Merhabalar. Şu sıralar blog çok durgun. Kitap okusam da paylaşasım gelmiyor. Ben de öykü yazayım bari dedim. Bu kez oldukça kısa, iyi okumalar. :)
(Azer, ressam, 45 yaşında)
Resimlerin dili vardır, konuşur sizinle. İçinde saklı sırları anlatır, tabii anlayacak kapasiteniz varsa. Okur, bunu doğrudan sana söylüyorum. Benim kim olduğumu mu merak ediyorsun? Beni tanımak için önce yaptığım tabloları görmelisin. Bak işte bunu bir rüyamdan yola çıkarak yaptım. Mor alevlerin içinde her şey yanıp, gri küle dönmüş. Dumanlar dalga dalga yükseliyor. Sadece ihtişamlı kule ayakta kalmayı başarmış. Hiçbir noktasına alev değmemiş, dimdik duruyor. Ne var bunda diyebilirsiniz elbette. Bu tabloda bir şey yok, olan şey rüyalarımda. Tabloyu yaptıktan sonra aynı rüyayı tekrar ve uzun versiyonu ile gördüm.
Gecenin yarısı... Uzaktaki kurt ulumaları giderek yaklaşıyor, ürperiyorum. Bir merdivende duruyorum ve yukarıdan cılız bir ışık vuruyor. Aşağısı ise zifiri karanlık, yukarı doğru koşmaya başlıyorum. Kulenin tepesine çıkıp etrafa bakınıyorum. Gökyüzünü kara bulutlar sarmış. Göz alıcı mor alevlerin her şeyi küle çevirişini izliyorum. Yok oluşun bir mucizesi gibi manzara, gözümü bile kırpmıyorum. Kuleyle daha da yükseldiğimi hissediyorum. Sonra bir karga gelip omzuma konuyor. İçimi bir enerji kaplıyor. Ben de uçabilirim. Karga havalanıp gittiğinde ben de kuleden aşağı kendimi bırakıyorum. Uçmanın sırrına vakıf olduğumu biliyorum, atlarken hiç tereddüt etmedim. O anda iki yanımda kanatlar beliriyor ve özgürce uçuyorum.
İşte sonraki tabloda da gökyüzünde uçarken kendimi resmettiğimi görebilirsiniz. O kadar güzel bir rüyaydı ki hâlâ gerçek gibi geliyor. Anlatması zor gerçekten. Rüyaların bana ilham vermesi inanılmaz bir şey.
Aradan günler geçti ve ben hiç rüya görmedim. Nasıl ıstırap çektiğimi anlayamazsınız. Resim yapmaya dair tüm hevesim yok olmuş durumda. Fırçayı elime bile alamıyorum. Tekrar o kuleyi rüyamda görmek, yine uçmak istiyorum. Devamını görmeliyim, buna ihtiyacım var. Rüyasızlık beni bunalıma sürüklüyor, terk edilmiş gibiyim. Göz kapaklarım ağırlaşıyor, şimdilik uyumalıyım, serzenişlerime sonra devam edebilirim.
Gözlerimi merdivenlerde açtım. Tanıdık o manzara gözlerimin önünde. Yukarıdan cılız ışık vuruyor. Heyecanla ışığa doğru koşuyorum. Kulenin en tepesine varıp açık havayı soluduğumda şimdiden ferahlamış hissediyorum. Mor alevlerin ışıltısı her yana vuruyor. Her şeyin küle dönüşünü ilgiyle izliyorum, yine kule yanmıyor. Bir karga gelip omzuma konuyor ve onla birlikte aşağıya atlıyorum. Rüzgarı yüzümde hissederken adrenalinim giderek artıyor. Kanatlar nerede kaldı? Olamaz, kanatlarım çıkmıyor! Her şey o kadar gerçekçi ki aşağı hızla düşerken dehşete kapılıp bağırıyorum. Yere çarpıyorum, tüm kemiklerimin birbirine geçmiş olmalı. Derin bir acı içinde nefesim kesilirken gerçekten yüksekten düştüğümü idrak ediyorum. Hayal meyal anımsadım, uykulu halde balkona çıktığımı. Etraftan insanlar hayret nidaları atarak bana doğru koşuyorlar. Gözlerimi daha fazla açık tutamıyorum.
Ay ilkinde kanatlar çıkmayacak sandım, çıktı. Sonrasında çıkmayışı hoşuma gitti, hak etmiş gibi geldi ama, rüyada 💔😭
YanıtlaSilİlk defa gariban karakterin gördüğü rüyadan memnundu of ahshshs memnun olsa bile olmuyor gege kalpli yazar 😂
Elemana bak her şeyin yanıp kül oluşundan zevk alıyor. Hak etti kanatsizliğı 😂
Kısa kısa öyküler olsa da rüyalara çekilmeye devam ediyoruz efenim. Kaleminize sağlık 👏
Ya yorumun çok hoş gülerek okudum. Hele de Gege benzetmesi, bak ne çok ortak yanımız varmış Gegeyle. 😅😎 Karakter biraz gıcıktı evet, gerçi rüyasında hayrandı alevlerin yok edişine. Bir yerden sonra rüyayı takıntı yapınca olan oldu. 😃💔 Güzel yorumun için teşekkürler canım, yazmayı sevince karalıyorum hemen bir şeyler. 😅☺️
SilŞimdi daha oturaklı, daha uzun geldi her şey, karakterin dünyasına ve düşüncelerine daha kolay dahil olabiliyoruz bence. Sonundaki trajedi, öykünün en can alıcı noktası olmuş ve alıp götürmüş her şeyi beraberinde. Rüyalardan oluşan farklı insanların farklı rüyaları...Ya da kabusları demeliydim. Gerçeklikle ve rüya iç içe girmişti...Kalemine ve hayal gücüne sağlık canım, merakla takipteyim. 🌼💙
SilTeşekkürler canım. Beğenmene sevindim, evet biraz daha uzattım iyi oldu sanırım. 🥰🌺 Karakteri yansıtabildiğime sevindim, elimden geldiğince finalleri ilginç yazmaya çalışıyorum. Bu hikaye de böyle oldu. Desteğin için sağol. ☺️
SilAzer deyince ilk aklıma en'âm suresinin şu ayeti geldi. Konuyla bir alakası yok ama.
YanıtlaSil﴾74﴿ İbrâhim, babası Âzer’e, “Putları tanrılar mı sayıyorsun? Doğrusu ben seni de kavmini de apaçık bir sapkınlık içinde görüyorum” demişti.
Teşekkürler paylaşım için.
SilAman Tanrım! Sonunu hiç böyle beklemiyordum :)
YanıtlaSilYani en azından onun da rüya olması gerekirdi yazık değil mi? :)
Sonunu şaşırtıcı şekilde bağlayamazsam rahat edemiyorum. 😅 Kayıplar da hayatın gerçeği. :)
SilAma yani böyle de olmaz ki (:
Silstephen king gibi rüyan anneee :)
YanıtlaSilBu kez öyle oldu biraz. :)
SilYine ilginç bir yayındı. :) Bunları biraz daha çoğaltırsan kitap olarak basılacak kadar güzeller. Bravo Duygu. <3
YanıtlaSilTeşekkür ederim Sezercim ilgin için. Seri olsa da kısa kısa yazdığım için pek kitap çıkmaz herhalde. :))
SilBu öykülerin en sevdiğim yanı sürpriz sonlu olmaları. :) Kalemine sağlık.
YanıtlaSilTeşekkür ederim yorumun için. :)
SilYine şaşırtıcı bir son...Hiç beklemiyordum böyle bir son Duygu Hanım. Öykü kısa ama okur olarak baştan sonuna kadar kurguyu dahiyane buldum. Aklınız dert görmesin. Çok beğendim öyküyü. Kıymetli paylaşımınıza teşekkür ediyorum. :)
YanıtlaSilGüzel yorumunuz ve ilginiz için teşekkür ederim Nazlı Hanım. :) Ben genelde konuyu uzatmayı sevmeyince hızlı ilerliyorum. Bu hikayeler de kısa oldu hep, çerezlik niyetine yazıyorum. :))
Sil