17.Bölüm
“İyiyim Bruna sadece biraz acıdı,” dedi Baver dişlerini sıkarak. Bruna kafasını kaldırıp baktığında Arsel'in gitmiş olduğunu gördü. “Çabuk hastaneye,” dedi Baver’in koluna girip. Bıçak uzaktan fırlatıldığı için fazla hasar vermemişti. Bruna yine de yanlış bir şey yapma korkusu ile bıçağa dokunmadı. Baver araçta başını öne doğru dayadı, kımıldadıkça canı yanıyordu.
Arsel aracını son süratle sürerken öfkeliydi. Bruna gelip işi batırmasa Baver yaralanmayacaktı. Ona bir şey yapmayacaktı zaten, henüz bilinçaltında giremediği çok kapı vardı. Arsel bu merakının ileride başına bela olacağını düşünüyordu. Tanza ile karşı karşıya gelmek iyi olmazdı, onun neler yapabileceğini biliyordu. Daha sakince hareket edip dikkatini çekmemeliydi.
Baver hastanede tedavi olduktan sonra Bruna onunla görüştü. “Şimdi anlatabilirsin. Ne oldu da Arsel’in yanına gittin?” Yanıt vermekten kaçamayacağını bilen Baver asık suratla tüm olanları anlattı.
“Ah Baver. Sürekli olmayacak işlere bulaşıyorsun. Eğer amacı seni ihbar etmek değilse şanslısın. Şimdilik aramızda kalsın, Passal duyarsa senin için hiç iyi olmaz.”
Baver’in yüzü soldu. “Biliyorum, üzgünüm. Kötü bir şeye sebep olursam beni ekipte barındırmaz artık.”
Bruna odada volta atarken ağrımaya başlayan başını ovdu. “Peki, geldiğim sırada tam olarak ne oldu? İkiniz de tuhaf görünüyordunuz. Kendinde bir gariplik hissediyor musun?” Bruna’nın endişeli bakışları dostunun üzerindeydi.
“Ne oldu bilmiyorum, sanki donup kaldım da sonra rüyadan uyanmışım gibiydi. Ne gördü bilmiyorum ama kendisine saldırdığımı söyledi. Merakı daha da artmış gibiydi, ürpertici.”
“Ona karşı daha dikkatli olmalıyız. Bir bu eksikti.”
Sağlık görevlisi gelip biraz dinlendikten sonra gidebileceğini söyledi Baver’e. Kadının çıkmasını bekleyen Bruna karşısına geçti. “Ya daha ağır yara alsaydın ne olacaktı? Neden bunu yaptın?”
“Çünkü sen benim yüzümden oradaydın. Beni takip edeceğini anlamalıydım.”
“Seni okumak çok kolay, benim dostumsun. Tabii bir anlığına Arsel’in yerinde olup bilinç altına sızmak isterdim. Görünenden çok daha fazlası var sende biliyorum.”
“Bruna beni hayrete düşürüyorsun, at aklından o saçma düşünceyi.”
“Şaka yapıyorum. Hadi kalk gidelim.”
***
Ertesi gün ekip tam zamanlı çalışmaya başladı. Artık her şey yoluna girmişti. Passal üyeleri gerekli yerlere yönlendiriyor koordinasyonu sağlıyordu. Bazı durumlarda duruma kendisi müdahale etmek zorunda kalıyordu.
Öğleye doğru dışarı çıkmıştı ve birkaç saat sonra döndüğünde görenleri şaşırttı. Üstü başı dağılmış, pantolonunun paçası yırtılmıştı. Söylenerek odasına doğru gidiyordu ki Habel dayanamayarak lafa girdi.
“Başkan ne oldu böyle? Sizi çekip çevirecek bir hanım lazım artık size. En azından söküğünüzü dikerdi.”
Passal sadece sert bakışlarıyla yanıt verdi ve bir şey demeden kapıyı çarpıp içeri geçti.
“Çok kızdı,” dedi Alyun başını iki yana sallayarak. “Başkana takılmanın sırası değil Habel Hanım.”
Habel asistanına gülümsedi. “Önemi yok. Onu kızdırmak çok eğlenceli. İçeri girdiği an söylediklerimi unutmuştur bile. Kafası nasıl çalışıyor bilirsin.”
Bruna neler olduğunu öğrenmek için yerinden kalkmıştı ki telefonu çaldı. Birkaç saniye dinledikten sonra sesi birden yükseldi. “Bu nasıl olur? Hemen geliyorum.”
Herkes endişeyle ona bakınca durumu açıkladı. “Arayan Asarba’ydı. Asistanı Kraga az önce bir olaya karıştığı için göz altına alınmış. Asarba kasıtlı yapıldığını söylüyor.”
“Olamaz,” dedi Aden. “Yeni oyunları bu demek?”
“Ekipte eskiden yer alan bir avukat vardı, onunla konuşmam gerek. Ben hemen çıkayım, başkana söylersiniz.”
Aden’in canı sıkıldı. Zaten Baver de gelmeyeceğini söylemişti. Bir sorun olmadıkça böyle davranmazdı. Ekibin başındaki kara bulutlar ne zaman dağılacak merak ediyordu. En azından son durumu Baver’e bildirip onu uyarmalıydı. Bahçeye çıkıp Baver’i aradı, olan biteni anlattı. “Dikkatli olmalısın, sakın kimsenin oyununa gelme.” Baver iç geçirdi. “Her şey niye kötüye gidiyor? Artık ne yapacağımı bilemiyorum.”
“Sabret, ekip bunu da atlatacak. Lütfen ortalık durulana kadar dikkat çekecek bir şey yapma.”
“Tamam, yarın orada olacağım. Başka bir şey olursa haber verirsin.”
Aden bir süre bekledikten sonra aklındakini sordu. “Bugün neden gelmedin, bir şey mi oldu?”
“Küçük bir mesele çıktı sadece, merak etme.” Aden yanıttan tatmin olmadıysa da üstelemedi. “Görüşürüz.”
***
Sonraki birkaç gün içinde ekip dışındaki birkaç özel güçlünün de yakalandığı haberlerde yer aldı. Bu kişiler sadece birilerine yardım etme maksatlı güçlerini kullanmak zorunda kaldıklarını söyleseler de laf anlatamadılar. Bruna detaylı bilgiyi eski ekip üyesinden alıyordu. Adam işlerin sıkı tutulduğunu, özel güçlülerin haklı sebeple bile olsa güçlerini kullanmasının yasaklandığını söyledi. Bruna bu anlamsız durum karşısında çileden çıkmak üzereydi. “Başkasına zarar vermedikten sonra nasıl suçlanırlar ya aklım almıyor.”
“Üzgünüm, önünü alamayacaklarını düşündükleri için bu konuda sert önlemlere başvuruyorlar. Onca yıldan sonra şimdi bizlere cephe alınmasının mantıklı bir açıklaması yok. Onlar fırsat bulduğu anda korktuğu her şeyi bastırmaya çalışır. Maalesef tüm olan bu.”
“Anlıyorum,” dedi Bruna umutsuzca. O sırada bürodaki açık televizyonda kadın muhabirin sesi işitildi. Bruna dikkatini oraya verdiğinde yıldız enerjilileri savunmak için toplanan insanlar olduğunu gördü. İçlerinden biri hararetle mikrofona konuşmaya başladı.
“Böyle bir şey olabilir mi? Onların kimseye zararı yok, faydası var. Geçen yıl onlardan biri canını tehlikeye atıp beni trafik kazasından kurtarmıştı. Şimdi ise sırf insanlara yardım ettikleri için suçlu ilan ediliyorlar.”
Kadın daha çok konuşmak istiyordu ama iki öğrenci dayanamayıp araya girdi. “Onlardan biri bizim hocamızdı. Başkalarının ön yargısı yüzünden okulu bırakmak zorunda kaldı. Çok da iyi bir öğretmendir.” Diğeri kameraya el sallayarak devam etti. “Baver Hocam arkandayız, seni seviyoruz.”
Önceki genç konuşmayı sürdürdü. “Bu yanlıştan bir an önce dönülmesini istiyoruz. Onlara çok şey borçluyuz, asla nankör olmayacağız!”
Bruna gördükleri karşısında gülümsedi. “Baver’in öğrencileri anlattığı kadar varmış, ne hoş,” diye düşündü. Hukukçu da konuşmaları gururla dinledi. “Destekçilerimiz de giderek artıyor, bu iyiye işaret.”
Nuwey bir durakta tek başına bekliyordu. Otobüsün gelmesine daha vardı, bir süredir okulu astığı için artık derslere devam etmeme lüksü kalmamıştı. O sırada yanına gelen üç kişi etrafını sardı. İçlerinden uzun, beyaz tenli olan eline uzanmaya niyetlenmişti ki durdu. “Eldiven takıyorsun demek. Sorun değil.” Diğer ikisi Nuwey’i tutarken Arsel avucunu Nuwey’in alnına değdirdi. Temasla birlikte Nuwey tüm vücudunda anlık bir titreşim hissetti. Bir anda her şey solup gitmiş gibiydi. Adamlar geri çekilirken Arsel bir tehdit savurdu. “Söyle Passal’a son avım o olacak. Herkesi nasıl yok ettiğime şahit olsun.”
Nuwey gücüyle karşılık vermek istese de hiçbir şey olmadı. Artık içinde herhangi bir güç kıvılcımı hissetmiyordu. Bruna’nın başına gelen şeyin kendisini de bulduğunu anladı. Adamların gidişini izlerken başta çaresiz ve öfkeli hissediyordu. Sonra başına çok dert olan gücünden kurtulduğu için rahatladığını hissetti. Fakat diğerlerini uyarması gerektiğinin farkındaydı. Aceleyle telefonu çıkarıp Bruna’yı aradı.
Ekip içinde olumsuz haber dalga dalga yayıldı. Arsel’in görüntüsü tespit edilip tüm üyelerin hesabına gönderildi. Herkes bu kişiye karşı uyarıldı. Passal Arsel’in mesajını öğrenince deliye döndü. “Kim av olacakmış görürüz. Onu bir elime geçirirsem yapacağımı biliyorum.”
Habel onu sakinleştirmeye çalıştı. “Onun istediği de bizi oyuna çekmek. Aceleyle yanlış karar almayalım. Bundan sonra herkes eve girip çıkarken bile dikkatli olmalı. Gerekmedikçe kimse yalnız hareket etmesin.”
“Haklısın, tedbirler üst seviyeye çıkarılsın. Sorun çözülene kadar herkes burada kalacak, yerimiz var nasılsa. Kimseyi riske atmak istemiyorum.”
“Anlaşıldı, ben herkese iletirim.”
***
Tanza lüks arabasının arka koltuğunda otururken laptoptan açtığı haberleri keyifle dinliyordu. “Onların işi bitti artık, son çırpınışları bunlar. Bir yerde tekrar toplanmaya başladıkları belliydi. Yerlerini öğrendik öğrenmesine de suç üstü yakalanmaları lazım. Bir şekilde polisi oraya çekeceğiz. Sende durumlar ne Arsel?”
“Emrettiğiniz gibi ava devam ediyorum. Şimdiden ekipten dört kişiyi etkisiz hale getirdim. Aslında diyorum ki bu gece tek tek evlere baskın mı yapsak?”
“Bakıyorum da iştahın kabardı birden. Fakat gürültü patırtı çıkarıp da polise yakalanma. Onları tuzağa çekelim derken başımıza yok yere iş açılmasın.”
“Orası kolay, hırsızların kralı sana çalışıyor. Birlikte kolayca içeri sızarız.”
“Olur, onlara her yönden darbe indirmek işimize yarar.” Tanza laptopu kapatıp başını arkaya yasladı, gözlerini kapattı. “Sadece iki saatlik uykuyla duruyorum. Ben biraz kestireyim.”
Arsel'in bakışları Tanza’ya kaydı. Ondan hem nefret ediyor hem de insanlar üzerinde kurduğu hakimiyetin büyüklüğüne hayranlık duyuyordu. Arsel hep zor olan tarafta yer almayı seçerdi. İnsanlar her zaman olduğundan farklı davranırdı. Bilinçaltı her şeyi ortaya dökerdi. Bu yüzden sahte kişilerden uzaklaşıp gerçek kötünün Tanza’nın yanında olmayı seçmişti. Evet, ondan nefret ediyordu. İmkanı olsa onu yok etmek isterdi. Parmağını şıklatıp da onun bilinçaltına inmemek için kendini zor tutuyordu. Tanza gizli bir iş çevirdiğini anladığı anda ipini çekerdi. Günün birinde dengeler değişirse ne yapacağını iyi biliyordu. Yüzünde tekinsiz bir gülümseme belirdi.
O gece ekipten iki kişinin evine sızan Arsel aradığını bulamayınca durumun hemen farkına vardı. Passal’ın karşı hamleye geçtiğini anladı. “Güzel, potansiyel var sende,” diye mırıldandı. Harekete geçmek için ertesi günü bekleyecek Tanza’nın talimatlarına uyacaktı.
Baver ranzanın üst tarafında yatıyordu. Bir türlü uyku tutmadığı için başını eğip Bruna’ya baktı. Yorgun olduğu için çoktan uykuya dalmıştı bile. Geri uzandı, içinde bir sıkıntı vardı. Karanlığın yoğunluğu giderek artıyor gibiydi. Pencereyi iyice örten kalın perdelerden içeri ışık sızması da pek mümkün değildi. Bir zaman sonra uykuya daldı. Yıldızların birer birer düştüğüne dair bir rüya gördü. Her şey sonlanıyordu, kan ter içinde uyandı.
Ekip sabah birlikte kahvaltı yaparken bir yandan haberleri dinliyordu. Bruna kahvaltılık bir şeyler alıp gelmişti. Asarba oldukça iştahlı görünüyordu. Her şeye rağmen keyifli bir ortam oluşmuştu.
“Bir meteorun hızla dünyaya yaklaştığını duyurmuştuk. Uzmanlara göre meteor dünyaya çarpmayacak olsa da tedirginlik uyandıracak kadar yakından geçecek. Çok yakında semalarda görünecek...”
Bu habere tek dikkat kesilen Baver’di. Herkes yemeyi sürdürürken o durdu. “Duymadınız mı meteor geliyormuş?”
“Bu pek de nadir bir durum değil Baver, niye bu kadar takıldın?” dedi Asarba.
“Sadece içimde kötü bir his var.”
“Yine geçen seferki gibi bir durum yaşamamızdan mı endişe ediyorsun? Açıkçası bundan sonra ne olacağını kestirmek güç,” dedi Bruna.
Bruna'nın herkesin, özellikle Baver'in peşinden koşturduğu yetmezmiş gibi kahvaltı için getir götürü de ona yaptırmışlar 😂 Yazık yaw, şu adamı hak ettiği huzuru rahatlığı yaşarken görelim 😂 ranzada ikisinin yatması sıcak bir andı. Ve kuyrukluyıldız haberini aldığımızda göre altında bir izdivac da bekleyebiliriz sanıyorum 😂
YanıtlaSilSorma ya Bruna harcanıyor burada. Biraz da kendisinden kaynaklı, her şeye koşuyor. Passal boşuna mı yardımcı yaptı onu kendine. 😅😂 Ahaha nereye bağladın ya güldüm. Bakalım altından ne çıkar? 😂😂 Değerli yorumun için teşekkürler. 🥰🥰
Silöykü devam ederken aden ve baver sohbet edince keyfimiz yerine geliyor galiba en çok :) meteor hımm bir bu eksikti aksiyon olarak :) güzeeel :) yine bişiler olcak :) az kaldı zaten :)
YanıtlaSilAden Baver sohbetleri hep kısıtlı kaldı, bir türlü olaylar da bitmeyince. :)) Meteor geliyor artık bir şeyler olacaktır. 😅 Teşekkürler yorumun için.
SilAslında şu Arsel çıkıntılık yapmasa bizimkiler gökyüzündeki enerjitik işlerle bile mücadele edebilir :) Tanza bile bana o kadar da güçlü gelmiyor, sadece emir veriyor. Özel güçlülerin böyle dağınık durması talihsizlik aslında, birbirlerine arka çıkmaları gerekir. Baver'in öğrencileri tatlı :) Bir de eğer mutlu son olursa zihnimde bir final canlandı ama tabi ters köşe de yapabilirsin :)
YanıtlaSilTanza sadece herkesi etrafında toplayabildiği için güçlü görünüyor. Tabi silah temini vs her şeyi kolay hallediyor. Özel güçlüler dağınık bayağı, zaten ekip sadece özel güçlülerin küçük bir parçası, çoğu sıradan insanlar arasında takılıyor. Zihninde canlanan finali merak ettim, bakalım ne kadarı tutacak. 😃 Yorumun için teşekkür ederim. :)
SilMeteor düşüşü, geçenlerde Hint Okyanusuna düşen Kosmos 482 ile özdeşleşmiş :)
YanıtlaSilHadi bakalım meteor sonrası bir olay olacak gibi hissediyorum. Şu Arsel' in de hakkından gelecek biri olsa tadından yenmeyecek :)
Okyanusa düşeni duymamıştım da ara ara oluyor gerçi. Ben de bir şekilde buna bağlayım dedim. :)) Bir şeyler olacak muhakkak, bakalım. Teşekkürler yorumun için. :))
Silbölümleri seri okumak çok heyecanlı
YanıtlaSilBeklemeyi ben de sevmem, hızlı yazdım o yüzden. :))
Sil