Bloğumda hep belli başlı şeyleri paylaşırım. Bu sefer de içimden geçenlere yoğunlaştığım bir yazı dizisi başlatayım dedim. İnsan okudukça yazma üzerine daha kafa yormak istiyor. Bir yerden başlayım bakayım. :)
Ben Nasıl Biriyim?
Tek kelime ile söyleyecek olursam 'değişken' diyebilirim sanırım. Ruh halim, düşüncelerim her ne kadar kararlı/inatçı kişiliğime göre şekillenmişse de kısa anlarda farklı hallere bürünebiliyorum. Dışarıdan durgun bir göl, derinlerde ise ne zaman fışkıracağı belli olmayan artezyen kaynağı gibi. Kendimi bu baskılayış oldum olası var bende. Yapıp yapıp sonradan pişman olmak yerine kendimi son ana kadar tutmayı tercih ediyorum. Bu sabır meselesi de değil tam olarak. İnsan yanlış anlamaya meyillidir, çok şeyi iyice kavramadan aceleyle adım atmak istemiyorum. Çünkü yanlış anlaşılmak kötü biliyorum. Yine de bir yerden sonra direncim zayıflayıp da gereğinden fazla tepki verdiğim olabiliyor. İnsanlarla mesafeli olmak istememin temel sebebi bu. Benim alttan aldığım her şey, göz yumduğum her hareket bir yerlerde birikiyor, unutulup gitmiyor. Sanırım insanlardan daha fazla soğumamak, onlarla çatışma düzeyine geçmemek için kendimi hep sakin ve geri planda tutmaya çalışıyorum. Çünkü en öfkeli olduğum an ağzımdan en kırıcı şeylerin çıktığı an oluyor. Sonra da hiçbir şey olmamış gibi yalandan samimi davranamam ben. Bazı şeylerin ortası yok bende. Birine fena gıcık olmuşsam yıllar sonra bile pek hislerim değişmez. İşte bu raddeye gelmemek için gerçekten çabalıyorum.
Sanki ben hep haklı mıyım, değilim elbette. Ama insanda bir kusur gördüysem de hemen laf etmiyor, akıl vermeye çalışmıyorum, sadece uzak kalmayı tercih ediyorum. Gerçi artık sıkıntımı daha çabuk dile getirir oldum. Fark ettim ki şikayetini belli etmeyince insanlar ortada bir sorun yok gibi aynı şekilde davranmaya devam ediyor. Halbuki ona kadar çok sabretmişsindir, zerre haberi yok. İçime atmak yerine az da olsa karşılığını veriyorum artık.
İnsanlara karşı tahammülsüzlüğüm de giderek artıyor. Maalesef aşağılık kompleksinde olup da başkalarının bir sıkıntısı olunca onu küçük görme, hatta hakaret etme eğiliminde olanlar var. Ben de şimdi tutup bu kişiye hakaret etsem iyi mi olacak? Bana denmese bile bir üçüncü kişi hakkında böyle davranılması sinirimi bozuyor. Sonra 'akıllı olsa zaten böyle konuşmaz' diyerek takmamaya çalışıyorum. Hayatta pek bir şey başaramayanlar, öğrenmek adına hiç çaba harcamayanlar, temizlik yapmayı dünya başarısı gibi görenler nedense fazla havalı ve kendini beğenmiş olabiliyor. İmkanın varken okumuyor, öğrenmiyor ve mücadele etmiyorsan başkalarını hor görme hakkın da yoktur.
Yazım genel olarak olumsuz oldu, biraz akışına bıraktım. İnsana dair kasvetim fazla yani, yapacak şey yok. :) Bir diğer yanım hayalci olmam. İçimde zengin bir dünya var gibi hissediyorum. İlham belki de en yakın arkadaşım. Gerçeklikten kaçış olarak değil de içimde oluşan güzel his ve çağrışımlar olarak algılıyorum hayal kurmayı. Sanki yemek yedikten sonra mutlu olmak gibi, bir şeyler tamamlanmış, bir eksiklik giderilmiş gibi geliyor. Ben sanırım güzel hislerin bende uyandırdığı etkiyi seviyorum. Bazen içimi öyle ferahlık kaplıyor ki dünyanın en güzel yerine gitsem de bunu hissedemeyecekmişim gibi geliyor. Her şey düşünce zenginliğinde bitiyor bence, düşünceleri neyse insan ona dönüşüyor. Tabii bir yanda hayatın insanı dibe çeken gerçekleri var. Değiştiremeyeceğimiz, değiştirebileceğimiz halde bir şey yapmadığımız, değiştirsek de sonuç elde edemediğimiz şeyler var olmaya hep devam edecek. Sonraki yazımda görüşmek üzere. :)
İnsanları kim anlamış ki :) Yeri geliyor insan kendini bile anlamıyor. Ben yakın çevreme de tahammül edemiyorum. Koca koca insanlar ergen çocuklar gibi davrandığında asfalyalarım atıyor :) Böyle anlarda, en çok da böyle anlarda, sakin kalmam. Sonra suçlu ben olurum. Galiba ucundan delirdim bile diyebilirim. Keşke yedi kat ele sinir olsaydım :)
YanıtlaSilYakındakiler bazen daha acıtıyor evet, uzak kişinin ne yaptığını pek önemsemeyiz sonuçta. Yine de sakin kalabilmek ve iyi düşünerek hareket etmek önemli. Benim de sağım solum pek belli olmuyor, öfkeyle kalkıp zararla oturmayım diye sabretmeye çalışıyorum. :)
SilBen de kendimden korktuğumdan insanlarla çok düşüp kalkmaktan geri duruyorum. Çocukken çok sessiz olduğum halde, şimdi kantarın topuzunu kaçırabiliyorum çünkü. Oyunculuk yapmayı beceremediğimden, hep doğru bildiklerimi söylemem gerekiyor. Bu da insanların çoğunun hoşuna gitmez.
YanıtlaSilHaklısın, insanı zorla çığırından çıkarıyorlar. Uzak kalıp o karmaşaya dahil olmamak en iyisi. İnsanlar işitmek istemedikleri şeyi duyunca da hoşlarına gitmiyor. Ben de canımı sıkan bir şey varsa yok gibi davranamam hiç. :)
Silhayallerini yazmaya yönlendir işte, bloguna veya günlüğün varsa başka :) bir dee biraz vurdumduymaz olsaan :)
YanıtlaSilBloğa yazarım da günlük olmuyor, yazım çirkin ilhamım kaçıyor. :)) O kadar vurdumduymaz insan var ki dengelemek için tam tersi olmak zorunda kalıyorum. :)
Sil