15 Ekim 2021 Cuma

Savaş Çığırtkanı 2- 14.Bölüm (Roman)

 



BÖLÜM 14

 

Büyük Yıkım - Butah

 

Herkes,  havada süzülen karanlık lideri gözünü dahi kırpmadan izliyordu. Cender hiç bu kadar gergin hissettiğini hatırlamıyordu. Kendisi uzun zamandır bu anın geleceğini bilse de diğer herkes kadar endişeliydi. Sonucunu şimdiden kestirmenin zor olacağı  bir kaosa sürükleneceklerdi. Cender' in tek beklentisi topladığı kişilerin Harula' yı yenmek için yeterli sayıda olmasıydı. Bir kısmı henüz oraya ulaşmamıştı bile. Geç kalmamış olmayı diledi. Harula ve sayısız siluet boyut kapısının kapanmasıyla birlikte yavaşça yere inerken etrafa yayılan uğursuzluk ve güvensizlik hissi tüm bedenini sardı.

“Doğruymuş,” dedi Barsuk. Hayret içinde manzarayı izliyordu. Adamlarına döndü. “Saldırı için hazır bekleyin.”

Ceddil endişe ve heyecanı bir arada yaşıyordu. İçinde kıpırdanmaya başlayan güçlü bir enerji vardı.  Azaka' nın umutsuz bakışları siluetlere odaklanmıştı. “Çok kalabalıklar.”

Gece savaşa devam edebilmek için alanın çevresine bir sürü meşale yerleştirilmişti. Savaşçıların onları yakması ile ortam biraz olsun aydınlandı.

Lider Harula yere ayak bastığında yüzünde bir zafer ifadesi ile etrafına bakındı. Yeni dünyayı keşfetmeye çalışıyordu. Tüm savaşçıları süzdü. “Demek ezilecek böcekler buradaymış. Aferin size, birbirinize savaş açarak, işimi kolaylaştırdınız. Kapıyı açacak olumsuz enerjiyi sayenizde topladım. Bu kadar kör olmasaydınız içinizdeki filizlenmiş zehirli tohumların farkında olurdunuz.”

 Harula’ nın gür sesi çok soğuk ve tehditkar çıkıyordu. Silahını insanlara doğrultup birkaç saniye bekledi. En yanındakiler şaşkın şaşkın bakarken kılıcın ucunda zift karası ışık belirdi, yıldırım gibi fırlayıp insanların içine düştü. Işığın değdiği genişçe alan parçalanmış, insanlar etrafa savrulmuştu. Bir kısmı oracıkta can verdi.

“Sen nesin böyle? Ne yaptığını sanıyorsun?” Sesini duyurabilmek için bağıran Zorkan’ dı. Yanındaki kurt da hırladı.

“Beni sorgulayacak vaktin olduğunu sanmıyorum.” Harula’ nın ani saldırısı sonucu fırlayan siyah ateş topu Zorkan' ın başının dibinden geçti ve arkasındaki bir savaşçıya isabet etti. O anda tüm vücudu yanmaya başlayan savaşçı çığlıklar içerisinde kendini yere attı. “Tüh, ıskaladım,” dedi Harula alaycı şekilde. Zorkan öfke dolu gözlerle Harula' ya bakmaya devam ediyordu. Harula' nın nasıl bir güce sahip olduğunu bilse çoktan ona saldırmış olurdu. Kendisini zor tutuyordu. Şimdiden pek çok insan ölmüştü.

Harula yeni bir saldırı yapmaya çalışıyordu ki kalabalığı yarıp ona doğru yürüyen ihtiyarı gördü. “Sen Alasır olmalısın, soyumdan gelen.” Alasır hafifçe başını eğdi ve gülümsedi. “Değerli Lider Harula sizi çok bekledim. Bu günleri görebildiğim için çok mutluyum.”

“Sana çok şey borçluyum Alasır. Yardımın olmazsa şu an burada olamazdım.”

Alasır' ı tanıyan Fuban şok oldu. Onun sarayda yıllarca Canas' ın eğitmeni olarak kaldığını ve sonra aniden gittiğini hatırlıyordu. Telaş içinde gözleri Canas' ı aradı, şüphelerinin doğru olmamasını o kadar istiyordu ki.

Zorkan, az önce Canas' a saldırmak üzere olduğunu hatırlayınca tekrar ona yöneldi. Kılıcını kaldırıp koşmaya başladı. Çakan şimşeklerin arasında gözleri ışıl ışıl parlayan Canas birden yok oldu. Zorkan ve bunu fark eden diğerleri şaşkına döndü. Yanlış gördüğünü düşünerek gözlerini kırptı Zorkan. Kısa süre sonra Canas Alasır’ ın yanında belirdi. “Seni sağ salim gördüğüme sevindim,” dedi Alasır. Ardından Harula’ ya dönüp Canas’ ı tanıttı. “Kendisi bize yardım ettiğinden bahsettiğim lider, Canas.”

Harula güçlü sesiyle konuştu. “Çabaların boşa çıkmayacak genç lider.” Canas’ ın yüzünde halinden memnun  bir ifade vardı.

“Neler oluyor burada? Lider Canas neden onların tarafında?” dedi Cender şaşkınlıkla. Onu işiten Zorkan Cender' e yanıt verdi. “O bir hain. Lider Canova' yı öldürüp yerine geçmiş!” Bunu beklemeyen Cender daha da sarsıldı. “Olamaz. Bu ihtimali nasıl düşünemedim? Demek toplantıdaki maskeli oymuş. Şimdi taşlar yerine oturuyor.”

Serenay kendini toparlamaya çalıştı. Az sonra kötü şeyler olacağının farkındaydı. Canas konusunda yaşadığı şok da onu germişti. “Ah, Lider Canas bunu nasıl yaparsınız? Karanlık lideri dünyamıza getirirken ne düşüyordunuz?” diye geçirdi içinden. Yüzünden düşen bin parçaydı. Endişe ile etrafa bakınırken herkesin aynı şekilde donup kaldığını gördü. O sırada Krazu’ yu fark etti. Kötü bir yara almış gibi görünüyordu, yanına koştu hemen. Saçına bağladığı fuları hemen çözüp sıkıca Krazu' nun bacağına doladı. “İyi olacaksın, yardım edeceğim.” Yarı baygın haldeki Krazu yanıt veremedi. Rembar' ı çağırdı Serenay. “Fark edilmeden götürelim.”

“Ben hallederim,” dedi Rembar. Sadece üçünün etrafını saracak şekilde sis tabakası oluşturdu. Kalabalığın içinde karanlıkta ilerlerken sisin dikkat çekmeyeceğini umuyordu. Rembar bacağı yüzünden hızlı ilerleyemiyordu ama Serenay’ ın desteği ile Krazu' yu götürmeyi başardılar.

Boratak öfke ile öne çıktı. “Canas bu ne demek oluyor? Alasır mı beynini yıkadı?”

“Sevgili kuzenim ne kadar safsın. Alasır ile düşüncelerimiz uyuştuğu için onun yanında yerimi aldım. Küçük insanların küçük hedefleri olur. Ben yıllardır bu an için çalıştım. Bu uğurda babamı bile harcadım.”

Boratak’ ın öfkeyle açılan gözleri doldu. “Amcamı öldüren sen miydin?” Canas, gözlerini dikip kibirle baktı. “Lanet olsun sana! Nasıl böyle bir şey yaparsın?” diye bağırdı Boratak. Canas’ ın yüz ifadesi değişmedi bile. Bir zavallıymış gibi kuzenine bakıyordu. Canas' ın itirafı herkesi şoka uğratmıştı. Bağırarak tepki göstermeye çalıştılar.

Harula olanca haşmetiyle bağırdı. “Bu kadar yeter! Herkes söyleyeceklerimi iyi dinlesin. Eğer bana itaat etmeyi düşünen varsa şimdi benim tarafıma geçsin. Aksi halde hepinizi öldürmek zorunda kalacağım.”

“Senin emrine girmektense ölmeyi tercih ederiz!”

Harula, Boratak' a ters ters baktı. Kılıcını ona doğrultup çok sayıda ateş topu gönderdi. Herkes onun bu saldırıdan kurtulamayacağını düşünürken bir anda Barsuk önünde belirdi. Alev toplarını nefes alırcasına içine çekti, ardından eliyle ağzını sildi. “Pek lezzetli değilmiş.”

Harula meydan okurcasına ona baktı. “Bak sen, bir Alev Soluyan. Burada olmana şaşırdım doğrusu. Karşıma kim çıkarsa...”

Barsuk kaşla göz arasında mızrağını fırlattı. Mızrak tam Harula’ nın kalbine girecekken siluetlerden biri bir fedai gibi önüne atladı. Ağır darbeyi alan fedainin simsiyah kanı etrafa sıçradı. Lafı bölünen Harula sinirlenmişti, fedaiye bakmadı bile. Barsuk hiç beklemeden son hızla karanlık lidere koştu. Öyle ki Boratak onu gözleriyle takip etmekte zorlanıyordu.  Harula kılıcını savurunca Barsuk metrelerce geriye fırladı.

Vahşi bir ifade Harula' nın bakışlarına yerleşmişti. Harekete geçmek için sabırsızlanıyordu. Bir işareti ile tüm fedaileri aynı anda saldırıya geçti.

Cender acele etmeleri gerektiğinin farkındaydı. “Garnap sen Sesin Muhafızlarını yönlendir. Diğer yardımcılar da özel gruplarla ilgilensin. İyi organize olmadan onları yenemeyiz.” Garnap her şeyle ilgileneceğini söyleyerek oradan uzaklaştı.

 Dorma okuyla nişan alıp fedailerden birini vurmaya çalıştı. Bedenlerinin etrafında koruyucu bir duman kalkanı vardı ve ok bedene girmeden yere düştü. Bu saldırıyı hisseden fedai Dorma’ ya yöneldi. Ani bir kılıç darbesi ile kadının karnında boydan boya bir kesik açtı. Dorma kımıldayamadan külçe gibi yere yığıldı. Kesik sıradan bir kılıcın açacağından çok daha derin ve acı vericiydi. Yerde ızdırap içinde kalan Dorma’ nın gözlerinden yaş süzülüyordu. Çok kan kaybettiği için nefesi düzensizleşmişti. Kımıldayacak, yardım bile isteyecek hali yoktu. Gözleri kapanmadan önce son gördüğü savaşın dehşetli manzarasıydı. Tutunamadığı yaşam ellerinden kayıp gitti.

Daha önce özel güçlülerin izinde olan Sırat ve diğerleri Butah’ a varmış, savaş alanına doğru ilerliyordu. Yanlarında Sisle Yıkananlardan ve Algı Bozuculardan bir grup vardı. Karanlık gökyüzü Sırat’ ı hayrete düşürmüş, Cender’ in bahsettiklerinin gerçekleştiğini anlamıştı. Savaş meydanına yaklaştıkça içindeki endişe artıyordu. Orada göreceği şeylere hazırlıklı olması gerektiğinin farkındaydı. “Bu, hiç hayra alamet değil,” dedi Zebbar. İlk defa bu kadar şaşkın ve endişeli görünüyordu. “Biliyor musun, buraya dönene kadar Lider Cender' in sözlerine pek inanmamıştım. Daha doğrusu kabullenmek istemedim. Hem kulağa çok mantıksız geliyordu, haksız mıyım?” Sırat anlayışla baktı ona. “Bu, hepimizin için geçerli. Şimdi bunları düşünmenin sırası değil. Katılmamız gereken bir savaş var.”  

Zorkan ve savaşçıları sertçe dövüşüyor fakat her geçen dakika insanlar ölmeye devam ediyordu. Fedailerin saldırıları o kadar şiddetliydi ki her yer kana bulanmış, herkes neredeyse tanınmaz hale gelmişti. “Dayanın! Dikkatli olun!” diye bağırıyordu Zorkan. Kurtlar lideri koruyor fedailerin üzerine atlıyordu. Keskin bir kılıç darbesi kurtlardan birinin başını uçurduğunda Zorkan öfkeden deliye döndü. Siluetin üstüne atlayıp yumruğunu geçirdi. Eli, karanlık bedene temas etmişti ama uygulamak istediği gücün çok altında kuvvet uygulayabilmişti. Hırsını alamayınca kılıcının kabzasını iki eliyle kavrayıp bütün gücüyle indirdi. Göğsünü yardığı fedainin kanı yüzüne fışkırdı.

Fuban tüm bu olanlara inanmakta güçlük çekiyordu. Canas’ ın babasını öldürmesi ve herkesi kandırarak bunca zaman liderlik yapması affedilemeyecek bir şeydi. Butah tarihinde böyle bir şey yaşandığı görülmemişti. Fuban tüm bunları düşünürken sabrı taşmış halde Canas’ ın üzerine yürüdü. Canas onun yüzündeki kızgın ifadeyi görünce alaycı şekilde baktı. “Savaş Ustası Fuban.”

“Lider Canova’ dan ne istedin? Tüm bu yaşanan katliam çok mu hoşuna gidiyor? Aklını yitirmiş olmalısın. Hepimizi sürüklediğin şu duruma bak!”

“Pislikten arınmak için önce içinde bulunduğun kirli ortamı temizlemek gerek.”

“Esas kir senin taşlaşmış kalbinde. Neydi bu kadar gözlerini döndüren?”

“Yalanlar, acılar, sahte kişilikler, entrikalar...”

“Saydığın tüm bu şeyleri kendinin de yaptığının farkındasındır umarım.”

Canas başını iki yana sallayarak güldü. “Etkiye tepki diyelim o halde.”

“Hiçbir şey yanına kâr kalmayacak, Lider Canova’ ya yemin olsun ki seni pişman edeceğim.”

Fuban kılıcını kaldırarak koştu, ilk hamleyi yaptı. Kılıcın ucu Canas' ın zırhını sıyırıp geçti. Fuban anında ileri çıkıp ikinci hamleyi yaptı. Bir anda görünmez olan Canas eğilip darbeden kurtuldu. Hızla yana geçip sessizce bekledi. Niyeti Fuban’ ın kafasını karıştırıp sabrını sınamaktı.

Savaş ustası herhangi bir yönden darbe geleceğini varsayarak temkinli olmaya çalışıyordu. Bir süre beklemesine rağmen saldırı gelmeyince Canas’ ın kendisiyle oyun oynama niyetinde olduğunu anlamıştı. Gözleriyle hızla etrafını taradı. Çok yakınında kimse bulunmadığı için kendi ekseni etrafında dönerek rastgele kılıcını savurmaya başladı. Az kalsın boynundan yaralanacak olan Canas son anda geri çekildi. Zırhın çıkardığı metalik sesi işiten Fuban o yöne doğru hamle yaptı. Göremese de bir şeyi kestiğini fark etmişti, kılıcın üzerinde de kan lekesi vardı. Canas kesilen sol kolunu tuttu. Derin değildi ama uzun bir kesik açılmıştı. Yine de ansızın harekete geçip Fuban’ ı gafil avladı.  Bacağının üst kısmından yaralanan Fuban geriye doğru sendeleyip yere düştü. İkinci ağır darbeyi zırhında bulunan açık noktadan, kolunun hemen altından iki kaburgasının arasına aldı. Canı çok yanıyordu ama hareket edecek gücü kendinde bulabildi. Kan ter içinde ayağa kalktığında Canas sert bir tekme savurdu. Algıları yeterince açık olmayan Fuban karşılık vermeye çalışsa da yere yuvarlandı.

“Bakıyorum da ölene kadar pes etmemeye kararlısın. Son darbeyi indirmemi ister misin? Halini gördükçe içim parçalanıyor,” dedi yapmacık bir eda ile.

Fuban yerden kalkmaya çalışırken kaburgasındaki sancı dayanılmaz boyutlara ulaştı. Canas’ a laf yetiştirecek hali yoktu, güçlükle nefes alıyordu. “Esas acınacak halde olan sensin, yalnızsın.”

Canas dirseğini büküp Fuban’ ın kaburgasına geçirdi. Acı tüm vücuduna dağılmış gibiydi savaş ustasının, gözü karardı ve yere yığıldı.

Alev Soluyanlar meydanın dört bir tarafına yayıldı. İnsanlara ateş topları fırlatan fedailerin karşısına çıkıp saldırılarını etkisiz hale getiriyorlardı. Bir kısmı da mızrakları ile onları deşmeye çalışıyordu. Büyük bir güç uygulamadıkça fedailerin bedenleri zarar görmüyordu. Hızlı Alev Soluyanlar onlara ayak uydurabilse de sayıları az olduğu için ellerinden fazla bir şey gelmiyordu. Kendine gelen Barsuk dövüşe dönmüştü. İnsanları avlamadan önce fedaileri durdurmak için uğraşıyordu. Bir Alev Soluyanın aldığı beklenmedik darbe sonucu boğazı yarısı kesildi. Darbeyi indiren fedai de Barsuk tarafından mızraklandı. Öfke içindeki Barsuk defalarca kafasından vurdu onu. Doğrulurken gözüne sıçrayan kanı sildi.

Cender adamlarına Ruh Bağlayıcıları korumalarını emrederek kadınları dövüş için yönlendirdi.  Roliba  gördükleri karşısında dehşete kapılmıştı, yine de sakin kalmaya çalışarak ilerledi. Önemli bir gücü varken bu insanlara yardım etmeliydi. Ona üç savaşçı eşlik ediyordu. Kadın derin bir nefes aldı, birleştirdiği ellerinin üstünde kınadan dövmeler oluştu. Gözleriyle etrafı taradı. O sırada Boratak bir fedainin saldırısından kaçmaya çalışıyordu. Alev topu zırhına değdiği anda metal zırh yanmaya başladı. Boratak hızla zırhını çözüp attı. Daha önce böyle bir şey görmediği için şaşkındı. Fedai ölümcül darbeyi Boratak’ ın karnına indirecekken öylece donup kaldı. Şaşkına dönen Boratak atik davranıp kılıcını fedainin göğsüne sapladı. Roliba onu kurtarabildiğini görünce rahatladı ve ellerini serbest bıraktı. Yanındakilere döndü. “Onları çok uzun süre tutamam. O kadar güçlüler ki birkaç saniye bile beni zorluyor. Bu yüzden her şeye hazırlıklı olun.”

Ruh Bağlayıcılardan bir başkası yere yığılan bir kadını fark etti. Durumu nasıldı bilmiyordu ama kadına yönelmiş iki fedai gördü. İkisinin kılıcının ucunda aynı anda karanlık enerji birikmeye başladığında Ruh Bağlayıcı araya girdi. Ellerini birleştirmiş halde mırıldanırken ikisini birden kontrolü altına almaya çalıştı. Ruh Bağlayıcının ellerinin titrediği gören başındaki savaşçı onun fazla direnemeyeceğini anladı. “Dayan biraz!” diyerek fedailere doğru koştu. Yerde sıçrayarak elindeki kılıçları fedailerin göğsüne var gücüyle sapladı. O ana kadar kendini zor tutan kadının başı döndü, gözü karardı. Yanındaki savaşçı tutmasa düşecekti.

 Markos koşarken ayağı bir şeye takıldı. Yerde yatanın Dorma olduğunu fark edince korkarak ona yaklaştı. Kadının yüzündeki tüm canlılık çekilmişti. Onun ölmüş olduğunu anlayan Markos kederle gözlerini kapattı. Yusan’ dan sonra bir takım arkadaşını daha kaybetmek ağır gelmişti. Arkadan gelen çığlıkları işitince onu öylece bırakarak gitmek zorunda kaldı. Daha önce sarayda gördüğü diğer gruptan Elarin’ i tanımıştı. Bacağına ağır darbe alan genç kadının kemiği kırılmış, dışarı çıkmıştı. Markos onun nasıl bir acı çektiğini anlayabiliyordu. Elarin’ in arkasında beliren karanlık silueti başından arbaletle vurdu. Yakın mesafeden vurduğu için koruyucu kalkanı aşabilmişti. Fedainin yere yığıldığını görünce Elarin’ e yardım etmek için yanına koştu. Genç kadın acıdan dişlerini sıkıyordu, yüzü kıpkırmızı olmuştu.

Kanyul’ dan gelmiş olan Algı Bozucular eylemlerine başlamıştı. Herkes güçleri doğrultusunda fedaileri hayali bir kapana kıstırmaya çalışıyordu. Çoğunluğu ilerlemiş yaşta olduğu için saldırı kısmı Sesin Muhafızlarına ve diğer savaşçılara kalıyordu. Yaşlı bir Algı Bozucu acımasız bir fedaiyi gözüne kestirdi. Fedai tam karşısındaki adamın kalbini yarmaya çalışırken birden elindeki kılıç çiçek demetine dönüştü. Fedai, şaşkınlık ve tiksinti içinde elindeki silahı atınca Garnap öne çıktı. Ellerini sertçe zemine vurup, gücünü yoğunlaştırarak karşısındaki fedaiye yönlendirdi. Ses dalgalarının şiddeti onu geriye fırlattı. Fedai başını zemine çarpınca sersemlemişti. Tam oradan geçmekte olan bir Alev Soluyan da mızrağıyla onun gövdesinde bir delik açarak yoluna devam etti.

Orta yaşlardaki bir Algı Bozucu Harula’ nın insanlara zalimce saldırmasına dayanamadı. İkizini yanına aldı ve aynı anda harekete geçtiler. Harula büyük bir yıldırım düşürmek için bir süredir karanlık enerji topluyordu. Gökyüzünün yavaşça aydınlandığını fark etti. Bulutlar dağıldı, güneş tüm parlaklığı ile ortaya çıktı. Harula bir şeylerin ters gittiğini ve tekrar tarihin tozlu sayfalarına gömüleceğini düşündüğünden kaygıya kapıldı. Güç aldığı karanlık tamamen yok olmuştu. Gözleri Alasır’ ı aradı. Etrafa baktığında bomboş bir çölde olduğunu fark etti. Etkisini gittikçe artıran gün ışığı gözlerini yakıyordu adeta. Harula’ nın tüm bunların bir yanılsama olduğunu fark etmesi çok uzun sürmedi. “Algı Bozucular!” Onların da geldiğine inanamıyordu. Sanki biri olacakları tahmin edip önlem almıştı. Kızarmış gözlerini kısarak kılıcında biriktirdiği enerjiyi rastgele savurdu, ta ki içinde bulunduğu yanılsama sonlanana dek.

Alev Soluyanlar olabildiğince çabuk alevleri sindirmeye çalışıyordu. Barsuk yanan bir kadını kurtarmıştı. Kadın kımıldayamayacak haldeydi, acı içinde ve minnetle Alev Soluyana bakıyordu. Harula’ nın saldırısı sonlanmış olduğu için Barsuk yaralıyı öylece bırakamadı. Kadının çaresizliği, yanık bedeni içini sızlatmıştı. Kadını dikkatle kucağına alıp rüzgar gibi ilerledi. Sağlık merkezinin önü çok kalabalıktı, savaş uzadığı için halk da yardım için çağrılmıştı. Ayda yaralı kadını taşıyan Barsuk' u görünce koştu. Kadının ağır yanıkları karşısında şok oldu. “Onu buraya bırakabilirsin, ben ilgilenirim,” dedi. Alev Soluyan bir şey söylemeden denileni yaptı. “Tekrar karşılaştık. Sen iyi misin peki?” dedi Ayda, harap halde görünen adama. Libmons’ ta ilk kez gördüğünden beri bu ürkütücü gözleri unutması pek mümkün değildi. “İyiyim, gitmem gerek. O sana emanet. ”

Pek çok yerden kara alevler yükseliyordu. İnsanlar kaçmak zorunda kalmış, kurtlar yaralanmıştı. Gri kurt Zorkan’ ın önüne atlayıp alevlere yakalanmıştı. Kurdun can çekişerek ölüşünü izleyen Zorkan öfkeden köpürdü. Kaybettiği insanlar, kurtlar kalbine bir acı olup saplandı.  Kendini kaybetmiş halde doğruca Harula’ nın üstüne yürüdü. Ondan başka görüş alanına giren herkes silinmişti. Sert adımları o yürüdükçe toprağı sıkıştırıyordu. Sesler susmuş, zaman durmuştu onun için.


11 yorum:

  1. Çok heyecan dolu bir bölümdü. Atmosferi çok iyi yansıtmışsın, beğendim. Ah, ah Canas ya...Ne kadar karakteri sevsem de şimdi sinirimi bozuyor. Harula'nın fedaileri tam olarak neler bu arada? Harula'nın geçmişinden bir şeyler görebilecek miyiz? Belki görürüz diye sormak istedim. Hala Canas'a üzülüyorum. Serenay'ın tepkisini de yerinde buldum ben canım. Devamını bekliyorum. Ama kötü şeyler olacak bence uhuu..:(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mervecim beğenmene sevindim. Canas iyice kendini kaybetti, bakalım nereye kadar devam edecek. :)
      Harula' nın fedaileri insan değiller, karanlık varlıklar. Tam olarak isim de koymadım. Harula' nın geçmişine değinmek aklıma hiç gelmedi. Şimdilik bilemiyorum detaya iner miyim? :)
      Devamını yazmak için sabırsızlanıyorum. Yorumun için teşekkür ederim canım. :)

      Sil
  2. "Pislikten arınmak için önce içinde bulunduğun kirli ortamı temizlemek gerek."

    çok güzel bir artık kelime mi diyim nasihat mı diyim söz mü diyim her anlama uyuyor valla. bana göre.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Okuduğunuz ve yorumladığınız için teşekkür ederim. O cümleyi beğenmenize sevindim. :)

      Sil
  3. boyut kapısı ve harula ve silüetler, anneeee korkunçlu :) harula ve zorkan, sonra alasır, hımm, cender, canas, harula, işler karışıyor :) hım yani bir tarafta canas ve harula, diğer tarafta cender, zorkan ve diğerleri, hımmm hain canas :) serenay oleey aferin sana :) oh alev yemek tatlı demekki :) herkes şaşırdı canas a :) fuban, canas, hımmm fena savaş oluyor, hımms zorkan harula ya saldıracak bakalımlım, neler olacak, vahşi bölümdü, bol kanlı :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu bölümde çok şey oldu. Canas' ın yaptıklarını herkes öğrendi. Alevler lezzetli tabi. :)) Zorkan' ı kimse tutamaz artık, bakalım ne olacak. :) Önceki bölümlere göre daha sert yazmam gerektiği için biraz kanlı oldu. :)

      Sil
  4. Bekleyip görelim o zaman, Zorkan bir şeyler yapabilecek mi? :) Betimlemeleri beğenmene sevindim İlkay. Güzel yorumun için teşekkür ederim. Ben ilk başta dağınık yazıp sonra tekrar üstünden geçerken toparlamaya çalışıyorum. Bütünlük ve akıcılık sağlayabiliyorsam iyi. :) Canas için şimdilik bir şey diyemeyeceğim. :)) Teşekkür ederim tekrar.

    YanıtlaSil
  5. Harula'nın gelişi etkileyiciydi:) Normal insanların işi gerçekten zor ve daha da kan gölüne dönecek gibi her yer... Kaleminize sağlık, mutlu haftasonları:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Beğenmenize sevindim. Normal insanlar için dezavantajlı bir durum oldu. Olaylar daha da büyüyecek. Mutlu hafta sonları dilerim ben de. :)

      Sil
  6. Ne zaman kitaplaşıyor bu roman acaba?

    YanıtlaSil

19 Dakika (Kitap)

   Kitap, çocukluğundan beri akran zorbalığına maruz kalan bir öğrencinin önceden tasarlayarak okul baskını yapması ve çok sayıda kişiyi öld...