Beyhan Budak'ı videolarından tanıyordum. İlk kez kitabını okudum ve gayet faydalı buldum. Çoğu kişinin aksine bunu okuyunca/izleyince hayatınız değişecek diye büyük iddialarda bulunan biri değil. Zaten kitabında da her şeyin çözülmesinin mümkün olmadığını söylüyor. Yine de bazı sorunları hafifletmenin yollarını aktarıyor.
Kitabı okurken kendim, ailem ya da çevremle ilgili bazı şeylerin de farkına varmış oldum. Psikoloji ile ilgilenenler az çok bilir ama yine de farkındalık oluşuyor. Mesela yazar bu ara çok moda olan "affet gitsin" ya da "asla pas etme" gibi ifadelerin hangi durumlarda doğru hangi durumlarda yanlış olduğunu açıklıyor. Herkes birbirinden çok farklıyken bir sorunun tek cevabı olması da mantıklı değil elbette. Bir şeylere farklı pencereden bakmak, kendini daha iyi tanımak isteyenlere kitabı tavsiye ederim.
Kitap boyunca pek çok şeyi düşündüm ben de. Bir şeyleri hep içime atıp sinir stres olurdum, artık az da olsa aklıma geleni doğrudan söylüyorum, öfkemi belli ediyorum. Bu bile rahatlatıcı geldi. Bir de sıkıntımı karşı tarafa belli ediyorum, çünkü aşağıdaki alıntıda da göreceğiniz gibi sorun yok gibi davranınca hatalarını asla düzeltme yoluna gitmiyorlar. Ne olursa olsun tarafını, tavrını belli etmek gerekiyor. Suçluluk hissi konusu takıldığım bir diğer nokta oldu. Başkalarının yapsa hiç umursamadığı şeyleri kendim yapınca hemen suçluluk hissedebiliyorum ya da kendim için güzel bir şey yapmak gereksiz gibi gelebiliyor. Tabi çok düşünüp durma sıkıntısı da var. Artık daha rahat ve olumsuz düşüncelerden uzak yaşamak istiyorum. Kendimle ilgili bana iyi gelecek planlar kuruyorum. Güzel anları kaygı ve stresle yok etmeye bir son vereceğim. Beyhan Budak da değişimin küçük adımlarla başlaması gerektiğini söylüyor. Bir yerden başlayacağım artık ben de. :))
Bir şeyleri elde etmek için kendini kanıtlaman gerektiğine inanıp, savaşıp durursan hem kendini yorarsın hem de beklediğin şeyleri elde edemezsin.
İnsan kendi içindeki karanlıkla, hüzünle çok fazla meşgul olduğu zaman, beklediğinin tam tersine, hissettiği olumsuz duygular daha da artmaya başlar.
Rahatsız olduğumuzu onun anlayacağı şekilde ifade etmediğimiz müddetçe karşımızdaki bunu anlamayacaktır.
Aslında "... yapmam gerekiyor," dediğimiz şeylerin büyük bir kısmını yapmak zorunda değiliz. Kendimize birçok mecburiyet listesi çıkarıyoruz.
... biz bir şeyin olmasını beklerken hayatın geri kalan lezzetlerini gözden kaçırırız ve tatsız tuzsuz bir yaşamımız olur. Ve bu süre ne kadar uzarsa sadece o istediğimiz şey olursa mutlu olacağımızı zannetmeye başlarız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder