Merhabalar, yeni bölümü eklerken daha önce yapay zeka ile hazırladığım karakterlerin görselini de atayım dedim. Ne kadar uyumlu olmuştur bilmiyorum ama Baver'in gözlerini kurgudaki gibi yıldız şeklinde yapamadım, siz öyle gibi hayal edin. :))
5.Bölüm
Nuwey yaklaşık iki yıldır ekibin üyesiydi, üniversite öğrencisiydi. Bu yüzden görevlerde fazla yer almazdı. Kendi halinde, neşeli, nazik biriydi. Çok genç olduğu için Baver’in ona karşı korumacı yanı ağır basıyordu. “Lütfen kötü bir şey olmasın,” diye mırıldandı. Arada sırada konumuna tekrar göz atıyor, hızla yol alıyordu. Tam on dakika sonra, girdiği boş arazide fren yaparak durdu. İnip ormana doğru koşmaya başladı. Nuwey’i bulduğunda fena hırpalanmıştı, yerde yatıyordu. Endişeyle yanına gitti, durumunu kontrol etti. Neyse ki yaşıyordu. Sağlam bir dayak yemişti ve iç kanama riski de olabilirdi. “İyi olacaksın, hastaneye götüreceğim seni.” Nuwey’i sırtına aldı, tam arabanın yanına gitmek için gücünü kullanıyordu ki bir saldırı başladı. Gözüne hedef alınmış bir kurşun başını sıyırdı geçti. Odağı kaybolan Baver kurşunlardan kaçınmak için kendini yere attı. Başından kan süzülüyordu.
“Kimsiniz? Ne istiyorsunuz?” diye haykırdı.
Saldırılar sürerken bir adam öne çıktı. Karanlıktan yüzünü seçmek mümkün değildi. “Sizi uyardık değil mi? İşimize burnunuzu soktuğunuz için büyük zarar ettik. Bu savaşı siz başlattınız.”
Baver sesi tanımıştı. Cevap yetiştirmek yerine Nuwey'i korumaya odaklanmalıydı. Gözleri parlamaya başladığı sırada bir adam bıçakla üzerine atıldı. Baver gözlerine zarar vermek istediği açık olan adamla bir süre boğuştu, gücünü toplayıp adamı sertçe itince ağaca çarpan adam yere yığıldı. Nuwey’in kolunu tutup tekrar gitmeyi denedi Baver. Kurşunlar bir kez daha yağarken bu kez kaçmayı başardı, gözden kayboldu. Nuwey’i arabanın arkasına yatırdığı sırada pusuda bekleyen diğer adamlar ortaya çıktı.
Baver kapana kısılmıştı, çaresizce arkasına döndüğü anda bir araç tozu dumana katarak geldi, Baver’in önünde durdu. “Bruna!” diye haykırdı Baver. Düşman harekete geçti, kurşunlar Bruna'nın aracından birer birer sekiyordu. “Ne oluyor burada?” söylendi Bruna başını eğerek.
“Şu işlerini bozduğumuz kaçakçılar, karşılık vermek istemiş. Tam zamanında geldin.” Baver eğilerek kendi aracına geçti, gaza bastı. Bruna da hemen arkasındaydı, torpido gözünden silahını çıkardı. Dikiz aynasından sık sık geriye bakıyordu, tedirgindi. Adamlar da onları takip ediyor, arada ateş ediyorlardı.
Patika yoldan bir kamyonet hızla önlerine çıkınca Baver ani fren yapmak zorunda kaldı. Gözü arkada olan Bruna da sesi işittiği gibi frene bastı. Baverlere çarpmaya ramak kala durabildi. “Kahretsin!” diye söylendi.
Baver hemen şimdi başka yere ışınlanabilirdi ama Bruna’yı geride bırakamazdı. Arkadaki araçlar da onlara yetişmişti. “Ellerinizi yukarı kaldırıp inin,” diye talimat verdi şapkası yüzünü gölgeleyen adam.
Mecburen yavaşça indiler. Baver en azından Bruna’nın üstün bir savunması olduğunu bildiği için rahattı. İkisi yan yana elleri yukarıda beklerken şapkalı adam sinsice sırıttı, tetiği çekti. Kurşunlardan biri Bruna’nın omzuna girdi. Acıyla dişlerini sıktı Bruna, sendeledi. Ani bir hamleyle Baver’i yana itip silahla saldırganlara karşılık verdi.
Baver küçük bir şok yaşadı. Bruna neden kendini her zamanki yolla savunmuyordu? Hemen kendini topladı, kalbi hızla atarken içinde biriken enerjiyi hissetti. Bir el hareketi ile görüş açısında olan tüm silahları rakiplerin ellerinden kurtarıp sahiplerine doğrulttu. Adamlar şok içinde ellerini yukarı kaldırdılar. “Durun yapmayın!” şeklinde nidalar yükseldi. Aynı anda birden çok nesneyi hareket ettirebilmesi zordu ama Baver'in şu anki ruh hali gücünü etkiliyordu. Neyse ki bir süre gücünü sürdürmeyi başardı. Adamlar şaşkınlığı atlatana kadar yan yola girip kaçtılar.
Hastaneye varıp da Nuwey tedavi altına alınana kadar Baver’in endişesi geçmedi. Bruna ve Baver’i sıyıran kurşun yaraları da temizlendi, dikişler atıldı. Nuwey’in kırıkları ve ciddi yarası olduğu için bir süre hastanede kalacaktı.
İkili hava almak için bahçeye çıktı. “O an neden kendi gücünü kullanmadın? Kurşunlar yağarken,” diye doğrudan sordu Baver. Bruna banka oturdu, bir sigara yaktı. “Bunu cevaplamasam olmaz mı?”
Baver kaşlarını çatıp ona döndü. “Benden bir şey saklama. Ne oldu söyle, bilmem gerek. O an senin gücüne güvenerek tepkisiz kaldım.” Bruna iç çekti. “Sorun şu ki gücümü kaybettim.”
“Ne? Bu nasıl olur?” Baver bunun kendi başına gelmesi ihtimalini düşünüp ürperdi.
“Bunu sana söylemedim çünkü suçluluk hissetmeni istemiyordum.”
“Bu da ne demek?”
“Tanza bunun karşılığında seni serbest bıraktı. Adamlarından biri senin gibi bilinmez sınıftanmış. Yeteneği de başkasında var olan gücü sıfırlamak.”
“Buna inanamıyorum Bruna! Neden böyle bir şeyi kabul ettin? Değer miydi?” Baver gerçekten kötü hissediyordu, beti benzi atmıştı.
“Çünkü sen dostumsun. Senin için çok endişelendim.”
Bruna bu durumu çok sorun etmiyor gibi görünse de Baver onun üzgün olduğunu biliyordu. Elinden büyük bir şey alınmıştı. “Özür dilerim, hepsi benim hatam. Keşke bir telafisi olsa.”
“Bu şekilde de devam edebilirim. Dünyanın sonu değil ya aldırma. Hadi içeri girelim, Nuwey ne durumda bakalım.” Sigarasını söndürüp binaya yöneldi. Baver de sessizce onu izledi. Uyumakta olan genci bir süre izlediler. Yanlarına gelen doktor gidebileceklerini, bir şey olursa haber vereceklerini söyleyince hastaneden ayrıldılar.
Baver dalgın halde arabasına yönelmişti ki Bruna onu durdurdu. “Bugün yalnız kalma, biraz laflarız, bana gidelim.” Başını sallamakla yetindi Baver. Araca geçtiklerinde Bruna sakince konuştu.
“Ne düşündüğünü tahmin edebiliyorum. Bu hayat çok yorucu gerçekten. Bazen her şeyi bırakıp gidesim gelir. Gücümü kaybettiğimde ne düşündüm biliyor musun? Artık özgürüm, çabalamak zorunda değilim. Bir an için sevindiğimi düşünebilirsin yani. Fakat alıştığım bu hayatı elimin tersiyle itemedim. Başkanla da konuştum, göreve devam edeceğim. Önemli olan kendimize baktığımızda ne gördüğümüz.” Baver’in yüzüne sahte bir gülümseme yerleşti. “Bu sözleri sıralamak için çok çalışmış olmalısın. Beni rahatlatmak için böyle davrandığını biliyorum.”
“Hiç değişmiyorsun. Başkalarına güvenmek bu kadar zor mu?”
Baver yanıt verecekti ama Bruna’nın yaptığı fedakarlığı anımsayınca çenesini kapalı tutmaya karar verdi.
“Neyse durumu Başkana bildirdim. Şu adamları takibe alacaklar. Böyle bir tuzağa bir daha düşmemeliyiz.”
Gece yarısı olduğunda ikili evin balkonunda kahvelerini yudumluyordu. Birinin başı diğerinin omzu sarılıydı. Baver’in başı hafif sızlıyordu. O an az kalsın ölebilirdi. Ertesi gün okula gidince bunu müdüre nasıl açıklayacağını düşünüyordu.
“Neye daldın? Yine beni duymuyorsun,” diye söylendi Bruna.
“Yok bir şey. Bundan sonra iyi olacak mısın? Benim yüzümden mahrum kaldığın şeyi düşününce...”
“Bunu zamanı gelince Tanza'ya ödeteceğim, hiç merak etme.” Bruna'dan bir anlığına yayılan nefret dalgası Baver’i şaşırttı. İçinde kim bilir ne fırtınalar kopuyordu fakat yine eski ruh haline büründü. Hiçbir şey olmamış gibi arkasına yaslanıp manzaranın tadını çıkardı.
Odaya çekildiğinde Baver’i uyku tutmadı. Elindeki iki seçenekten biri daha ağır basıyordu ama sonra pişmanlık yaşar mıydı emin olamıyordu. Sonunda böyle doğduğuna göre kendi için çizilmiş olan yola girmeye, kaderini izlemeye karar verdi. Doğrusu bu, diye temin etti kendini. En azından artık Bruna’nın yanında olmalı, gerektiğinde onu korumalıydı. O bile gücünü kaybetmişken geri adım atmıyordu. Oda karanlık olsa da bakışları tavandaydı. Birden gözleri ışıldamaya başlayıp da araba farı gibi tavanı aydınlatınca irkildi. Ne oluyor? Sonra bir an donup kaldı. Gözlerimi kırpmamalıyım, diye düşündü. Saniyeler uzayıp giderken gözlerindeki parlaklık hiç sönmedi.
“Bu ışık da neyin nesi?” Bruna uyanmış esneyerek içeri girmişti. Hayretle ağzı açıldı. “Bu saatte nereye gidiyorsun?”
“Bir yere gittiğim yok. Birden ne oldu bilmiyorum. Eğer gözlerimi kırparsam bilmediğim bir yere ışınlanabilirim.”
Bruna şaşkınlıkla gözlerini bir yere odaklayan ve kırpmamak için uğraşan Baver’e baktı. Telaşla yanına gitti. “Bu da ne demek? Ne yapmalıyım? Belki de bir şey olmaz ha?”
Baver ani hareket yapmamaya çalışıyordu. Gözleri artık yanmaya başladı, son anda telefonunu kaptı, gözlerini istemsizce kırptı. Tekrar açtığında karanlık odada değildi.
“Hayır, olamaz!” Baver’in bir anda ortadan kaybolduğunu gören Bruna haykırdı. Şimdi kim bilir nereye gitmişti? Zaten menzili çok da geniş değil, fazla uzağa gitmiş olamaz, diye kendini yatıştırmaya çalıştı. Korkunç olan aniden akan bir trafiğin ortasında ya da insanların içinde belirme ihtimaliydi. Olacakları düşündükçe içi içini yedi.
Baver tam gözünü kırptığı anda aklından geçirdiği yer yakınlardaki bir okulun bahçesiydi. Belki işe yarar da oraya gidebilir sanmıştı. Ama hayır, bambaşka bir yerdeydi. Bir evin salonundaydı. Televizyonun açık sesi duyuluyordu. Baver şaşkınlıkla kalakaldı, salonda kimse olmadığı için tam rahatlayacaktı ki kapının eşiğinde onu fark eden genç elindeki tepsiyi gürültüyle yere düşürdü.
“Selam Pall.” Baver elini alnına götürüp mahcup şekilde gülümseyerek. En azından tanıdığım biri, diye düşündü.
“Baver Hocam? Korkuttunuz beni!”
“Nasıl izah etsem bilmiyorum. Bir hata oldu.”
“Hayret bir şeysiniz. Böyle huylarınız olduğunu bilmiyordum. Ödevleri muhakkak yapın kontrol edeceğim dediğinizde bunu kastettiğinizi düşünmemiştim.”
“Öyle bir şey yok! Yanlışlık oldu dedim ya.”
Pall içeriye girince ağzı şaşkınlıkla açıldı. “Ama gözleriniz? Lens mi yoksa?”
Baver bir elini gözlerine siper etti, en azından artık parlamıyorlardı. “Lens olmasını isterdim.”
“Demek gözlüklerinizi bu yüzden hiç çıkarmıyorsunuz. Yakından bakabilir miyim?”
Baver ellerini yüzünden çekince öğrenci bir elması inceliyormuşçasına hayranlıkla baktı. “Vay, çok güzeller.”
“Teşekkürler,” diye mırıldandı Baver.
“Ah, oturun lütfen. Ayakta kalmayın. Yaralanmışsınız yine.”
Baver koltuklardan birine yerleşti. Pall da yere düşürdüğü tabak, bardak kırıklarını toplamaya başladı. Bir yandan da göz ucuyla Baver’e bakıyordu. “Annemler evde yok neyse ki yoksa kalplerine inerdi. Çay var, içer misiniz?”
“Yeni demlediysen bir bardak alabilirim.” Tek yaptığı aslında sakinleşmeye çalışmaktı. Az önceki olay başına ilk kez geliyordu, tedirgindi. Pall hemen bir bardak çay getirdi. “Demin boş bulundum, fazla tepki verdiğim için kusura bakmayın hocam.”
“Önemli değil. Geldim madem biraz soluklanayım. Bu, nasıl oldu anlamıyorum.” Pall, Baver’in moralinin bozuk olduğunu görünce gülümsedi. “Bu sayede ilk kez bir öğretmenim evime gelmiş oldu. Bu anı hiç unutmayacağım.” Baver de kendini tutamayarak gülümsedi. “Ve aramızda kalsa iyi olur.”
“Sizin için zor bir durum farkındayım. Başınıza daha fazla dert açmak istemem.”
O sırada telefon çalınca Baver, Bruna'yı tamamen unuttuğunu hatırladı. Yine de açıp nerede olduğunu anlattı.
“Ne, çay mı içiyorsun? Tam senden beklenecek bir şey! Ben burada meraktan çatlayacaktım, çabuk gel hayırsız.”
“Tamam tamam, görüşürüz.”
Baver öğrencisine veda etti. “Hiç rahatsız olma, geldiğim gibi giderim.” Pall henüz bir şey diyemeden öğretmeninin ortadan kaybolmasını hayretle izledi.
Açık camın kenarında bekleyen Bruna dostunu görünce kaşlarını çattı. “Çok endişelendim, seninse yaptığına bak.”
“Üzgünüm, çok gergindim. O an ne yapacağımı bilemedim. Bu, ilk kez oluyor.”
Bruna Baver’in bakışlarını görünce yumuşadı. “Bunun bir sebebi olmalı değil mi? Durduk yere neden oldu? Bu pek hayra alamet değil. Benzer durumu yaşayan başkaları var mı araştıracağım.”
Baver iç sıkıntısı ile bir şey anımsadı. Bir süre önce haberlerde güneş patlaması yaşandığından ve olumsuz etkileri olabileceğinden bahsediyordu. “Korkarım şiddetli güneş patlamaları yıldızlarla olan bağımıza zarar veriyor. Tabii bu sadece benim varsayımım.”
“Böyle bir şey mümkün mü? O zaman durum çok ciddi. Samanyolunda her an ne tür bir olay yaşanabileceğini bilemeyiz.”
“Bu beni de korkutuyor. Eğer bir şeyler ters gitmeye başlarsa insanlar tedirgin olacaktır.”
Bruna olacakları tahmin edebiliyordu. Yıllardır insanlarla aralarındaki mesafeyi kapatamamıştı. Durumunu öğrendikten sonra çoğu kişi tamamen iletişimi kesmese de samimiyeti bırakıyordu. Bruna olmadığı biri gibi davranmayı sevmediğinden kendini gizlemek için özel bir çaba harcamıyordu. Zaten artık bağlı olduğu grubun da bir parçası değildi. Sıradan insandan farkı kalmamıştı ama gerçek dostlarını bırakmaya hiç niyeti yoktu.
mail adresi yazar mısın sana yıldız gözlü tasarladım Baver i , hayal ettiğin gibi midir bilmiyorum ama :)
YanıtlaSilÇok teşekkürler, merak ettim. :) Mailim: duyguemanett@gmail.com
SilGörselleri eklemen de çok güzel oldu. Ama nedense ben Bruna' yı biraz daha orta yaş ve üzeri gibi hayal etmiştim. :))
YanıtlaSilEline sağlık Duygucum, iyi gidiyor. Son yaşanılan sürpriz deneyim, "bakalım başka neler olacak" diye düşündürmedi değil..
Yorumun için teşekkürler Sezercim. :) Yaşlarını açıkça belirtmediğim için farklı düşünmekte haklısın. Bruna Baver ile aynı yaşlarda, Passal da onlardan biraz daha büyük, 40'a merdiven dayadı. :)) Devamını da seversin umarım, değişik gelişmeler bitmiyor.
Silben de bir ara yazı yazıyordum ama deftere , ben de bloğuma eklemeye başlasam yorumlarla gaza gelir miyim acaba :)
YanıtlaSilBlogda yayınlamak beni motive ediyor, yoksa devam edeceğim yoktu. Bence denemelisin. :)
SilOooo bu bölüm aksiyonluydu, ikinci kısım da sevimli, pall kısmı :) güzel gidiyor, resimler için de teşekkürler :)
YanıtlaSilPall kısmını yazarken keyif aldım, sevimli bulmana sevindim. :) Rica ederim, ben de yorumun için teşekkür ederim. :)
Silpall bölümünde espriler var ya, öyle espriler olunca daha keyifli oluyor öykü, yumuşatıyor arada gidişi :)
SilHep aksiyon, dövüş olmaz tabii biraz komiklik eklemek gerek. :))
SilBu uygulamayı eski kurgunda da kullanıyordun. Adı neydi? Ben de bazı yüzler tasarlamıştım ama sonra adını unutmuşum.
YanıtlaSilYine heyecanlı bir bölüm olmuş. Baver'in yaptığı gerçekten büyük bir fedakarlık. Ve yine bölüm sonunda başka bir olayın ucu açık kalmış. Bakalım gökyüzü karakterlere neler getirecek veya onlardan götürecek :) Emeğine sağlık.
Artbreeder adı, yeni şeyler de eklenmiş sanırım, mesela metin yazarak da görsel oluşturuyorsun vs ama çoğu şey için ücret gerekiyor. O yüzden uğraşmayım diye hesabımı sildim. Bu görselleri aylar önce hazırlamıştım, duruyordu öyle.
SilBruna diyecektin galiba, fedakarlığı yapan. :) Biraz dizi sonları gibi bitiriyorum bölümleri. Aslında biraz dağınık yazıyorum da bakalım nasıl olacak, çok hızlı da gitmek istemiyorum. Teşekkürler güzel yorumun için. :)
Evet Bruna, yorumumu gönderdikten sonra yanlış yazdığım aklıma geldi aslında :) Uygulama ismi için teşekkür ederim. Ben de çok önceden bakmıştım ama ücretliyse uğraşmam. Ama tasarımların güzel olmuş :)
SilRica ederim, aslında güzel bir site ama çok da lazım değil bana, ücret ödemek istemem. :) Tasarımları beğenmene sevindim, kafamdakini olabildiğince yansıtmaya çalıştım. :)
SilKızın resmi bayağı başarılı olmuş ama erkekler hep birbirine benziyor sanki. :)
YanıtlaSilBiraz tip üretmekte sıkıntısı var sanki. Yapay zekayla yapılmış bir reklamda da farketmiştim bunu. 4-5 çocuk oturmuşlar hepsi kardeş gibi birbirine benziyordu.
Ben beğendim ama dediğin gibi bazen yetersiz kalıyor yapay zeka. :)
SilKarakterler çok cool duruyor:)
YanıtlaSilTeşekkürler. :)
Sil