4 Mayıs 2025 Pazar

Yıldız Düşüşü 13.Bölüm

 

13.Bölüm


Passal hızla doğruldu, acısına aldırmadı. “Bu da ne demek Ahifa? Kaç yıl birlikte çalışmışken bunu nasıl söylersin? Bizi tanımıyor musunuz siz!”

Bruna da perişan görünüyordu. “Sakin ol başkan. Zamanla her şeyin düzeleceğine inanıyorum.”

“Üzgünüm, bizim elimizde olan bir şey değil. Yine de durumu tersine çevirmek için elimden geleni yapacağım. Basına yansıyan görüntülerden sonra herkes galeyana geldi.”

“Ve o silahlı çeteler, mafyalar değil de biz battık insanların gözüne öyle mi? Yıllardır suçlularla mücadele eden biz...”

Ahifa ayağa kalktı. “Olanlar için üzgünüm. Yeni bir gelişme olursa haber veririm. Ben sizin tarafınızdayım.” Adamın desteğini esirgemek istemediği belliydi ama kendisi bile pek umutlu görünmüyordu. Emekliliği yaklaşsa da her zaman ön saflarda mücadelesini sürdürürdü. Şu anki durum onun da canını fazlasıyla sıkıyordu. Veda edip odadan ayrıldı.

“Bruna, bu çok kötü. Ne yapacağız?”

Başkan sancıyan yarasını tutarak kalkmaya çalıştı. Bruna hemen onu durdurdu. “Önce iyileşmelisin. Her şeyin bir çaresi vardır. Birlikte her zorluğu aşarız.”

“Bu, farklı. O kadar kişiye ne olacak? Bu ekibi ben topladım, hepimiz çok emek verdik. Şimdi ne olacak?”

“Başkan yapma böyle. Her şey son bulmuş gibi  konuşuyorsun. Yılmak sana yakışmaz, ben biliyorum ne kadar çabaladığını.”

Baver içeriye geldi. Yüzü solgun olsa da iyi görünüyordu. Passal onu görünce yavaşça yerine oturdu. “Bir şey mi diyeceksin Baver? Sen nasıl oldun?”

“İyiyim Başkan. Sadece olanlar için üzgün olduğumu ve her zaman kararına uyacağımı söylemeye geldim. Bizi sen toparladın, öylece dağılmamıza izin veremezsin.”

“Bunu senden duymak güzel. Nasıl bir yol izleyeceğimizi zaman gösterecek.”

Baver hafifçe gülümsedi ve izin isteyip ayrıldı. O sırada hastaneye gelen Aden telaşla koridorda ilerliyordu. Baver’i görünce hemen gidip sarıldı. “İyisin, çok korktum. Durumun bu kadar kötü olacağı aklımın ucundan geçmezdi. Burada olduğunuzu bile öğrenmem vakit aldı.”

“İyiyim, merak etme,” dedi Baver biraz afallamış halde. “Neyse ki orada değildin.”

Aden mahcup halde geri çekildi. “Telaşlandım birden, kusura bakma. Şimdi ne olacak peki? Tüm ülke bu haberle çalkalanıyor.”

“Bizim için endişelenme. Belki de bizden uzak kalsan daha iyi olur, kendi güvenliğin için.”

Aden hayal kırıklığına uğramış gibi baktı. “Bunu isteyeceğimi mi sanıyorsun? Kaçıp gidecek biri değilim ben. Hem seni...” Aden lafının devamını getirmedi. Başını başka yöne çevirdi.

“Neden sustun?” dedi Baver.

“Boş ver, anlamazsın zaten,” dedi Aden kollarını kavuşturarak. Baver elini başına koyunca Aden kalakaldı.

“Üzgünüm, seni kızdırmak istemedim,” dedi Baver gülümseyerek. “Sadece senin için endişelendim.” Aden yanaklarının ısındığını hissetti, bir şey diyemedi. Sonra lafı değiştirme çabasına girdi. “Söylemeyi unuttum, senle tanışmak isteyen birisi var. Bugün, ikna etmek için görüştüğüm kişi var ya o.”

“Öyle mi? Kimmiş o bahsettiğin kişi?”

“Anneni tanıyormuş.”

Baver’in gözleri şaşkınlıkla açıldı. Annesi hakkında konuşacak birini bulması hep zor olmuştu. Babası zaten fazla konuşmazdı, dayısının yanında da çok zaman geçirmemişti. Yani yıllardır annesini tanıyan biriyle konuşmamıştı. “Annem hakkında bir şeyler mi anlatacak?” dedi umut içinde.

“Evet, öyle görünüyor. Ancak tüm olanlardan sonra senin kendini toparlamanı bekleyeceğini söyledi.”

“Anlıyorum, ne zaman isterse görüşebileceğimi söyle ona.”

***

Ekip için yıpratıcı günlerdi. Kayıplar adına üzülürken bir yandan da başlarındaki dertlerle uğraşıyorlardı. Herkes yavaş yavaş toparlanırken alınan yeni haber umutları yıktı. Ahifa başkanı aramış, ne yapsa da bir çözüm bulamadığını, ekibin dağıtılması gerektiğini yoksa herkesin suçlanacağını söylemişti.

Passal tam ekip binasındaki zararı incelerken bu haberi almıştı. Yaşadığı hayal kırıklığı fazlasıyla belli oluyordu. “Bruna, buraya kadarmış ha.” Dalgın halde yıkık dökük binaya bakarken içi sızlıyordu.

“Başkan pes etmeyeceğiz değil mi? Kim ne derse desin dağılmamalıyız. Biz bir aileden farksızız artık. Sen bunu kaldırabilecek misin?”

Passal henüz yeni iyileşmiş gözlerini Bruna’ya dikti. Bir umut ışığı arıyordu, Bruna inanıyorsa devam edebilir miydi? “Herkes aynı düşünüyorsa, bu gece toplanalım. Son kararı birlikte alalım. Gizli bir yer olsun, artık herkesin gözü üzerimizde olacaktır.”

“Tamam, gerisi bende.”

Baver bir kitapçıya girdi, uzun zamandır okumak istediği bir kitap vardı. Rafları dolaşırken çeşitli kitaplara da göz attı. Kalın kapaklı bir tanesinin arkasındaki yazıları okurken mesaj geldi. Mesajın Bruna’dan geldiğini görünce hemen açıp okudu. “Güzel, sonunda toplanıyoruz. Ne olacaksa olsun artık,” diye mırıldandı. Günlerdir beklemekten bunalmış, belirsizlik sinirini bozmuştu. Aradığı kitabı alıp açık havaya adım attı. Toplantıya kadar kafasını düşüncelerden uzak tutmak istiyordu. Oyalanacak bir şeyler bulmalıydı. İlk kez bir değişiklik yapıp Aden’i aradı. Telefon ikinci çalışta açıldı.

“Bir şey mi oldu Baver?”

“Hayır. Ben ne yapıyorsun diye soracaktım.”

“Öyle mi? Şey, ben dışarıdayım. Biraz işim vardı da.” Sesi garip geldiği için Baver şüphelendi. “Bir sıkıntı mı var?” Arkadan müzik sesi ve çeşitli gürültüler geliyordu. “Amcanın kafesinde misin yoksa?”

“Evet ama...”

“Tamam o zaman, geliyorum.” Bir fincan sert kahve içmek ona iyi gelecekti. Yolda yürürken yaşlı, satıcı bir kadının tezgahı önünden geçiyordu. Gözü bir şeye takılınca durdu.

Baver kafeye vardığında ortamın normalden kalabalık olduğunu gördü. Bir kutlama var gibiydi. Gözleri Aden’i arıyordu ve o tanınmaz halde olsa da hemen gözüne çarptı. Aden’in az önce neden tuhaf konuştuğunu şimdi anlıyordu, gülümsedi.

Palyaço kılığında çocukları eğlendiren Aden amcasının isteğini kıramamıştı. Neyse ki çocukları sevdiğinden pek zorlanmıyordu. Hareketleri ve komik konuşması ile onları güldürüyordu. Aileler de kenarda izlerken keyif alıyordu. Aden elini bir torbaya daldırıp renkli konfetileri saçmaya başladı. Çocuklar üzerlerine kar gibi yağan kağıtları görünce zıplamaya başladı. “Bunların içinde bir tane kağıt para var. İlk bulup bana getiren onu kapar. Çocuklar birbiriyle yarışırken Aden öne doğru elini uzatıp beklemeye başladı. O sırada arkadan biri uzanıp avucuna bir şey bırakınca Aden şaşkınlık içinde dönüp baktı. “Baver?”

 Yıldızların sıralandığı gümüş bilekliğe bakan Aden hayrete düştü. “Bu ne içindi?” Baver’den böyle bir hediye beklemediği kesindi. 

“Yıldızları sevdiğini söylemiştin. Yanımda olduğun anlar için teşekkür niyetine aldım. Takayım.” 

Beyaz yüzü, kırmızı boyalı ağzı ve koca burnuna rağmen Aden’in hisleri yüzünden anlaşılabiliyordu. Baver’e baktı, gülümsedi. “Çok naziksin, şaşırdım doğrusu. Teşekkürler.”

O sırada çocuklardan biri gelip parayı gösterdi. “Buldum, ben buldum!” Aden onu kutladı, başını okşadı. Baver boş bir masaya geçip kahve söyledi. Kahvesini yudumlarken Aden’i izlemeyi sürdürdü. 

“Baver seni görmek güzel, hoşgeldin.” Aden’in amcası genişçe gülümsemesi ile karşıladı onu. Baver adamın halini hatırını sordu. “Sen takıl, şimdilik çok işim var. Görüşürüz.”

Nihayet işi biten Aden yüzünü, gözünü temizleyip, üstüne değiştirip geldi. Bileğini hafifçe salladı. “Güzel seçim gerçekten,” dedi imalı bir şekilde. “Seni hatırlatacak.”

Baver bir eliyle gözlüğünü düzeltti. “Aslında gökyüzünü hatırlatır diye düşünmüştüm,” dedi ciddi bir ses tonuyla. Aden bir an şaşırıp kalınca Baver gülümsedi. “Her dediğimi ciddiye alma.” 

“Of Baver, gıcıksın. Ne zaman şaka yaptığını anlamak güç.”

“Güle güle kullan, bence yakışmış.”

Aden saçıyla oynarken bilekliğine baktı. “Teşekkürler.”

“Toplantı var ya akşam, beraber gidebiliriz. Tabii başka planın yoksa.”

“Tabi ki geliyorum. Bunu kaçırır mıyım?” Sonra etrafı süzüp sandalyesini Baver’e doğru çekti. “Biliyor musun çok gerginim. Ya ekip gerçekten dağılırsa? İşe yeni başlamışken olana bak. Tabi sizin için daha zordur.”

“Beklemek beni de yordu. Ekip, hayatımın ayrılmaz bir parçasıydı. Dağılırsa çok şey kaybetmiş olacağım,” dedi Baver uzaklara bakarak. Kuşların uçuşuna takılıp kalmıştı gözleri.

Hava karardıktan sonra belirtilen konuma gittiler. Herhangi bir kamera veya görevliye yakalanmayacakları orman yakınlarındaki eski bir konaktaydı toplantı. Bruna önceden gelip ortamı ayarlamıştı. Burası eskiden tatilcilerin kiraladığı bir yerdi. Şehir kalabalıklaştıkça önemini yitirmişti. 

Baver uygun bir yere park etti, Aden ile konağa doğru yürüdüler. Ahşap konağın basamaklarını çıkarken Baver geçmişe gitmiş gibi hissetti. Eski tarz pencereler, oymalı kapı, mavi panjurlar dikkat çekiciydi. Baver kapıya vurunca sekreter hemen açtı. “Toplantı üst katta, hoş geldiniz.”

Sarmal merdivenleri çıkıp üst kattaki geniş salona geçtiler. Büyük yuvarlak masa salonun ortasına yerleştirilmişti. Kenarda bir oturma grubu ve küçük bir kitaplık vardı. Konağa çöken koku ise buranın uzun süredir kullanılmadığını gösteriyordu. Passal gelenleri selamladı, pek mutlu olmadığı açıktı. Baver onun umudunu daha da kıracak olumsuz şeyler söylemekten kaçındı. Sanki birkaç yaş yaşlanmış gibiydi, üzerine daha bir olgunluk yerleşmişti. Düşünceli olduğundan ve kendini yapacağı konuşmaya hazırladığından pek konuşmuyordu.

Bruna Baverlerin yanına geldi. Başkana göre daha neşeliydi. “Nasılsınız bakalım? Aden seni görmek güzel. Aynı olduğumuz için yalnız hissetmeyeceğim.”

Aden gülümsedi. “Doğru, aynı düşünüyorum. Pek söz hakkımız olmaz ama destek güç olarak buradayız.” Bruna onaylarcasına başını salladı. 

Baver hayretle ikisine baktı. “Siz ikiniz ne geveliyorsunuz? Sizi dışlayan mı var burada? Benden fazla konuştuğunuz kesin.”

Bruna elini Baver’in omzuna attı. “Yalnız prensimiz konuşmaya tenezzül etmez çünkü.” Baver ağzını açmaya niyetleniyordu ki içeriye Nuwey ve Lorenz girince tüm odağı onlara kaydı. Bir kolu ve bacağı alçıda olan Lorenz o günkü düşüşü birkaç kırıkla atlatmıştı. Koltuk değneği ile yürümesine yardım eden Nuwey ise sanki kırılacak bir nesne tutuyor gibi temkinliydi. Herkes geçmiş olsun dileklerini iletti. Hafif yaralılar da gelebilmişti. Neredeyse herkesin toplanmış olması iyiye işaretti. Passal’ın yüzü biraz olsun aydınlandı.


14 yorum:

  1. Ya Baver daha geçen bölüm okulu bırakmıştı, şimdi bu da gitti. Evladım memuriyeti niye bırakıyorsun olur mu böyle bak özel sektör sağlam değil :'D
    Bruna garibim Aden'in sınıfına düşmüş ya hala çok üzücü :'(
    Aman da aman sarılmalar, slice of life sahneler, hediyeler, elini kızın başına koymalar, kızarmalar.. Afiyet oldu bu bölüm bize (✿◡‿◡)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet yazık, Baver hepsinden olacak bu gidişle. 😅😅 Okul da memuriyet değildi gerçi, özel sayabiliriz. :))
      Bruna erken ayrıldı aralarından evet. Püü. :))
      Sorma ya bu bölüm tam senlik olmuş. 😆 Tutamadım kendimi yine, az girdim o durumlara. Güzel yorumun için teşekkürler. 🌸🌸

      Sil
    2. Rica ederim.
      Bu resmi açıklama Bruna'nın yeteneğinin döneceğinden umudumuzu kesiyor :'/

      Sil
    3. Resmi açıklama. 😅 Sıfırlanan güç geri gelmez. 🤧

      Sil
    4. Resmi açıklama tabiii, yazarından.
      Ah be 💔 bizim gibi sıradan bir ölümlü oldu Bruna garibim.

      Sil
    5. Evet öyle oldu, yapacak şey yok. 😅

      Sil
  2. Oooo bu bölüm tatlı :) romantik ile romantik komedi olmuş :)

    YanıtlaSil
  3. Bu bölümde romantik sahneler vardı en sevdiğim :) Baver'i bile şöyle biraz rahatlamış görmek tatlıydı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Azıcık bir şeyler ekleyim dedim, bir yerden sonra öyle gelişiyor. :)) Beğenmene sevindim, teşekkürler. :)

      Sil
  4. İki bölüm biriktirdim :) bu bölüm romantik kıvılcımları görebildiğimiz bir bölüm oldu, çok hoş.. :)
    Hemen sonrakine gidiyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu bölüm biraz öyle oldu. 😅 Güzel yorumların için teşekkürler Sezercim. :)

      Sil
  5. yaaa biriktirip de okumak ne güzelmiş bayıldım serüvene

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Birikmesi iyi olmuş o zaman. Teşekkürler. :)

      Sil

Deccal Tabakta (Kitap)

  Kitap uzun süredir elimdeydi, okumaya başlayalı da çok oldu. Bir oturuşta okunacak bir kitap olmadığı için ara ara okuyorum.  Henüz bitire...