’un lideri Lider
Alaz toplantı alanına vardı. Lider Lazinka dörtnala koşan kara atının üstünde,
Lider Alaz ise bir kaplan eşliğinde gelmişti. Kaplanlar o kadar uysal
görünüyordu ki insanlar onlardan korkmamaya başlamıştı. Her iki lider de
diğerleri gibi Melmor’u selamladı.
Galnas köklü bir tarihe sahipti. Galnas’ın liderleri hep hırslı ve
cüretkâr olmuşlardır. Lazinka yaş bakımından Lider Canova’dan sonra geliyordu.
Kırk üç yaşındaydı ve saçında hala hiçbir beyazlık yoktu. Tepesi hariç saçının
diğer kısımlarını kazıtırdı. Galnas’ın liderleri için bu bir gelenek haline
gelmişti. Lider Lazinka’nın beyaz kaftanında siyah bir at deseni vardı.
Lider Alaz yirmi sekiz yaşındaydı ve en genç liderdi. Genç olması
nedeniyle çok sabırsızdı ve kolay öfkelenirdi. Buna rağmen zeki biriydi.
Kırmızı ve siyah renklerden oluşan bir kaftan giymişti. Bıraktığı sakal ve
sürmeli gözleri onu olduğundan daha büyük gösteriyordu.
Herkes masanın etrafında yerini aldığında Lider Saraç açılış
konuşmasını yapmak üzere ayağa kalktı. Ciddi bir ifade takınarak masadakilerle
göz temasında bulundu. Zorkan’ı hızla geçti, zira ona karşı olan olumsuz
hislerini açığa vurmak istemiyordu. Onun soğuk ve küçümseyici bakışlarını
görmezden geldi. Toplantı alanının dışında bekleyenler meraklı gözlerle
liderleri izliyordu. Bekleyişleri her zaman gergin geçerdi. Çünkü bazen
liderler arasındaki tartışma büyür kavgaya dönüşürdü. O zaman yardımcılar
liderlere zarar vermeden olaya müdahale etmek zorunda kalırdı.
“Bugün burada, 56. Liderler Toplantısı’nı gerçekleştirmek üzere bir
araya gelmiş bulunuyoruz. Ülkelerimiz için en iyi kararları alacağımız ve
verimli bir görüşme gerçekleştireceğimiz temennisindeyim. Lider Zorkan, Lider
Canova, Lider Cender, Lider Lazinka ve Lider Alaz’ın huzurunda toplantıyı
başlatıyorum.”
Açılışın ardından liderler ülkelerine has sembollerini taşıyan mühürleri
bir parşömene bastı. Sonra yemeğe geçildi. Mutfak işleriyle uğraşan birkaç genç
adam içecekleri bardaklara doldurup, yemekleri servis etti. Özel sosla birlikte
servis edilen kuzu kızartmasını kimse geri çevirememişti. Yemek faslı
bittiğinde verdiği büyük ziyafet nedeniyle tüm liderler Saraç’a minnetlerini
iletti. Yemek sonrasında konuşmaya ilk başlayan Lazinka oldu.
“Son yıllarda ülkeler arasındaki gerilimin giderek arttığı ortada. Ticaret
konusunda çizilen kesin sınırlar ve alınan katı kurallar da bu durumu olumsuz
etkilemekte. Demek istiyorum ki huzurlu bir ortamda yol almak istiyorsak önce
güven tazelemeliyiz. Güven olmazsa barış da olmaz. Zaten son yüz elli yılda savaş
ya da gerginlikler yüzünden çok az toplantı yapılabilmiş. Gerilimden kazanç sağlayan
ülkeleri bir kenara koysak bile bazı ülkeler birbirlerini kışkırtma konusunda
adeta yarış içindeler. Tek temennim artık tüm liderlerin daha sağduyulu olmasıdır.”
“Kim kimi kışkırtıyormuş merak ettim doğrusu. Daha geçenlerde
Tora’nın ileri gelenleri ile gizli bir ticari ortaklık yaptığınızı bilmeyen mi
kaldı? Bunun sebebi geleceğinizi garantiye almak için yakın bir zamanda Tora
gibi gelişmemiş bir ülkeyi işgal etmek mi? Hem şu da bilinen bir gerçek ki
savaşlar öyle basit kışkırtmalar neticesinde çıkmaz. Her savaşın ardında
önceden çizilmiş gizli planlar vardır,” dedi Zorkan soğuk bir tavırla.
Lazinka’nın gözleri öfkeyle kısıldı. Zorkan’ın her zamanki
çıkışlarından nefret ediyordu. Şu vakte kadar tahammül sınırlarını zorlayan
başka biri daha olmamıştı. Sert şekilde sözlerini sürdürdü.
“Tora sadece basit bir iş ilişkisi içinde olduğumuz bir ülkedir.
Bunu herkes farklı şekilde algılayabilir anlıyorum ama gereğinden fazla konuyu
saptırmamanızı öneririm. Dediğim gibi en önemli şey güvendir. Birbirimize
güvenmeyi öğrenmeliyiz. Böylece aramızdaki gereksiz mesafe ve anlaşmazlıklar
kalkacaktır.”
“Güven kolay kazanılmaz Lider Lazinka ve sadece hak edene verilir.
Herkes ilk adımı başkalarından bekliyor. Doğru, dediğiniz gibi bazı ülkeler
basit iş ortaklığı adı altında diğerlerine ayrıcalık tanıyor olabilir ama bunun
altından ne çıkacağını asla bilemeyiz. Hiçbir şey göründüğü gibi değildir,”
dedi Zorkan muhatabını süzerek.
“Liderler, bir çözüm bulmak için buradayız, gerilimi artırmayalım
lütfen” dedi Canova düşünceli bir halde.
“Dünyada dengeler alt üst oldu. Son yıllarda nedense ülkelerimizde
iç karışıklıklar boy göstermeye başladı. Liderler elinde olmayan sebeplerden
dolayı yanlış kararlar alabiliyor. Hiçbir liderin diğer ülkelerdeki iç karışıklıktan
yararlanıp da aniden bir meydan savaşı çıkarmasını istemeyiz,” dedi Alaz gergin
bir ses tonuyla.
Bu sözler ortamın biraz daha gerilmesine neden olmuştu. Lider
Zorkan kesinlikle bu görüşlere katılmıyordu. Zaten Alaz ve Lazinka arasında
göründüğünden daha büyük bir çıkar ilişkisi olduğunu biliyordu. Kendi
kusurlarını örtbas etmek için sivri dillerini başkalarına uzatacaklardı
elbette. Ev sahibi araya girdi: “Lider Alaz bu konuda haklıdır. Bence öncelikle
tüm liderler kendi iç işlerini düzeltmeye çalışsın. Kulağımıza doğru ya da
yanlış bir sürü şey geliyor. Muhtemel bir savaşa karşı gereğinden fazla hazırlık
yapılması gibi.”
“Belki de bunlar kendi gerçeklerinizi saklamak için çarpıttığınız
sözlerdir. Eğer kanıtınız varsa açıkça söyleyin kabahatin kimde olduğunu.
Ortaya laf atıp da geriye çekilmek yakışık almaz,” dedi Cender sakin bir ses
tonuyla.
Lider Saraç sakin görünmeye çalışsa da Lider Cender’e öfkelendiğini
herkes görebiliyordu. Bir yumruğu masanın üstünde sıkılı halde duruyordu.
Sesini kontrol etmeye çalışarak konuştu. “Biz burada varsayımlardan
bahsediyoruz. Ortada bir şeylerin döndüğü kesin ki halk arasında bile pek çok
haber dilden dile dolaşmaya başlamış. Buraya gerçekleri ortaya çıkarmaya
geldik.”
“Neyin doğru olduğuna kim, nasıl karar verecek peki? Savaş
hazırlıkları zaten her ülkenin yaptığı bir şey. İnsanın ülkesini korumak için
önlem alması kadar doğal bir şey yoktur,” diye araya girdi Zorkan.
“Ben derim ki aramızdan olmayan diğer devletler de bu karışıklığa
sebep oluyor. Kendileri güç kazanabilmek adına içimizden bazılarını harcamak
niyetindeler. Kimsenin oyununa gelmeyelim, bu sadece aramızdaki bağı zedeler,”
dedi Alaz gergin bir şekilde.
“Ne zamandır aramızda bir bağ var acaba?” dedi Cender kendi kendine
konuşuyormuşçasına.
“Kimsenin birilerinin oyununa geldiği yok!” dedi Zorkan. Lazinka daha sert bir şekilde konuşmasını sürdürdü: “Lider Zorkan sessiz kalırsanız sevinirim. Burada akıllıca bir karar almaya çalışıyoruz. Eleştirileri kabullenemeyecek kişinin bu toplantıda işi yoktur!”
1.bölüm devam edecek...
Öyle kaptırdım ki, bir an blogdan okuduğumu unuttum. Her liderin bir hayvan ile gelmesi çok hoş bir ayrıntı. Ben Saraç'ın hayvanını merak ettim. Okurken gözden mi kaçırdım acaba? Kalemine sağlık çok akıcıydı. :)
YanıtlaSilDeğerli ve şevk verici yorumun için teşekkür ederim. Mutlu oldum. :) Saraç' a ait bir hayvan yoktu galiba, yani ileride bahsetmemişsem. Yazılı çok olmuştu hatırlamıyorum ama ekleyebilirim. Şimdi okudukça düzenleyip paylaşıyorum. Hatırlatma için de teşekkür ederim. :)
SilResmen kavga olacağı belliymiş ama nasıl bir anda ortalık kızıştı, çok heyecanlı yerinde kaldı valla ne ara okumaya başladım nasıl bitti anlamadım çok güzel gidiyor, gözümde canlandı her şey detay ve betimlemelerde ayrıca hoşuma gitti :) Masadaki o düzen, liderlerin görünüşler falan iyi anlatılmış...
YanıtlaSilYaa çok sevindim öyle düşünmene, beğenmene. Farklı bir dünya olunca mecburen tanıtım ve betimlemeler uzun sürüyor. Okuyucular sıkılır diye endişe etmiştim. Teşekkürler yorumun için. :)
SilKüçük detaylar öylesine güzel ifade edilmiş ki, büyük bir keyifle okudum her satırı, her kelimeyi, inanın çok keyifliydi. Ve tabi ki merak uyandıran bir bölüm:-) Kaleminize sağlık.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim, keyifle okumanıza ve size merak uyandırmasına sevindim. :)
SilHayalgücünüze hayran kaldım.
YanıtlaSilÇok başarılı.
Çok teşekkür ederim, beğenmenize sevindim. :)
Silyavaş yavaş sindire sindire okudum, hayvanları sevdim, kurt ve diğerleri, bu toplantı barışçı amaçlarla gerçekleşiyor gibi ama sanırım anlaşmazlıklar çıkacak. verdiğin detaylar sayesinde sahneyi canlandırmak zor olmadı. ama en sevdiğim detay bulduğun isimler. bu isimleri nasıl buldun iyimişler sahiden de. Hem eski hem de görkemli isimler hepsi hayali ülke ve topraklar gibi ama zihnimde üç yer canlandı. anadolu, asya, balkanlar :) herhalde bir savaş çıkacak belki toplantıda öldürülen lider olacak. mutlulukla ve heyecanla okudum. yani şöyle, bir dönem ve gizem var sanırım bu atmosfer heyecanı sağlıyor :)
YanıtlaSilDeğerli yorumun için teşekkür ederim öncelikle. :) İsimler konusu ilginçti gerçekten, kafama göre uydurdum, şimdi bakınca ülke isimlerini iyi uydurmuşum. Mesela Zorkan zor ve güçlü bir insan diye zor+kan kelimelerini birleştirdim. Ayazı Alaz yaptım falan. 😃 Vay tahminde çok iyisin, gerçekten bir lider ölecek. Gerisini okuyunca görürsün spoiler vermeyim. Heyecanlı bulmana ayrıca sevindim. :)
SilDuygu macera çok heyecanlı devam ediyor, tamamını okumak için geleceğim yine:) Ancak yarıya kadar okudum, yine geleceğim..
YanıtlaSilTeşekkür ederim yorumun için. Biraz uzun oldu bölüm tabii. Ne zaman istersen devam edersin. :))
SilBu bölümü zevkle okudum. Fantastik olan kısım şimdilik liderleri getiren hayvanlar. Betimlemeler gayet güzel:)
YanıtlaSilYorumun için teşekkür ederim, beğenmene sevindim. Fantastik unsurlar çok da ön planda değil evet. :)
Silyaa bayıldım çok iyi başlangıç devamını da okuyacağım :) isimleri kişileri hafızamda tutmam lazım hepsinin bir hayvanı olmasını sevdim ama favorim balinayla gelen adam haha çok vurdumduymaz ve kendine has görünüyor :D zorkan da biraz gıcık birisi gibi ama sonradan seveceğiz bence onu, bence aşırı şüphelendiği bir şeyler olduğu için böyle sinirli birisi olabilir o :) böyle klanların olduğu fantastik türleri severim çok hoşuma gitti kalemine sağlık :) bu arada ben bunu ilk bölüm diye okudum yanlış mı başladım ki acaba bi bakayım :)
YanıtlaSilDeğerli yorumun için çok teşekkür ederim, mutlu oldum. :) Bundan önce giriş bölümü var, oradan başlayabilirsin.
SilBalinayla gelen çok değişik biri. Hem o hem Zorkan en severek yazdığım karakterlerdir. :) Zorkan aslında yaşadığı coğrafyadan dolayı da sert biraz, ileride onun ülkesine daha detaylı yer vereceğim. Okuduğun için teşekkürler. :)
Teşekkür ederim İlkay. Biraz zor ama seviyorum bu tarzda yazmayı. Aslında hayal gücümü daha rahat kullanabildiğim için iyi oluyor. Hikaye biraz sert başladı evet, böyle bir giriş daha etkili olur diye düşündüm. Üslubumu ve karakterleri beğenmene sevindim. :)
YanıtlaSilFantastik bir hikaye galiba, bayağı bir ilerlemişsiniz ilk bölümü bulmak biraz zor oldu:) Böyle hikayeler çok hoşuma gider sizde çok detaylı ve güzel yazmışsınız keşke başında yakalasaymışım. Bundan sonraki romanlarınıza bakacağım. Elinize sağlık:)
YanıtlaSilFantastik evet. :) Giriş bölümü de var ama herkes 1'den başlıyor, fark etmiyorlar sanırım geride kalınca. :) Yorumunuz için teşekkür ederim. Bu seri daha çok sürecek. :)
SilMerhabalar.
YanıtlaSilSavaş Çığırtkanı isimli bu romanın yazarı siz misiniz? Arşivinize girerek ilk bölümü bulmaya çalıştım . Gül Akça'nın yorumundaki sorusuna karşılık "Giriş Bölümü" var demişsiniz. Şimdi buradan çıkınca arşivinizden giriş bölümünü bulmaya çalışacağım. Giriş bölümünden şunu öğrenmek istiyordum. Romanın yazarı siz misiniz, yoksa başka biri mi? Giriş bölümünde mutlaka bu bilgiyi paylaşmışsınızdır.
Selam ve saygılarımla.
Merhabalar,
SilÖncelikle ilginiz için teşekkür ederim. Romanı ben yazıyorum. Giriş kısmında da gerekli açıklamaları yazmıştım. Uzun bir aradan sonra devam edip sonlandırmak için burada paylaşmaya başladım. Ziyaretiniz için teşekkürler. Saygılarımla.
Nu hayvanlarla yaptıkları göz temaslarının detaylarına ileride vakıf olacağız diye umuyorum. Zira çok merak ettim o kısmı. :D
YanıtlaSilAslında sonradan değinmedim pek. Hikayenin akışı değişince kaldı. :) Onların dünyasında hayvanlarla anlaşmak normal bir şey gibi düşünebiliriz. :)
Sil