3 Mart 2021 Çarşamba

Geçmişin Sırrı (Kelime Oyunu 14)

 




                                               Photo by David Marcu on Unsplash


Yeni bir haftayla kelime oyununa devam ediyoruz. Bu haftanın kelimeleri: mantık, kalp, gülmek, sohbet, disiplin 


Sessiz, bulutlu bir geceydi. Karanlığı delen alev topları ansızın şehre yağmaya başladı. Bir bir yanıyordu evler, ahırlar... Kızıl alevler göğe yükseliyordu. İnsanlar dehşet içinde kaçışıyordu. Daha da kötüsü bu saldırıyı başlatan kişi şehrin kapısına kadar dayanmıştı. Kahkaha atan acımasız kişi dumanların arasından içeri girdi.

Kendi yüzünü görünce dehşetle uyandı Zeyrek. Attığı o iğrenç kahkaha kulaklarından gitmiyordu. Bu rüyanın mantıklı bir izahı olmalıydı. Kendi şehrini yok etmeye çalışacak kişi ancak şeytanın esiri olmuş, kalbini kaybetmiş biri olabilirdi. İlk kez görmüş olsa belki önemsemezdi ama üçüncü kez bu rüyayı görüyordu.

Üstünden örtüyü atıp cama doğru ilerledi. Dolunay gökte parlıyor, ağaçlar rüzgârın eşliğinde salınıyordu. Uzaklarda bir kurt uluyordu.

Genç adam huzursuz şekilde düşüncelere daldı. Doğduğu yeri seviyordu, yakınlarına bağlıydı. Kaç kez düşmana karşı birlikte mücadele etmişlerdi. Zeyrek her zaman disiplinli, sorumluluklarını bilen biri olmuştu. Yalnız içini burkan bir şey vardı. Tüm çabalarına, başarısına rağmen babası onu yetersiz görüyordu. Halkın övdüğü kişi babası tarafından hor görülüyordu. Babasının tepeden bakan o aşağılayıcı bakışlarıyla büyümüştü.

Zeyrek tekrar uykuya daldığında ertesi günün getireceği sıkıntılardan bihaberdi. Günün ilk ışıkları ile babasıyla yola koyuldu. Marangoz dükkânları vardı ve işler her zaman yoğundu. Zeyrek rahat çalışabilmek için kılıcını bir kenara bıraktı. Diğer gençlerin aksine sohbeti pek sevmez, sessizce işine odaklanırdı. Kalkan toz yüzünden arada öksürmesi dışında sesi duyulmazdı.

O akşam birisi haykırarak koşmaya başladı. “Yetişin, kardeşlerime saldırıyorlar!” Zeyrek kısa bir şaşkınlığın ardından kılıcını kapıp dışarı fırladı. Herkes merakla toplanmıştı. Yine düşman kabile sınırlarına girmişti. Şehrin batı yakasına koştuklarında üç kardeşten birinin yaralandığını, diğer ikisinin de geri çekilmek üzere olduklarını gördüler.

Zeyrek cesurca ileri atıldı. Kılıçlar havada çarpışırken her geçen dakika düşmanın sayısı artıyordu. Dikkatsizliği sonucu Zeyrek kolundan yaralandı. Düşmanı püskürtmek için sağlam bir tekme attı. Rakibini bacağından yaraladı. Yine uzun süren çatışmalar sonrası iki taraf da geri çekildi.

Endişeli aileler yaralıları götürürken ve onları teselli ederken Zeyrek yalnızdı. Bir kişi ağır yaralı oğlu için feryat ediyordu. Şifa ekibi onu hemen bakımevine götürdü. Herkes birer birer dağıldığında genç adam yorgun ve düşünceli halde evin yolunu tuttu. Bahçe kapısından içeriye girdiğinde  anne ve babasının hararetli bir şekilde tartıştığını işitti.

“Yeter artık! Ona bunu yapmaya hakkın yok. Ne kadar uğraştığını görmüyor musun?” dedi Seva.

“Ne olmuş yani. Bunca yıl yedirdik,  içerdik. İstersem öldürebilirdim.”

“Zalimsin sen. O kabilenin çocuğunu kaçırdın, eve getirdin. Ben annelik yaptım ama sen sadece onu aşağıladın. Getirmeseydin o zaman. Saçma sapan intikamın, hırsın yüzünden iki kabile arasındaki çatışma daha da büyüdü. Senin onu öldürdüğünü sanıyorlar.”

“Bana akıl verme. Sus! Annelik yapmışmış. Onların bizim evladımızın ölümüne sebep olduğunu ne çabuk unuttun.”

“O da senin suçundu! Neden bebeğimizi küfeye koyup dövüşe gittin? Kimin attığı belli olmayan bir ok gelip onu buldu.”

Adam üzüntü ile dizlerinin üstüne çöktü. Ağlıyordu: “Ah! Ben sadece onu gezdiriyordum. Nereden bilebilirdim böyle olacağını. Kardeşimi pusuya düşürdüklerini öğrenince kendimi kaybettim.”

İşittikleri karşısında donup kaldı Zeyrek. Tüm bunlar gerçek miydi? Vücudunu bir öfke sardı. Demek o adamın kendisinden nefret etmesinin sebebi buydu.

Duydukları onu çok sarsmıştı. Kendini evin dışına attı ve gözyaşlarını bastırmak için acıyla güldü. Hepsi bir şaka olmalıydı. Dondurucu soğuğa rağmen hiçbir şey hissetmiyordu. Kanayan kolunu bile unutmuştu. O insanların arasında kalamazdı artık. Aklından bir an gerçek ailesini bulmak geçti. İsimlerini, yaşayıp yaşamadıklarını bile bilmiyordu. Sonra tüm şahit olduklarını düşününce bunun iyi bir karar olmadığını anladı. Gerçek kabilesinin neler yaptığını, sık sık pusuya yattıklarını görmüştü. Rüyası aklına geldi. Gerçek ailesini katılmak ve onlara benzemek buradaki insanlara ihanet etmek olurdu. En son istediği şey kendisine anne şefkati gösteren kadına, yardımını kendinden esirgemeyen insanlara zarar gelmesiydi. İki taraf neden düşman olmuştu ki? Bunca zaman kaç kişi ölmüş, yaralanmıştı. 

İkiye bölünmüş gibi hissetse de, acı içinde kalsa da ardında bir mektup bırakarak çok uzaklara gitmek üzere yola koyuldu. Şehrin sınırları dışına çıkınca bir tepeye tırmandı. Son kez baktı ilk koştuğu sokaklara, arkadaşlarıyla gittiği mektebe, annesinin her sabah onu sevgiyle uğurladığı eve. Yanağına düşen gözyaşları hırçın rüzgârla savrulup gitti. 

25 yorum:


  1. Çok güzel, çok hazin bir öykü olmuş. Zeyrikin dramını yaşattınız adeta. Yüreğinize sağlık. Sizi takibe aldım. Selamlarımla😊🤚

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Beğenmenize sevindim. Ziyaretiniz ve takibiniz için teşekkürler. Ben de sizi takipteyim. :)

      Sil
  2. Çok üzücü bir durum bir insan için.
    Güzel bir öykü olmuş.
    :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Okuduğunuz ve yorumladığınız için teşekkürler. :)

      Sil
  3. Kalbim kırıldı. Hüzünlü ama güzel bir hikayeydi. Kaleminize sağlık. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Beğenmenize sevindim. Yorum için teşekkürler. Bloğunuzu takip edeceğim ama izle butonu yok mu göremedim. :)

      Sil
  4. Kaleminiz ne kadar sağlam, çok güzel yazmışsınız bir o kadar da hüzünlü son :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel düşünceniz için teşekkür ederim. Farklı yazmak için uğraşsam da dramatik öykü yazmak bana daha çok hitap ediyor sanki. :)

      Sil
  5. "Ne olmuş yani. Bunca yıl yedirdik, içerdik. İstersem öldürebilirdim."
    Ne kadar acı böyle düşünceler olması...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, gerçekten öyle. Bir de Zeyrek'in bunları işitmesi... Gerçekte de insanların kalbindekiler dillerine böyle yansıyabiliyor. Yorum için teşekkür ederim.

      Sil
  6. 5 kelime üzerine kurgulanmış harika bir hikaye :-) Haftaya gelecek yeni 5 kelime ile belki devamı da gelir :-) Kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ziyaretiniz ve yorumunuz için teşekkür ederim. Her ne kadar son olarak düşündümse de uygun kelimeler geldiğinde devam edebilirim. :)

      Sil
  7. oleeey, aldım listeye, gelcam yineee :)

    YanıtlaSil
  8. Duygu, öykünü şimdi okudum. :)

    Bu yeni haliyle pek bir hazin, pek bir ilgi çekici bir hikayeye dönüşmüş. Sevdim, ne diyebilirim ki epik bir öyküydü, biraz film tadında. Hatta bana bir öykü yazma isteği bile uyandırdı. En sonunda karakterin seçimi de iyi yönde oldu ama ya rüyası? Sadece kabus muydu, yoksa bir görü müydü? Devamı gelir mi merak ediyorum. Ama herhalde
    geleceği göstermiyordu sadece kabus olsa gerek. Her neyse çok uzattım. :D

    Gelecek öykünü de okumayı iple çekiyorum. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mervecim teşekkür ederim. Bu haliyle daha iyi oldu evet. Epik tarzda yazmaya bayılırım biliyorsun. :)) Sen de yaz öykü merak ettim. Rüyayı uyarıcı bir kâbus olarak düşündüm sadece. Devamında ne olur bilemiyorum. :) Görüşmek üzere.

      Sil
  9. Yorumunuz için teşekkür ederim. Dramatik bir şeyler yazmak istemiştim olmuş demek ki. Devamını yazmaya çalışacağım. :) Hangi film acaba, merak ettim. :)

    YanıtlaSil
  10. oooo eveet zeyrekin maceralarının devamı gelmelii, zeyrek, seva ne güzel isimler bi de, sen fantastiğe, dönem ruhuna, distopya, tarihsel fanteziye yatkınsın demekkii. okuruz işallah daha bi dolusu öykülerinii :) çok başarılı bu, gözümde canlandı hepsi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne güzel bir övgü. Çok teşekkür ederim, çok mutlu oldum. Evet, tarihsel fantazyayı seviyorum sanırım. En severek yazdığım tür diyebilirim. İsimleri kafama göre buluyorum ama Zeyrek diye kelime varmış zaten. Zeki, anlayışlı gibi anlamlara geliyormuş. Belki bir yerde duydum aklıma geldi yazarken. :)

      Sil
    2. irem can da yorumunu gördüm de, onun blogunda daha sonraki bir yazısında var yayınevleri deneyimleri :)

      Sil
    3. Teşekkürler, bakacağım. :)

      Sil
  11. Okuduğum ilk öykün oldu bu. Başarılı bulduğumu söylemek isterim. Kabileler arası savaş, kan davaları çok eskilere gidiyor. Zeyrek en doğrusunu yapmış:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Vakit ayırdığın için teşekkür ederim. Zeyrek iki tarafın da durumunu bildiği için gitmeyi seçti. :)

      Sil

Elveda Gülsarı / Vicdan Sızlar (Kitap)

   Merhabalar. Bu aralar daha az kitap okur oldum, haliyle paylaşımlarım da azaldı. Buraya eskisi kadar uğramıyorum, artık daha çok 1000kita...