3 Nisan 2025 Perşembe

Yıldız Düşüşü 4.Bölüm


Yeni bölümü yayınlarken kurguya devam etmeye karar verdiğimi de söyleyim. Biraz ilham geldi ve kafamda hikaye için finale kadar gidebileceğim konular belirdi. Yavaş da olsa sonuna kadar gitmeyi planlıyorum  bakalım. :)


4.Bölüm

Derin bir iç geçirdi Baver. Elleri arkadan sıkıca bağlanmıştı, kımıldayamıyordu. Gerçekten boş bulunmuş, takip edileceğini düşünmemişti. “Her şey benim planımdı, bu işi kendi başıma halletmek istedim. En azından gözlerimdeki bağı çöz de düzgünce konuşalım.”

 “Enayi miyim ben, yeteneğini bilmiyorum sanki. O kenafir gözlerinle kim bilir neler yapıyorsundur?”

 “Benden bu kadar korkmana gerek yok,” dedi Baver dalga geçerek. Midesine yediği yumrukla iki büklüm oldu. Tanza’yı kızdırmanın pek iyi bir fikir olmadığını anlamıştı.

 “Beni ciddiye alsan iyi edersin. Ben istemedikçe hiçbiri seni bulamayacak.”

“Benden ne istiyorsun peki?” Baver yılmış görünüyordu. Tanza’nın aklından neler geçtiğini bilmiyordu. İşleri batırdığı için kendine kızgındı. Bruna her zamanki gibi haklı çıkmıştı.

 “Bir düşüneyim. Yeteneğin benim için kıymetli ama yaptığın affedilmez.” Uzanıp iri eliyle Baver’in saçlarını kavradı. “Yazık oldu ortaklığımıza, oysaki birlikte çok güçlenebilirdik. Sana ne ceza vereceğimi şimdi söylemeyim ki heyecanı kaçmasın.” Alaycı ses tonu tehditkar bir hale büründü. Baver’i ansızın yana savurup sandalyeyle birlikte düşmesine neden oldu. “Zahmet edip de birilerinin seni aramaya çıktığını sanıyorsan yanılıyorsun. Senin sadece yeteneğin önemli onlar için. Eğer ileride fikrin değişir de adamım olmak istersen gel, çekinme.” Kolunun üstüne sertçe düşünce Baver’in canı yandı. Sessizce Tanza’nın sözlerini sindirmeye çalıştı.

Bruna defalarca kapıyı çalsa da bir sonuç alamadı. “Neredesin?” Tam geri dönecekken kapı eşiğindeki kan lekesini fark etti. Dostunu bir kez daha arayınca içeriden gelen telefon sesini işitti. İçine bir kurt düştü. Kapıyı zorlayıp açmayı başardığında evin boş olduğunu gördü. Baver’in başına bir şeyler geldiğine emindi. İzler sadece kapıda olduğuna göre davetsiz bir misafir gelmiş olmalıydı. Canı sıkkın halde kanepeye çöktü, başını ellerinin arasına aldı. Korktuğu her şey başına gelmek zorunda mıydı? Baver ile kötü şekilde ayrılmış olmaları da işi daha tatsız hale getiriyordu, vicdanı hiç rahat değildi. 

 Aradan üç gün geçmesine rağmen Baver’den bir iz çıkmadı. Bruna onu bulmaları için ekibi yönlendirmişti. Kameralara yansıyan görüntüye göre kaçırılmıştı ancak araç çalıntıydı ve nereye gittiği bulunamıyordu. Şehirden uzağa götürüldüğü belliydi. Bruna’nın gözüne uyku girmiyor, ailesinin bir ferdini kaybetmiş gibi derin üzüntü duyuyordu.

 Passal, Bruna'yı karşısına aldı. Uzun boylu, esmer, sert görünümlü adam kaşlarını çatmıştı. “Üzgün olduğunu biliyorum ama Baver hep tedbirsizdi. Onu defalarca uyarmamıza rağmen bildiğini okudu. Gidip onu bul, sağlam bir azarı hak etti.”

“Başkan, sence hâlâ iyi durumda mıdır? Onu bulacağımıza inanıyor musun?” Passal, çökmüş haldeki Bruna’ya acıyarak baktı. Yardımcısı üç günde kendini salmıştı. “Bruna bu sen misin gerçekten? Pes etmek yerine şehrin altını üstüne getirirdin normalde. Bu sefer farklı olan ne? Yaralı bir ceylan gibi kıvranıyorsun.”

“Baver bizden farklı ve güçlü. Ne yapıp eder paçasını kurtarırdı. Günlerdir bir iz bulamadık ondan. Bu da umutlarımı yerle bir ediyor.”

“Tanza’dan bir haber yok mu hâlâ. Baver’in onla iletişime geçtiğini söylemiştin en son. Şu adamın ensesinde olalım, eğer o yapmışsa bir açık verecektir.”

“Sabah akşam o çeteyi takipteyiz. Elimizde Baver’i aldıklarına dair bir kanıt yok. O yapmışsa bile her şeyi önceden ayarlamış demektir.”

“Yeterince güçlü değiliz, şu an o çete ile kapışma ihtimalimiz yok. Her şeyden yakalarını sıyırmalarına bakarsak emniyetten bazı kişiler de onlar için çalışıyor olmalı.”

“Baver’i kurtaralım da. Arayışımız devam edecek. Çıkmam lazım.”

“Tamam, kendine dikkat et. Toparla kendini.” Bruna başını sallamakla yetindi, salondan çıktı. O sırada kapıda Aden ile karşılaştı. Genç kadın sorarcasına gözlerine bakınca adam olumsuz anlamda başını salladı. Aden endişeli halde çalışma odasına geçti.

Bruna merdivenlerden inerken telefonu çalınca düşüncelerden sıyrıldı, bilmediği bir numara arıyordu, hemen açtı. “Selam Bruna. Baver benim elimde, boşuna aramayın.”

 “Seni alçak! Ne istiyorsun ondan?”

“Tanıdın demek beni.”

“Bu sesi unutmam mümkün mü?”

“Bu kadar üzerime düşmeni gerektirecek ne hata yaptım acaba?” Tanza’nın alaycı konuşması Bruna’yı çileden çıkarsa da sakin olmaya çalıştı.

“Baver ne durumda?”

“Henüz yaşıyor, merak etme. Ona karşılık küçük bir şey istiyorum senden, dostun için bunu geri çevirmezsin sanırım.”

“Ne istiyorsun? Çabuk söyle.”

 Tanza’nın yanıtını duyunca gözleri hayretle açıldı. Birkaç saniye sessizliğini koruduktan sonra konuştu. “Tamam, dediğin gibi olsun fakat Baver’e bir şey yaparsan bunu sana ödetirim.”

 Sessiz ve karanlık mekân Baver’in tüm dengesini alt üst etmişti. Aradan ne kadar zaman geçtiğini çözememesinin yanında sessizlik sadece düşünceler içinde kaybolmasına neden oluyordu. “Yeter! Çıkarın beni buradan.” Sesi sonsuzlukta kayboluyor gibiydi. Ne kadar bağırıp çağırsa da bir yanıt alamaması sinirini bozuyordu. 

  Neden özel bir yeteneğe sahip olduğunu sorgulamaya başladı. Bu işin altından kalkamamıştı işte. Gözlerini kör eden abartılı özgüveni miydi yoksa kibirlenip kendine biçtiği rol müydü? Belki de kendisini değerli hissetme isteğiydi. İnsanlar gözlerinde hep tekinsizliği görmüştü. Eğer o yadırgayan bakışlarla karşılaşmasa gözlerini saklama ihtiyacı duymayacaktı. En çok da babasının bakışlarını unutamıyordu. Aşağılayan, aynı zamanda korkan, nefret eden bakışlar... Babasının içinden geçenleri o kadar net okuyabiliyordu ki bu ona acı veriyordu. Bu yüzden babasına doğru adım atamamıştı hiç. Aynı yerde yaşamaya mecbur edilmiş mahkumlardan farkları yoktu. Ve bu zoraki birliktelik birinin firar edişi ile son buldu.

 Bir zaman sonra yaklaşan ayak seslerini işitti. Kapı açıldığında dikkat kesildi. “Artık serbestsin. Seni Bruna’ya götüreceğim.” Baver şaşkınlıkla sesin geldiği yöne başını çevirdi. “Fikrini değiştiren ne? Beni öylece bırakmazsın.” 

“Kim bilir? Belki artık benim için bir önemin kalmamıştır.” Tanza’nın sesine yansıyan zafer dolu ifade Baver’i ürpertti. Bir şeyler ters gidiyordu ama şu an ne olduğunu öğrenemeyeceğini biliyordu.

 Tanza bağları çözmeden onu dışarı çıkardı. Bir süre yürüyüp, koridorları aştıktan sonra açık havaya çıktılar. Rüzgarı teninde hissetmek algılarını biraz olsun açtı. Uzaklarda bir baykuş ötüyor, toprak kokusu burnuna vuruyordu. “Hadi bin,” diye araca doğru Baver’i itti Tanza.

“Bir şey anlatmayacak mısın? Beni birdenbire neden bırakıyorsun?”

“Fazla meraklısın. Serbestsin işte gerisi seni ilgilendirmiyor.”

Araç bir süre yol aldıktan sonra durdu. Baver derin düşüncelere daldığı için yol boyunca konuşmadı. Tanza’nın nasıl ikna olduğunu anlamaya çalışıyor ama bir yanıt bulamıyordu. Araçtan indiler. Gözlerindeki bağ çözülürken heyecanı giderek arttı. Hızla arkasına döndüğünde Tanza silahını ona doğrulttu. “Git, yanlış bir şey yapma.” Baver gücünü kullanarak silahın onun elinden uzağa fırlamasına sebep oldu. Tanza’nın yüzü sinirden kızarmıştı. Baver sakince konuştu. “Böyle bir önlem gereksiz. Bir şey yapmayacağım.” O sırada karşıda bekleyen Bruna’yı gördü. Tanza da araca geçmişti, şoförden sürmesini istedi.

Dostunu iyi gördüğü için Bruna’nın yüzünde bariz bir rahatlama belirdi. Uzaklaşan araca aldırmadı, hızlı adımlarla Baver’e ilerleyip ona sarıldı. “Seni gördüğüme ne kadar sevindim bilemezsin.” 

Baver'in şaşkınlığı yavaşça endişeye döndü. Geriye çekildi. “Bana karşılık ne istedi?”

Bruna gülümsemeye çalıştı. “Ne isteyebilir ki? Başkanın biraz tehdit etmesi yetti. Bizim için önemli olduğunu bil.” Baver şüpheyle onu süzdü. Bruna her zamankinden farklı davranıyordu. “Bana söylemek istediğin başka bir şey yok mu gerçekten?”

“Tasayı bırak da kurtulduğuna sevinelim. Gel önce bir şeyler yiyelim.”

“Üzgünüm. Seni dinlemeliydim, sizi de yok yere telaşlandırdım.” 

Baver’in durgunluğu, çökmüş gözleri ve dudağındaki yarayla onu olduğundan daha karamsar gösteriyordu. Bruna bu noktada onda bir şeylerin değiştiğini fark etmişti. “Sen dostumsun tabii, öylece bekleyecek miydim? Sen gerçekten iyi misin? Konuşmak istersen her zaman dinlerim. Ah, bunu da al.” Bruna ceketinin cebinden bir güneş gözlüğü çıkarıp ona uzattı.

“Teşekkürler Bruna, her şey için. İyiyim merak etme sadece kendimle ilgili bazı şeylerin farkına vardım.”

Arabaya binip şehre doğru yola çıktılar. Baver suskundu, boş bakışlarla dışarıyı izliyordu. Bir süre sonra Bruna Baver’in başını cama dayayıp uyuyakaldığını gördü. Buruk şekilde gülümsedi. Baver herhangi biri için kıymetli olabileceğinin farkında değildi. Kendini insanlara kapatmış durumdaydı. Az önceki karşılaşmalarında yaşadığı şaşkınlık da bunu gösteriyordu. “Seni kurtarmak için her şeyi göze alacağım aklına bile gelmedi değil mi?” diye mırıldandı. Arabayı sürerken bir yandan arka koltuktaki cekete uzandı ve dostunun üzerini örttü.

Baver günler sonra evine döndüğünde doğruca odasına gitti. Bruna’nın ısrarı ile bir şeyler yemişti. Şimdi tek istediği deliksiz bir uyku çekmek, kendine gelmekti. Kımıldayacak gücü kendinde bulamıyordu, kıyafetleriyle öylece yatağa uzandı. Ertesi gün okul vardı, gitmeli miydi bilmiyordu. Gözleri yavaş yavaş kapandı.

Sabah uyandığında çok daha dinçti. Bir duş alınca iyice kendine geldi. Gidip telefonunu buldu. Bruna ve okul müdürünün cevapsız çağrılarını, Aden’in mesajlarını gördü. O sırada bir mesaj daha geldi. Bruna’dan aldım haberi, evine sağ salim dönmüşsün. Çok geçmiş olsun, sevindim.

Beni düşündüğün için teşekkürler, iyiyim, diye yanıtladı. Sonra hazırlanıp okulun yolunu tuttu. Müdürün odasına doğru giderken öğrenciler onu selamladı. Kaç gündür nerede olduğunu merak ettikleri belliydi. Dudağındaki yarayı görenler ne olduğuna dair bir tahmin yürütmeye çalışıyordu. Okul müdürü Baver içeriye girdiğinde ciddileşti. “Sonunda iyileştin demek. Bruna hastalandığın için bir süre gelemeyeceğini bildirdi ve bir sağlık raporu getirdi.” Baver bundan habersiz olduğu için şaşırdı, bir an ne diyeceğini bilemedi. “Hastalıktan kastı başının derde girmiş olması mıydı yani? Görüyorum ki saldırıya uğramışsın.” Müdürün kaşları çatıktı.

“Üzgünüm, bir talihsizlik yaşadım. Size haber veremedim. Gerçekten derse girebilecek durumda değildim.”

“Anlıyorum. Baver ne oldu bilmiyorum ama dikkatli olmalısın. Özel meselen açığa çıktığından beri insanlar bana da yükleniyor. Benim için elbette önemli olan yetkinliğin, sen iyi bir öğretmensin. Fakat o ekiple çalışırken iki farklı hayat yaşıyorsun, bölünüyorsun, birini seçmenin zamanı gelmedi mi?”

“Endişenizin farkındayım. Bana biraz daha zaman verin. Bir karar vermek için hazır hissetmiyorum şu an.”

“Tamam, istediğin gibi olsun. Derse devam edebilirsin.” Baver izin isteyip sınıfa geçti. Öğrencilerden bir hayret nidası yükseldi. Akira Baver için endişelenmişti. “Sizi gördüğümüze sevindik, idareden hasta olduğunuz söylenmişti.”

Ön sırada oturan kızlardan biri araya girdi. “Hocam yoksa kavga mı ettiniz?” Baver’in eli istemsizce dudağına gitti. “Küçük bir kaza sadece. Sizi dersimden mahrum bırakmak istemezdim ama beklenmedik durumlar yaşadım. Gerçi bundan sonra ne kadar devam edeceğim de belirsiz.”

“Bu ne demek oluyor,  bizi bırakacak mısınız?” dedi Akira.

“Daha iyi hocalarınız olacaktır. Vakti dolan gider, hayat böyle işte. Hem matematiği bu kadar sevdiğinizi bilmiyordum.”

“Matematiği değil sizi,” dedi Yusiva. Baver kıza dönüp gülümsedi. “Ortadan kaybolunca sevginiz mi depreşti ne? Bilseydim daha önce kaybolurdum.”

“Aaa, o nasıl söz?” diye söylendi bir başkası. 

“Peki, uzatmayalım. Kitaplarınızı açın. Herkesin keyfi yerinde olduğuna göre derse geçebiliriz. Kayıp vakti telafi etmek için bugün hızlı ilerleyeceğim.”

Sınıf birden çöktü. “Yaaa hayır!” Baver gülümseyerek başını iki yana salladı. Normal hayatına döndüğü için Baver biraz olsun rahatlamıştı. Gün sonunda okul çıkışında genç bir kadın karşısına çıktı. Yine farklı bir imajla gördüğü Aden'i bu kez kolayca tanıdı. Aden tam selam vermek üzere elini kaldırıyordu ki yanından öylece geçip gitti. Bir an şaşırıp kaldı Aden, sonra arkasından takip etti. Herkes yavaş yavaş dağıldıktan sonra Baver sesini duyuracak şekilde konuştu.

“Okula böyle gelme. Her gün farklı kişiyle takıldığımı sanacaklar.”

Genç kadın istemsizce güldü, adımlarını hızlandırıp Baver’in yanına geçti. “Gerçekten iyi görünüyorsun, seni çok merak ettim. Günlerdir gözüme uyku girmedi.”

Baver şüphe içinde kadına baktı. “Biraz abartmıyor musun?”

“Hiç olur mu? Ya Tanza sana zarar verseydi?”

“Bakıyorum da her şeyi öğrenmişsin. Niye geldin peki?”

“Aslında eve gidiyordum, bu yakınlardan geçince bir de seni görmek istedim.”

“Anlıyorum, teşekkürler.  Ben de arabamı almaya gideceğim.”

“Güzel, görüşürüz o zaman.” Aden ters istikamete saptı ve caddenin kalabalığına karıştı.

Bir saat sonra Baver de arabası teslim almıştı. Biraz gezinmek istediği için dağ yoluna girdi. Gökyüzündeki parlak yıldızları görünce hayranlıkla seyretti. Kendi yıldızı hangisiydi merak ediyordu. Okul mu ekip mi, buna karar vermek zordu. En azından dönem bitene kadar öğretmenliğe devam etmeliydi. Elektronik bilekliğine bir sinyal geldi, bu Nuwey’e aitti. Parmağıyla dokunduğunda onun acil durum kodu yolladığını gördü. Hemen konumuna baktı, uzak sayılmazdı. Acil durum kodu otomatik olarak en yakındaki kişilere iletilirdi. Hemen gaza bastı.


8 yorum:

  1. Tanza, Baver' e karşılık ne istedi, merak ettim. Ve şimdi de acil durum kodunun onunla ilgili olduğuna dair hissim çoğaldı. Yavaş da olsa yaz Duygu, çok seviyorum yazdıklarını cidden. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tanza oldukça sinsi biri, yakında anlaşılacak ne istediği. Acil durum kodu bakalım neyle ilgili çıkacak? :) Güzel yorumun ve desteğin için teşekkürler Sezer, severek okuyorsan ne mutlu bana. 😊🌸

      Sil
  2. Bence ekibin altyapısında da sorun var. Yani hem Baver'e tedbirsiz diyorlar, hem de koca ekip çetenin oyunlarını anlayabileceğini düşünmemiş mi? Baver'in hislerini en başından beri güzel geçirmişsin. Bu kadar kapalı bir karakteri bu kadar açık anlatabilmek başarı. Öte yandan Aden en çok kanımın ısındığı karakter. Seride parlamasını isterim. Emeğine sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ekip bazı çeteleri, suçluları arka planda araştırıyor ve duruma göre müdahale ediyor. Ancak Baver kendi kendine karar alıp harekete geçti. Başkan o yüzden sitemli, yani Baver acele ettiği için. Bir de ekip farklı güce sahip kişilerden oluştuğu için tam bir denge hâlâ yok. Ellerinden geleni yapmaya çalışıyorlar. :) Baver'i iyi anlatabildiğime sevindim, genelde ona odaklıyım. :) Aden'i istediğim kadar ön plana çıkaramıyorum haklısın, bakalım ileride ne olur. Teşekkürler.

      Sil
  3. baver paçayı kurtardı ama ne karşılığında anlıcaz :) acil durum :) süpermenlik işi olabilir. :) hani yapıyon ya aden ile baver in çizimini yapsana :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Acil durumlar bitmiyor. :)) Süpermen gibi oldu biraz haklısın. Karakterlerin görsellerini çıkarmıştım aslında ama ne kadar uygun olmuştur bilemiyorum. Sonraki bölümde paylaşayım o zaman. :))

      Sil
  4. tam oturmamış özel bir tim gibiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Biraz öyle, yetebildiklerini yapmaya çalışıyorlar. :)

      Sil

Yıldız Düşüşü 5.Bölüm

  Merhabalar, yeni bölümü eklerken daha önce yapay zeka ile hazırladığım karakterlerin görselini de atayım dedim. Ne kadar uyumlu olmuştur b...