9 Mayıs 2025 Cuma

Yıldız Düşüşü 15.Bölüm

 

15. Bölüm


Duvayn şaşkınlık içinde koğuşa döndü. Baver ertesi gece, sabaha karşı geleceğini söylemişti. Buna inanabilir miydi, kurtulacak mıydı buradan? Daha önce onun gücüne şahit olduğu için böyle bir şey yapabileceğini biliyordu. “Ama neden?” diye mırıldandı. Anlamakta zorlanıyordu. Baver neden kendisine yardım etmeye çalışıyordu? Yoksa dışarıda yarım kalan işini mi bitirecekti? Gerginlikten boğazı kurumuştu, yutkundu. Kafası yine sızlamaya başladı. “Hayır, hayır olmaz. Bu şansı tepemem.”

Duvayn ranzasına geçerken yan tarafta sohbet eden iki kişi konuşmayı kesip ona baktı. “Kendi kendine ne konuşuyorsun?” dedi iri olan. Sesindeki alay Duvayn’ın sinirini bozsa da sakinliğini korudu. “İşine bak sen.” Nasılsa ertesi gün buradan gidiyordu, dikkat çekmeye hiç gerek yoktu.

Baver eve döndüğünde düşünüp durdu. Doğru bir karar mı almıştı, emin olamıyordu. İçinde iki farklı ses vardı. Biri babasının o hapiste çürümeyi hak ettiğini söylerken diğeri eğer annesi duruma müdahale etmese onun bambaşka bir insan olabileceğini söylüyordu. Düşünceler içinde kıvranırken Aden aradı.

“İyi misin? Öylece çıkıp gidince merak ettim.”

“İyiyim, sadece şaşırdım.”

“Kolay değil farkındayım ama bunu da aşacaksın.”

Baver sessizliğe büründü. Yapmaya niyetlendiği şeyi ona söyleyemezdi.

“Baver ne oldu? Sesin farklı geliyor.”

“Yok bir şey. Sonra görüşürüz.”

Baver o gün ev temizliği ile uğraştı. Ne zamandır doğru düzgün temizlik yapamamıştı. Bu sayede kafası da biraz dağıldı. İnternetten hapishanenin fotoğraflarına baktı sonra. Sorduğunda Duvayn da kaldığı yeri detaylıca tarif etmişti. İkinci kat, sağ arka köşedeki koğuş. Hapishanenin arka tarafında on kilometre ötede bir orman vardı. “Bu, mükemmel işte,” dedi. Günün kalanını dinlenerek geçirdi. 

Yatağına uzandığında tavanı izleyip durdu. Gerginlikten uykusu kaçmıştı, saate baktı, henüz üç saati vardı. Doğru yere ışınlanabilecek miydi, terslik çıkar da yakalanırsa ne olurdu? Dahası babası kötü yaşam tarzına devam ederse ne yapacaktı?

Saat yaklaşınca Baver arabasına atlayıp ormana gitti. Gökyüzü olabildiğine parlaktı, dolunay her yeri aydınlatıyordu. Ağaçlar hafif rüzgarda hışırtılar çıkararak sallanıyordu.  Cırcır böceklerinin sesi yankılanıyordu. Ortamın yaydığı huzura rağmen Baver’in gerginliği üst seviyedeydi. Hâlâ kararsızdı, saatine baktı. Beklerken sakinleşmeye çalıştı. Saat tam üç olduğunda zihninde hapishaneyi canlandırdı. Gitmek istediği noktaya yoğunlaştı. Gözleri parlarken ayakları toprak zeminden kesildi, karanlıktaydı şimdi. Çıt çıkmıyordu. “Doğru yerde miyim?” diye düşündü.

O anda birinin nefesini ensesinde duydu. “Gelmeni beklemiyordum doğrusu.” Baver irkilerek bir adım geri çekildi. “Lavaboda başka kimse yok, merak etme.”

“Güzel. Vakit kaybetmeyelim o zaman,” dedi kısık sesle. “Elini uzat.”

Duvayn da Baver kadar gergindi. Son ana kadar geleceğinden emin olamamıştı. Heyecan içinde elini uzattı. Baver’in elleri elini sıkıca kavradı. Sonra temiz hava Duvayn’ın yüzüne vurdu, ormandaydı. “Bu, gerçek olamayacak kadar harika,” dedi etrafa şaşkınlıkla göz atarak. Baver elini çekti hemen. “Şimdi serbestsin ama dediklerimi unutma. Yanlış bir işe bulaşırsan acımam. Bir tanıdığım var, istediği kişinin düşüncelerini okuyabiliyor. Yani en küçük bir hatanda nerede olursan ol düşüncelerin aracılığıyla izini bulurum.” Baver bahsettiği kişiyle uzun zamandır görüşmüyordu ama ricasını kırmayacağını umuyordu. Ara ara babasını kontrol etmesi gerekecekti.

“Tamam tamam, bu kadar ciddiyete gerek yok. Ne demek istediğini anladım. Ayağımı denk almam için bir tedbir değil mi? Mantıklı bir ceza.”

“Neyse artık git.” 

Duvayn arkasını dönüp gidecekti ki durdu. “Bana neden yardım ettin?”

“Bilmen gerekmiyor.”

Adam Baver’in ay ışığı vuran yüzüne baktı. O yüzde pek çok şeyi okuyabildi. Pişmanlık, yılgınlık, temkin, bir kez olsun güven duyma isteği... “Anladım, teşekkürler evlat.” Duvayn ormanın derinliklerine doğru koştu. Yeniden doğmuş gibi hissediyordu, özgürdü. Bunca zaman Baver’e yaptığı haksızlıklar yüzünden kötü hissetmeye başladı.

Baver evine gidip birkaç saat uyudu. Kalktığında hazırlandı, sahafa gitmeye karar vermişti. Evden çıktığı sırada Bruna aradı.

“Selam Baver. Basına yansıtılmadı ama baban hapisten kaçmış. Biz de tesadüfen öğrendik, emniyet ne de olsa bizle bağını kesti. Seni dikkat etmen için aradım.”

Baver’in şaşırmadığını ve sesini çıkarmadığını gören Bruna şaşkına döndü. “Baver yoksa sen mi?”

“Sonra konuşuruz, dışarıdayım.”

“Ne işler çeviriyorsun yine? Neredesin, yanına geleceğim.”

Baver gideceği sahafın ismini ve yerini söyledi. Canı sıkılmıştı, neden böyle anlarda numara yapamıyordu? İşte, Bruna ne yaptığını anında anlamış, hesap sormaya geliyordu. Düşünceli halde sahaftan içeri girdi. Ne alacağını kendisi de bilmiyordu, bugün bir şey onu buraya çekmişti. Tozlu kitap rafları, kitap kokusu ona fazla nostaljik geliyor, onu bu dünyadan çekip alıyordu adeta. Bunun çekimine ara sıra kapılıp kendini boş boş kitapların arasında dolanırken buluyordu.

Baver’i bir süredir tanıyan sahaf onu selamlayıp serbestçe dolaşmasına izin verdi. Baver bilim kurgu klasiklerinin olduğu rafa yöneldi. Bir süredir aklındaki yazarı okumamıştı. Buraya her geldiğinde o eski seri güzelim kapakları ile ilgisini çekiyordu. Serinin ilk kitabına uzanıyordu ki aynı anda birinin eli daha kitaba gitti. Baver o ana kadar fark etmediği yanında belirmiş kişiye baktı.

“Ah, affedersiniz. Siz de mi o kitabı alacaktınız?” Nazik ses tonu, masum görünüşü, uzun boyuyla genç asil birine benziyordu. Giyindiği siyah gömlek ve beyaz pantolonla çelişkili bir görünümü de vardı. Baver onun kendisinden birkaç yaş küçük olduğunu tahmin ediyordu.

“Önemli değil, ben vazgeçtim zaten.” 

“Peki, o zaman,” diyerek kitabı aldı genç. “Bilim kurguya ilginiz var anladığım kadarıyla.”

“Biraz var. Aslında fazla okumuşluğum yok.”

“O zaman size harika bir kitap tavsiye edeyim.”

Baver sadece başını salladı. Gözü raflarda dolanan genç sonunda aradığını bulmuşçasına tepki verdi. “İşte, buradaymış. En sevdiğim romandır.”

Baver kitabı eline alıp inceledi. Kapağı deridendi ve oldukça kalındı. “Teşekkürler, okuyacağım.” Gencin gözlerinden bir anlık parıltı geçti. Tokalaşmak için elini uzattı. “Bu arada ben Arsel. Belki bir gün yine karşılaşırız.”

Baver de elini uzatmıştı ki tam o anda yanında beliren Bruna onu engelledi. Arsel’in eline elini koymuş, gözlerinden öfke taşıyordu. “Ona sakın dokunayım deme.” 

Baver ne olduğunu anlama çalışıyordu, hayrete düşmüştü. “Bruna ne oluyor?”

Genç sinsice gülümsedi. “Bruna, seni burada görmeyi beklemiyordum. Çekilsem iyi olacak.” Bruna yakasına yapışmamak için kendini zor tutuyordu. Ortalık yerde dikkat çekmeleri hiç iyi olmazdı. Baver’in de sinirlerine hakim olması zordu. “Git buradan,” diye kestirip attı. Arsel yüzünde bilmiş bir ifade ile elindeki kitabı masaya bıraktı, çıkışa yöneldi ve gözden kayboldu.

“O kimdi?” dedi Baver.

“Gücümü benden alan kişi. Yetişemeseydim sana dokunduğu anda senin gücünü de sıfırlayacaktı.”

Baver irkildi, gözleri öfkeyle açıldı. “Neden gitmesine izin verdin? Bunu şimdi mi söylüyorsun?” Baver kapıya doğru koşuyordu ki Bruna son anda bileğinden yakaladı. “Dur Baver. Onun böyle bir şeye cüret ettiğine inanamıyorum ama şu an kavganın sırası değil. Gözler üstümüzde biliyorsun değil mi? Onu bırak da babanı anlat.”

Baver’in öfkesi geçti birden, yüzü soldu. “Onu ben kaçırdım,” diye itiraf etti. Bakışları yerdeydi. “Neden böyle bir şey yaptın?” Bruna buna bir anlam veremiyordu.

“Anlatacağım, biraz yürüyelim mi?” dedi Baver.

Caddenin yakınlarındaki parka doğru yürüdüler. Bruna insanları izliyordu. Çocuklar dondurmacının yanına koşuyor, gençler çimenlere oturmuş sohbet ediyordu. Banklara yaşlılar yerleşmişti.

“Hata yaptığımı düşünüyorsun,” diye lafa girdi Baver.

“Elbette öyle, başka ne düşünebilirim? Eğer sana ulaşırlarsa ne yapacaksın? Boş yere başına iş açıyorsun.”

Baver daha fazla uzatmadan durumu anlattı. “Eğer bunu yapmasam aklım hep onda kalacaktı.”

“Şimdi kalmadı mı peki? Onun nerede ne yapacağını kim bilebilir. Baver sen ona nasıl güvendin?”

“Bilmiyorum,” diye mırıldandı Baver.

“Bir gün kendini yakacaksın başına buyruk hareketlerin yüzünden. Sen bana işkence etmek için mi doğdun?” Bruna yılmış gibi görünüyordu. Derin bir iç çekti.

“Abartma.”

“Sen sus!”

“Bu sondu, tamam.”

“Duy da inan. Benim gitmem gerek. Tanza’nın adamı geri gelebilir, ona dikkat et.” Bruna vedalaşıp yola koyuldu. Kısa süre sonra Passal yeni bir yer ayarladığını bildirince Bruna hem sevindi hem şaşırdı. Hemen mekanı görmeye gidecekti.

Artık daha çok özel bir şirket gibi hareket edeceklerdi. Başı kanunsuzlarla dertte olan, çetelerden korunmak isteyen, çeşitli tehditlere maruz kalan herkes müşteri olarak kabul edilecekti. Her ne kadar insanlar onlardan çekinse de sahip oldukları güç nedeniyle onlara güven duymaya devam ediyordu.

Gün sonunda Bruna herkese yeri bildirdi. Mekan şehrin dışında, bir kasaba yolu üzerindeydi. El birliği ile herkesin orayı toparlaması istemişti. Gerekli malzemeler taşınacak, temizlik yapılacaktı. Elbette en önemlisi gizlilikti.

Baver navigasyonu açıp verilen adrese gitti. Bina yeni sayılmazdı ama tam karargah kurmalık, sağlam bir yapısı vardı. Etrafı yüksek duvarlarla çevriliydi ve o kadar büyüktü ki hayret etti. İçeri girerken binanın verdiği güveni hissedebildi. İçerideki geniş park yerine çok sayıda araç park edilmişti. Bahçe biraz dağınık ve bakımsızdı ama halledilebilirdi. Baver taş basamaklardan çıkıp geniş salona girdiğinde herkesin çalıştığını gördü. Onları selamladıktan sonra kolları sıvadı.

“Geldin demek,” dedi Bruna alnındaki teri silerken. Baver’in eline fırçaları tutuşturdu. “Badana işiyle başlayabilirsin,” dedi meydan okurcasına.

“Ondan kolay ne var,” dedi Baver gülümseyerek. Boya kovalarını duvarın dibine çekti. Fırçaları da içine yerleştirdi. Bir elini uzatıp boşluktaki bir şeyi kavrar gibi yaptı. Fırçalar yükselip duvarı boydan boya boyamaya başladılar.

Asarba elindeki bezle camları silerken söylendi. “Bu, haksızlık ama. Biz ne kadar uğraşıyoruz.”

Baver bilmiş bir ifade ile konuştu. “Bence sen camlardan uzak dur. Biraz gergin olsan indirirsin camları. Bahçedeki çitleri düzenlemeye ne dersin?”

“Bugün sen bile sinirimi bozamazsın Baver,” dedi Asarba. Gerçekten de normalden mutlu bir görünümü vardı.

“Herkes sevdiğine açılıp da karşılık bulamıyor ne de olsa,” dedi Bruna sırıtarak.

“Ne? Sen nereden?” Asarba'nın aniden kızarıp bozarması ile koca camın parçalara ayrılması bir oldu. 

Baver gülmemek için kendini zor tutuyordu. “Bruna, yapılacak iş mi bu?” dedi.

“Üzgünüm, sabah tesadüfen gördüm sizi,” dedi Asarba’ya.

“Sen Baver’den de sinir bozucusun.”

O sırada içeri giren Passal’ın sert bakışları ortamın havasını bir anda soğuttu. “Gençler, buraya neden toplandık acaba? Bruna şuraya yeni cam taktır hemen? Nuwey elindekini neden narin bir çiçek gibi tutuyorsun? İyice kavrasana.”

Afallayan Nuwey elindeki elektrikli matkabı yere indirdi. “Sanırım benlik bir iş değil.”

“Korkma bir şey olmaz. Kimseye zarar vermezsin,” dedi sonunda Passal. “Baver, yere sıçratma boyaları. Zaten elini sürmeden iş yapıyorsun.” Passal’ın gitmesi ile herkes derin bir nefes aldı. 


12 yorum:

  1. Benim hissim, bundan sonra Baver ile babasının arası iyi olacak... :) yaw bu da çok güzel bir bölümdü.. eline sağlık Duygucum.. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Babası ile arası iyi olur mu bilemiyorum artık. Bölümü güzel bulmana sevindim, teşekkürler Sezercim. :))

      Sil
  2. vay be, hiç etik değil yaptığı ama anasının yediği halt yüzünden babasının hayatı kaymış, biraz destek çıkması gerekiyor. Peder de bundan böyle düzelir gibi bir hayat sürmedi, sonrasında ne yapar bilemem ancak Baver'i kurtarırken ölürse gönüllerde sağlam bir yer edinir.
    Bitişteki atışmalar çok eğlenceliydi. Passal adamım çok haklı ahaha Baver elini bile sürmüyosun zaten bari sıçratma!!! Bruna yazık Baver'in ardını toplamaktan bihal oldu :D Birileri aşkına kavuşmuş darısı başka birilerinin başına ehehhehe

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet hiç etik değil ama Baver hep farklı düşünür, ne yapalım. Bundan sonra kötü bir şeye bulaşmasa bari babası. 😅 Öyle son da iyi olabilirdi ama o tarz çok yazdım önceden o yüzden kalsın. :))
      Passal değişik ya. Titiz ve disiplinli olmak zor şey. :)) Eğlenceli bulmana sevindim. 🥰🌺 Ehehe herkes Asarba kadar şanslı değil tabi, bakalım ileride neler olur. 😀 Tatlı yorumun için teşekkürler canım.

      Sil
    2. Yok yok o şekil yazmayacağını bildiğim için söyledim yoksa okur tahminlerinin yazarı etkilememesi için tahminleri belirtmiyorum. Passal'da nanami kento karizması var, hoşuma gidiyor.
      Herkes Asarba kadar şanslı değil ve olamaz tabii ama bizim de çokta gözümüz yok Aden şanslı olsun yeter 😂

      Sil
    3. Ehehe anladım canım artık fazla etkilemez de finali yazmaya başlıyorum. 😅😎 Yine de kararsız olduğum noktalar var, bakacağız artık. :)) Vay Nanami'ye benzettin demek çok hoş, kişilik yönünden benzerler gerçekten. 😃 Aden konusunda bir şey demeyim, bakalım şartlara. 😅

      Sil
  3. valla böyle yetenekleri olması ne güzelmiş yani Baver'in :) bakalım baver duwayn iletişimi nasıl olcak bundan sonra :) arselden ucuz kurtuldu :) bakalımlım bizi ne aksiyonlar bekliyoo :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Baver en kullanışlı yeteneklere sahip zaten. :)) Bakalım nasıl olacak baba oğul ilişkisi? :) Finali yazmaya başladığım için artık spoiler vermeyim. Teşekkürler yorumun için. :)

      Sil
  4. Babası biraz adam olmuş gibi ama yine de güvenemiyorum... Arsel'deki cesarete bak vay. Bunların da düşmanları bir değil iki değil ve her yerdeler. Baver yine şanslı gerçekten. Bruna büyük bir şans hem onun hem diğerleri için. Sanki grubun babası, abisi gibi. Böyle yazınca da aklıma Rıza Baba geldi :)) Neyse, özellikle bölüm sonu tatlıydı ve yine anime esintileri hissettim. Kalemine sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Duvayn biraz duruldu artık, deliliğin zirvelerine çıktıktan sonra. 😅 Baver'in de ona güvenmesi kolay değil tabii. Yine de kafasına koyduğunu yaptı. Arsel öngörülemez biri, ilginç bir düşman olduğu kesin. :) Bruna olmasa ekip, özellikle Baver ne yapardı bilmiyorum. Tam da Rıza Baba gibi gerçekten. :)) Sonunu tatlı bulmana sevindim, teşekkürler yorumum için.

      Sil
  5. neler olacak bakalım :)

    YanıtlaSil
  6. Çok hızlısın Maşallah, bitirdin hikayeyi. :))

    YanıtlaSil

Hayat Acemileri İçin Yaşam Rehberi (Kitap)

  Beyhan Budak'ı videolarından tanıyordum. İlk kez kitabını okudum ve gayet faydalı buldum. Çoğu kişinin aksine bunu okuyunca/izleyince ...