1 Mayıs 2025 Perşembe

Yıldız Düşüşü 12.Bölüm

 

 12. Bölüm


Baver dostundan bir yanıt alamadan telefon kapandı. Bu kez aklına Aden gelince aceleyle onu aradı.

“Neredesin?”

“Dışarıdayım, şimdi acil durumdan haberim oldu. Güvenli bir yerdeyim merak etme.” Baver rahat bir nefes aldı. “Tamam, oraya gidiyorum,” diyerek telefonu kapattı.

O sırada birilerinin kapıyı açmaya çalıştığını fark etti. Bir el tabanca sesi işitildiğinde Baver odasına geçmiş cüzdan ve anahtarları almıştı. İçeri giren adamlar Baver’i evde bulamayınca onu kaçırdıklarını anlayıp hızla binayı terk ettiler.

Baver arabasıyla uzaklaşırken bu büyük çaptaki saldırıya cesaret edenin kim olduğunu merak ediyordu. Hızla binaya doğru sürdü. İnsanların kaçıştığını gördü, gerçekten de ekip binası kuşatma altındaydı. Kurşunlar dört bir yandan yağıyordu. Herhangi birine zarar gelmemiş olmasını umarak araçtan indi. 

Güneş her zamankinden parlaktı, havada tek bulut yoktu. Baver yoğun bir gerilim hissediyordu, yine de ışınlanmak için odaklandı. Şu an kimsenin kendisini görüp görmediğini umursayacak değildi.

Ofisin içinde belirdiğinde etrafa bakındı. İçeride bulunanlar masaları, dolapları siper edinmişti. Bir kısmı bilgisayarlardaki verileri kopyalamaya çalışırken bir kısmı saldırganlarla çarpışıyordu.

Karşı binadan açılan ateş sonucu bir kurşun sekip Baver’in yanından geçti. Bruna ise cam kenarında silahla karşılık veriyordu. Camların hepsi patlamış, yerlere saçılmıştı. Duvarlar delik deşik olmuştu. Yerde kan izleri vardı, Baver endişe ile olanları izliyordu. İki kişi yaralı halde, köşeye çekilmişti. Bruna'nın yanına koştu hemen. Omzu hâlâ ağrıdığı için rahat hareket edemiyordu.

“Bruna, herkesi götürebilirim.”

“Kalabalığız ve zaman yok. Sen mümkün olduğunca çok kişiyi uzaklaştır. Kendine dikkat et.” Lafına ara verip iki el daha ateş etti. 

Hemen ilerideki Asarba öne çıkıp üstün gücüyle karşılık verdi. Eline geçirdiği ağır nesneleri kolayca dışarı fırlatıyordu. Gücü ellerinde, ayaklarında yoğun enerji toplayabilmesindeydi.

Metal dolabı aldığı gibi balkona çıktı ve en yoğun saldırının geldiği yere fırlattı. Bomba patlamış gibi bir gürültü yankılandı sokakta. Baver hayretle ona baktı, dövüşürken ilk kez görüyordu. Asarba dengesini sağlamak için arka ayağına gücünü verdiğinden balkonun zemini çatladı. Hızla geriye çekildi.

Baver dövüşenleri bırakıp önce yaralıları götürdü. Sonra Habel ve asistanının yanına gitti. “Sizi götüreceğim, elimi tutun.” İkisinin de işleri bittiği için hemen Baver’i tuttular. “Hey, sen de bana tutun,” dedi Baver grubun en gencine. Beti benzi atmıştı haldeki delikanlı eğilerek Baver’in yanına gitti. Birkaç saniye içinde arka sokakların birinde belirdiler. Habel hemen elindeki bilgisayar ve kayıtları güvenli bir yere götürmek için koştu. Asistanı da onu izledi.

Baver bir kez daha binaya dönmeye niyetlenmişti ki kendini birden binanın önünde buldu. Çatışmanın tam göbeğinde kaldığı için dondu bir an. Passal kolundan yakalayıp geriye çekti onu. “Baver, ne yapıyorsun orada?” 

Passal gücünü yoğun şekilde kullanıyor, etraftaki tüm rakiplerin görüşünü bozuyordu. Bu sayede ekip daha ağır hasar almaktan kurtulmuştu. Hızı sayesinde çok kişiyi de etkisiz hale getirmişti ama düşman hazırlıklıydı. Kör noktadan pek çok keskin nişancı saldırıyor, gaz bombaları atıyorlardı. Baver başkanın böylesine kan ter içinde kalışını ilk kez görüyordu.

“Sen, diğerlerine yardım et. Ben idare edebilirim. Kimse içeri giremeyecek,” dedi Baver’in tereddüt ettiğini görünce. Baver hızla üst kata çıktı.

“Görüntüleri analiz ettim. Bazı düşmanlarımız birleşmiş gibi görünüyor. Ani baskın yaparak bizi etkisiz hale getirmek istiyorlar. Dahası birileri onlara silah da temin etmiş. Bu, Tanza’nın işi olmalı.” Konuşan ekibin en eskilerinden biriydi.

Bruna’nın kulağı ondaydı. “Neden şimdi olmak zorundaydı? Emniyet nerede kaldı?”

Kadınlardan biri daha vurulup, yere yığıldı. Baver yardım için ona doğru koşarken birden ayaklarının dibine el bombası düştü. Bruna şok olmuş halde Baver’in bombayı alıp gözden kayboluşunu izledi. Birkaç saniye sonra dışarıdan patlama sesi gelince haykırdı. “Hayır!”

Baver elindeki bombayı son anda sokağın başındaki zırhlı aracın açık camından içeri atmıştı. Az önce Barih Kantat’a ait bu aracı fark etmişti. Yolu kapatmak ve ekipten kaçmaya çalışanları durdurmak için orada konuşlanmışlardı. Şoför koltuğundaki silahlı adam ve arkada dikilen iri kıyım genç de kaçıştılar. Baver son anda kendini yere atabilmişti. Araç hasar almış, içinden duman çıkıyordu.

Baver binaya tekrar döndü ama kulağı fena halde çınlıyordu. Az önce kendini yere atınca omzuna da keskin bir sancı girmişti. Bruna onu görünce ağlamaklı oldu. “Baver, sana bir şey oldu sanmıştım. Öyle tehlikeli şeyler yapma. Omzun kanıyor.”

“Yaram açılmış olmalı ama iyiyim,” dedi Baver.

Lorenz de yoğun şekilde savaşanlardan biriydi. Havayı kontrol edebiliyor, sıkıştırıp patlama oluşturabiliyordu. Ancak çevredeki masum insanlara zarar vermemek için gücünü düşük seviyede kullanıyor sadece rakibini durduracak şekilde ayarlıyordu. Keskin nişancılardan birini çatıdan düşürmeyi başardı. O sırada gözü aşağı kayınca bağırdı.  “Hayır, başkan zor durumda! Baver onu getirir misin?”

Artık nefes nefese kalan Baver başını sallayıp aşağıda girişte belirdi. Başkan tökezleyerek geri çekiliyordu. Tabi bu sırada savunmasını kesintisiz sürdürmek durumundaydı. Dengesini kaybedip yana doğru düştüğünde Baver onu yakaladı. Kurşunlar üzerlerine yağarken ikisi gözden kayboldu.

Üst kata geçtiklerinde başkan kendini öylece yere bırakınca Baver onun vurulduğunu fark etti. Geç kalmıştı. Passal yorgunluktan bitap düşse de zihni açıktı. Karnından akan kan yere sızıyordu. Baver hemen yarasına bastırdı. 

Başkanın güçlükle nefes alıyordu. “Baver bu önemsiz bir yara, sen olmasan işim bitmişti.”

“Daha fazla yorma kendini,” dedi Baver endişeyle. Elleri kana bulanmışken Passal’ın ifadesindeki garipliği fark etti. Passal başını yere eğdi. Yüzüne yansıyan acı sadece kurşundan değildi. “Görüşüm tamamen bozuldu, göremiyorum.” Her şeye rağmen başkanın sakinliğini koruması Baver’de hayranlık uyandırdı.

“Hepsi geçecek, seni hastaneye götürmeliyim.”

Sonunda dışarıdan polis sirenleri yükseldi. Nuwey o ana kadar bir kenara sinmiş duruyordu. Hâlâ gücünü kullanma konusunda kendine güveni yok gibiydi. Passal’ın yaralandığını görünce yanına koşup omzuna dokundu. “İyi misin başkan!”

Nuwey’in teması ile Passal’ın gücü bir kez daha tetiklenmiş oldu. Başkan içinde artan gücü hissetti ama kontrol edemedi. Olacakları hisseden Nuwey donup kaldı. Çevredeki herkesin bir anda görüşü bozuldu, ortalık karıştı.

Herkes bulanıklaşan ve karmaşıklaşan görüntüler yüzünden telaşa kapılıp silahlarına daha yüklendi. Bu da yetmezmiş gibi Asarba ve Lorenz ikilisinin patlayıcı güçleri istem dışı çalışmaya başladı. Binanın ön cephesi kırılıp çöktü. Lorenz yıkıntıyla birlikte aşağı düştüğünde yakın arkadaşı Asarba acıyla haykırdı. 

Tüm bu karmaşa Baver’i de olumsuz etkiledi. Işıldayan gözlerini her kırptığında son bulunduğu yerler arasında gidip gelmeye başladı. Artık bir şey düşünemez, hareket edemez haldeydi. Beyni fazla yorulunca sonunda başkanın dibinde yere yığılıp kaldı.

“Olamaz, olamaz!” diye söylenip durdu Nuwey. “Ne oluyor böyle?”

Bruna endişe içinde olanları izlerken hangisine yetişeceğini bilemedi. Zaten ateş edemeyeceği için silahını bırakıp düşe kalka yaralıların yanına koştu. Her adımında sanki boşluğa yuvarlanıyordu, yer dalga dalga açılıyor gibiydi. Midesi bulunmak üzereydi. Bir anda her şey bu kadar mı ters giderdi?

Dışarıda polis ve saldırganların çatışma sesleri devam ederken ekip binası ağır hasarlı haliyle tehlike oluşturuyordu. Passal bilincini kaybedince Bruna’nın görüşü de geri geldi. Telaşla durumu analiz etmeye çalışıyor, herkesi kontrol ediyordu. Ortalık toz dumandan görünmüyor, yaralılar yerde yatıyordu. “Nuwey sakin ol, geçti tamam mı? Bir şeye dokunma,” dedi başkan ile ilgilenirken.

Delikanlı rengi atmış halde bir köşeye geçti, yere çömeldi. Neler döndüğünü anlamıyor, korkuyordu. Sahip olduğu güçler bu kez ciddi anlamda sorun yaratmıştı. Çatışmanın ve stres seviyesi artışının bir şeyleri tetiklediğini düşünüyordu. Kollarını göğsüne doğru çekmişti, herhangi bir şeye dokunmak istemiyordu. Emniyet güçleri ve sağlık ekibi kısa süre sonra içeri girdi. 

O sırada bir haber kanalında gerçekleşen büyük güneş patlamasından ve olumsuz etkilerinden bahsediliyordu. Akşam haberlerinin tamamında ise o günkü çatışmaya geniş yer ayrılmıştı. Bir haber spikeri ciddi bir ifade ile haberi sunduktan sonra konuğuna döndü.

“Efendim tüm bu olanlar için ne diyorsunuz? Hepimizin malumu ki yıllardır yıldız enerjisi ile doğmuş olanlar aramızda dolaşıyor. Bir gün böyle bir olayın patlak vereceği aklınıza gelir miydi?”

Saçları kırlaşmış konuk ciddiyetle başını salladı. Bir sır veriyormuşçasına tane tane konuşmaya başladı. “Onlar hakkında çok söylentiler vardı. Her birinin çeşitli güçlere sahip olduğunu biliyoruz. Şimdi ise bu avantajları tersine dönmüş durumda. Görüntüleri izleyince şok oldum, olay yeri savaş alanına dönmüş. Tabi burada öncelikle saldırganları kınadığımı bildireyim. Ancak bahsi geçen özel ekibin de patlamaya hazır bombalara dönüştüğünü gördük. Bu ciddi bir sorun.”

“Gerçekten inanmakta zorlanıyoruz. Görüntüleri tekrar verelim arkadaşlar. Ekibin başkanı olduğu iddia edilen kişi çatışırken bir noktadan sonra geri çekilmek zorunda kalıyor. Ve polislerin ifadesine göre bu kişinin yeteneği olan ‘görüşü bozma’ uzun süre onları da olumsuz etkilemiş. Bu da çatışmanın daha geniş alana yayılmasına ve çok kişinin ağır yaralanmasına sebep olmuş.”

“Sadece bu değil ekipten pek çok kişide benzer olumsuzluklar görülmüş. İşte biri de gözden kaybolup duruyor. Nedeni belirsiz olsa da iş işten geçmeden bence bir an önce önlem alınmalı.”

O gün ekipten üç kişi kaybedilmiş, sivil halktan da yaralanan olmuştu. Saldırıyı planlayanların bir kısmı toz olmuşken bir kısmı yakalandı. Aramalar sürüyordu. 

Passal hastanede gözlerini açtığında yanında Bruna ve emniyetten üst seviye bir yetkili vardı. 

“Passal şu an bu konuşmayı yapmak istemezdim ama durum ciddi. Yakında hükümet bir karar alacak.”

“Ne kararı?” dedi Passal ciddi bir ifadeyle.

“Sizler, yani yıldız enerjisiyle doğanlar artık tehlikeli bir organizasyonun parçası olarak görüleceksiniz.”


26 yorum:

  1. Neden bir cep kitabı çıkarmıyorsun :)

    Bu arada Blog Forum'da çekiliş var sizleri de davet ediyorum. Katılımlarınızı beklerim. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kitap çıkarmakla ilgilenmiyorum artık.:)
      Tamam, bakayım teşekkürler.

      Sil
    2. Biraz ısrar etsem yine mi değişmez :D

      Sil
    3. Teşekkür ederim :)
      Hep bekleriz :)

      Sil
  2. Bir süredir bloğa bakamadığımdan bu hikayeni kaçırmışım, baştan itibaren başlayıp okuyacağım. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gözükmüyorsun pek. :) Umarım seversin hikayeyi.

      Sil
    2. Evet görünmüyorsun :)

      Sil
  3. Vay tam bir savaş alanına dönmüş ortalık.. hükümet ne yapacak ki bu insanlara, tıbbın elinde sakinleştiricilerle güçleri baskılanacak mı acaba, bunu mu planlıyorlar? Cidden film sahnesi gibi okudum satırları, eline sağlık.. müthiş gidiyor hikaye.. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Azıcık ortalık karışsın dedim. 😅 O kadar derin düşünmüyorlar, suçlu muamelesi görecekler kısaca söylemek gerekirse. :) Beğenmene çok sevindim Sezercim, yorumun için sağol. 😊

      Sil
  4. yoğunluktan çok bölüm kaçırmışım o yüzden bu bölümü okumadım henüz en kısa vakitte gelip kaldığım yerden öyküyü okuyacağım

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tamam, ilgin için teşekkürler. Hızlı ilerliyorum. :))

      Sil
  5. anaaa şehrin göbeğinde olan bitene bak. Ne bina kaldı ne ekip. Devlet de hemen karşısına almasa olmaz ah be. Kimler öldü kimler sağ du bakalım. Şu güçler de neden kontrolden çıkıyor merakla bekliyorum efenim. Adencim bu saatten sonra bir eline ayı bir eline güneşi versen akademisyen amcamız size yüz vermez :D Tabi Baver'i verirsen başka.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Pek drama girmeyim de çok yer vermedim detaya. :)) Olan oldu, ekip gitti, zaten bina da göçtü. Güneş patlamaları aradaki dengeyi bozuyor, yıldızlarla olan bağı etkiliyor ve güçler ters tepiyor. Millet de korkuyor doğal olarak. :)) Haklısın amca gelmeden ortalık karıştı. 😅

      Sil
    2. Daha güzel bir binaya gitsinler dışarıdan hoş görünmüyordu zaten :D İnşaat boyama falan olacaksa başkanı uzaklaştırsınlar da Dali resmi gibi bina olmasın ne olur ne olmaz jdfaslf
      ben ilk anime izlediğimde kamisama kiss ve death note izlemiştim artık hangisi ilk bilemiyorum. Sonra L ve Tomoe'li bir kurgu tasarladım üstün güçlü. buna çok benziyor, hikayeyi yazmadım tabi de. Anlatiim:
      Güneşteki patlamalar bazı insanların üstün güçler kazanmasına sebep olmuş. Esas kızımız ve Tomoe kankiler, ama kız buna aşık tabi Tomoe sonuçta hehe. İtiraf edince de Tomoe bunu terk ediyo. L her zamanki gibi dedektif khfsjh olağanüstü bir şeyler dönüyor onu bulmaya çalışıyor. Üstün güçler ve güneşteki patlamalara kadar tahminde ilerlemiş ama emin olacağı şeyler yok elinde, Tomoe ile yakınlığı dolayısıyla mı ne kızla tanışıyor. Bunların da ilişki ilerler. Neyse sonra kızın ana babası çıkıyor meğer onlar da üstün güçlüymüş. Güçlerini kıza aktarıyorlar ve ölüyorlar. Gücünü verirsen ölürsün ama aktarılabilen de bir şey. NEyse kız güçlenince Tomoe de geri dönüyor meğer o da üstün güçlüymüş tabi. Ama kız L'i seçiyordu vay hain. Neyse liseli tefrikanın izlediği ilk animelerden sonra yazmayı düşündüğü kurgu buydu lmaooo :D

      Sil
    3. Ehehe kurgunun çok şekermiş. 😆😆 İnsan etkileniyor tabi izlediklerinden de bayağı coşmuşsun ehehe. Denemeler yapman hoş. :)) Ehehe başkan uzak dursun fena ya, gelecekte göreceğiz artık bir şeyler. 😅😅

      Sil
  6. Özür dilerim binbir güçlükle uzun mesailer harcayarak yazdığın 12 bölümü bir günde okudum bitti. Neyse ki yeni bölüm gelsin hemen diyen sabırsız okuyuculardan değilim :')

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne özrü okudun yorumladın ya daha ne olsun. Teşekkürler ilgin için. Arada sana spoiler vermeye devam ederim. 😎😎

      Sil
    2. Oleeeey çok teşekkürler!!!

      Sil
  7. jason bourne, jack ryan filmleri gibi onların fantastiklisi :) avengers gibi :) kalabalık aksiyon sahnelerini iyi yazıyon seeeen :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İltifat için teşekkür ederim, elimden geleni yapıyorum. Aksiyon yazmayı severim. 😊🌸

      Sil
  8. Ben de kitabı beklemeye karar vermiştim bir noktadan sonra, neden vazgeçtin anlayamadım, kurduğun hikaye güzel ilerliyordu:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sanırım yanlış anladınız. Ben bunu yazarken yarıda bıraktım, sonra burada paylaşmaya başlayınca devam etmeye karar verdim. Kitap çıkarma gibi niyetim yoktu hiç, yani bu kurgu için. :))

      Sil
  9. Vay vay vay vay :) İşin buraya gittiği, daha doğrusu bizim ekibin buraya çekildiği belliydi. Tehlikeli olarak bellenip ellerini ayaklarını bağlamak istediler de bizimkiler arasında laftan sözden anlamayan karakterler de var :) Bakalım sınırlama vs alırlarsa nasıl tepki verecekler neler olacak... kalemine sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet tam da öyle oldu. Herkesin işlerine çomak sokunca böyle bir yola başvurdular. Tabi olayın yine güneş patlamalarından sonra olup güçlerin bozulması bir hayli kötü oldu. Çok haklısın, bizimkiler hiç durur mu? 😀 Teşekkürler yorumun için.

      Sil
  10. ne kadar da olabilir gibi geliyor hikaye çok sevdim macerayı

    YanıtlaSil

Deccal Tabakta (Kitap)

  Kitap uzun süredir elimdeydi, okumaya başlayalı da çok oldu. Bir oturuşta okunacak bir kitap olmadığı için ara ara okuyorum.  Henüz bitire...