Ne zamandır kısa öykü yazmıyordum. İzlediğim korku animesinden esinlenerek kısa bir öykü yazmak istedim. 😊
Gün batımı yaklaşırken hava iyice kapandı. Tam otobüsten indiğim anda bastıran yağmur koşarak kurs binasına girmeme sebep oldu. Elimde saçlarımı düzeltmeye çalıştım, neyse ki durak yakın olduğu için fazla ıslanmamıştım. Evden heyecanla çıkışımın sebebini anımsayınca hızlı adımlarla yağlı boya sınıfına ilerledim.
İki aydır devam ettiğim kursun benim için özel bir anlamı vardı. Burada resim yaparken zihnimi boşalttığımı hissediyor, rahatlıyordum. Sanata pek düşkün olmayan erkekler nedeniyle sınıftaki oranımız epey azdı ama böylesi daha iyiydi. Sınıftaki nezaket ve sessizliği seviyordum. Herkes kendi halinde çalışmasına odaklanıyor, dersi ciddiye alıyordu.
Kursiyerlerden birinin tablosu ülke çapında bir yarışmada ödül almıştı. Bugün eser sınıfta sergilenecek hoca yorumları ile bize katkı sağlayacak, yol gösterecekti. Belki bir gün ben de eserimle kendimi kanıtlayabilirdim.
Tam açık kapıdan sınıfa dalmıştım ki ödüllü manzara tablosunun önünde dikilen kızı gördüm. Tabloya dokunan eli o kadar beyazdı ki bir an için eldiven taktığını sandım. Kömür karası gözlerinde anlam veremediğim bir ifade vardı. Sanki tablonun içinde kaybolup gitmek istiyor gibiydi. Ona bakarken üzerimde ürpertici bir baskı hissettim. Kimdi bu?
Sonunda beni fark edip başını çevirdiğinde ciddi yüz ifadesi bir adım gerilememe sebep oldu. “Bunu kim yaptı?” Sesi fısıltı gibi ama güçlüydü. “Buna kim cüret etti?” der gibiydi. O sırada pencereleri döven yağmur iyice hızlanmıştı. “Be-ben değil,” deyiverdim şaşkınlıkla. Ellerimi de teslim olmuş gibi kaldırmıştım. Ne saçmalıyorum böyle?
Neden sonra bakışları yumuşadı, sanki istediği cevabı almıştı. Tüm dikkati tekrar tabloya kaydı. “Benim geldiğim yer,” diye mırıldandı. Çekinerek de olsa yaklaşıp tabloya baktım. Mükemmel bir çalışmaydı. Eğer bu kadar koyu ve kasvetli olmasa masal dünyasının resmedildiğini düşünebilirdim. Yine de insanı içine çeken büyüleyici bir renk uyumu ve geçiş vardı. Bir mağaranın içinden dış manzara yansıtılmıştı. Koyu yeşil, gri ve mavi tonları anafor oluşturmuş, deniz nerede bitiyor, gökyüzü nerede başlıyor ayırt etmek zordu. Kaosun içindeki düzen diyebilirdim buna. Çok ötede bir köy vardı, belli belirsiz. “Bu köyden mi bahsediyorsun?” dedim.
Gülümseme denebilecek bir hareketin ardından elini yavaşça uzattı, parmağını mağaranın sınırlarında dolaştırdı. “Mağaradan bahsediyorum.”
Şaşkın halde ona bakakaldım. Ne demek istiyordu? O sırada içeri giren kurs hocası gülümsedi. “Tabloyu inceliyorsunuz demek. Çok güzel değil mi?”
“Ben de resim yapabilir miyim?” diye sordu kız. Yaydığı tuhaf enerjiyi hoca hissetmiyordu anlaşılan. “Elbette, seni ilk kez görüyorum ama resim yapmayı seven birini engelleyecek değilim. Bugün bize katılabilirsin hem belki kursiyerimiz olursun.” Kız başını sallarken aklı çok başka yerde gibiydi. Aslında hocayı pek de dinlediğini sanmıyorum.
Herkes sınıfta yerini aldığında hoca eser hakkında bizi bilgilendirdi. Yapılan çalışmanın farklı ve özgün yanlarından bahsetti. Bir gün hepimizin kendimizi aşacağımız o mükemmel eseri ortaya koyabileceğini söyledi.
Tuvalin başına geçtiğimde içimde beliren ilhamla heyecanlanmıştım. Bugün farklı çalışmalar denemek, kendimi sınamak istiyordum. Hangi renkleri kullanmam gerektiğini düşünüyordum ki gizemli misafirimizin hiç düşünmeden tuvalde çalışmaya başladığını gördüm. O kadar odaklanmıştı ki her şeyden soyutlanmış gibiydi. Dikkatim dağılınca ben de onu izlemeye başladım. Ortaya ne çıkacağını gerçekten merak ediyordum. Fırçayı seri ve sert kullanışı onu daha çok savaşıyor gibi gösteriyordu. Hoca bir iki öğrenciyle sohbet ediyor, kalanlar da sessizce çalışıyordu.
Dakikalar içinde kızın tuvali dolmaya başladı, ürpertici göründüğünü söyleyebilirim. Taş bir sunağın üzerinde bir şey vardı. Saydam, gölge benzeri varlık bir ruhu andırıyordu. İnsana hiç benzemediği için onun ne olabileceğini düşünüyordum. Belki de beden denen kabuktan sıyrılmayı anlatan bir resimdi. Sunağın üzerinde olması da ölümü mü ifade ediyordu?
Sunağın etrafındaki kayalıklar geçit vermez bariyerler gibiydi. Bir mağaranın girişi de göze çarpıyordu. Biraz ötesi uçurumla sonlanıyordu. Yakın olan kayalık alan karanlık, ruhsuz, belirsiz şekilde resmedilmişken, uçurumun gerisindeki manzara çok net ve canlı renklere sahipti. Bu, garip şekilde uzaklık yakınlık algımı bozuyordu.
Kız resmi sonlandırdığında herkes araya çıkmıştı. Bense sanki durup onu beklemem gerekiyormuş gibi yerimden dahi kımıldayamadım. Belki de ilhamının bozulacağı fikrine kapıldım. Elimdeki fırçayı bıraktığında nihayet konuşacak cesareti buldum. “Bu inanılmaz görünüyor.”
Yüzünde yine garip bir ifade vardı. Bir şeylere hazırlanıyor ve sabırsızlanmış gibiydi. Nerede olduğunu yeni fark etmişçesine bana döndü. Yine belli belirsiz gülümsedi. “Belki ziyaretime gelirsin.”
“Anlamadım? Bir yere mi gidiyorsun?”
“Geri dönüyorum insan. Mağarama. Seni tanımak güzeldi.” Yaptığı tuvale doğru ilerledi ve dokundu.
Dışarıda fırtına iyice artınca ışıklar gidip gelmeye başladı. Şaşkın halde kıza bakarken elektrikler kesildi, her yer karanlığa gömüldü. Hemen telefonumu çıkarıp ışığı yaktım ama kız yerinde yoktu. Donup kaldım, ne yapacağımı bilemez haldeydim. Telefonu tuvale doğru tuttuğumda sunağın üstündeki varlığın karanlık enerjisinin tüm tuvali kaplaması ile tuvale de ben de geriye düştük. Daha doğrusu ben şaşkınlıktan kendimi geriye atmıştım.
Ondan geriye sadece eski haline dönmüş o tuval kaldı. Kurs hocasına ve diğerlerine kızın ortadan kaybolduğunu söyleyemedim. Uzun zamandır hoca onun eserini almaya geleceğine inandığı için tuvali saklıyor. Açıkçası eseri çok beğendi ve başına bir şey gelmesini istemiyor gibi görünüyor. O hiç dönmeyecek biliyorum ama arada sırada gerçekten onu ziyaret etmemi bekliyor mu diye düşünmeden edemiyorum.
anneeee sanatı da gerlime çevirdin hayalet miydi o yani dünya dışı varlık mıydı yoksa kahraman hayal mi gördü :)
YanıtlaSilİnsan dışı bir varlık. Karakter hayal görmedi yani. 😊 Sonra açıklama ekledim, izlediğim korku animesinden yola çıktım, bir de geçenlerde resim üzerine anime izleyince ikisini harmanlayıp böyle bir şey yazdım. :))
Silpekuuuu :)
SilDuygu vallahi sen aştın :)))
YanıtlaSilÇok hoş bir gerilim öykü olmuş. Eline sağlık.. :)
Bu güzel yorumun için teşekkür ederim Sezer, beğenmene sevindim. 😊
Sil