27 Nisan 2025 Pazar

Yıldız Düşüşü 11.Bölüm

 

11.Bölüm

Baver gözlerini araladığında Bruna ve Aden başındaydı. Yaraları hafif sızlıyordu ama ilaçlar nedeniyle daha iyi hissediyordu. Omzu sargı içindeydi.

“Ucuz atlattın,” dedi Bruna.

“Ona ne oldu?” dedi Baver düşünceli halde.

“Durum polise bildirildi. Kafatası çatladığı için şimdilik tedavi altında fakat çok sayıda suça bulaşmış olduğu için durumu düzelirse tutuklanacak.”

“Anladım, en azından yaşıyor.”

“Bir gün ortadan kayboluyorum olanlara bak. Neyse ki artık seni rahatsız edemeyecek.”

“Doğru ya, başkan ve sen nerelerdeydin?”

“Baş belası Tanza ile uğraşıyorduk. Elimizden kaçırdık maalesef.”

“Başımızı ağrıtacaktır.”

“Daha kötüsü başkanın gücü ilk kez ters tepti, tıpkı seninki gibi. Şu an iyi ama son zamanlarda bunun sıklaşması can sıkıcı.”

“Endişe verici. Sence güçlerimizi mi kaybediyoruz?”

Bir anlığına Bruna’nın yüzünde acı çekiyor gibi bir ifade belirdi. “Sizin de bunu yaşamanızı istemem.” 

“Ben belki bu konudaki kaygınızı anlayamam ama olumlu düşünmeye çalışın. Belki de kafa yorduğunuza değmeyecek geçici bir sıkıntıdır,” dedi Aden.

“Umarım öyledir,” dedi Baver. “Eee, ne zaman çıkıyorum?”

“Bugün burada kalacaksın tabii. Vuruldun unuttun mu?” dedi Aden. Dostunu dikkatle inceleyen Bruna Aden’e doğru fısıldadı. “İyi görünüyor gerçekten. Babası ile olan mücadelesi sonlandığı için üstünden bir yük kalkmış olmalı.”

“Hey, ne söylediğini duyuyorum. Haklısın ama artık yolumdaki önemli bir engel kalkmış gibi hissediyorum. O adama fazla anlam yüklemişim, aklını yitirmiş olmalı.”

“Yani bundan sonra önümüzdeki görevlere bakacağız, ne iyi,” dedi Bruna. “O zaman sen dinlen, biz gidelim.

İkisi gidip de Baver odada tek kalınca sıkılmaya başladı. Odada her hangi bir ruh yoktu, sade ve beyazdı. Üşüdüğü hissetti, yorgundu, gözleri kapandı.

Gece olup da yatmaktan sıkılmıştı ki Nuwey ziyaretine geldi. Bir ayağı alçıdaydı ve güçlükle hareket ediyordu. “Beni kurtardığın için teşekkür edememiştim. Sana da geçmiş olsun,” dedi gülümseyerek. 

“İyi olmana sevindim. Bu neşeni neye borçlusun acaba? Yanına biri geldi diye mi sevindin?”

Nuwey iç geçirdi. “İçimdeki kaygıyı bastırmak için neşeli olmaya çalışıyorum. Açıkçası sen de en karamsarımızsın. Biraz neşelensen fena olmaz yani. Oda komşum sen olduğuna göre katlanacağım artık.” Yatağın kenarına oturdu, cebinden bir şey çıkarıp Baver’e uzattı. Baver yıldız şeklinde katlanmış kağıdı görünce gülümsedi. “Ne yetenekler varmış sende.”

“Söylentileri işittim. Yeteneğimi kullanmaya korkuyorum, ya bir terslik olursa.” Nuwey bunları söylerken ciddi ve düşünceliydi. Nuwey saldırı sınıfındaydı ve gücü mevcut olan herhangi bir saldırının şiddetini artırmaktı. Örneğin birine bir silahla saldırıyorsa karşı tarafın aldığı hasar normalin çok üzerinde olurdu. Bir keresinde şok cihazı kullandığında cihazın etki alanı fazla genişlemiş ortamdaki herkes akıma kapılmıştı. “Yani, biliyorsun gücüm pek dengeli sayılmaz. Gerekmedikçe kullanmıyorum zaten o gün de tereddüt ettiğim için gafil avlandım.”

“Bunları düşünme şimdi. Tecrübeliler bile hata yapabiliyor, sadece iyileşmene bak. Söylentiler yüzünden gerilme, sonuçta ne olacaksa hepimize olacak.”

“Haklısın,” dedi Nuwey, yorgun hissedince kalkıp odasına döndü. Baver ise başlayacak yeni günün herkese ne getireceğini merak ediyordu. Hastane odasının renksiz duvarları arasında beklerken pencereden karanlık göğe bakıyordu. 

***

Ekipte işler yoğundu. Habel bilişim işini yönetiyor, raporlar hazırlıyordu. Şık giyimi ve dakikliği ile dikkatleri çeker, savunma sınıfında yer aldığı için sahaya çıkmazdı. Şu an emniyete sunmak için bir suç örgütü hakkında çalışma yapıyordu. Şehir dışında varlığını sürdüren örgüt organ ticareti yapıyordu. Zenginler için organ bulup yüklü miktarda ücret alıyorlardı.

Habel bilgisayarda açtığı dosyayı incelerken öğrendiklerine hayret etti. Yan masada oturan asistanı Alyun’a işaret etti. “Baksana, şu meşhur şarkıcı Barkes bile böbrek karşılığında örgütün hesabına ne kadar para aktarmış.”

“Hadi canım, insanları tanımak gerçekten zor. Elimizde bir bomba var desene.” Genç kız kısa kesim saçları, takım elbisesi ile ciddi bir görünüme sahip olsa da çabuk heyecana kapılırdı.

“Biz o bombayı patlatmadan emniyete devredeceğiz, gerisi onların bileceği iş.”

Emniyet belli işler konusunda ekip için fon ayırmıştı. Aralarında resmi bir işbirliği yoktu, neticede özel bir ekibin öne çıkıp emniyeti gölgede bırakması hoş karşılanmazdı. Zaten Passal'ın ekibi kurma amacı alkış toplayıp ilgi çekmek değil suçla mücadele etmekti. Yine de işler her zaman yolunda gitmiyordu. Kendilerine tavırlı olan üst konumda insanlar da vardı, herhangi bir açıklarını yakalamaya çalışıyorlardı.

Habel ağrıyan omzunu ovdu. “Benim oğlan da liseye başladığından beri çok yoğun. Tıp okumak istediği için şimdiden sıkı çalışması gerekiyor. Benim gibi yıldız gücüyle doğmadığı için işim hiç ilgisini çekmiyor.”

“Bakma ona, gençler böyle. Sanki torpilli doğmuşuz da tüm imkânlar elimizin altında sanıyorlar. Ne riskler alıyoruz biz haberleri yok,” diye söylendi asistanı.

“Doğrusu dışarıda bizim gibi olup da sıradan bir hayat yaşayan da çok. Hangimiz doğru olanı yapıyor ben de bilmiyorum,” dedi Habel.

Bruna içeri girince bakışlar ona çevrildi, yorgun görünüyordu. Dışarıdan hemen bir kahve söyledi ekibe. Dışarı çıkmaya hazırlanan Asarba dolaptan eşyalarını alıyordu. “Bruna, bugün boşum. İstersen çeteyi izleme görevini ben devralayım.”

“Son olanlardan sonra her an saldırıya geçebilirler. Dikkatli ol ve sakın tek başına bir adım atma.”

“Merak etme, dikkatliyimdir. Başkan nasıl peki, görüşü düzeldi mi?”

“Geçici bir sorun gibi görünüyor. Şu an iyi.”

“Güzel, ben çıkayım o zaman. Bir şey oldurursa bildiririm.”

Habel de son durumları Bruna’ya aktarırken kahveler geldi. Hemen birkaç yudum içen Bruna biraz olsun kendine geldi. Sonra telefondan ajandasını kontrol etti. Yapılması gereken bir iş kalmıştı, Aden’i aradı.

“Baver hastaneden kaçta çıkacak?” Yanıtı aldıktan sonra devam etti. “Peki, onu eve sen bırakır mısın? Ayrıca senden bir şey isteyeceğim. Ekibe katılmasını istediğim biri var. Bizim adımıza sen gidip o kişiyle görüşebilir misin? Bizlerden olmadığı için davetimize şüpheyle yaklaşabilir, senin konuşman daha uygun olur diye düşündüm.”

Aden’in bunu kabul etmesi üzerine Bruna ilgili kişi hakkındaki tüm detayları gönderdi. “Tamam teşekkürler, dönüşünü bekliyorum.”

***

Baver bir an önce işine dönmek istiyordu. Son günler o kadar anlamsız geçmişti ki kendini boş yere bir çıkmaza hapsetmiş gibi hissediyordu. Şimdi sakin kafayla düşününce bazı şeylere gereğinden fazla anlam yüklediğini fark etti. Hedefini, seçtiği yolu unutmamalıydı. Yapabiliyorken bir şeyler yapması gerekirdi. Aden gülümseyerek içeri girdi. Baver onun enerjisinin hiç düşmemesine, yüzünün solmamasına hayret ediyordu.

“Artık çıkabilirsin, eve gidiyoruz.”

“Güzel,” dedi. Yine sade, ruhsuz bir yanıt vermişti.

Araca geçtiklerinde Aden anahtarı çevirdi. “Belki gitmek istediğin başka yer vardır ama seni eve bırakıp işe dönmem lazım. Bruna bir görev verdi de.”

“Ne görevi?”

“Önemli değil. Sadece bir akademisyenle konuşup onu bize katılması için ikna etmem gerekiyor.”

Gözleri yoldaydı Baver’in. “İkna işi senden soruluyor yani.”

“Eh, bu konuda iyi olduğumu saklayamam. Seni herhangi bir konuda ikna edememiş olmam başkalarını da edemeyeceğim anlamına gelmiyor.” Aden’in bilmiş tavırları karşısında Baver gülümsedi. Kısa süren sessizliğin ardından konuştu. “Sen bu işten gerçekten memnun musun?”

Aden bir an sorgular gibi Baver’e baktı. “Neden sordun? Yoksa memnun olmadığımı mı düşünüyorsun?”

“Yok, hayır. Bence yeteneklisin, insan ilişkilerinde iyisin. Çok daha iyi yerlerde olabilecekken bizim gibi geleceği belirsiz bir grubun içinde yer almayı neden istedin?”

“Yani sizler gibi özel olmadığıma göre aranızda ne işim var?”

“Öyle demek istemedim. Merak ettim işte.”

“Geçmişte çok şey denedim ama bir dikiş tutturamadım. Başarısızlık sanki yakama yapışmış. Çevrem ise bunu benim çalışmaktan kaçınmama yordu. Sonuç olarak önüme çıkan bu şansı tepemezdim. Ve yıldız enerjisine sahip olanlar her zaman ilgimi çekiyordu. Size hep özendim ben.”

“İnsanlar boş boş konuşur aldırma. Yine de bize özenmene gerek yok, biz de zor zamanlar geçiriyoruz. Neden öyle bakıyorsun?”

“İlk kez gerçek anlamda beni tanımaya çalıştın. Sanırım biraz değişiyorsun,” dedi Aden keyifle. Baver yanıt vermedi, önde ilerleyen diğer araçlara bakıyordu.

Baver evde dinlenirken Aden akademisyeni görmek için okulun yolunu tuttu. Öğle arasında onu görme fırsatını ancak buldu.

“Setrak Bey?”

“Buyrun genç hanım, benim.”

“Müsaitseniz biraz konuşabilir miyiz? Başkan Passal adına buradayım.”

“Başkan Passal?”

“Yani biliyorsunuz yıldız enerjisi ile doğanları. Başkan Passal bu kişilerden oluşan bir ekip kurdu ve sizi de aramızda görmek istiyor.”

Akademisyen durumu hemen anlamışçasına başını salladı. “Evet anımsadım, ekibinizi duymuştum. Fakat benden ne istiyorsunuz? Ben basit, yaşlı bir adamım.”

“Bir yerden oturup konuşalım mı? Durumu tüm detaylarıyla anlatayım,” dedi Aden nazikçe. Adam bir süre düşündü. “Tamam, en azından söyleyeceklerini duymak isterim.”

Yakınlardaki bir kafede oturup birer kahve söylediler. “Setrak Bey, ekibimizin çalışmalarından bahsedeyim biraz. Özel güçlüler ve benim gibi dışarıdan olanların yer aldığı ekip hep kötülükle mücadele ediyor. Tabii bu mücadele her alanda sürüyor. Siz alanınızda uzmansınız, bizimle iş birliği yapmanız ekibe önemli katkı sağlayacaktır.”

Adam tüm anlatılanları dikkatle dinledi. Özel güçlüleri araştıran biri olarak bu konu ilgisini çekiyordu ama doğrudan onların içinde görev almak ayrı bir meseleydi. “Evet, az çok biliyorum sizi ama cevabımı vermeden önce bir soru sormam gerekiyor.”

“Elbette, ne isterseniz sorabilirsiniz,” dedi Aden dostça.

“Ekibinizde yıldız şeklinde gözlere sahip biri var mı?”

Aden şaşkınlıkla adama baktı. “Evet, bir kişi var hatta ben onun asistanıyım. Onu nereden tanıyorsunuz?”

“Aslında onu değil annesini tanırdım.”

Baver gayet iyi hissediyordu artık. Oradan oraya savruluşu biraz olsun yavaşladığı için nefes alabildiğini hissediyordu. Günü huzur dolu geçti. Bir kez olsun dünya kendi etrafında dönüyormuş gibi davranmak istiyordu. Mahalledeki meşhur pastaneyi arayıp en sevdiği kakaolu pastayı sipariş etti. Kahvesini alıp, güzel bir dram filmi açtı. Kendini kaptırdığı şu birkaç saat ona ilaç gibi gelmişti, yenilenmiş hissediyordu. Bulaşıkları tezgaha yığdığında elektronik bilekliği uyarı verdi. Hemen baktığında kırmızı alarm noktasının ekip merkezi olduğunu gördü. Bu tek bir anlama gelebilirdi. “Merkez saldırı altında,” diye mırıldandı. Telaşla telefonunu almak için salona koştuğunda telefonu çalmaya başladı. Bruna olduğunu görünce anında açtı. “Neler oluyor Bruna?”

“Baver, saldırı altındayız! Dikkatli ol, oraya da gelebilirler. Kapatmam gerek.”

Arkadan gelen silah seslerini işiten Baver dehşete kapıldı. “Bruna!” 


12 yorum:

  1. Amanınnn!!! Bak şimdi heyecanlandım... Hem akademisyeni, hem de şirkette neler olduğunu merak ediyorum.. :O

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aksiyon yazmadan duramıyorum, illa ters bir şeyler olacak. 😅 Tabi bunlar olurken Baver durur mu? Yeni bölümü bekle. :)))

      Sil
  2. cici aden :) hımm annesini tanıyan akademisyen :) yine aksiyon saldırı geliyor :) yorulmuyor bunlar :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorulmazlar, işleri bu. Beladan belaya koşuyorlar. :) Teşekkürler yorumun için. :)

      Sil
  3. Ooo annesi de girdi işin içine. Du bakalım ne olacak. Bilge bir yaşlı amcamız mı oldu şimdiiiii.
    o kadar okudum daha şimdi anladım, bunların ekip BSD'deki Silahlı dedektiflik ajansına benziyor. Emniyetle işbirliği vs.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet biraz onlara benzemiş değil mi, BSD gibi serbest çalışıyorlar falan. :)) Anneyi de ekleyim dedim kıyıdan köşeden. Baba bu kadar değiştiyse bir geçmişe göz atmak gerek. 😎

      Sil
    2. aaa evet baba nasıl değişti, eskiden neydi doğru ya. Başrol annesi olmak kolay değil. Ölüp gidiyorlar hep :D

      Sil
    3. Ayy evet ya Naruto, İchigo, Tanjiro hep aynı kaderi yaşadı. 🥲🥲

      Sil
  4. Kurgu iyice katmanlandı. Böyle birden fazla olayı iç içe geçirmek ve kurguya yedirmek de zor bir şey. Tebrik ederim bu bakımdan :) Bruna'nın baba problemlerini biraz da olsa aşmasına ise sevindim. Yine güzel bir bölüm, aksiyonlu bir sondu. Kalemine sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim, yorumun mutlu etti. :) Bazen zorlansam da bir şekilde hallediyorum. Baver aştı o sorunu evet, aksiyonun gerisi sonra tabii. :)

      Sil
  5. ooof merkeze saldırmak neymiş

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ekibe gıcık olanlar bir hayli fazla malesef. :)

      Sil

Deccal Tabakta (Kitap)

  Kitap uzun süredir elimdeydi, okumaya başlayalı da çok oldu. Bir oturuşta okunacak bir kitap olmadığı için ara ara okuyorum.  Henüz bitire...