7.Bölüm
Yağmurun bastırmasına aldırmayan Baver dalgın halde yürümeyi sürdürdü. Karamsarlık seviyesi gökyüzünü kaplayan kara bulutlarla yarışırcasına artmıştı. Görevi kafasına taktığı yoktu, daha zorlarını başarmıştı. Ancak bu kez bir şeylerin ters gittiğini seziyordu. Sanki bilinçaltındaki bir şey onu uyarmaya çalışıyordu. Kalbinin derinliklerinde hissettiği rahatsızlığın sebebi ne olabilirdi? Bunun başkanın tavrıyla ilgisi yoktu ama görevi aldığından beri garip hissediyordu. Esen soğuk rüzgar içini titretince adımlarını hızlandırdı. Sokak çoktan boşalmış, herkes bir yerlere sığınmıştı. Beklemeye tahammülü kalmayınca fırsatını bulduğu ilk anda gücünü kullanıp evine geçti. Parkelerin üstünde dururken üstünden akan su yeri batırmıştı. Hemen ayakkabılarını çıkarıp yeri sildi. Üzerini değiştirdi, bir havlu alıp saçlarını kuruladı.
Cüzdanına koyduğu fotoğrafı çıkardı. Bu, başkanın kendisinden yakalamasını istediği kiralık katilin net olmayan bir görüntüsüydü. Hayalet lakaplı adam hakkında son görüldüğü yer dışında ellerinde pek bir ipucu yoktu. Uzaktan çekilmiş bu fotoğraf da işine yaramıyordu. Adamın uzun saçları yüzünün yarısını kapatıyordu. Genç olamayacak kadar hantal bir vücut yapısı vardı, yaşını anlamak güçtü. Passal’ın belirttiğine göre geçen hafta bir vakıf başkanı ölü bulunmuş. Olay yerinde fotoğraftakine benzer birini gördüğünü iddia eden varmış. Tabii adamın izini bulmak mümkün olmamış.
Baver en kısa zamanda kiralık katilin izini sürmeye başlamalıydı. Hakkında bilgi olmaması tek başına çalıştığına işaret olabilirdi. Böyle birini nereden bulabilirdi? Doğru ya, şimdi yapmam gereken bir kiralık katil talep etmek, o beni bulacaktır, diye düşündü.
Acıkınca mutfağa geçip yemek yapmaya koyuldu. Bir süredir kendi için çabalamadığını fark etmişti. Mantarları ve soğanları doğrarken telefondan bir müzik açtı. Arka planda deniz dalgasının işitildiği dinlendirici müzik uzun zamandır hasretini çektiği bir yeri anımsattı ona. Kırlarında koştuğu, iskeleden denize atladığı o küçük şehir... Hayal meyal hatırlıyordu. O zamanlar babası gittiği için bir süre dayısı bakımını üstlenmişti. İyi adamdı dayısı fakat onun da ömrü uzun olmamıştı. Bazen uzun uzun annesini anlatırdı Baver’e. Hatta annesinin bir fotoğrafını vermişti de Baver o günden beri saklıyordu.
Ertesi gün hazırlıklara başladı. Koyu ve bol kıyafetler giyindi. Uzamaya başlamış saçlarını alnına döktü, kapüşonunu yüzüne kadar indirdi. Bu şekilde gözlerinin fark edilmesi zor olacaktı. Daha çok gece harekete geçeceği için güneş gözlükleriyle dikkat çekerdi. Çıkmadan önce Aden’i aradı.
“Ben başkanın isteğiyle bir göreve çıkıyorum. Şehir dışında olacağım, ne zaman döneceğim belirsiz.”
“Bruna’ya bile söylemediğin görev mi? Peki, dikkat et kendine.”
“Önemli bir şey değil, siz ikiniz kafanızda kurup durmayın. Dönünce anlatırım nasılsa.”
“Baver, senin asistanın olduğumu unutuyorsun. Ne olurdu azıcık bilgi versen. Ya başına bir şey gelirse.” Aden’in sesi sitemli olduğu kadar meraklıydı da.
“Bana bir şey olmaz. Dönünce konuşuruz. Şimdi çıkmam lazım, kendine dikkat et.”
“Sen de,” dedi Aden. Telefonu kapatırken somurttu. Bruna onu süzdü. “Sen de ağzından laf alamadın anlaşılan.” Aden olumsuz anlamda başını salladı.
Baver arabasına atladığı gibi iki yüz elli kilometre uzaklıktaki şehre doğru yola çıktı. Bir sırt çantası ve birkaç silahtan başka şey almadı yanına. Uzun zamandır gelmediği şehir eskiye nazaran daha ıssız göründü gözüne. Hava kararıp da arka sokakları turlamaya başladığında köşe başlarını garip tiplerin tutmuş olduğunu gördü. Bazıları bir şeyler satmaya çalışırken bazıları gruplar halinde takılıyordu. Küçük bir çetenin konuşlandığı otoparkı görünce arabasını park etti ve ağır adımlarla yanlarına gitti.
Elindeki şişenin son damlasını da içen genç tehditkar bir ifade ile Baver’e baktı. “Ne var, ne bakıyorsun? Canın kavga mı istiyor?”
Baver sarhoşa aldırmadı. Yanındaki daha sakin görünümlü olana odaklandı. Soğuk ve sakin şekilde konuştu. “Bana bir kiralık katil lazım.”
Sarhoş öne atıldı. “Kiralık katile benzer halimiz mi var? Defol buradan!” Esmer olan onu durdurdu, ayağa kalkıp Baver’i iyice süzdü. “Yeterince paran var mı? Bir kiralık katil ayarlayabilirim, tabii komisyon isterim.”
“Anlıyorum, para hiç sorun değil. Çok güçlü bir düşmanım var. Bir an önce ondan kurtulmam lazım, bana profesyonel biri lazım.”
“Demek öyle. Tanıdığım bir iki kişi var onlarla bir görüşeyim. Sana nasıl ulaşırım?”
Baver küçük bir not defteri çıkarıp yeni aldığı hattın numarasını yazdı. “Bu benim numaram. Saat kaç olursa olsun muhakkak ara. Ön önemli şartım aradığım kişinin asla yakayı ele vermeyecek kusursuz bir katil olması. Düşmanlarım işin arkasında benim olduğumu anlarsa işim biter. Dediğim gibi ne kadar istenirse vermeye hazırım.” Baver’in kararlı ve emin duruşu genci ikna etmişe benziyordu, kağıdı aldı. Ayrıca Baver’in kolundaki altın saat de genç adamda onun zengin biri olduğu izlenimini uyandırmıştı.
“Anlaşıldı ahbap, görüşürüz o halde,” dedi açgözlü bir ifade ile.
Çetenin diğer üyeleri kart oyununa öyle dalmışlardı ki onlara olağan gelen bu durumla hiç ilgilenmediler bile.
Baver tekrar arabasına binip gözden kayboldu. Kısa sürede yanıt alabilmeyi umuyordu ama o çetenin Hayalet'i tanımama ihtimali de vardı. Şehrin nispeten daha güvenilir görünen bir semtine geçip bir pansiyona yerleşti. Hemen camı açıp odayı havalandırdı. Beklerken gergindi, burası evine göre basık ve ruhsuzdu. Yatağın kenarına oturdu, öylece bekledi. Boş boş yere bakıyor, düşüncelere dalıyordu. Bir ara uyuyakaldı.
Rüyasında uzayın boşluğunda süzülüyor gibiydi. Parlak yıldızlar gözünü öyle alıyordu ki başka şey görmüyordu. Sonra çok aşağıdan gelen boğuk bir ses işitti. Öne doğru eğilince aşağıya bakabildi. Bu kez yıldızlar spot ışıkları gibi ışığını baktığı yere çevirdi. Fotoğraftaki adamdı bu.
“Sen kimsin?” diye seslendi. “Hayalet, beni arıyordun değil mi?” Yerdeki adamın soğuk ve keskin bakışları yukarıya dönüktü, Baver’e bakıyordu. Adamdan yayılan nefret dalgası karşısında kan ter içinde uyandı. “Hayaletin sesi...” diye geçirdi içinden.
O sırada telefon çaldı, hemen açtı. “Biri var, şartlarına birebir uyuyor. Şanslısın ki şu an başka bir iş üstünde değil.”
“Onunla görüştükten sonra kararımı vereceğim. İsmi ne?” Baver heyecanlanmıştı. Hayalete gerçekten yaklaşmış mıydı? Ya o değilse?
“Anlıyorum, zoru oynuyorsun demek. Gerçek ismini kimse bilmez. İşine gelirse.” Baver hemen onayladı, büyük ihtimalle o aradığı kişiydi. Görüşmek istediğini söyledi. Boğazı iyice kurumuştu, kalkıp su içti. Dakikalar geçmek bilmiyordu. Sonunda telefonun sesi yine işitildi.
“Yarın gece seninle görüşebileceğini söyledi. Önce parayı görecekmiş,” dedi ve kiralık katilin istediği miktarı söyledi. Baver’in sinirden yüzü seğirdi ama sesine bunu yansıtmadı. “Tamam, parayı yarına kadar hazır edeceğim.” Genç devam etti. “Yakınlarda eski bir kağıt fabrikası var, orada buluşacaksınız. Tam adresi yazarım.”
Tüm bunların bir tuzak olma ihtimali de vardı. Belki de sadece saatini ve parasını çalma niyetindelerdi. Yine de özel gücünü bilmedikleri için bunun üstesinden kolayca gelebilirdi. Her şeye hazırlıklıydı. “Peki, orada olacağım.”
“Parayı unutma.”
Buluşma saatine kadar Baver sürekli ihtimalleri düşündü. Kiralık katille nasıl yüzleşeceği, onu nasıl yakalayabileceği, başarısızlık durumunda ne yapacağı konusunda düşünüp durdu. En kötü ihtimalle o da kendi gibi biriyse başı derde girecekti. Eğer onu durduramazsa bir daha böyle yaklaşamazdı. Aklına takılıp duran diğer meseleyi ise göz ardı etti. Gördüğü rüya sadece bilinçaltının bir yansımasıydı, bir anlamı yoktu, olamazdı.
Silahlarını kuşandı ve yüzünü her zamanki gibi gizleyip dışarı çıktı. Arabasını eski fabrikaya sürdü. Verilen adrese yaklaştıkça sokaklar iyice ıssızlaşıp yerini boş, geniş bir araziye bıraktı. Fabrika o kadar eskiydi ki kuvvetli bir rüzgâr çıksa her şeyi dağıtabilir gibi geldi. Araçtan indi, çakıl taşlarını ezerek ağır adımlarla eski yapıya doğru yürüdü. Kapısı kapalıydı ama içeriden loş ışık sızıyordu. Eliyle itince kapının kanatları hemen açıldı. İlk bakışta gözüne paslanmış makineler ve aletler çarptı. Yüzünü biraz daha dönünce ahşap bir masada oturan adamı gördü. Masanın üstündeki gaz lambası yanıyordu. Adam fotoğraftakinden biraz daha yaşlı gibiydi, karanlıktan bunu anlamak kolay değildi. Yüzünün bir kısmını uzun saçları kapatıyordu. Loş ışıkta bile gözünden yansıyan soğuk ve tehdit dolu ifadeyi görebiliyordu. Baver o an ne yapacağını bilemedi. Kendini nedensizce baskı altında hissediyordu ama sakin görünmeye çalıştı.
“Silahlarını yere bırak. Elini kolunu sallayarak gelecek birine benzemiyorsun.”
“Kendimi bir şekilde korumam gerek sonuçta. Bunu önlem olarak yaptığımı düşün.”
“Ayağıma gelen ve kiralık katil talebinde bulunan sensin. Korkuyorsan neden buradasın?”
“Yeterince cesur olsam işimi kendim yapardım.”
“En azından dürüst birine benziyorsun. Yine de üstünü aramadan seninle anlaşma yapamam. Daha önce kaç kişi beni enselemeye çalıştı biliyor musun?”
Baver düşünceleri okunabilirmiş gibi gerildi, sıcaklamaya başladı. Devam etmek istiyorsa adamın dediğini yapmalıydı. Kemerine taktığı hançeri, paçasına sıkıştırdığı bıçağı ve cebindeki şok cihazını çıkardı. Adam onu izlerken gülümsedi. “Tüm bunlar korunmana yetecek mi yani? Bir tabanca bile yok mu?”
“Ateşli silahları sevmiyorum,” dedi Baver.
“Neden bir şeyler sakladığını düşünüyorum acaba?” Adam yerinden kalktı ve Baver’e doğru yürüdü. Üstünü bir de kendi kontrol etti. “Neyse, söyle bakayım. Kimi öldürmemi istiyorsun?”
Baver bunu önceden düşünmüş, her ihtimale karşı ekibin düşmanlarından birinin adını vermeyi uygun bulmuştu. “Barih Kantat, zengin bir iş adamı. Yasadışı işleriyle tanınır. Şirketim yükselme aşamasında, kendisine rakip istemediği için bizi batırmaya çalışıyor.”
“Güvenliği sıkı tutuyordur eminim, evi de kale gibidir değil mi?” Baver başını salladı. “O adamı işitmiştim, peki bana biraz zaman tanı. Paranın yarısını hemen isterim ama.”
“Tamam, olur. Para arabada, gidip getireyim.” Baver’in bakışları yerdeydi, Hayalet bu kadar yanındayken göz teması kurmak istemiyordu. Kapıya doğru dönüyordu ki adam seslendi.
“Dur bir dakika.” Baver’in kalp atışı hızlandı, açık mı vermişti? “O kadar parayı hiç tanımadığın birine pazarlık yapmadan ve düşünmeksizin vermeyi kabul etmen sıra dışı. Ve neden yüzünü bu kadar gizliyorsun? Kimsin sen? Başını kaldır, kapüşonunu çıkar.”
Baver işin bozulacağını anlayınca hareketlendi. Az önce yere bıraktığı bıçağa uzandı. Aynı anda kiralık katil de silahını çekti. Baver adam henüz ateşlemeden gücü ile silahı adamın elinden uzaklaştırdı. Şaşıran katil bu kez ileri atılıp saldırdı. Yaşından dolayı hızlı değildi ama darbeleri sağlamdı. Baver’in salladığı bıçaktan kolayca kurtuldu, sonra koluna bir tekme atıp Baver’in elindekini düşürdü.
Baver tam hamle yapacakken midesine yediği sert yumrukla iki büklüm oldu. Kiralık katil saçlarından tutup onu doğrultmaya çalıştığında Baver çevik davranıp dizine tekme geçirdi. Sendeleyen katil Baver’i tuttuğu gibi yere savurdu. Şu an kaçabilirdi ama Baver kolayca pes etmek istemiyordu. Onu yakalayıp başkana verecekti. Hızla kalkıp yumruk savurdu. Rakibi umduğundan güçlüydü, sıradan biri değildi.
Adam çenesine yumruk yese de bundan pek etkilenmiş gibi görünmedi. Elinin tersiyle terli saçlarını geriye attı. Yüzünün kapalı kısmında yer yer yanık izi vardı. Baver bıçağına ulaşmaya çalışırken iyice hırs yapan adam tekme atıp onu duvara yapıştırdı. Kafasını çarpan Baver bir an hareketsiz kaldı, bilinci gidecek gibiydi. Hayalet de o sırada tabancasını alıp Baver’e doğrulttu, sırıttı. “Bakalım seni kim gönderdi?” Baver’i çenesinden tutup başını yukarı kaldırdı, yüzüne baktı. Kısık olmasına rağmen yıldız şeklindeki gözlerini görünce donup kaldı. Baver direnip elinden kurtulmaya çalışınca çenesini tutmayı bıraktı. Gözleri şaşkınlıkla açılmıştı. “Baver?”
“Beni nereden tanıyorsun?” dedi Baver. Başını tutuyordu, şimdi kaçabilirdi fakat merakı baskın geldi. Adam neden durmuştu, onu nereden tanıyordu? Duvara tutunup güçlükle kalkmaya çalıştı. Hayalet’in sesi hiç olmadığı kadar çılgınca çıktı. “Babanı ne çabuk unuttun Baver?”
Ooooooo, şok :) Bu sefer gerçekten tam bir şaşkınlık yaşadım. Vurucu bir sondu. Babasını hayat ne şekilde o konuma getirdi acaba?
YanıtlaSilAdam ne kadar değişmişse Baver bile tanıyamadı. :) Yine de bir şeyler sezdi tabi de anlam veremedi. Babasını görmeyi beklemiyordu.
Silbizi iyi şaşırttın yani :) babası kiralık katilmiş yani :) bu baba oğul fena :) hımm birlikte gerçekleri bulacaklar o zamansa :) güzeel :) bitmesin :)
YanıtlaSilO babaya tekrar dönmesem olmazdı. :)) Birlikte bir şey yapabilirler mi bilemedim. :) Devam edecek tabii.
SilB:abası çıkmasına şaşırdım güzel olmuş o kısım ama şeyi merak ettim adamı tuttuğu gibi merkeze neden ışınlanmadı ki :) yani ben olsam öyle yapardım o kadar ekstra gücü olan arkadaşlarımın yanından kaçsın bakalım nereye kaçıyomuş :)
YanıtlaSilBaver her yere ışınlanamıyor, yakın yerlere sadece. O yüzden merkeze gitme imkanı yok, öyle olsa gücü diğerlerine göre çok üstün olurdu. :)) Bir de şimdi böyle bir direniş beklemiyordu, şaşırdı. :)
SilVay !!.. bu şok etti işte.. hemen öteki bölüme gidiyorum heyecanla :)) böyle biriktirince güzel oluyor arka arkaya okuması. :)
YanıtlaSilŞaşırtabildiğime sevindim. :)) Beklemeden devamını okuyacak olman güzel. :)
Sil